Bölüm 11

3.6K 274 9
                                    

Medya; Ariana.






Peri... 

Onu mükemmel biri olarak hayal etmiştim. Her bir parçasıyla kusursuz ve benim olarak. Bana anlattığı bütün olaylar, yaptığı her garipliğe bir anlam yüklüyordu. Bana anlattıklarından sonra kesinlikle korkmam, dehşete düşmem gerekirdi. Ama tam tersi şu an da anlattığı her şey ona karşı daha büyük sevgiler beslememi sağlıyordu. Onu kollarımın arasına sararak, okşamak acısını dindirmek istiyordum.

Annesine olanlar için babasını suçlamak istemeyen, bu isteği yüzünden kendini suçlayan, başına gelen her bir felaketi içine gömmüş güçlü bir periydi o. Periler, ejderhalar... Doğaüstü her olay benim bir parçam olmuştu. Yarın büyükbabam gelip sen bir şeytansın dese buna inanırdım. O kadar açık bir hal almıştım ki bu durumlara yüreğimin bir parçası bu duruma alışmıştı. Ait olduğum dünyanın bu olduğunu anlamaya başlamıştım. Annemin ben küçükken bana anlattığı her masalın aslında gerçekten dünya içinde de var olabileceğini görüyordum. Ve bu anlatılan olayların bir parçası olmuştum. Kendim, doğaüstü olmasam bile aşık olduğum kız öyleydi. Mükemmel derecede masum ve güzel.

Ariana hala karşımda kanatları açık bir şekilde duruyordu. Bakışları bana dönüktü ve tepkimi inceliyordu. Ona nasıl baktığımı bilmiyordum. Ama bildiğim şey, şu an ne hissettiğimi anlayabiliyordu. İçimde garip bir mutluluk vardı. Onun açıklayamayacağım şekilde mükemmel oluşuna bir açıklık getirmek beni mutlu etmişti. Mükemmel olmasının bir sebebi vardı artık. Benim mükemmelimdi.

Onu sinir edeceğimi biliyordum ama yapmak istediğim, aklımda ki her bir isteğe vereceği tepkiyi bilmediğim için böyle hareket etmek cesaret bulmamı sağlıyordu.

Yavaş yavaş yataktan kalktım ve ona doğru yürüdüm. Ben yanına geldiğimde başını yere doğru eğdi. Sanki olduğu durumdan utanıyordu benim prensesim. Ama böyle olması için hiçbir durum yoktu. Ne olursa olsun onun yanında olacağımı ona her koşulda sahip çıkacağımı tanıştığımız ilk an ona hissettirmiştim zaten. Böyle olması bizim kaderimizdi. Büyükbabamın deyimiyle kaderimi yaşamaya gelmiştim buraya. Ve benim kaderim Ariana'ydı. Başka doğaüstü olan hiçbir şey umurumda değildi. Tek gerçeğim o'ydu. Ve o olarak da kalacaktı.

Başını yere eğen Ariana'ya doğru bir adım daha yaklaştım. Şimdi o mükemmel kokusunu alabiliyordum. Elimin birini çenesine koyarak bana bakmasını sağladım. Bakışları beni bulduğunda gözleri dolmuştu. Önce onu alnından öptüm. Ben onu alnından öperken gözlerini kapattı. Sonra da dolan gözlerini tek tek öptüm.

'Korkmuyor musun?' dedi fısıldayarak. Ağladığı için daha da sessiz çıkan sesini duyabilmek için ona doğru eğilmek zorunda kalmıştım. Şimdi yüzlerimiz aynı hizadaydı. Nefesinin kendi nefesimle karışmasını hissedebiliyorum.

'Benim için hala mükemmelsin prenses' dedim.

Gülümsedi. Bu acı dolu gülümsemeyi yüzünden silip yerine gerçek gülüşler koyacağım günlerin geleceğini bilerek, bir kez daha alnından öptüm onu.

Kanatlarına dokunmayı çok istiyordum ama böyle bir şeyin doğru olup olmayacağı hakkında bir fikrim yoktu. Yumuşak ve sıcak duruyordu. Canlı bir varlık gibi onunla birlikteydi. Rengi uzakta gözüktüğünden daha parlak bir beyazdı. Göz alıyordu.

Doğrulduğumda elimin birini çıplak beline sardım. Oda başını omzuma gömdü.

'Dokunabilir miyim?' dedi fısıldayarak. Beni duyabileceğini biliyordum

Ejder LorduWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu