Insensitive ➳ Sirius Black

By PotterCat

244K 13.5K 8.9K

[WattpadFanficsTR "Hogwarts Dünyası" okuma listesinde sizlerle!] ~"Mükemmel cadı" maskesi takan bir kızın mük... More

*1* Küçük Bir Yetim
*2* Yazlık
*3* Eğlence
*4* Eski Bir Dost
*5* Doğum Günü
*6* Saçlar
*7* Çizgiyi Aşıyorsun, Black
*8* Hogwarts
*9* Saklı Gerçekler
*10* Tüy
*11* Teklif
*12* Delirmek
*13* Patronus
*14* Sen Olmasaydın...
*15* Noel Balosu
*16* İmkansız Gerçek Oluyor
*17* Bob Ama Kısaca Bobby
*18* Broken
*19* Amortentia
*20* Köpek Kediyi Kovalar
*21* O Biliyor
*22* Bela Genellikle Beni Buluyor
*23* Sürüngenler
*24* Haber, Saldırı, Oda ve Ayna
*25* Sectumsempra
*26* Yeşil Işık
*27* Altıncı Sınıf Bitiyor
*28* Tesadüfler
*30* Hata
*31* Melek ve Şeytan
*Özel Bölüm*
*32* Albüm
*33* Little Hangleton
*34* Yedinci Sınıf
*35* Arzu
*36* Teorik Bilgi
*37* Hangover
*38* Genç Anka
*39* Asla Bırakma
*40* Aile Yemeği
*41* Noel
*42* Değişim
*43* Davetsiz Misafir
*44* Maske Düşüyor
*45* Ölüm Bizi Ayırana Dek
*46* Elinde Olan Bir Tek Bu Hayatın
*47* Bu Kadar Mutlu Olmamıştım
*48* Yıl Dönümü
Özel Bölüm *2*
*49* Vahşi Kedi
*50* Biraz Ateşviskisi, Biraz Quidditch

*29* O Biraz Daha Baskın Gelmiş

3.1K 196 132
By PotterCat

Koşarak David'e sarıldım. Geri çekildiğimde ikimiz de gülümsüyorduk "Burada ne arıyorsun?" dedim.

"Bu yaz Londra'da tatil yapmaya karar verdik." dedi David ve bir masayı işaret etti "Annem ve babam orada. Gel, yemeği bizimle ye."

Onayladım ve Terry Clay ile Lorane Clay'in yanına ilerlemeye başladık. David her ne kadar koyu tenli ve siyah saçlı olsa da üvey ailesi sapsarıydı. Ama yine de çok tatlı bir aile tablosu oluşturuyorlardı. Beni gördükleri zaman soran bakışlarını üstüme diktiler "David, arkadaşın mı?" dedi Terry Clay, beni işaret ederek.

"Evet, çok eski bir arkadaşım." dedi David. Kıkırdadım "Anne, baba; Natasha'yı hatırlıyorsunuzdur herhalde."

İkisinin de yüzlerine sıcak bir gülümseme yayılmasını izledim. Ayağa kalktılar ve bana sarıldılar. Sarılma faslı bitince masaya oturduk "Merlin'in sakalı, ne kadar da büyümüşsün!" dedi Lorane.

"Ama saçlar hala aynı." dedi Terry. David ile birbirimize bakıp kahkaha attık.

Yemek yedikten sonra bayağı bir süre oturup sohbet ettik. Konu Hogwarts'a gelmişti "Hogwarts nasıl?" diye sordu Terry.

"Çok güzel." dedim "Arkadaşlarım tam bir aile."

"Hangi binadasın peki?"

"Slyhterin." dedim gururlu bir şekilde.

Lorane gülümsedi "David'in anlattıklarına bakılırsa hiç de şaşırtıcı değil, Slytherin'e girmen yani."

Salazar Slytherin'in kanı damarlarımda dolaşıyor, neden şaşırtıcı olsun ki?

"Potter ve Black nasıl?" diye sordu David.

Sahte gülümsememi korudum "İyiler." dedim "Sirius ile çıkıyoruz."

"Böyle bir şey olacağını tahmin ediyordum," dedi "Sana bakışları hiç de masum değildi."

Ona masanın altından tekme attım "Senin işler ne âlemde peki?" diye sordum.

Sırıttı "Çok şirin, sarı saçlı bir kız arkadaşım var." dedi "Annem düğün planlarına başlamayı düşünüyor."

Kahkaha attım. Aklıma direkt olarak James ve Evans gelmişti.

"Seni, Iliyana ile tanıştırmayı çok istiyorum." dedi David "Bir ara Bulgaristan'a gelsene?"

"Çok isterim." dedim "Ama FYBSler varken biraz zor olabilir."

"O zaman mezun olduktan sonra uğrarsın." dedi.

"Neden olmasın?" dedim, gülümseyerek.

Yemekten kalktıktan sonra fazlasıyla uykulu hissediyordum ve David'in kaldığı odayı, ailesinden ayrı kalıyordu, öğrenip sabah onu uyandırmaya söz vererek odama çekildim. Odama çıktığım gibi ayakkabılarımı kenara fırlattım ve yatağa gömüldüm.

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

Uyandığımda saat gece ikiydi. Şaşırtıcı bir şekilde hala uykum vardı ama kalkıp pijamalarımı giyecek gücü kendimde bulabildim. Uzun tişörtümü üzerime geçirip tekrardan yatağa uzandım. Düşünceler kafamda cirit atıyordu, her zamanki gibi.

Şu anda Sirius kollarında uyuyor olacaktım.

Ama babam yüzünden ondan, ailemden uzaktayım.

Ne baba ama (!)

Bakışlarımı tavana diktim. Bir kız nasıl olur da babasından bu kadar nefret edebilirdi? Normalde kızlar, babalarına çok bağlı olurlardı. Elbette baba sevgisi nedir bilmediğim için ben istisna oluyorum ama annemi benden alan kişiyi, hayatımı mahveden kişiyi sevmemi bekleyemezlerdi benden.

Eğer bir aile gibi yaşasaydık nasıl olurdu acaba? Babamı masa başında oturup çayını yudumlarken bir yandan da gelecek postasını okurken hayal edince istemsiz bir şekilde güldüm. Ben küçükken benimle oyun oynadığını, Noel'de Jamesleri ziyarete gittiğimizi, doğum günümde ailece bir kutlama yaptığımızı hayal ettim.

Lanet olsun, her şeyi mahvetmekte üstüne yoktu.

Nefret etrafımda kol gezerken rahatsız bir şekilde uykuya daldım.

Rüyamda etraf simsiyahtı ve ben yine ışık kaynağı olmuştum. Kaçıncıya böyle başlayan bir rüya gördüğümü düşünüp kaşlarımı çattım ama karşımda beliren kişiyi görünce dudaklarıma masum bir gülümseme yayıldı ve koşup ona sarıldım.

"Ben de seni özledim, hayatım." dedi annem, bana sarılırken. Yavaşça geri çekildim.

"Son görüşmemizden bu yana çok uzun zaman geçti." dedim.

Annem kahkaha attı "Öyle canım istediği gibi gelemiyorum. Sadece gerçekten önemli bir şey konuşmamız gerektiğinde."

Gözlerimi devirdim "Babam hakkında, değil mi?" dedim "Bana sakın onu yanlış yargıladığımı söylemeye kalkma yoksa giderim."

"Elbette öyle bir şey demeyeceğim. Ben gittiğimden beri çok değişti." dedi annem, iç çekerek "Ona kim olabileceğini, ne olabileceğini hatırlatacak birisi olmadan doğru yolu bulamıyor."

"Amortentia etkisindeki hali ile bu halini karşılaştırman çok saçma."

Annem, bana sinsi bir bakış attı. Dudaklarına yayılan sırıtışın aynısını babamda da görmüştüm "Ah, tatlım, bilmediğin o kadar çok şey var ki."

"Ne demek bu şimdi?"

"Gerçeği sadece onu yaşayanlar bilir demek." dedi annem.

"Bu gerçekleri bana anlatmayı düşünüyor musun peki?" diye sordum.

"Bazı şeyler anne ile baba arasında kalır. Eğer Sirius ile ilişkinizi ilerletip çocuk yapmaya karar verirseniz ne demek istediğimi anlayacaksın." dedi annem ve konuyu değiştirdi "Ama gerçekten de değişti, Tom'dan bahsediyorum. Bazen içimden suratına sağlam bir yumruk indirip kendine gelmesini sağlamak geliyor ama elbette böyle bir şansım yok."

Kahkaha attım "Çok güzel olurdu bence." dedim "Anne, sırf meraktan soruyorum, hiç babama yumruk atmış mıydın?"

Annem garip bir şekilde bana baktı "Neden babana yumruk atmış olayım ki?"

Omuz silktim "Bilmem, belki de başka bir kızı kesmiştir ve sen de sinirlenip ona yumruk atmışsındır?" diye fikir yürüttüm.

Kahkaha attı "Hogwarts'tayken yapmadı değil aslında ama hepsinde amacı beni kıskandırıp tepkimi görmekti." dedi ve yüzünde üzgün bir gülümseme belirdi "Ona kafa tutmama bayılırdı, elbette bunu itiraf ettirmek çok zor olmuştu. Ah, şu itiraflar yok mu?.."

O an annemin gerçekten de Tom Marvolo Riddle'a sırılsıklam âşık olduğunu anladım. Canını alsa bile ondan hiç nefret etmemişti, edememişti "Onu özlüyorsun, değil mi?" diye fısıldadım.

Onayladı, simsiyah boşluğa bakıyordu "Umarım bu duyguyu asla yaşamazsın." dedi ve derin bir nefes aldı "Her gün tekrar tekrar ölüyormuş gibi hissettiriyor."

"Onu nasıl sevebildiğini hiçbir zaman anlayamayacağım sanırım." dedim.

"Anlayamazsın elbette. Çünkü onu tanımıyorsun." dedi annem "Hogwarts'tayken herkes babanın peşinden koşardı, biliyor muydun? Herkese istediğini yaptırabilecek bir maskesi vardı, karizması ve başarısı ile herkesi büyülüyordu."

"Hiç kimse bu hale geleceğini tahmin etmemişti yani?"

Annem onayladı "Ama aslında o başından beri böyleydi. Karanlık tarafa itilmişti. Ve duyguların bıraktığı boşluğu, güç açlığı ile dolduruyordu."

"Duygular demişken," dedim "Gerçekten de hiçbir şey hissedemiyor muydu?"

"Elbette hissediyordu ama her şeyi değil. Sevgi, mutluluk, özlem, dostluk, umut ve türevi şeyleri hissedemiyordu."

"Bizi insan yapan şeyleri yani."

"Aynen öyle." dedi annem ve gülümseyerek bana baktı "Rüyalarına gelmeyi, seninle konuşmak dışında elbette, neden sevdiğimi biliyor musun?"

Başımı salladım.

"Çünkü sana baktığım zaman ikimizi görüyorum," dedi "Elbette fiziksel olarak bana benzesen de konuştuğun zaman Tom ile beni aynı oranda karıştırıp içine koymuşlar gibi geliyor."

"Aynı oran olduğundan şüpheliyim." dedim "Babam biraz daha fazla var sanki."

"Evet, sanırım o biraz daha baskın gelmiş." dedi annem ama gülümsemesinden söylemediği bir şeyler olduğunu anlayabiliyordum. Kesinlikle bilmediğim büyük bir şeyler vardı. Büyük ihtimalle asla öğrenemeyeceğim, annemle birlikte ölen şeyler.

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

Sabah David'i uyandıramamıştım çünkü ben kalkıp odasına gittiğimde onun çoktan uyanmış olduğunu görmüştüm. Öğlene kadar otelin terasında oturup sohbet etmiştik, şimdi ise bir Çin restoranında öğle yemeği yiyorduk. Tatlı ekşi soslu tavuğum geldiğinde sticksleri elime aldım ama bir türlü düzgün tutamıyordum. David ise bana bakıp bakıp gülüyordu.

Masanın altından tekme attım "Gülme." dedim uyarır bir şekilde ama daha çok gülmeye başladı. Sonra kalkıp yanıma geldi ve nasıl tutmam gerektiğini gösterdi. Birkaç saniye sonra tavukları yemeye başlamıştım.

Yemek sessiz geçmişti, kızarmış dondurmalarımız geldiğinde David konuştu "Black ile işler nasıl gelişti?" diye sordu.

"İlginçti." dedim "Ciddi anlamda ilginçti. Ondan nefret ederken bir anda âşık oldum."

"İçimden bir ses fazla atraksiyonlu bir yıl geçirdiğini söylüyor."

"Ne demezsin." dedim "Peki, ya sen ve Iliyana?"

"Şey, aslında ilk başlarda en yakın arkadaşımla çıkıyordu." dedi David.

Kahkaha attım "Arkadaşının manitasına sarktın yani?"

"Ayrılmalarını bekledim ama." dedi sırıtarak. İkimiz de güldük.

"Sonra?"

"Hafta sonu okuldan kaçıp yemeğe çıktık. Ardından hep birlikte dolanmaya başladık, iki hafta sonra da çıkma teklifi ettim."

"Sen buna hayat mı diyorsun? Biraz aksiyon katman lazım!" dedim.

Güldü "Sade bir hayatı tercih ederim." dedi.

Benim ise seçim şansım olmamıştı. Ama elbette sade bir hayatı tercih etmezdim. Sıkıntı ile başa çıkmakta çok zorlanıyordum.

Otele döndüğümüzde odama çekildim, televizyon izliyordum. Şaşırtıcı bir şekilde hava kararana kadar televizyon izledim ama sonrasında sıkılıp müzik dinlemeye karar verdim. Üstüme kırmızı, kareli bir gömlek ve lacivert bir dar kot geçirdim; bu akşam böyleydim. Welcome To The Jungle'ı dinlerken bir yandan da dans ediyordum, aslında eğlenceliydi.

Welcome to the jungle
We've got fun and games
We got everything you want
Honey, we know the names
We are the people that can find
Whatever you may need
If you got the money honey
We got your disease

Ta ki sonraki şarkı başlayana kadar.

When your legs don't work like they used to before

Yüzüm anında düşmüştü, anılar etrafımı sarmıştı. Daha başladığı gibi şarkıyı kapatmıştım. Derin bir nefes aldım; hayır, ağlamayacaktım. Anahtarı cebime attığım gibi odadan çıktım ve yemeğe indim. Bir dilim pizza, biraz biftek ve biraz da makarna yedikten sonra Irısh Pub'a geçtim. Barmen beni görünce gülümsedi.

"Desperados, değil mi?"

Onayladım "Evet, her zamankinden."

Birayı, Almanların kullandığı bira bardaklarından tekine doldurup bana uzattı "Tatlı olduğuna kanma, içinde tekila var. Birkaç şişe içtin mi çarpar." dedi.

Biradan büyükçe bir yudum aldım ve ağzımı sildim "Tekila mı? Hiç içindekilere bakmamıştım." dedim "Biraz da cips verebilir misin?"

Onayladı ve bir kâse de cips uzattı. Teşekkür edip köşedeki boş yere oturdum. Kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı ve bunu bir tek alkolle yapabiliyordum. İlk bardak çok çabuk bitmişti, garsonundan ikincisini istemiştim. Beni şöylece bir süzüp onaylamıştı ve ikinci bir bardak getirmişti. Onu da bitirmiştim, üçüncüyü aldım.

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

Gözüme giren güneş ışığı ile uyandım ama kafamı kaldıramıyordum, sanki başıma tuğla bağlamışlar gibiydi. Ama boynum da tutulmuştu ve üşümüştüm, o yüzden zorlu uğraşlar sonuncunda kafamı kaldırıp etrafa bakabildim. Ve anında doğruldum.

Merlin, bir küvette yatıyordum!

Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum ve görünüşe bakılırsa kendi odamda değildim. Üstüme baktığımda ise ağzım açık kaldı, sadece iç çamaşırlarım ve dün akşam giydiğim kareli gömlek vardı; gömleğin önü açıktı.

Başım çatlayacakmış gibi ağrıdığından dolayı on dakika sonra anca küvetten çıkabilmiştim. Midem de bulanıyordu ve klozete eğilip kustum. Midemde olan her şeyi çıkarttıktan sonra ağzımı çalkaladım ve aynada kendime baktım. Saçlarım dağınıktı ve gözlerim, uykusuzluktan şişti. Erken bir saat olmalıydı.

Buraya nasıl geldiğimi hatırlamaya çalıştım ama olmuyordu. En son hatırladığım şey, üçüncü bardağı içmeye başladığımdı. Sonrası ise bomboştu, direkt olarak uyandığım ana atlıyordu. Sarhoş olmuş olmalıydım.

"Acaba Zihinbend ile kendi zihnime girip o anıları bulabilir miyim?" diye mırıldandım kendi kendime. Aslında, denemeye değer bir şeydi. Hem, Bakanlık Zihinbend yaptığımı anlayamazdı. Hiçbir yaz Occlumency'yi elden bırakmamıştım ve bir kez bile Bakanlık'tan uyarı almamıştım.

Kendi zihnime girmek çok da zor olmamıştı ama dün geceki anıları ulaşmak o kadar da kolay değildi. Yirmi dakika boyunca sırf anılara ulaşmaya çalışmıştım. Yarım saat de hızlı bir özeti izleyerek geçmişti. Özeti izledikten sonra bir süre hareketsiz bir şekilde durdum. Bacaklarım titremeye başlamıştı. Yere düştüm.

Merlin, ben ne yapmıştım?


Kısa ve sıkıcı bir bölüm oldu bence, tek sevdiğim kısım Gabrielle ve Natasha'nın konuştuğu yerdi. Ama geçiş bölümü olduğu için yayımlamam gerekiyordu.

Beğenmediğim bir bölümü kimseye adayamam, bekleyenlerden özür diliyorum :/ Ama diğer bölüm çok daha iyi olacak benden garantili ;)

Yine sınır yok ama diğer bölümdeki gibi oy ve yorum sayısını yüksek tutarsanız çok mutlu olurum ^-^

Bu arada bayağı bir sonralarda size bir sürprizim olacak, bir çeşit özel bölüm ama ne olduğu, kim veya ne hakkında olduğu gibisinden soruları cevaplamıyorum. Sadece haberiniz olsun diye söyledim, bu nereden çıktı falan demeyin sonra dfjhdfj

Lanet olsun okul açılıyor kendimi yedinci kattan aşağı atacağım -_-

Bu arada video veya kitap kapağı (özellikle de kitap kapağı) yapımında iyi olduğunu düşünenlerden bana bir iki konuda yardımcı olmak isteyen olursa mesaj atabilir mi lütfen???

Kisses :*

Continue Reading

You'll Also Like

74.3K 8.6K 32
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.
91.4K 17.7K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
161K 16.5K 30
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
15.6K 2.3K 50
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...