Varoluşun Hissi

Da YamurYilmazlar

2.7M 152K 64.4K

"Ruhumu cezalandır güzel adam. Bedenimin hisleri tatmasını sağla. Bir Anka kuşu misali, Önce usulca yakmaya b... Altro

1.Bölüm- Iskald.
2.Bölüm- Fortid.
3.Bölüm- Sannhet.
4.Bölüm- Bar
5.Bölüm- Beklenmeyen
6.Bölüm- Oyuncak
7.Bölüm- Merhamet
8.Bölüm- Hayal Kırıklığı
9.Bölüm- Kırgınlığın Öfkesi
10.Bölüm- Ruh ve Beden
11.Bölüm- Tehlikeli Kadın
12.Bölüm- Geçmişin Gerçekleri
13.Bölüm- Gözyaşının Acı Yakarışı
14.Bölüm- Varoluş
15.Bölüm- Korkak Tehlike
17.Bölüm- Kıskançlık
18.Bölüm- Duyguların Yoğunluğu
Geri Dönüş, Alıntı- İstanbul Tüyap
19.Bölüm- Ölü Bedenlerin Dirilişi
20.Bölüm- Ölü Ruhların Dirilişi
21.Bölüm- Zincirleri Kırmak
22.Bölüm- Katil
23.Bölüm- Arınma
24.Bölüm- Yemin
25.Bölüm- Mürekkep
26.Bölüm- Panzehir
27.Bölüm- Şimşek
28.Bölüm- Güzel Adam
29.Bölüm- Kayıp
Bayram Özel Çekiliş
30.Bölüm- Aleksander
Hayal.
31.Bölüm- Öfke
32.Bölüm- İntikam.
33.Bölüm- Yalnızlık ve Ölüm.
34.Bölüm- Sonsuzluk
35.Bölüm- Tükenen Nefes
36.Bölüm- Kjærlighet.
Melankoli.
37.Bölüm- Håper.
38.Bölüm-Requiem.
39.Bölüm-Døden.
40.Bölüm- Begynnelse.
41.Bölüm- Mirakel.
Insomnia.
42.Bölüm-Metanoia.
43.Bölüm- Luna.
Sosyal Medya ve Whatsapp Grubu
44.Bölüm- Saudade.
45.Bölüm- Ethereal.

16.Bölüm- Öldüren Yalnızlık

58.3K 3.3K 1.3K
Da YamurYilmazlar

İyi akşamlar VH'ciler,


Nasılsınız?


Oylamalar tamamlandığı anda gelmeyi denedim. Eğer benim bir makine olduğumu düşünüp hemen yayınlamamı bekleyenler varsa maalesef üzgünüm. Herkes gibi tatilini yapmaya çalışan bir öğrenciyim ve fedakarlıklar yapsam da bu tatile benim de ihtiyacım var.


Yeni bölüm 500 oy alınca gelecek.


Bu bölüm beni son zamanlarda çocukluk resimleri ile güldürmeyi başaran insana...Seni çok seviyorum Şahikom. Bu gece yollayacağın resimleri heyecanla bekliyorum ve burdan senin için adı B ile başlayan insana selamlarımı iletiyorum.


Bölüm Şarkısı: Cem Adrian- Yalnızlık

Multimedya: Çağın Gürsoy, Ada Solmaz ve Enes Erdem


İyi okumalar....


Camdan dışarı bakıyordu.


Gözleri hiçbir şeyi görmek veya kulakları hiçbir cümleyi duymak istemiyordu. Yaşadığı hayat öyle ağır bir şekilde ellerinden kayıp gitmişti ki, ruhunu kaybetmişti. Küçük kalbinin içindeki o büyük ruhu kaybetmişti... Mutluluk denilen o hissin ne olabileceğini hatırlamıyordu bile. Getirildiği bu soğuk ve yalnız oda da aylardır camdan dışarıya bakıyordu. Zamanın geçmesini ve  hayatının biteceğini o anı yaşamak istiyordu.


"Yine mi buradasın?"


Gözleri en sonunda camdan uzaklaşırken son birkaç aydır yanına gelen çocuğa bakışlarını sundu. Siyah saçları ve açık yeşil gözleri olan çocuk yine onu yalnız bırakmazken sadece sessizliği istiyordu. Ruhunu aramak için arzuladığı o sessizliği...


Bakışları ile yalnızlığı istediğini anlatmak istese de çocuk hala anlamamış gibi yanına ilerliyordu. Çocuğun çelimsiz bedeni kendi yanına iyice yaklaşırken hafifçe gerildi ve uzaklaşmasını bekledi. Bu aptal çocuk hala onu anlamazken ince bacakları ve ona baya büyük gelmiş olan tişörtünden sanki rahatsız olmuyormuş gibi karşısına geçip bağdaş kurdu. Solmuş ve bağcıkları parçalanmış ayakkabılarına uzun bir süre baktıktan sonra yeşil gözlerini ileriye odakladı.


"İnsanlar seni merak ediyor. Kimse nereden geldiğini bilmiyor. Onları susturmayı deniyorum ama herkes seni konuşuyor." dedi suçluluk dolu ses tonu ile sanki utanırken.


"Biliyorum, burayı sevmiyorsun. Büyük ihtimalle aileni özlüyorsun. Onların sıcaklığını ve evinin kokusunu özlüyorsun. Sabahları sana sarılan o canlı bedenleri istiyorsun. Sevginin bir anlamı olduğu o zamanlara gitmek istiyorsun. Seni anlıyorum...Bir zamanlar bende senin gibiydim ama zaman ile buraya alışacaksın."


Çocuk sanki onu anlıyormuş gibi konuşmaya devam ederken aslında onu hiç anlamadığını bilmiyordu. O hayatını uzun süre önce kaybetmişti ve bu çocuğun istediği o küçük ayrıntıları istemeyecek kadar çok şey yaşamıştı. Aile sıcaklığı veya evinin kokusu neydi bilmiyordu. Annesine dair hatırladığı tek bir keskin anısı vardı ve o anıyı da zihninin en önemli köşesine derin bir şekilde gömmüştü.


"Beni tanımadığını biliyorum ve burayı sevmediğin için seni asla suçlamıyorum. Sadece bu kadar yalnız olup kimse ile konuşmaman beni üzüyor. Bir zamanlar bende senin gibiydim ve..."


Çocuk cümlelerine devam etmek için derin bir nefes alırken o ise hızlıca ayağa kalktı. Karşısındaki bu zavallı yeşil gözlü çocuk hiçbir şeyi bilmiyordu. Aptallıklarına uzun bir süredir göz yummayı denese de artık sabrı kalmamıştı.


Hiçbir çocuk ona benzeyemezdi  ve bu aptal çocuk bunu söyleyerek artık sınırları aşmıştı. Uzun zaman önce sakladığı öfkesi tekrar canlanırken sahibinden öğrendiği şekilde sırıtmaya başladı. Alaycı ve bir o kadar tehlikeli olan bu gülüş küçük bir çocuğa asla uymayacak şekilde ürkütücüyken yeşil gözlü çocuk korkudan kelimelerini unuttu.


"Sen...yan-lı...lış bir şey... mi söyledim?" diyerek kekeledi karşısındaki ürkek çocuk.


Ürkütücü çocuk hiçbir şey söylemezken çocuğun gittikçe yanına yaklaştı. Gözleri hala alayını barındırırken gülümsemesini azalttı ve çocuğun kulağının dibine girdi. Yerde oturan çocuk bu hareket ile titremeye başladı ve bedenine bir türlü hakim olamadı.


Şu anda korkunun o tanıdık kokusunu burun deliklerine çekerken huzurla gülümsedi. Hatırladığı tek duygu olan korkuyu hissedince sanki yuvasını(!) bulmuş gibi heyecanlandı ve tepkilerini kontrol edemeyecek şekilde zihninin karışmasına izin verdi.


"Benimle bir daha asla konuşma." dedi ilk defa ses tonunun bütün yetimhane tarafından duyulmasını sağlarken.


Yeşil gözlü çocuk cümlenin tehdit içeren tonu ve korkutuculuğu ile başını tamam anlamında hızlıca salladı. Titreyen bacakları yürümesine izin vermezken emekleyerek kapının olduğu tarafa yöneldi. Arkadaşları ona yardım edip ayağa kaldırırken dimdik duran ürkütücü çocuğa son bir kez daha baktı.


Çocuk ona dönmüş olan korku dolu ifadelere bakmayı kesti. Uzun zamandır ait olduğu pencerenin önüne geçti ve bakışlarını dışarıya çevirdi. Düşünceleri tekrar gerçekler ile kararırken sessizliğine geri döndü.


Çünkü sessizliğinde yardıma çağırdığı şey acılardı; onlar onun için dosttu ve iyi öğütler veriyorlardı...

-----------------------------

Hiçbir zaman tam anlamıyla rüya gören biri olmamıştım. Rüyalar benim için kabusların içeri girmesine neden olan kapılar gibiydi. Sımsıkı kapatır ve hiçbir şekilde açılmamasına özen gösterirdim. Yine son zamanlarda bu alışkanlığım değişiyor gibiydi. Ufak tefek beni etkileyecek rüyalara boğuluyordum. Buz mavisi gözlerin keskin rengini iliklerime kadar hissediyordum ve duymadığım hisler ile bedenim ihtiyaçla kıvrılıyordu.


Bu rüyaların getirdiği unutulmaz hisler ile ilk defa rüyalarımı sevmeye başlarken bir şey beni rahatsız ediyordu. Sanki o rüyanın bitmesini sağlamayı deniyordu. Yine ben hala uykunun derin hislerinden kurtulmak istemiyordum ama nedense rüyalarımın içinden çekip alınıyor gibiydim. Burnuma değen bir şey yüzünden hapşurmak istiyordum ve bu his artık dayanılmaz hale gelmişti.


Uyku ile bulanmış olan gözlerimi yavaşça aralarken karşımda gördüğüm zümrüt yeşili gözler ile kim olduğunu algılamayı denedim. Bana göre çok daha fazla mutlu olan ve açık kahve saçlarının dalgalarını umursamadan karıştıran o silüet en sonunda netleşirken rahatsız bir şekilde inledim.


"Sabahın bu saatinde niye odamdasın Naz?" dedim yastığımı yüzüme kapatmayı denerken.


"Çünkü sana mükemmel olaylar anlatacağım! Dün gece aşırı havalıydım Ada."


Ses tonundaki mutluluk ile merakım artarken yastığı yüzümden çektim ve bakışlarımı Naz'a çevirdim. Heyecanla parlayan irisleri ile soru soran kaşlarıma baktı ve ellerini çırparak sessizce konuşmaya başladı.


"Şimdi dün gece sayende bara gitmiştik. Ben Demir'in yatıp kalktığı bir kızı incelemek istiyordum ve dün gece herkesin işi olduğu için en mantıklı zaman olduğunu size söylemeye çekindim."


Gözleri utanarak bana bakarken omuzlarımı önemli olmadığı söylemeye çalışarak silktim. Her ne kadar dün gece Naz için Çağın'ı oyalasam da aslında benliğimin içten içe bunu istediğini biliyordum. Çağın ile yalnız kalarak onu çözmek istemiştim ve bunu kendime kabul ettirmem bile çok zor olmuştu.


"Efe ile ikimiz barda kızı incelerken zaman geçiriyorduk. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim hayatımda böyle bir sürtük görmedim. Aslında görmüş olabilirim çünkü Ece'nin varlığını bir an için unuttum."


"Neyse ne diyordum ben? Hah, kızı inceliyordum ve bir türlü konuşacak yüzü kendimde bulamadım. O sırada Efe bana gaz vermeyi denerken kapıdan giren kişi ile mala bağladım. Meğerse işi olacak Demir Bey derslerini boş verip, o kız ile takılmaya oraya gelmiş."


Öfke Naz'ın ses tonunu kaplarken eline aldığı yastığı sıkmaya başladı. Üzüntü ve hayal kırıklığı gözlerindeki en büyük duygular haline gelirken yastığın üstündeki ince uzun parmaklarını tuttum ve destek verircesine gözlerine baktım.


"Kendini üzme. Bu bakışları senin yüzünde görmek istemiyorum." dedim usulca.


Naz'ın dolu gözleri gözlerimi kilitlenirken burnunu çekti ve dudaklarını nemlendirip kendini konuşmaya hazırladı. Söyleyeceği kelimeler ona ağır gelirken en sonunda kendini toparladı ve konuşmaya başladı.


"Kız ile çok yakındı. Onu kucağına çekti ve sanki sevgilisiymiş gibi davrandı. Uzun yıllardan beri istediğim o arzulu bakışları o kıza gösterdi Ada. Ben yine yalnız bir şekilde otururken o anın heyecanını yaşadı."


Demir'in bunları neden yaptığını hiçbir şekilde bilmiyordum ama Naz'a üzülmeden duramıyordum. O kadar saf ve güzel hislere sahipti ki... Dünya'daki acıları bilmeyen bu tatlı kızın üzülmesi sadece beni parçalıyordu çünkü Naz benim olamadığım insanı hatırlatıyordu. Yaşayacağı güzellikler ile hayatının en parlak şekilde yaşamalıydı. Benim sahip olamadığım olanaklar ile hayatın değerini bilmesini istiyordum.


"Demir belki de senin için doğru adam değildir. Biliyorum onu seviyorsun ama Demir ve Çağın gibiler duygulara çok önem vermezler Naz. Çağın tabiki sana değer veriyor hemde çok ama aynısını Demir'den isteyemezsin." dedim gerçekleri dile getirerek.


"Biliyorum haklısın ama ben onu...seviyorum Ada. O açık yeşil gözlerini, inatçı ifadesini seviyorum. Abim gibi davransa da onu seviyorum. Belki hayal ediyorum ama bazen bana bakarken onu yakalıyorum. Bir erkek ile konuşurken öfkeli bakışlarını görüyorum. Hatta dün gece beni Efe'den kıskandı. Neden onunla geldiğimi sorup durdu."


Gözlerindeki umut dolu bakışlar ile göğsüm sıkışırken ne yapacağımı bilemedim. Artık Naz'ın duyguları engellenemeyecek kadar çoktu. Aşkı ona acı verse de bunu bırakamıyordu ve her zaman Demir'i sevecekmiş gibi bakıyordu. Onu herkesten farklı görüyor ve aşkının gözlerine ulaşmasını engelleyemiyordu.


Bir zamanlar babamın anneme baktığı gibi bakıyordu...



"Seni kırmak istemiyorum hemde hiç ama şu an söyleyeceklerim kalbini kıracak biliyorum." dedim ona yaklaşıp kolunu usulca okşarken. Naz'ın gözleri ne diyeceğimi bekliyormuş gibi bana odaklandı ve devam etmemi istedi.


"Bir zamanlar senin gibi bakan biri ile karşılaştım. Her şeyi ile bir kadını sevdiğini gösteriyordu. Aşıktı ve çocuğuna değer veriyordu. Hayatın çok güzel olabileceğini küçük kızına ve karısına hissettirmekten asla çekinmiyordu."


Göğsüm her geçen an daha da sıkılaşırken babamın eski halini hatırlamamayı denedim. Yıllardır ona katlanmama neden olan o güzel anları düşünmek istemedim ama Naz'ın bunu anlamasını istiyordum. Güzelliklerin nasıl iğrenç duygulara dönüşebileceğini ona kanıtlamak istiyordum.


"O adamın aşkı herkesin dilinde dolaşırken bir gün çok acı bir kayıp yaşandı. Küçük kızı ile yalnız kalan adam artık değişmişti. İkisi de kayıp yaşamıştı ama adam kızının duygularını önemsememişti. Ona hayatın acımasızlığını göstermeye başlamıştı. Aşkın ne kadar iğrenç bir duygu olduğunu küçük kızına kanıtlamıştı..."


Gözlerim uzun zaman sonra ilk defa dolarken derin bir nefes aldım. Naz benim gibi olmayıp ağlamaya başlarken gözlerimi ondan kaçırdım ve kendime gelmeyi diledim.


"Anlayacağın aşk seninki gibi saf kalamıyor Naz. Elbet bir gün duygularını rezil edecek bir olay karşına çıkacak ve ben senin bunu yaşamanı istemiyorum. Seni değiştirecek duygulara maruz kalmanı istemiyorum çünkü önceden tanıdığım o adam tıpkı senin gibiydi. Kızı ve çocuğuna sanki bir elmasmış gibi kalbinin en değerli yerinde taşırdı."


"Sen bu yüzden mi herkese soğuksun?" dedi Naz sözcükleri söylemekten sakınırcasına.


"Ben dünyanın adaletsizliğini görmüş biriyim. Küçük kalbimdeki o kocaman sevgiyi hor görmüş bir babaya sahibim. Aynı zamanda aşkın ne kadar iğrenç bir duyguya dönüşebileceğini biliyorum bu yüzden kendime ait maskemi asla bir erkek için çıkartmayacağım." dedim tekrar hissizliğime sığınarak.


"Bir kere yaşadın diye hep aşkın kötü bir duygu olmasını mı bekliyorsun?"


Naz'ın hala saf kalan duyguları ile gülümsedim ve omuzlarımı silktim. Ben aşka güvenmeyecek kadar çok darbe almıştım. Onun bunu anlamasını beklemiyordum. Bu yüzden artık uzatmanın manası yoktu. Bir gün gözlerinin açılmasını her şeyden çok istiyordum ama belki de zaman şu an en çok gereken unsurdu.


Naz'ın hikayesinin geri kalanını anlatmasını dinlerken bir türlü odaklanamıyordum. Zihnimin en derin köşesinde olan anılarım ortaya çıkarken duygusuzluğum yine parçalanıyordu. Mutlu olduğum zamanların yakıcılığı ile benliğimi tekrar kaybetmeye başlıyordum...


Küçük bedenim yanımda koskocaman kalan adama sığınmıştı. Sıcak ve kaslı kollar narin halimi korumak istercesine sararken burnumu en sevdiğim noktaya dayadım. Babamın bütün kokusu burun deliklerime dolarken iyice ona yaklaştım. Onunla geceleri oturmaya bayılıyordum ve gecelerin asla bitmesini istemiyordum. Birazdan benim gitmem gerektiğini söyleyeceğini biliyordum ama sesimi çıkarmadan onunla yaşayabileceğim her anı istiyordum.


"Artık uyuman gerekiyor limonum." dedi babam en sevdiğim ses tonunu kullanırken.


"Ama bugün eve geç geldim ve ben seni çok özledim babacığım."


İsyankar ses tonum ile babamın dudakları kıvrıldı. Her zamanki gösterdiğim tavırlar ile eğleniyor gibiydi ve küçük kızının onu sevmesi dünyadaki en büyük mutluluğuydu.


"Yarın okulun var. Eğer annen uyumuş olmasaydı bu kadar bile ayakta kalamazdın." dedi gerçekleri dile getirerek.


Yine de pes etmek için henüz hazır değildim. Kollarımı sıkıca babama sardım ve kokusunu içime çekebileceğim kadar çekip yalvarmaya hazırlandım. Büyük mavi gözlerim tüm masumluğumla gözyaşlarını ortaya çıkarırken babamın açık kahve saçlarına elimi koydum ve yüzümü aynı hizaya getirdim.


"Lütfen bu gece birlikte uyuyalım babacığım. Seni çok ama çok özledim."


Bu küçük isteğim ile babamın gözleri yumuşarken beni hızlıca kucakladı. Küçük kıkırtılar dudaklarımın arasından kaçarken yanağıma sulu bir öpücük kondurdu. İkimizde odama doğru yol alırken tek düşünebildiğim ne kadar şanslı bir çocuk oluşumdu...


"Ada?"


Naz'ın yeşil gözleri endişe ile bana bakarken ait olduğum rüyadan dışarı çıktım. Son zamanlarda daha da hissettiğim bu anılar bedenimi ve ruhu zorluyordu ve ben ne yapabileceğimi bilmiyordum. İhtiyacımın ne olduğunu bilmeden kıvranırken yataktan dışarı atladım. Şu an Naz'ın benimle konuşmak istediğini biliyordum ama buna hazır değildim. Hem de hiç değildim.


Üzerime geçirdiğim kalın polar ile Naz'ın bağırışlarını dinlemeden odamdan dışarı çıktım. Mutfaktan gelen sesler dışında evin sessiz oluşu beni rahatlatırken kapıya ilerledim ve ayağıma hızlıca spor ayakkabılarımı geçirdim.


"Nereye gidiyorsun?" dedi Naz arkamda tam ortaya çıkarken. Bakışlarımı cevap vermeyeceğim anlamında salladım ve mutfaktan çıkan Demir'in bize doğru geldiğini hissederken daha da hızlı şekilde hareket etmeye başladım.


"Ne oluyor sabah sabah?" dedi Demir meraklı bakışlarını üstümü çekerken.


Naz ellerinin saçlarının arasından geçirdi ve korkmuş ifadesini Demir'e çevirdi. Ona sığınmak isteyen bu hali ile iyice kendimden geçerken ikisine de bakmayı kestim. Portmantoda duran anahtarımı aldım ve kapüşonumu kafama geçirdim. Hızlı adımlar ile kendimi dışarı attım ve bilmeden koşmaya başladım.


Ne kadar koştuğumu idrak edemeden yoluma devam ederken zihnimi rahatlatmayı deniyordum. Küçük bir konu ile darmadağınık olmuş bu halime içte içe acıyor ve hiçbir şey yapamıyordum. Yıllardır kapattığım bu maskeyi neyin zarar verdiğini bilemiyordum ve durdurmak istiyordum.


En sonunda düşüncelerim ile geldiğimi hissettiğim yerde duraksadım. Göğsüm durmadan hızlıca atıyordu ve nefeslerimi bir türlü düzene sokamıyordum ama hafifçe rahatlamış gibiydim. Çok uzun zaman geçmeden geri döndüğüm bu sığınakta rahatlamış gibiydim.


Denizin açık rengi gecenin güzelliğini anımsatmasa da güneşin parlaklığı her şeyi daha da berrak yapmış gibiydi. Karanlığın gizlediği her ayrıntıyı gün yüzüne çıkarmıştı. Çağın ile geldiğim zamanki bütün güzelliklerin sırlarını aydınlığa kavuşturmuştu.


Yine de ben aydınlığa kavuşmamıştım... O zamandan sonra daha da kötü hale gelmiştim. Yıllardır babam yüzünden yaşamadığım hisler daha sonradan ortaya çıkmış gibiydi. Şu an duygularımı hissetmeye başlamıştım. Acılarımı ve kayıplarımı şu an anlıyor gibiydim. Aklıma gelen anılar ile kalbimdeki uyuşukluk yok olmaya başlamıştı.


"Sığınağı bu kadar erken kullanacağını düşünmemiştim."


Gelen ses ile oturduğum yere daha da sindim ve bakışlarımı bacaklarımın altında duran denizden çekmedim. Her bir dalga izlemeye değer bir şekilde ahenkle hareket ederken rüzgarın yüzümü okşamasına izin verdim. Yanıma oturan erkeksi bedeni dikkate almamayı denedim.


"Korkmuşsun." dedi sanki ne hissettiğimi anlatmaya çalışır gibi.


"Ben... yalnız kalmak istiyorum." diyerek karşılık vermedim. Yine de bu deneyişim onu güldürürmüş gibi bir ses çıkardı.


Uzun ve kemikli parmakları yüzümü kavrarken yüzümü tam anlamıyla ona çevirdi. Uykudan yeni uyanmış gibi duran gözleri ve dağınık saçları ile gözlerime odaklandı. Buz mavileri ne yaptığımı anlamaya çalışırsasına beni izlerken o etkileyici derin sesi ile konuşmaya başladı.


"Yalnızlık

Saklandığın o küçük delikte buluyor seni

Yalnızlık

Sıkıştığın o küçük evinde vuruyor seni

Yalnızlık öldürüyor seni

Öldürüyor beni

Yalnızlık çağının kalbi kırık çocukları

Yalnızlık o simsiyah ellerinde

Yalandan ninnileriyle büyütüyor bizi..."


Söylediği cümleler ile yaşlar tam anlamıyla gözlerime doldu. En sonunda engellemeyeceğim bir şekilde dudaklarımdan birkaç hıçkırık kaçtı. Yüzümü tutan parmakları hala beni bırakmazken iyice yaklaştı. Nefesi tam yüzüme doğru rüzgarın içinden usulca yaklaştı ve dolgun dudaklarını izlememe izin verdi.


Her an daha yaklaşan yüzü ile bu sefer bütün maskemi indirmiş bir halde dururken yanaklarıma küçük bir dokunuş bahşetti. Kirli sakalların tenimi karıncalandırması ve mükemmel kokunun burun deliklerime dolması ile bedenim bir kelebek gibi titredi.





Dudaklarının hafif dokunuşunun en sonunda geçmesi ile beklentiyle ona bakarken yüzümü hafifçe okşamaya devam etti. Asla ona ait olmayacak bu hareket ile öylece durdum ve sesli bir şekilde yutkundum. Bana ait olmayan duygular kalbimin hızlı bir şekilde atmasına neden olurken Çağın'ın etkileyici sesine kapıldım.


"Gölgeler düşse de yüreğinin üstüne, hayata karşı güneşini sakın söndürme güzelim. Umut yoksa yarınlar uzak kalır insana..."


Haklıydı Çağın Gürsoy.


Kaybettiğim bütün her şeyleri hatırlatacak kadar haklıydı. Mutlu olmamı isteyecek kadar haklıydı. Yine de onun haklı olduğunu kabul etmek işime yarayacak mıydı? Bu hayata hapsolmama neden olan adamı unutmamı sağlayacak mıydı? Bütün düşünceler zihnimin içindeki büyük tufana kapılırken bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Kaybettiğim o ağır varlığı ararken konuşmamam gereken kişi ile yüzleşmeye başladım.


Baba denilen sözde kelime...


Sen bana ne ifade ediyorsun?


Yaşamımın hayal kırıklığı mısın sen? Yoksa bir annenin acı yakarışı mı?


Hatta daha da acısı küçük bir kız çocuğunun belki de en çok imrenerek baktığı kelime misin?  Bence hiçbiri değilsin. Sen gözyaşlarımın hazır olda bekleme nedenisin sen. Maneviyat ve maddiyatın sözlük anlamını unutmama sebep olan insansın.


Sen benim için başarısızlıksın...


Gelecekte hatırlamak istemeyeceğim bir hastalıksın...


1)Bölümü nasıl buldunuz?

2)En baştaki geçmişten kesit çok önemli bir zamana ait. Sizce o anılar kimin?

3)Ada artık duygularından arınmış gibi. Sizce bundan sonra hislerini yaşayacak mı?

4)Diğer bölümde Çağın-Ada ikilisi mi yoksa Enes- Ada ikilisi mi daha yoğun olsun?

5)Ayrıca favori karakterinizi tekrar öğrenmek isterim.


Daha fazla gelecek bölümler hakkında bilgiler için;

Instagram :

http://instagram.com/yagmuryilmazlarhikayeleri

Facebook:

https://www.facebook.com/Yağmur-Yılmazlar-Hikayeleri-1692922360968067/

Wattpad:

https://www.wattpad.com/user/YamurYlmzlrHkayeleri

Snapchat/Instagram : yagmuryilmazlar

Continua a leggere

Ti piacerà anche

25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.1M 35.9K 20
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
2M 73.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
193K 11.9K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...