6-Sabret

3.8K 215 26
                                    


Başını kaldırıp baktığında Egemen'in korkmuş gözlerini gördü. Fazlasıyla ürkmüş bir halde savunmasızca Amine'ye doğru geldi. Eğilip onu kucağına aldı Amine. Başını bir eliyle tutarken diğer eliyle de sırtından tutuyordu ki Egemen birden sızlandı. Ne olduğunu anlayamamışken onu yere bıraktı ve sırtına bakmaya çalıştı. Zor da olsa vücudunun ne halde olduğunu görmüştü Amine. Bazı ufak tefek morluklar mevcuttu. Gözleri omuzuna çevrildiğinde kızarıklığın olduğunu net bir şekilde görebildi. O gün omuzunu göstermemesinin nedenini şimdi anlamıştı. Kolundaki alçının bile babası denemeyecek kadar kötü biri yüzünden olduğunu ve tüm bu olanları şimdi daha iyi anlayabiliyordu. Bu adam hem karısını hem de oğlunu dövüyordu. Seslerin yükselmesiyle daha da korkan Egemen acıyla kıvransa da öğretmenine sıkı sıkı sarıldı. O an korkuyla birlikte gözlerinden yaşlar sicim sicim süzülüyordu. Babasının bağırış sesleri ise tüm evde hatta tüm apartmanda yankılanıyordu. Ardından gelen bir çığlık sesiyle silkelendi Amine. Gözleri donuk bir şekilde bakıyordu ve kafasında hiç olmadığı kadar kötü bir düşünce geçmişti. Bu yüzden burada duramazdı. İçeriye bakmayı aklından geçirdi. Ne olursa olsun içeride ona ihtiyacı olan biri vardı. Belki bir dakika bile önemliydi. Çünkü acil müdahale gerektiren bir şey olabilirdi. Ona sıkıca sarılmış olan Egemen'i düşündü.

"Egemen sen?" diyerek onu kendinden geri çekip çömeldi. Omuzlarından dokunacaktı ki elini çekip etrafa baktı Amine. Tam ilerde kapısı olan balkon vardı. Eliyle ona işaret etti.

"Hadi balkonda dışarıyı seyret.Merak etme ben burdayım." dedi korkusunu belli etmeden gülümseyerek. Açıkçası bu korku onu burada tutacak kadar büyük değildi. Amine cesaretini toplayıp sakince kapıyı açtı. Biraz önce gördüklerini hatırlayınca yüzüne sinen kızgınlıkla yürüdü. Bu duruma daha fazla katlanamazdı. Seslerin arttığı sıra karısına tokadı yapıştırmak üzere olan adamın karşısına dikildi ve adamın eli havada kaldı. Ağzı yarı açık ona bakarken karısının yalvarışlarıyla birlikte Amine'yi de yere itekledi adam. Aslında ona adam bile denilmezdi.

Amine'nin gözleri yerle buluştu. Ev az önceki halinin iki katını almış bir halde kırıklarla doluydu. Geri dönüşü olmayan bir haldeydi evin içindeki kırıklıklar. Hemde öylesine büyüktü ki bunu en iyi yapıştırıcı bile düzeltemezdi. Ne kalp kırıklığını ne de hayal kırıklığını. En çokta hayatın kırgınlığını kimse tamir edemezdi. Tıpkı küçük bir çocuğun kırılan oyuncağı gibi ne kadar düzeltmek istesen de eskisi gibi olmaz. Hayat kırgınlığı da öyle bir şey işte. Sadece bir kişiye değil hayatındaki her şeye kırgınsın. Bu yüzden onu düzeltecek olan tek bir kişi var. Bu bizden başkası değil. Kendimize karşı bile önyargılı olmasaydık belki hiçbir şeye kırgın olmazdık. Ne hayata ne kalbimize ne de gerçekleşmeyeceğini hiç akıl etmek istemediğimiz hayallerimize.

Murat'ın öfkesi durmaksızın devam ediyordu. Onu tutmaya çalışan Menekşe ise iyice hırpalanmıştı.

Amine elini kaldırdığı an cam parçasından dolayı baş parmağı kanlar içinde kaldı. Buna aldırış etmeden duvara tutunarak ayağa kalktı ve yeniden karısını dövmeye kalkışan vicdandan yoksun adamın karşısına dikildi.

"Sen kimsin?" diye sordu Murat bağırarak. Gözleri öfkeden ateş püskürtüyordu.

Amine ise biraz önce adının Murat olduğunu öğrendiği adama karşı dik bir şekilde durmaya devam etti. Murat ise gözlerini karısına çevirdi. Adeta burnundan soluyordu. Evindeki bu yabancı kadın yüzünden öfkesi daha da artmıştı.

"O sadece Egemen'i görmeye geldi. Kendisi onun sınıf öğretmeni." diyerek açıklamaya yaptı Menekşe.

"Ben sana demedim mi eve misafir falan gelmeyecek?" diyerek karısına bağırmaya başladı Murat. Amine araya girmeye çalıştı ve kendini yine yere düşmek üzereyken tuttu. Duvara sabitlenmiş haldeyken toparlandı ve "Yeter! Yeter artık!" diye bağırdı. 

AMİNEWhere stories live. Discover now