AMİNE

By NesrinnKartall

129K 6K 733

Neredeyse herkesin tanıdığı ünlü futbolcu Ömer Kaya. Hayatını çocuklara adayan genç öğretmen Amine Yıldız. Fa... More

Tanıtım
1-Tayin
2-Büyük Buluşma
3-Iddaanın Sonucu
4-Veli Toplantısı
6-Sabret
7-Rica
8-Vicdan
9-Babam için
10-Yalan
11- Özür dilerim
12-Gerçek Oyun
13-Benim kaderim
14- Söz
15- Kararım
16- İtiraf
17- Emanet
18- Değerli
19- Mutluluk Veren Acı
20- Mahkeme
21- Kaçmak
22- Çare
23- Pişmanlık
24-Biliyorum
25-Yardım
26- Hediye
27- Hisler
28-Yine Oyun
29- Barışma
30- O Üzülmesin
31- Şükür etmek
Yeni
32- Hediye Kimden
33- Silah Sesi
34 - Yabancı Numara
35-Gitme
36-Benim yüzümden
37- Tehlike
38-Kız Kulesi
39-Düğün
40-Final
Yeni Kitap

5-Yara

4.1K 214 39
By NesrinnKartall

''Peki hocam çocuklarla çocuk gibi olursak ne olur?'' diye sordu Ömer bey.

Onun bu gevşek haline karşılık ciddi bir tavır aldı Amine. Yüzündeki anlamsız gülümseme sinirlerini boşaltırken sakinliğini korudu. Ne de olsa bu onun ilk veli toplantısıydı. Mantıklı bir cevap vermeliyim diye düşünürken bir uğultu oluştu. Ne olduğunu anlamak için etrafa baktı Amine. Tüm veliler Ömer Kaya'ya odaklanarak bakarken bazıları imza almaya başladı. Kargaşayla birlikte sınıfta uğultu artınca Amine masaya vurdu.

"Lütfen imza işini toplantı bittikten sonra halledin." dedi Amine ve gözlerini ondan hiç kaçırmayarak bakan Ömer Kaya'ya cevabını verdi.

"Çocuklarla çocuk olmak." dedi Amine. Başını havaya kaldırıp düşünceli bir halde durdu ve devam etti.

"Bu çok güzel bir davranış tabi sonuçlarına katlanan her zaman büyükler olur. Bu sebeple dozunu iyi ayarlamak gerekir fazlası kötü sonuçlara yol açabilir. Her neyse tek tek yoklama kağıdına imzaları istiyorum." dedi Amine elindeki kağıtları ön tarafa vererek. Herkes sırayla imzaladıktan sonra çocukları hakkında ayrıntılı bilgi almak isteyenler oldu.

Amine velilerle konuşmayı bitirdikten sonra hazırladığı kağıda baktı ve tek bir şey kalmıştı. Sınıf annesi seçilecekti. Bir oylama yapılmasına karar verildi ama sınıf annesi olmayı sadece bir kişi istedi. Bu yüzden Emel hanım oldu. Kendisi sınıfın her şeye hazır cevap veren Melisa'nın annesiydi. Otoriter bir yapısı olduğu için Amine'ye her daim yardımcı olup üzerindeki yükün çoğunu alacak birine benziyordu.

Amine sınıfa bakınca bazılarının Ömer Kaya ile fotoğraf çektiklerini gördü ve yoğun ilgi hele de adamlarla futbol hakkında sohbet etmeleri hayatı boyunca futbol lafını duymayanları boğacak türdendi. Bu kadar fanatik olmanın ciddi anlamda bir faydası olduğunu düşünmüyordu. Kafasındaki gereksiz düşünceleri bir kenara attı. Yoklama listesine bakarken Egemen'nin annesinin imzasını göremedi Amine. Toplantıya gelmemişti. Daha birkaç gün önce haber vermesine rağmen kendisi burada yoktu. Egemen de dün okula gelmemişti. Ne olduğunu içten içe merak etmeye başladı Amine. İçindeki bir ses ters bir şeyler olduğu hissine kaptırtsa da bunu şimdilik düşünmek istemiyordu. Elbet buraya gelememenin bir açıklaması vardı. "Bunu kesinlikle öğrenmeliyim" diye düşündü Amine. Çünkü içi hiç rahat değildi. Gözünün önünde hep o rüya canlanıyordu.

Saate baktığında veli toplantısının bitmek üzere olduğunu fark etti. Çoğu velilerin işleri var diye erken çıkmıştılar. Geriye kalanları da uğurladıktan sonra arkasını döndüğünde Ömer beyle karşı karşıya geldi. Bir anlık şaşkınlığın verdiği refleks ile yerinden sıçrar gibi oldu Amine. Sağ elini göğsünün üzerinden çekip yüzünü aşağı doğru eğdi.

"Afedersin korkutmak istememiştim." dedi Ömer.

"Önemli değil Ömer bey." diye cevap verdikten sonra başını kaldırıp başka yöne çevirdi Amine.

"Bey demene gerek yok." diye söyledi Ömer. Amine ona baktığında yüzündeki şaşkınlık ifadesi hâlâ vardı. Sessizce bu lafa dikkat kesilmişti ki hiç farkında olmadan da gözleri ona kilitlendi.

"Nasıl? Ben...ne demek istediğinizi-" dedi Amine ve devamını söylemek için düşünürken Ömer bey konuştu. Bu arada Amine kendine geldi ve gözlerini indirip anında başka yerlere odaklandı.

"Sonuçta bir resmiyet gerektirecek bir şey yok. Tamam ben Fırat'ın dayısıyım ama bu bey demeni gerektirmez. Ayrıca bu kelimeyi hiç sevmem."

"Gerçekten sevdiğiniz bir şey var mı? Hep sevmediklerinizden söz ediyorsunuz. Neyse siz bir şey mi soracaktınız?" dedi Amine kollarını birbirine dolayarak. Arkasından gevşek bırakıp rahat olmaya çalıştı.

"Ben Fırat'ın durumu hakkında bilgi alacaktım."

"Şimdi ders başlayacak. Ama yine de size kısaca söyleyebilirim." diyerek kibarca gülümsedi.

"Olmaz. Ablamın talimatı var kendisi biraz rahatsızdı gelemeyince benden çok detaylı bilgi istedi. İsterseniz ben kantinde beklerim okul çıkışında bir kafeye gidince anlatırsınız. Hem sizinle konuşmam gereken başka şeyler de var." dedi Ömer çarpık bir şekilde gülümseyerek. Kısık kısık olan gözlerine karşılık Amine ona bakmadan gözlerini devirdi ve hiddetle cevap verdi.

"Utanmanız yok mu? Bir de randevu verir gibi kafede konuşuruz bahaneleri. Siz beni ne sandınız?" diyerek sesini yükseltti Amine.

"Nasıl bir insan olduğunuzu bildiğim için sizinle konuşmak istiyorum zaten. Benim tek isteğim sadece konuşmak lütfen."

"Ne hakkında?" dedi Amine.

"Bu pat diye nasıl söylenir bilmiyorum ki!" dedi Ömer bey gözlerini devirerek. Amine düşünceli bir halde dururken sırtını dikleştirdi.

"Lütfen çıkın. Daha fazla tartışma çıkmadan gidin." dedi Amine kapıyı işaret ederek. Birkaç saniye sonra Ömer bey çıktı. Sadece sabrını ve sessizliğini yitirmekle kalmadı. Birden kendini yitirmişcesine kapıyı onun arkasından sert bir şekilde kapattı Amine. Birisine bu tarz konuşmalar yapmak hoşuna gitmese de bir huyu vardı ve bunu her defasında yapıyordu. Bir anda sinirlenince hiç düşünmeden konuşuyordu. Sonrasında neler olacağını bile bile hemde. Sahi neyin siniriydi bu? Neden bu kadar çok öfkelendiğini, bağırıp çağırdığını kendi de bilmiyordu. Az önceki konuşmadan birkaç dakika sonra öğrenciler içeri girmeye başladı. Hepsinin gözlerinde öğretmenlerine karşı bir şaşkınlık ve korku belirmiş gibiydi. Sessiz bir şekilde yerlerine oturduktan sonra ders başladı.

Amine dersten sonra Esin'e bir işi olduğunu söyleyip okuldan çıktı. Egemen'in ev adresini almasına rağmen İstanbul'un yabancısı olduğu için baya zorluk çekeceğini düşündü ama hiç düşündüğü gibi olmadı. Taksiye bindikten sonra taksiciye adresi verdi. Neyseki yarım saat bile sürmeden adrese varmıştı. Taksi parasını ödeyip arabadan indi Amine. Adresteki numaraya baktığında tam karşısında durduğu bina olduğunu gördü. Zile basıp sabırla bekledi. Biraz bekledikten sonra apartman kapısı açıldı. Başka biriyle karşılaştı. Teşekkür ederek içeri girdi. Katları çıkarken kat numarasına da bakmayı ihmal etmedi. Sonunda evin kapısına ulaştığında emin olmak adına adresteki numaraya baktı. Bir yandan heyecan ve endişe bedenini sararken sakin olmaya çalıştı. İçinden dualar ederken kapıya birkaç kez vurdu ve bağırış sesiyle kapıyı açan kadına baktı Amine. Karşısındaki kadın da yüzü gözü dağılmış bir halde kapıya gelen kişiye baktıktan sonra gözlerini devirdi. Dayak yemiş olduğu her halinden anlaşılıyordu. Başı eğik olduğu için yüzü pek görülmese de solgun bir halde olduğu ve kaygıyla baktığı belliydi. Huzursuz bir halde eliyle yüzünü kapatabildiği kadar kapatmaya çalışırken sordu kadıncağız.

"Siz kimsiniz?"

"Ben Egemen'in öğretmeni Amine. Hatta telefonla konuşmuştuk. Siz Menekşe Gülsoydunuz değil mi?" diye sorarken başını evet anlamında salladı kadıncağız.

"İçeri girebilir miyim? Lütfen o kadar merdiven çıktım hem konuşmak istediğim bir mesele vardı." dedi Amine içeri girmeye çalışarak. Tam karşısında duran Menekşe buna izin vermemeye çalışırken apartmandakileri düşündü. Onların duymaması için kabul etmek zorundaydı.

"Ama tek bir şartım var. Fazla durmayacaksınız. Eşim pek misafir sevmez." dedi gözlerini devirerek.

"Peki." dedi Amine. Beklenmedik bir zamanda habersiz geldiği için çekinerek içeri girdi. Etrafa baktığında çoğu eşya kırılmış kalanların da bazıları tam anlamıyla kırılma aşamasına gelmiş durumda olduğunu gördü. Ev adeta savaş alanındaymış gibi bir görüntü vardı. Kapıdan girdiği an salona giriş yapılıyordu. Amine üzerindeki paltosunu ve çantasını Menekşe'ye uzattı. Menekşe hemen eline aldıklarını askıya asıp yere dökülen eşyaları toparlamaya çalıştı ve bir an için bakışlarını Amine'ye çevirdiğinde utançla kafasını başka yöne doğrulttu. Salonda pek az eşya vardı. Birbirlerine karşılıklı bakmayan yan yana iki büyük koltuk ve ortada eskimiş kahverengi bir sehpa duruyordu. Tam karşıda orta ekran siyah renk bir televizyon vardı. Yan tarafında ise çok eski model olan bej renginde bir vitrin vardı. İçindeki rafların çürümek üzere olduğu belli olmasın diye dantelli örtüler her rafa özenle serilmiş ama vitrindeki başka bir kusur olan aynanın çatlaklığı ise kapatılamayacak kadar büyüktü.

Amine yürürken ayağında bir acı hissetti. Kaldırıp baktığında küçük bir cam parçasını gördü. Zor da olsa ayağından çıkardı ve kadıncağız onu böyle bir duruma düşürdüğü için şuan yerin dibinde olmayı istedi. Kendinden ve bu evdeki her şeyden tiksiniyordu. Ama en çok kendinden. Çünkü en büyük eziyeti o yapıyordu kendine.

"İyi misiniz?" diye sordu kadıncağız.

"Ben iyiyim." dedi Amine.

"Kusura bakmayın ev hali. Dağınık biraz. Siz geçin oturun ben hemen geliyorum." diyerek dış kapının ilerisindeki koridora ilerlerken Amine başını çevirip ilk gördüğü koltuğa oturdu. Arka odalardan sesler geliyordu. Bir çocuk sesi vardı. Rüyasını hatırladı. Okulun koridorundaki çığlık atan çocuğun sesi o anda kulaklarını tırmalamaya başladı. Amine bu sesi duymamak için kulaklarını kapamayı bile düşündü. İçinden bildiği duaları okumaya başladı. Duyduğu bu sesin Egemen'e ait olduğunu biliyordu. Aynı kişiye aitti. Kapattığı gözlerini açıp kulak kabarttı. Ses arka odadan geliyordu ve tüm apartmanda duyulacak kadar yüksekti. Menekşe oğlunu azarlıyordu. Amine bir an için kendini suçladı. Zamansız yere geldiğini düşünmeye başladı. Hata etmiş bir halde kafasındaki seslerle uğraşıyorken toparlandı. "Eğer buraya gelmeseydim de ne olduğunu öğrenemeyecektim" diyerek kendini savundu. Hoş! Buradaki her şey apaçık ortadaydı. "Peki ya Egemen? Ses birden neden kesilmişti ki?" diye içinden geçirdi Amine. Kafasında beliren korkunç bir senaryo ile sesin olduğu yere giderken kapı aniden açıldı. Egemen sapa sağlam bir halde ayaktaydı. Amine içi rahat bir halde Egemen'e sarılacaktı ki kolundaki kırığı fark edince şaşırdı. Annesiyle telefonda konuştuklarında bu durumdan bahsetmemişti bile. Amine elini Egemen'in omuzuna koydu ve bir eliyle başını okşadı. Gözlerinden sebepsizce dökülen yaşları sildi. 

"Kolun?" diye soru sorarcasına bakan Amine'ye karşılık Egemen'in annesi Menekşe hanım konuştu.

"Bu sabah banyoyu silmiştim. Yer kaygandı bizde bir anda düştük." dedi şu ana kadar gördüğü her şeyin açıklamasını yaparak. Kadıncağız gözlerini Amine'den kaçırarak tedirgin bir ses tonuyla konuşuyordu. Amine anlam veremediği mantıksız bir cevap almıştı. "Bu doğru olabilir miydi?" diye sordu içinden Amine ve "Orası meçhul." diyerek cevabı kendine söyledi.

"Lütfen doğruyu söyleyin. Eşiniz mi yaptı? " diye sordu Amine. Kadın Egemen'in kulağına doğru fısıltıyla "Oğlum sana süt ısıtmıştım hadi git iç." diyerek onu mutfağa yolladıktan sonra salonu işaret etti. Birlikte salona geçtiler.

Menekşe koltuğa bir anda oturdu. Çökmüş gibi duruyordu. Onun bu halinden bir anlam çıkaramayan Amine de yanına oturdu. Kafasını çevirdiğinde sanki hayatındaki her şey elinden alınmış bir halde duran kadıncağıza baktı.

"Bunu sormayın lütfen." diye cevap verdikten sonra uzaklara dalmışcasına karşıya baktı Menekşe. Onun baktığı yöne gözlerini çeviren Amine masada duran aile fotoğraflarını gördü. Biraz önce pek dikkat etmemişti. Bu fotoğrafta Menekşe ve ailesi vardı.

"Eğer şiddet varsa bilmek istiyorum. Bu yaralar banyodan düşmekle olmaz. Ne olduğunu anlatın." dedi Amine ısrarcı bir şekilde yineledi konuşma teklifini.

"Bazı yaralar vardır. İnsanın yüzünde değil yüreğinde oluşur. Benimkiler de öyle. Vücudumdaki yaralar sadece fiziksel. Bunlara katlanıp katlanmamak benim tercihim lütfen bu meseleye daha fazla karışmayın."

"Hayır böyle düşünmemelisiniz. Bir haksızlığa boyun eğmek zayıflıktır. Hem sizin yanınızda sizi koruyacak bir aileniz vardır muhakkak."

"Keşke dediğiniz gibi ailem yanımda olsaydılar o zaman ben bu durumda olmazdım. Onlar bir hiç uğruna kızlarını feda ettiler. Şimdi ise onlara kocamdan dayak yediğimi söylediğim halde bana ne diyorlar biliyor musunuz? Kocandır döver de sever de. Beni acıtan bu yüzümdeki yaralar olmadı fakat ailemin söyledikleri kalbimi , ruhumu yaraladı. Beni paramparça ettiler."

Amine karşısında duran kadının göz yaşları içinde boğuluşunu seyrederken gözleri dolmuştu. Ağlamak üzereydi.

"Bir insan çocuğunu hiç mi düşünmez?"

"Hiç mi değer vermez?"

"Evlense bile aile bağları kopmuş mu olur? "

Amine'nin yine kafasında tonlarca soru dolaşırken hiçbirine mantıklı bir cevap bulamadı. O sırada kapı sert bir şekilde çalmaya başladı.

"Menekşe aç şu kapıyı! Menekşe!" diyerek bağırarak konuşan adam sesi kapının ardından geliyordu. Menekşe hanım bir hışımla ayağa kalktı. Rengi atmıştı adeta korkudan. Yüzü bembeyaz bir halde kapı deliğine baktı.

"Murat!" diye ufak bir mırıltıyla birlikte gözlerini Amine'ye dikti Menekşe. Ne yapacağını düşünür bir haldeyken Amineden kalkmasını istedi. Ne olduğunu az çok anlayan Amine hızla yerinden kalktı.

"Hocam lütfen siz şu ilerideki odada saklanın. Sizi görürse çok kötü olur lütfen." diye söyleyince Amine mecburen dediği tarafa doğru gitti. Odaya girdikten sonra kapının arkasına saklandı. Korkudan hızlıca atan kalbinin sesiyle birlikte bir ses daha duydu. Bu cam sesiydi. Ardından koca bir sessizlik oluştu. Ne olduğunu görmek isteyen Amine içinden dualar ederek kapıdan çıktı ve birinin kapıyı tuttuğunu hissetti. Başını kaldırıp baktığında...

BÖLÜM SONU

Continue Reading

You'll Also Like

361K 11.8K 40
Kars Kümbetli Jandarma Karakolunda görev yapan Jandarma yüzbaşı Doğukan ve Kars Kümbetli'deki köy okuluna atanan Aslı'nın zor, imkansızlıklarla dolu...
6.2K 474 32
Hikaye;İstanbul'da,kendi halinde bir ailenin yanında yaşayan genç kızın; Evlatlık olduğunu öğrenmesiyle Başlıyor... Anladım ki her kalp bir gün kırı...
3.9M 143K 60
Kimsesiz bir kadın. Fahriye AKÇA Tehlikeli bir adam ile tek gecelik bir ilişkiden olan 5 aylık bebeği ile bir sabah gelen telefonla karıştığını öğre...
36.6K 2.7K 15
Ana sınıfına giden Ece, abisinin arkadaş ortamlarında daha fazla yalnız kalmasına dayanamaz. Öğretmenini de çok sevdiğinden öğretmenini ve abisini de...