22- Çare

1.9K 126 9
                                    


"Kaçmaktan sıkılmadın mı Ömer? Konuyu değiştirmek için gösterdiğin bu çapa. Sen yapmadığın bir şey için kendini neden bitiriyorsun? Acı çekmekten zevk mi alıyorsun? Gerçeklerle yüzleş artık Ömer Kaya. Burası senin evin ve buradakiler senin ailen. Kimden kaçıyorsun sen? Kendinden mi yoksa ailenden mi?"

Ömer olduğu yerde kalakaldı. Birden zamanla yolculuk etti. Kendini bildi bileli bu evde yaşadığı anılar acıyla birlikte canlanırdı. Sonra hayatına Amine'nin girmesiyle rutin olan hayatı farklı bir hal almıştı. İlk defa kaybetme korkusunu bütün benliğiyle hissetmiş ve kalp kazanmak için uğraşmıştı. Bir an arkasını dönüp Amine'yle kalmak istedi. Sonra bunu yapamayacağını düşünüp bahçeden çıktı.

Ömer'in mahvolmuş haline uzun süre baktı Amine. O an kendini bir çaresizlik tünelinde gibi hissetti. Her şeye bir çözüm bulurken Ömer'in kendini boş yere suçlamasını aklından çıkartmak için hiçbir şey bulamadı Amine. Ne dese fark etmeyecekti. Ömer hep kendini suçlayacaktı. Futbol hem hayali hem de onun hayatını ele geçirmişti. Uzaktan onu izleyen gözlere çevirdi kendini. Salih bey adım atarak Amine'nin yanına geldi.

"Ömer yine gitti değil mi?"

"Maalesef. Bende ondan her şeyi öğrendim ama ne dediysem ikna olmadı. Buna rağmen yine de kaçtı."

"Nereye gittiğini biliyorum. Sende onun yanına git Amine. Buraya gelmesi için ısrar et demiyorum ama onu ailesine, hayata dönmesini sağla ve yeniden kazandır. Bu senin sayende olur ancak. Oğlumun tek çaresi sensin. Senin varlığın ona iyi geliyor. Bir kez daha konuş."

"Deneyeceğim." dedi Amine. Salih beyle konuştuktan sonra Ömer'in olduğu yere gitti. Uzun çamurlu bir yola saparken olduğu yere iyice bakındı. Gözleri onu ararken bir ses duydu. Kulaklarına gelen bu tanıdık sesin olduğu tarafa yöneldi. Etrafından geçtiği yerde yatanlar için önce dua okudu Amine. Kafasını kaldırıp gideceği sıra biriyle karşılaştı. Daha önce görmediği bir yabancıydı. Yaşlı kadın ağlamaklı gözlerle mezarlıktan çıkacakken Amine'ye uzunca baktı. Bir şeyler içinden kopuyor gibi olmuştu yaşlı kadının.

"Kızım senin de mi geride bıraktığın var?" diye sordu.

Amine bu soruya şaştı kaldı. Ne diyeceğini başta bilemedi. Sonra kendini toplayıp dolu gözlerle cevap verdi.

"Kimin yok ki? Ama ben hayatta olan birisi için geldim."

Yaşlı kadın arkasına baktı. Biraz ileride duran genç adamın olduğunu anladı.

"Ben kızımı kaybedeli 2 yıl oldu. Senin yaşlarındaydı. Ölümden başka her şeyin çaresi vardır. Konuşmalarını duydum delikanlının. Vicdan azabı çektiği her halinden belli. Sen ona sahip çık yavrum. Boş yere kendini de annesini de üzmesin."

"Sağ ol teyze. Bende bu yüzden geldim ama onu tekrar hayata nasıl bağlayacağımı bilmiyorum. Ne dediysem dinletemedim."

"Ona kader ve kazadan bahset. Boş yere vicdan azabı çekmenin ne ona ne de annesine faydası olur. Neyse yavrum ben zamanını aldım. Hadi git konuş." diyerek yanından ayrıldı yaşlı kadın. Amine kadının arkasından bakakaldı. Söylediklerini iyice kafasında yoğurup Ömer'in yanına gitti.

"Amine!"

"Ömer üzülme artık. Bu vicdan azabı sana zarar veriyor. Hayatın bir kaderden ibaret olduğunu biliyorsun ve kazalar da onunla geliyor. Ben biliyorum ki annenin ölümünde senin hiçbir suçun yok. Sen hiçkimseye kötülük yapmazsın ve ailende bunu çok iyi biliyor. Hem abine gelecek olursak o da bunun farkında. Sadece bunu fark etmemiş gibi davranmak istiyor."

Amine bunları söylerken arada duraksayıp Ömer'in tavrını inceliyordu. Gayet sakin bir şekilde dinleyen Ömer, annesinin mezarına baktı ardından Amine'ye kendini çevirdi. Bu duyduğu sözler onu etkilemiş olmasına rağmen yaptığı başka hatalar aklını karıştırıyordu. Kendini artık içinden çıkılmaz bir duruma sokma çabasında gibiydi Ömer. Bu acıya o kadar çok alışmıştı ki hayatını hep o yönde belirlemiş ve hayatındaki tek kazancı futboldaki başarılarıydı. Amine hayatına girdikten sonra bunların hepsi anlamını yitirmeye başlamışken söylediği yalan ve kandırmaca aklından çıkmıyordu. Tıpkı bir damga gibi yapışmış. Bunun tek formülü unutmaya çalışmaktı. Her şeyin ilacı olan zamana bırakarak yapması gerektiğini biliyordu. Amine'nin konuşmasının üzerine dakikalar geçmişti. Ama Ömer için zaman durmuş gibiydi. Aklından gitmeyen düşünceler onu içine hapsederken gözlerini Amine'ye çevirdi. Ona helal olan o gözlere uzunca bakmayı denedi. Buna hiç alışamayan Amine ise arada gözlerini kaçırıyordu. Onun bu haline Ömer içten bir halde gülümsedi.

"Ben seni hak edip etmediğimden bile emin değilim. O kadar saf ve iyi niyetlisin ki ben bu temiz yürekli insanı üzmekten çok korkuyorum."

"Korkma ben hep yanında olacağım. Allah'ın izniyle tabi." diyerek gülümsedi Amine.

Ömer acı bir şekilde gülümsedi ve olduğu yerde kalakaldı.

"Sence annem ne düşünüyordur?" diye sordu Ömer.

"Bence o da benim gibi düşünüyordur. Senin suçsuz olduğunu ve ailenle kalman gerektiğini. Ama son karar senin yani her şey sana bağlı. Zorla orada kal demiyorum tabiki."

"Amine ben o eve ancak seninle girerim."

"Ne?"

BÖLÜM SONU

Biraz kısa oldu ama okuyucu az olduğu için bu seferlik böyle oldu. Kitabı okuyan çoğalırsa daha uzun yazmaya çalışacağım. Bu arada kitap hakkındaki yorumları lütfen yazın ona göre devam edip etmeme kararı alacağım. Yorumsuz olmuyor iyi kötü her türlü bu kitaba yorum istiyorum.

AMİNEWhere stories live. Discover now