Ejder Lordu

By AdenGabriel

146K 11.1K 653

19 yaşında ki William, dedesinin apar topar kendisini evden uzaklaştırması, yeni bir okula ve insanlara adapt... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Duyuru
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42'den
DAVET
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
DUYURU-GÖRÜŞ!
Bölüm 48
EJDER LORDU - FİNAL
EJDER YEMİNİ
Ejder Yemini-1
Ejder Yemini-2
Ejder Yemini-3
Ejder Yemini-4
Ejder Yemini-5
Ejder Yemini-6
Ejder Yemini-7
Ejder Yemini-8
Ejder Yemini-9
Ejder Yemini-10
Ejder Yemini-11
Ejder Yemini-12
Ejder Yemini-13
Ejder Yemini-14
Ejder Yemini-15
Geri Döndüm!

Bölüm 36

1.7K 139 4
By AdenGabriel

Bana özel verilen odada, yatağımın içinde uzanmış tavanı izliyordum. Odam, bu şato gibi düşündüğüm ama dışarıdan hiç görmediğim yapının, sağ kanadında kalıyordu. Matthew, beni odaya bırakır bırakmaz, Ariana ve diğerlerini almak için gitmişti. Onun arkasından kendimi odaya kilitlemiştim. Uykuya dalmam durumunda, bu halkın da içinde düşmanlarımın olabileceğini düşünerek içeri birinin girmesini istemiyordum.

Matilda'yı öldürmemi istemelerinin ardından hiçbir şey diyememiştim. Kendi ellerimle, halkın adımı haykırmasının bağrışları arasında, Matilda'yı zindana kapatmıştım. Matilda onu saran büyünün etkisinden kurtulduğunda, adımı haykırarak onu kurtarmamı istese de, benim dışımda kimse bunu duyamamıştı. Ses sadece beynimde yankılanmış ve duymak istememem üzerine tamamen kesilmişti. Tamamen kesilen sesin arkasından, Matilda umutsuz bir şekilde, zindanın köşesine gitmişti. Onun bana yaptığı büyünün büyüklüğünü bilmiyordum. Suçlu olup olmadığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece o an bana zarar verdiğini anlamıştım, arkasından gelen özgüven ve ilk defa büyü yapabilmenin verdiği o üst düzey duygu dolu hisle, insanlara kendimi kanıtlama duygusu ile onunla tehdit etmiştim. Ama Matt'in babası, bunu da kendi lehine çevirmişti. Benim yanımda olmuştu, halkın karşısına geçmemiş onları da arkasına almamıştı. Gerçekten kazanmamı istemese bile, bunu sadece halk öyle zannetsin diye göz dağı vermişti. Üstüne gizlice benden intikamını almıştı. Şimdi bir çok insanın önünde, birini öldürecektim.

Tüm bu olayların dışında, içimi kemiren vicdan azabı artık benimle bir bütün olmuştu. Kazandığım bir çok olayın yanında karar verilen tarih ne zaman olursa, o gün, Matilda'yı öldürecek ve içimde ki masumluğu tam olarak kaybedecektim. Elbette bu işin içinden ellerim kirlenmeden çıkamayacağımı biliyordum. Ama bunu tam olarak suçunun ne olduğunu bilmediğim bir insana yapmak, vicdanımın ortaya çıkmasını sağlıyordu. Matilda olmasa bile bir insanın canına kıyabilecek bir insan değildim. Eninde sonunda birini öldürecektim. Bunu adım kadar biliyordum. Ama bunun bir cellat gibi olması, benim artık eski William olmayacağımı gösteriyordu.

İçimde ki gücü çıkarabilmiş olmaktan memnundum. Artık sevdiğim insanları koruyabilecek güçteydim. Bu kadar zaman sonra içimde hissettiğim güç beni gerçek bir lord gibi hissettirmişti. Artık başkalarına zarar gelmesinden endişelenmeme gerek yoktu. Ama buna bile tam olarak kendimi veremiyordum. Matilda'yı öldürmeden bu işin içinden sıyrılmamın bir yolu yoktu.

Büyükbabamın bana bir çözüm bulabileceğini inanıyordum. Hayatımda gördüğüm en zeki insandı. Güçleri körelmiş olsa da eskiden iyi bir büyücü olmasının getirdiği o üstün hisleri hala yaşıyordu. Tıpkı ölen ejderlerin bazı güçlerini kullanmaları gibi, o da her an kalkıp hepimizi yok edecek güçte bir büyü yapacak gibi bilge ve kendinden emin küçük kalan kırıntı güçlerini asla kullanmayan yaşlanmış bir bilgeydi. Ve bana yol gösterebilirdi. Ama o da buna bir çözüm bulamaz, tek çözüm yolunun onu öldürmem olduğunu söylerse ne yapardım bilmiyordum. Bu vicdan azabını yaşamamın dışında birinin canına o an nasıl kıyılırdı?

Tüm bunları düşündüğüm süre zarfında dışarıdan gelen güneş ışığının yerini karanlığa bıraktığını ve odada hiç ışık olmadığını fark etmem, kapının çalması ile oldu. O anın verdiği telaşla yerimden kalkarken, kapının yerini, altından gelen ışık ile buldum. Kapıya geldiğimde, 'Kim var orada?' dedim hemen.

'Biziz' dedi Matt'in sesi. Kapıyı açarken, dışarıdan gelen güçlü floresan ışık gözlerime vurdu. Gözlerimi kısarken, endişeli bakışları sahip üç çift göz beni buldu. Büyükbabam önde Matt'in yanında, Ariana ve Jane arkadaydı.

'İçeri neden karanlık?' dedi Matt sorgulayarak.

'Uyuyordum' dedim sadece. Kapının önünden çekilirken, hepsi sırayla içeri girdi, Matt odayı aydınlatırken, ellerinde çantalar olduğunu gördüm.

'Bunlar ne?' dedim.

'Silahlar, eşyalar. Eve uğradık' dedi Jane.

'Matt anlattı mı?' dedim büyükbabama.

'Evet anlattı. Gücünü bulduğum için mutluyum oğlum' dedi büyükbabam, endişesini görebiliyordum.

'Peki, Matilda?' dedim hemen.

'Bunu düşündük. Ama bir çözüm bulamadık' dedi Jane.

Umutsuzca büyükbabama bakarken, Matt arkamdan seslendi.

'William' dedi ona dönerken Ariana ile göz göze gelsem de bakışlarımı ondan kaçırdım. Onu gördüğüm o birkaç saniyelik sürede gözlerinden ne kadar üzgün olduğunu görebiliyordum. Üzüntüsü beni üzse de, bana söylediği sözlerin ağırlığı sırtımda bir yüktü.

'Bir yolu yok. Babam bunu halkın önünde yaparak hem seni arasına aldığını halka gösterdi, hem de Matilda'yı aradan çıkaracak' dedi.

'Matilda'yı neden istemiyor?' dedi Jane.

'O çok güçlü. Halk ona çok itibar gösterirdi. Babam buna hep kızardı ama ona ihtiyacı vardı. Halka öngörüleri için bir cadı lazımdı. Onu gözden çıkarması için bir sebep olmalı mutlaka' dedi düşünceli bir şekilde.

'Onu gözden çıkarması için bir sebep var' dedi büyükbabam.

Şaşırarak ona bakarken, Jane'e baktı.

'Jane güçlü bir cadı. Senin bir cadın olduğunu biliyor olmalı' dedi büyükbabam.

'O çirkin için tek bir büyü çıkmaz benden' dedi Jane telaşla.

'Onun için değil. Ama William için yaparsın. Matilda bunu ona söylemiş olmalı' dedi büyükbabam.

'Böylece elinde tehditle her istediğini yaptırabileceği bir cadısı oldu' dedi Matt.

'Matilda, ona karşı geliyordu' dedim, nasıl onu susturduğunu hatırlayarak.

'Babam onun yanında kendini kral gibi hissetmiyor' dedi Matt devam ederek.

'Baban onu öldürmemi neden istiyor?' dedim.

'Yapamayacağını biliyor' dedi Matt.

'Ne demek biliyor?' dedim şaşırarak.

'Seni ben birkaç kere görmeme rağmen bunu yapamayacak bir insan olduğunu biliyorum William. Ben birini çok rahat öldürürüm. Büyükbaban öyle. Jane kendisine zarar veren olursa onun canını yakabilir. Ariana da. Ama sen öyle değilsin. Sen daha önce böyle durumların içinde hiç bulunmadın. Ben bunu anlayacak kadar seni okudum. Babam, seni Matilda'ya çok güzel araştırtmış olmalı ki, zayıf noktanın sevdiklerin ve birinin canına kıymak olacağını biliyor'

'Bir şey yapamam değil mi?' dedim.

'Yapamazsın. Onu öldürmek zorundasın. Yoksa halk senin sözünde durmayan biri olduğunu düşünür'

'Ama ben bunu söylemedim'

'Babam, öyle söz verdi' dedi Matt.

En az benim kadar bu duruma canı sıkılmış duruyordu. Birini öldürmek. Bunu nasıl yapacaktım?

'Büyükbaba, bir yolu yok mu?' dedim son kez şansımı deneyerek.

'Yok. İmkansız. Artık bu yola çıktıysak, buna devam etmek zorundayız' dedi büyükbabam.

'Büyükbaba ben bir insanı nasıl öldürebilirim?' dedim kaşlarımı çatarak.

Büyükbabam bakışlarını kaçırırken, Jane derin bir nefes verdi.

Sanki bu çok normalmiş gibi davranmaları canımı sıkıyordu.

'Öldürmek istememeni anlıyorum sen böyle değilsin, ama zorundasın bu senin doğru bir şey yapma yolunda ki küçük bir adımın' dedi Matthew.

Derin bir nefes alarak başımı ellerimin arasına aldım.

'William. Eğer istersen ben yapmasan da olur'

Arkamdan gelen ses ile, Ariana'ya dönerken, buraya geldiğinden beri ona ilk defa gerçekten baktığımı fark ettim. Gözlerinde ilk gördüğüm ifade en az benim kadar üzgün olduğuydu. Pişmanlığını hissediyordum.

'Ariana olaya duygusal bakma. Zorunda' dedi büyükbabam.

Derin bir nefes daha alırken, odanın kapısının çalınması ile hepimiz olduğumuz yerde zıpladık.

Matthew hızla kapıya giderken, büyükbabamın bir adım gerisinde kapıya bakıyordum. Açtığında Matthew'in babası bize bakıyordu. Gözlerinde ki ifade, bana Matilda'yı öldürmem için meydan okurken ki ifade ile aynıydı.

'Hepiniz gelmişsiniz' dedi küstahça.

'Ne istiyorsun?' dedi Matthew sertçe. Bizim için babasına bu derece karşı gelmesi ve ona sert çıkması korkutucuydu. Babasını sevmediğini biliyordum. Ancak bunu bu kadar net ve korkusuzca göstermesi, beni şaşırtıyordu.

'Vakit geldi' dedi.

'Ne vakti?' dedim hemen.

'Matilda'yı idam edeceksin. Halk hazır' dedi.

Bütün bedenime korku inerken, büyükbabam bir adım öne çıktı.

'Bu gerekli mi? Öldürmese de halk onunla' dedi.

'Ama güvenilirlik. Matilda şu an salonda ve halk adını haykırıyor. Herkes onu öldürmeni bekliyor' dedi.

Sinirlerimin bedenimi ele geçirdiğini hissediyordum. Yapmam gerekenlerin bana bu yolla söylenmesinden nefret ederdim. Şimdi Arthur bana bunu dayatarak daha da üzerime gelerek yapıyordu. Daha ne olduğunu anlamadan idamı birkaç saat sonrasına almak nasıl bir planın parçasıydı?

'Eğer bir şey planlıyorsan. Arkasından seni de onun yanına gönderirim, Arthur' dedim sertçe. İçimde ki öfke, ejder ile birleşirken tekrar aynı şeyleri yaşıyordum. Bedenimin kontrolü benden uzaklaşıyordu. Onu kaybettiğim anda, Matilda'yı öldüreceğimi biliyordum.

'Bir planım yok. Halkımı sana verdim' dedi Arthur. Gözlerinde sahici bir ifade yoktu. Ama ona inanmaktan başka bir şansım da yoktu. Matthew'e baktığımda, başını bir kez onaylayarak salladığında, korkumu hissedemiyordum. Korku yerini öfkeye bırakmıştı. Arthur'a öfke. Bana büyü yaptığı için Matilda'ya bir öfke. Bir çözüm olmadığı için herkese öfke. Ve bu öfke nefretle birleşince, işte şimdi kendimi durdurulamaz hissediyordum.

Hep birlikte odadan çıkarken, Arthur'un arkasında, diğerlerinin önünde, birkaç saat önce çıktığım büyük salona gidiyorduk. Arkama bir kez olsun dönüp bakmadım. Arkamdan gelen fısıldamaları, Jane'in çözüm arayan ince sesini duyuyordum. Ama bir çözüm yoktu. Katil olmak zorundaydım.

Büyük salona girdiğimde insanlar ilk başta baktıkları gibi hemen bana döndüler ve yol açtılar. Ama bu sefer bakışlarında bir minnet ve efendilerine bakıyormuş gibi bir teslim oluşluk vardı. Görebildiğim her yüzde bu ifade oturuyordu.

Boşluğa geldiğimizde elleri bağlı, bir sandalyeye oturtulmuş, bakışları tam bana dönük duran Matilda vardı. Gözlerinde ki korku ifadesi yoktu. Ölmeye değil de öldürülmeye gelmiş gibiydi. Hızlı ve çabuk olması için her şeyimi verirdim. O an onu yapmamak için de her şeyimi verirdim. Ama içimde ki ejder bu yaptığımın doğru olduğunu haykırıyordu. Bunun beni kötü yapacağının bilincindeydim. Ama kontrol altında olmanın getirdiği o sinir, geri kalan tüm duygularımı yok ediyordu.

'Sevgili halkım. Bugün burada, ejderlerin son lordu olan William'ın, Matilda'yı kurban ederek bize bağlı olduğunu kanıtlamak için bulunuyoruz'

Arthur öne geçip bu konuşmayı yaparken, arkama yan yana dizilmiş olan, Matt, Ariana, büyükbabam ve Jane'e baktım. Ariana gözleri dolu dolu etrafı izlerken, büyükbabam ve Jane hala kendi aralarında konuşuyorlardı. Matt'in gözü ise nefretle parlayan ışığıyla, babasındaydı. Babasının halk ile yaptığı konuşmayı iğrenerek dinliyordu.

Babası konuşmayı bırakıp bana döndüğünde, ne yapmam gerektiğini bilemeyerek bir halka bir de Matt'e baktım. Matt anlamış olacak ki, yanıma gelerek, belinde ki kılıcı çekerek bana verdi. Ağır kılıcı elime alırken, öfkemin yerinin yavaş yavaş vicdan azabına dönüşmesini bekledim. Ama hiçbir vicdan azabı hissi yoktu içimde. Tamamen öfkeli ve istediğini almak isteyen birisi gibiydim şu an. Yapabileceğimden adım gibi emindim o an. Arkasından gelecek acıya da hazırdım. Ama şimdi bu kadar tepkisiz ve birini öldürmeye bu denli nasıl hazır olduğumu aklım almıyordu.

Elimde ki kılıç ile, Matilda'ya dönerken, dudaklarının hareket ettiğini gördüm.

'Beni büyülemeye kalkma, Matilda' dedim sertçe.

Ağzımdan çıkan sözcükler bana ait değil gibi geliyordu. Ben hiçbir zaman bu kadar gaddar biri olamamıştım. Birkaç dakika önce odada korku içinde nasıl yapacağımı bilemediğim bu eylemi gerçekleştirmek şimdi o kadar kolay geliyordu ki, bedenimin başkasının kontrolü altında olduğundan şüphe ettim. Ama kendimdeydim. Önceden Becca'yı öptüğümde gelen o his bende yoktu. Başkasını izliyor gibi gelen o, ruhumun yokluğu yoktu. Kendi benliğim içinde birini öldürmek için hazır ve öfkeliydim. Kılıcı havaya kaldırdığımda,

'Öldür William. Öleceğin günü öbür taraftan izliyor olacağım' dedi Matilda gülerek. Kahkahası odada yankılanırken, salondan tek bir ses çıkmıyordu.

'Ve o günün yakın olduğunu biliyorum' dedi gülerek.

Kahkahası soluksuz devam ederken, söylediği hiçbir şeyi önemsemediğimi fark ettim. Ne asılsız tehdidi ne de yalan kehaneti. Tamamen öfke dolu ve o iğrenç gülümsemeyi, suratından silme isteği ile dolu bir haldeydim. Elimde büyük kılıcı indirip yere koyarken, Matilda'nın yüzü bir an şaşkın hale gelse de kahkaha atmaya devam ediyordu. Daha önce sakladığım, bacağımda ki küçük bıçağı çıkardım. Sertçe, Matilda'nın kafasının üzerinden saçlarını tutup o daha ne olduğunu anlamadan, boğazına boylu boyunca sert bir kesik attım. Boğazından akan kanlar eşliğinde başını bırakırken, arkadan bir kahkaha sesi gelmeye başladı. Öldürdüğüm ilk insanın kanı ellerime bulaşırken, elimde ki kanın sanki bedenime güç verdiğini hissediyor, daha da güçleniyordum. Kahkaha atan kişiye dönerken, Arthur sandalyenin birkaç adım gerisindeydi.

'Komik olan ne?' dedim sertçe.

'Bu kadar acımasız olamazsın değil mi? Beni şaşırttın. Halkı da öyle' dedi gülerek. Konuşmasını benim dışında kimse duymadığına emindim. Belli belirsiz halka baktığımda, Arthur'un dediği bir ifade yoktu. Onlar şaşkın değil tam tersi yapılan işin farkında olan insanlardı. Arthur'un halkı başka yönlendireceğini biliyordum. Bir insanı öldürdüğümle kalacağımı biliyordum. Arthur'un planı buydu. Bana bunu yaptırıp, halkı tamamen kendi yanına çekmekti. Arkamı dönüp, Matthew'e baktığımda duyamasa da babasının planını yüzünden anlamış gibiydi. O an sanki saatler gibi gelen, ama ortadaki planı anlama ve bir sonuca bağlama gerçek dünyada birkaç saniye süren, o karar aşamasındaydım. İşte o bir kaç saniyede tamamen iç güdülerime kulak vererek yere bıraktığım kılıcı aldım ve kahkahalar içinde gülen Arthur'un kalbine sapladım.

Continue Reading

You'll Also Like

25.2K 212 10
Oy kullanmaya giderken tanıştığım ak partili sandık görevlisi kadın hayatımı değiştirdi.
22K 3.4K 7
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! 🐈⬛ Deniz'in, Egemen olarak yeniden doğduktan sonra hayalinde ki resme kavuşma hikay...
39K 4.4K 62
Taylan, on dört ciltlik bir fantastik romanın son cildini bitirince büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve ufak bir sinir krizinden sonra geçirdiği ufa...
33.1K 2.1K 22
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈