35-Gitme

1.4K 73 0
                                    

"Yoksa-" dedi Ömer.

Telefonu elinden düşmek üzereydi ki birden melodi duydu. Bu sesini duyunca telefonun çaldığını fark etti. Arayan Amine idi. Rahat bir nefes alıp cevap verdi.

"İyi misin? Telefonuna neden cevap vermedin? Ben sana bir şey oldu sandım. Ne kadar korktum haberin var mı?"

"Ömer bir sakin olur musun? Daha bir saat oldu görüşmeyeli. Başıma ne geleceğini sandın ki? Hala olayın etkisindesin galiba."

"Sanırım." diyerek ensesini kaşıdı Ömer. Biraz önce olanlardan bahsetmek istemediği için başka bir konu açtı. Konuşmaları Fırat'ın seslenişi ile bitirmek zorunda kaldı. Ömer yeğeninin olduğu odaya girdi. Korktuğunu görünce yanına gelip uzandı.

***

Menekşe daha sabah olmadan erkenden kalktı. Önce Amine'nin söylediği proje için iğne oyasını yazmaya işledi. Eli bu işlere yatkın olduğu için bir haftada baya bir yazma bitirmişti. Bugün son yazmayı bitirmeliydi çünkü yaptıklarını satacaktı. Hayatında ilk kez tezgâh açacaktı. Yazmayı bitirdikten sonra mutfağa gidip kahvaltıyı hazırladı. Ardından oğlunu ve kayınpederini uyandırdı. Birlikte yemek yedikten sonra hazırlandı.

Yazmaları bir güzel toparladı ve büyük bir çantaya gerekli olacak başka şeylerde koydu. Uzun bir aradan sonra ve belki de çoktandır içinde hissedemediği bir duygular vardı. Heyecanlıydı, umutluydu ve mutluydu. Tek başına bir şey başarmanın ne demek olduğunu bugün anlayacaktı. Kendine güçlü olacağına dair bir söz verdi ve apartmandan çıktı. Otobüs durağına gelirken bile yüzündeki gülümseme vardı. Biraz sonra gelen otobüse bindi ve cam kenarına oturdu. O sırada tıpkı Egemen'in yaşlarında bir çocuk gördü. Annesine hararetle bir şeyler anlatıyordu. Sonra arkaya oturdular. Menekşe başını yaslayıp oğlunu düşündü. Ne zaman eskisi gibi onunla konuştuğunu görecekti?

***
Amine bu projeyi yaptığı için çok mutluydu. Hem kadınlar için yaptığı projenin gerçekleşmesi hem de tüm ebeveynlerle çocukların bilgilendirilmesini sağlayacak seminerler yapılacaktı. Milli Eğitim Bakanlığının verdiği izinle de çocukların kitap okuma saatleri artmıştı. Sadece kendinin değil başka birilerin bir şeyler başaracağını düşünmek bile onu heyecanlandırdı. Gözlerini etrafa çevirdi ve her yeri tek tek gezdi. Burası çok şahane görünüyordu. Gerçekten böylesine büyük bir pazar alanında yer bulmak zordu. Arkaya tekrar baktığında uzaktan onu izleyen bir adam gördü. Bu adamı okuldan çıkarken de gördüğünü hatırladı. Ama o zaman etraf karanlık olduğu için bugün gördüğü adamla aynı kişi olup olmadığına emin olamadı. Yanlış gördüğünü düşünürken Menekşe'nin geldiğini geldi.

"Günaydın hocam."

"Günaydın."

"Daha kimse gelmemiş sanırım erken geldim."

"Ben daha erken geldim." dedi Amine. İkisi birden güldü.

"Yardım edilecek bir şey var mı?" diye sordu Menekşe.

"Gördüğün gibi etraf temiz ve burası diğer kadınların sadece tezgâhlarını kurmasını bekliyor."

Kısa bir bekleyişten sonra herkes tek tek gelmeye başladı. Tezgâhları kurduktan sonra pazar dolmaya başladı. Az sonra her yer tıklım tıklım oldu. Kadınlar hazırladıkları malların bu kadar kolayca satılmasına çok sevindiler. Sanki bir mucize olmuştu.

***

Günlerdir yine o telefon görüşmesini düşünüyordu Ömer. Daha dün Sami ile bu konuyu konuştuğunda artık kumar borcu için rahatsız edilmediğini söylemişti. Yani her şey Fırat kaçırıldıktan sonra olmuştu. Borç artık yoktu. Fırat'ın bahsettiği 2 adam o para çantasını aldığına artık emin oldu. Bu durumu çoktan baş komisere haber vermişti. Buna rağmen o günkü olay yerinde güvenlik kameraları bozuktu. Onu arayan numara ise yaşlı bir adama aitti. Asıl garip olan o adam hayatta değildi. 1 ay önce kalp krizinden ölmüştü. Bu kafa karıştıran düşünce yoğunluğundan boğuldu Ömer. Saçlarını dağıtarak uzandığı yatağından kalktı ve masada duran telefona baktı. O numaranın tekrar aramasını bekliyordu. Sıkıntıyla odadan çıkıp banyoya girdi. Musluğu açıp soğuk suyla yüzünü yıkadı ve aynaya baktı.

AMİNEWhere stories live. Discover now