AMİNE

Av NesrinnKartall

129K 6K 733

Neredeyse herkesin tanıdığı ünlü futbolcu Ömer Kaya. Hayatını çocuklara adayan genç öğretmen Amine Yıldız. Fa... Mer

Tanıtım
1-Tayin
2-Büyük Buluşma
3-Iddaanın Sonucu
4-Veli Toplantısı
5-Yara
6-Sabret
7-Rica
8-Vicdan
9-Babam için
10-Yalan
11- Özür dilerim
13-Benim kaderim
14- Söz
15- Kararım
16- İtiraf
17- Emanet
18- Değerli
19- Mutluluk Veren Acı
20- Mahkeme
21- Kaçmak
22- Çare
23- Pişmanlık
24-Biliyorum
25-Yardım
26- Hediye
27- Hisler
28-Yine Oyun
29- Barışma
30- O Üzülmesin
31- Şükür etmek
Yeni
32- Hediye Kimden
33- Silah Sesi
34 - Yabancı Numara
35-Gitme
36-Benim yüzümden
37- Tehlike
38-Kız Kulesi
39-Düğün
40-Final
Yeni Kitap

12-Gerçek Oyun

3K 169 4
Av NesrinnKartall

Babası gözlerini açmış bir halde oğlunun başını okşadı. Ömer ise affallamış bir halde kafasını yukarıya doğru yavaşça kaldırdı. Gözleri dolu bir halde babasına baktı.

"Baba!" diyebildi Ömer. Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Babası durumu sanki önceden sezmişcesine bakıyordu.

"Neden bana önceden gerçeği anlatmadın?" diye sordu Salih bey. Bunu söylerken sesi titremişti. Çünkü oğlunun tüm söylediklerini duymuş olmasına rağmen ona yine de sebebini sordu.

"Baba..." dedi Ömer. Biraz önce söylediklerini unutmuşcasına duraksadı ve gözlerini babasına çevirdiğinde dudaklarından birkaç kelime döküldü.

"Benim yüzümden seni de kaybetmek istemedim." dedi Ömer. Yıllar sonra ilk defa bu konudan bahsetti. Ağzını hiç bıçak açmazken ilk kez dilinden bu kelimeler çıkmıştı. Son söylediği ile Salih bey oğluna kıyamadı ve yalanının nedenini öğrenince yüzünde acı-tatlı bir gülümseme oluştu.

"Annemden sonra sen de gidersin diye çok korktum baba."

Salih bey'in koyu yeşil tondaki gözleri dolmuştu. Ağlamaktan kızarmış gözlerle ona bakan oğluna sarıldı. İlk defa oğlunun yanında zayıf görünmüştü. Kendini her daim kaya gibi sağlam ve yenilmez tutarken bu kez göz yaşlarına boğuldu. Ömer biraz sonra kendini topladı ve babasından ayrılıp ona gülümsedi.

"Sen şimdi beni affettin öyle mi? Sana yalan söyledim ve beni affettin. Çok ilginç. Senin kuralın da böyle bir şey olmazdı." dedi Ömer. Yine her zamanki konuşma şekline devam etmişti. Babası onun bu haline gülümsedi.

"Senin yalanını anlamadığımı mı sandın? Evet yalan söylemene kızdım ama bunu keyfi yere yapmadığını da biliyorum. Aslında başından beri şüpheleniyordum ama nedeninden emin değildim. Bugün daha iyi anladım. Peki Amine de biliyor mu nedenini?"

Ömer gözlerini yere indirdi. Onun ismi geçince birden telaşlandı.

"Evet." diyebildi sadece Ömer. Hâlâ ufak tefek gizlediği şeyler vardı. İçinde yeni yeni oluşan kıvılcımları bastırırken bile belli oluyordu.

"Evet ama ben istedim o hiç istemedi yalan söylemeyi. Ben çok ısrar ettim o yüzden." diye sonlandırdı cümlesini Ömer.

"Onu buraya çağır. Akşam yemeğinden sonra onunla konuşmak istiyorum. Hatta ikinizle."

"Ama baba-"

"Ne oldu Ömer? "

"Şey baba neyse tamam ben onu arar söylerim."

"Kesin gelsin."

"Tamam baba."

"Ömer sana bir şey soracağım ama doğruyu söyle. Neden o kız? "

"Çünkü...Onun gibisini bulamadım hatta bulmak değil bu kader. Karşıma çıkan bir mucize gibi." dedi Ömer gülümseyerek. Bu cevabı alan Salih bey düşünceli bir şekilde durdu. Kafasından türlü düşünceler geçerken Ömer farkında olmadan odadan çıktı.

Ateşin gölgesi yoktur tıpkı yalan gibi. Çünkü yalanında arkasına saklanabileceği bir doğru olamaz. Nereye giderse gitsin bu yalanı doğrulayan bir gölge yoktur. Ne söylenirse söylensin yalan insanı kendine mecbur bırakmıyor biz yalana mecbur bırakıyoruz kendimizi. Bir avuntu içerisinde çırpınıp duruyoruz işte bu hayat yolunda.

Hava iyiden iyiye kararmıştı. İstanbul her yeri ışığıyla aydınlatırken sokak lambası dakika başı yanıp sönen tarafından geçti Amine. Dışarda oynayan birkaç çocuk dışında pek kimse yoktu etrafta. Caddeye çıkıp bekledi. Biraz sonra önünde duran arabaya baktı. Yanlış bir şeyler olduğunu içten içe hissetse de kafasında soru işaretleriyle dolaşmak istemiyordu. Bu yüzden oraya gitmeyi kabul etmişti. Arkasından ona yetişen Esin kafasına gelen topla olduğu yerde durdu. Yüzünde oluşan kızgınlık ifadesi Amine'ye bakınca son bulmuştu. Çocuklara baş parmağını sallayarak Amine'nin binmek üzere olduğu arabaya yetişti. Bu sefer onu yalnız bırakmamıştı. Ömer'in arabasına bindiklerinde Esin etrafına göz gezdirdi. Yüzünde oluşan gülümsemeyi eliyle saklayarak pencereden baktı.

Amine ise sürekli Ömer'e bugün ona söyledikleriyle ilgili sorular soruyordu. Neden bugün yemeğe davet edildiğini ve neler olduğunu merak ediyordu. Ömer ise hiçbir şey diyemiyordu. Suskunluğunu sürdürüyorken sonunda buna dayanamadı.

"Tamam söylüyorum babam bizden şüpheleniyor. Ona oyun oynadığımızın farkında sanırım. Bu yüzden seninle konuşmak istiyor ama sen sakın babamla konuşma. Bir şekilde oyala."

"Ne? Nasıl? Beni neden çağırdın? Sen oyalasaydın ya babanı. Ben ne yapacağım şimdi? "

"Sen babamı tanımıyorsun o bir kere bir şey dedi mi akan sular durur."

Eve varlıklarında Ömer arabayı park etti. Esin gözlerini kapatıp açarak Amine'ye bütün benliğiyle güvenini aşılıyordu. Bunu hisseden Amine tebessüm ederek Ömer'in gelmesini bekledi.

Biraz sonra Salih bey büyük oğlu Cemal'in yardımıyla salona indi. Ömer babasını görünce yardıma koştu ve masaya oturmasını sağladı. Cemal bu duruma surat asmış olsa da misafirlerden dolayı ses etmedi. Cemal'in karısı Yasemin mutfaktan çıkmış masaya doğru ilerledi. Amine ve Esinle tanıştıktan sonra hizmetkâra servise başlamasını söyledi. Hep birlikte masaya toplanmış otururken Amine kendini garip hissetti. Burada neden olduğunu bilmek istiyordu. Ömer'in burda olması nedense onu iyi hissettirmişti. Burada tek tanıdığı oydu. Belki de onunla birçok özelliği olması onu kendine yakın hissettirmişti. Tıpkı onun gibi çocuklarla çok iyi anlaşıyor ve yüzünde her daim gülümseme eksik olmuyordu. Tüm acılara karşın sağlam duruşu onu etkilemişti. Babası için yalan söylemesi ve onu kaybetmemek için verdiği bu savaş onu içten içe etkilemişti. Henüz bu duygulardan Amine'nin bile haberi yoktu.

Masadaki sessizliği Yasemin Amine'yi tanımak adına sorular sorarak bozuyordu. Kısa cevaplar vererek sorgudan kurtulmaya çalışıyordu Amine. Bu durumu fark eden Ömer sahte bir öksürük yaparak ortamda oluşan soru havasını dağıttı.

Yasemin hanım yaşına göre genç duruyordu. Fiziğiyle şimdiki gençlere taş çıkartacak türdendi. Tek isteği bir evlada sahip olabilmekti. İlk çocuğunu doğurduktan birkaç gün sonra kaybetmişti. Doktorun dediğine göre bir daha çocuğu olmayacağı yönündeyken o hep mücadele etti ve tedavi olmak istedi. Her ne kadar bunun için uzun yıllar tedavi görmüş olsa da bir türlü çocuğu olmadı. Bunun acısı yüzüne öyle bir yansıyordu ki sert ifadesiyle insanı ürküten cinstendi. O yüzden hiç yüzü gülmeyen biri. Amine'yi gördüğü günden beri onu içten içe kıskanmaya başlamıştı. Onun ismi bu evde çok anılmaya başlanmış ve kayınpederinin gözünde bir numaralı gelin oluvermişti. Sanki yıllardır bu evde var olmamışcasına kendini hissetti. Bütün benliğine yapışan kıskançlıkla yüzündeki sert ifade iyice artmıştı. Bunu belli etmemek adına sahte bir gülücük gösterdi.

Salih bey aklında olan konuyu bahsetmek için sabırsızlanıyordu. Oğlunun çevirdiği bu oyunun aslında gerçeğin ta kendisi olmak üzere olduğunu hissetmişti. Yemek boyunca bu durumu incelemeye başladı. Oğlu Ömer'in bir an bile gözünü Amineden ayırmadığını gördükçe yüzü gülüyordu. Amine'nin kısacık bir anda olsa Ömer'e baktığını görünce daha iyi anladı. Aslında bu iki kalp birbiri için atmaya başlamıştı.

Amine az çok Salih bey'in ne söyleyeceğini biliyordu. Oynadıkları oyunu sezmediğini düşündü. Aklında takılı kalan başka bir konuydu. Bugün öğlen Ömer'in ona söylediklerini hatırladı. Onları evlendirmek istediğinden bahsedeceğini hissedince farkında olmadan elindeki çatalı yere düşürdü. Çatalı almak için aşağıya eğildiğinde hemen çaprazında duran Ömer de çömelmişti. Amine şaşkın bir halde bakarken ellerinin birbiri üzerinde olduğunu bile fark etmedi. Çok dalgın bir haldeydi. Çünkü olayların bu hale geldiğine hala inanamıyordu. Elini çataldan çeken ilk Ömer oldu. Amine'nin donuk halde olduğunu görünce neler düşündüğünü az çok tahmin edebiliyordu. Çok tedirgin bir halde babasının ağzından çıkacak kelimelere dikkat kesildi.

Esin ikisini gördükten sonra Amine'yi dürttü. Kaşları çatık bir halde kendine gelen Amine çatalı alıp yeniden masaya oturdu.

Salih bey herkesin masada ona baktığını görünce asıl konuya girdi.

"Benim sizi buraya çağırma sebebim aslında çok başka. Ömer ve Amine ikiniz de pırıl pırıl gençlik çağındasınız. Kendinize ait bir düzeniniz de var ama bu içinde bulunduğumuz hayat hiçbir zaman tek başına olmuyor. Sizin kaderinizde karşılaşmak vardı ve siz karşılaştınız. Sonrasında birbirinizi tanımaya başladınız bu başlangıcın neden devamı olmasın? Yani demek istediğim benim bu gözlerim hâlâ açıkken sizin evlendiğinizi görmek isterim." dedi Salih bey. Masada oturan herkes şok olmuştu. En çokta Ömer. Babasının oynadığı oyundan haberi olduğu halde bunları söylemesi onu fazlasıyla şok etmişti. Hislerinde yanılmadığını gören Amine'nin bütün bedenini yavaş yavaş endişe yer etmeye başlamıştı.

BÖLÜM SONU

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

3.5M 200K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
6.2K 474 32
Hikaye;İstanbul'da,kendi halinde bir ailenin yanında yaşayan genç kızın; Evlatlık olduğunu öğrenmesiyle Başlıyor... Anladım ki her kalp bir gün kırı...
107K 6K 51
Bizim silahımız vardı. Benim elimde fırça ve paletten onun ise sahiden silahı vardı. Çizime zarar verme kaç yıldan başlar bilmem ama cezan sadece bi...
URVE Av balsuymelike

Tonårsromaner

17.3K 1.1K 19
| TAMAMLANDI | Hifa ve Talha Hifa birçok şeye sahip olsa da onlarla tatmin olmamıştı. İçinde bir boşluk vardı. Aşkı fani şeylerde aramıştı. Ta ki...