Bölüm 45

1K 111 14
                                    


Amelia elleri titreyerek William'ın bacağından akan kanı tutmaya çalışırken, bacaklarımda ki gücü hissedemiyordum. Dizlerimin üzerine çökerken, William uyandı. Büyük ihtimalle ejderin etkisiyle uyuyan William annesini ağlar bir halde görünce şaşkınlıkla yataktan sıçradı.

'Anne!' dedi. Amelia gözlerini silerken, William'ın bakışları bana kaydı.

'Noldu?' dedi hemen.

'Bacağını bir şey ısırmış oğlum, annen de üzüldü' dedim hemen yerimden kalkarken. William bacağını fark etse de üzerinde durmadan annesine bakmaya devam etti.

'İyiyim anne ağlama' dedi hemen.

'Sadece korktum oğlum. Gel de pansuman yapalım' dedi Amelia. Odanın kapısının açılma sesi gelince arkamı döndüm. Albert kapıda bize bakıyordu.

'Ne oldu?' dedi.

'Hiç' dedi Amelia, William'ı kucaklarken. Albert içeri girdiğinde William'ın bacağını gördü ve hemen bana baktı.

Ona başımla çıkmasını işaret ettiğimde Albert hiçbir şey demeden odadan çıktı. Bende arkasından çıktığımda, William'ın annesini sakinleştirmeye çalışan sesleri geliyordu.

'Neler oluyor?' dedi kapının önünde bekleyen Albert. Onu odasına doğru sürüklediğimde sesini çıkarmadan yürüdü. Odasına girip kapıyı kapattım.

'Baba?'

'Ejder geldi. William'ın ejderi olduğunu söyledi. Bugün öleceğimizi' dedim.

'Bu mümkün değil' dedi Albert ama o da korkmuş ve şaşırmış duruyordu.

'Geldi'

'Var olabilmesi bile saçmayken nasıl olur?'

'Bilmiyorum. Ama William'ı kurtarmamız gerek. Onu kaçırmamız gerek' dedim.

'Baba o onun kaderiyse nereye gidersek gidelim onu bulacak'

'Büyükbabaya gideriz o saklar' dedim çaresizce.

'Sizi öldüreceğini mi söyledi?' dedi sakince.

'Evet' dedim sadece. Ama takıldığım nokta bu değildi. Tamamen William'ı onun elinden kurtarmakla ilgili planlar kafamın içinde dönüyordu.

'Baba, bunu başaramazsın' dedi Albert.

'Neyi?' dedim ona bakarken.

'Onu buradan götüremezsin' dedi.

'Neden?'

'Her türlü onu bulacak. Gördün onu damgalamış'

'Halledeceğim. Albert eşyalarını topla' dedim odadan çıkmak için arkamı dönerken.

Cevap vermesini beklemeden odadan çıkarken, Albert'in arkadan homurdandığını duydum.

Yan odaya geçtiğimde, Amelia'nın William'a bir şeyler anlattığını duydum. Ancak sesi kısık geliyordu. Onları yalnız bırakmak için odanın önünden geçerken, koridorun sonuna kadar soluksuz yürüdüm. Odadan telefonumu alırken, hızlı aramada ki babamın numarasını çevirdim.

İkinci çalışta açtı. 'Evlat?' dedi. Sesi bu saatlerde kalkmış biri için fazla dinçti.

'Baba' dedim. Babama genelde baba demezdim. Aslında babama neredeyse, hiçbir şey demeden konuşurdum. Ama şimdi kendi oğlum da işin içinde olunca çaresizlik ve korku hissi istemsizce bana bunu söyleme isteği uyandırmıştı.

Karşıda ki ses derin bir nefes alırken direk lafa girdim. 'Ejder geldi' dedi.

'William için mi?' dedi babam.

'Evet'

'Odayı hazırlatıyorum. Yola çıkın' dedi. Telefonu kapatırken, 'Korkma onu koruyacağım' dedi.

Hiçbir şey demeden telefonu kapattım. Odada ki dolabı açarken, elime ilk gelen eşyaları yatağa fırlattım. Hem kendi hem de Amelia'nın eşyalarını hazırladığım da gün tamamen doğmuştu. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum. Odadan çıkıp, William'ın odasına gittiğimde aklımda ki tek plan Will'i olabildiğince hızlı bir şekilde babama götürmekti. Gerisi önemli değildi. Tek isteğim onun güvende kalmasıydı.

Will'in odasına girdiğimde Amelia yatakta oturuyordu. Will kucağında yatıyordu.

'Amelia, gidiyoruz' dedim kısık sesle. Will'in dolabına yöneldim. Dolabı açarak küçük bir çanta çıkardığımda, omzumda Amelia'nın elini hissettim.

Başımı ona çevirdiğimde, 'Öleceğiz biliyorsun değil mi?' dedi.

Ona belli belirsiz bir gülümseme gönderirken, ellerini yüzüme yerleştirdi.

'Öleceğiz ya da...'

'Ya da ne?'

'Yok Amelia, öleceğiz' dedim gülümseyerek.

'Tıpkı başından beri istediğimiz gibi' dedi.

Gençliğimizden beri konuştuğumuz bu hayali hatırladığımda gülümsedim. Birlikte yaşlanıp, birlikte ölmeyi hayal ettiğimiz yıllarda yirmi yaşındaydık.

'Çok yaşlı sayılmayız' dedim gülümsedim.

'Gidiyoruz değil mi?'

'Çantamızı hazırladım, Amelia' dedim.

'Will biraz uyusun' dedi.

'Albert, geliyor mu?' dedi hemen.

'Bu evde kimse kalmayacak' dedim. Çantaya eşyaları tıkarken, Amelia'nın odadan çıktığını duydum. Bir saate herkes kapının önündeydi. Albert surat asmaya devam ediyordu. William ise büyükbabasını tekrar göreceği için heyecanlıydı. Arabaya bindiğimizde, hepimiz arka koltuğa oturduk. Araba geniş olduğu için karşımızda ki koltuğa Albert otururken, koruma içgüdüsü ile William'ı aramıza almıştık.

Yol ilerledikçe kendimi daha rahat hissediyordum. Ejder belki de bizi rahat bırakacaktı. Belki de haberi yoktu. Kendimi rahatlatmaktan başka şansım da yoktu.

'Canın acıyor mu?'

Albert'ın sesi ile Will'e döndüm. Will bacağında ki yaranın yeni farkına varmış gibi şaşkınlıkla bakıyordu.

'Göster babaya oğlum' dedim. Elimi yarasına dokundurduğumda, gözlerim karardı.

Görüntüyü netleştirmek için birkaç kez kırpıştırdığımda, ejderimi gördüm. Yeşil arazinin ortasında bana bakıyordu.

'Son bir istek lordum' dedi.

'James' dedim şaşırarak.

'Lordum, öleceksin'

'Ne zaman?'

'Son isteğin lordum' dedi tekrar James.

'William'ı ne pahasına olursa olsun koru' dedim hiç düşünmeden söylediğim bu istekle büyük bir çarpışma sesi kulaklarıma doldu. Görüntüm geri gelirken, Amelia'nın kollarına yapışırken, William'ı aramıza aldım.

Amelia, 'Korkma oğlum' derken, arabanın takla attığını hissettiğim an saniyenin onda birinde Amelia'nın gözlerine baktım. Devrilme hissi bedenime savrulurken......

______________________


Bölüm, cümlenin ortasında bitti evet. Çünkü ne kadar gerçekçi olursa o kadar anlamlı olur. Ölüm de böyledir çünkü. Cümlenin ortasında, bir bakışmanın yarısında, bir sözün sonunda...

Ejder LorduWhere stories live. Discover now