Bölüm 27

1.9K 173 9
                                    


Ejderlerin karşımda diz çöküp selam vermelerine büyülenmiş bir şekilde bakarken, içimde hissettiğim duygu, güçten çok minnet de içeriyordu. Kendimi onlara karşı minnettar hissediyordum. Bana güçlerini vermeleri beni etkilemişti. Çünkü ejderin de dediği gibi, onlar gelmiş geçmiş en güçlü canlılardı. Sahipleri ve kendi bedenleri ölmesine rağmen ruhlarında hala bu gücü kullanabiliyorlardı. Öyle ki bana güçlerini vermelerine rağmen hala devasa ve güçlü gözüküyorlardı.

Etrafımda eğilmiş olan ejderleri kendi etrafımda dönerek incelerken, içlerinden hiçbiri de kafasını kaldırmamıştı. Bu durum birkaç dakika daha devam edince hepsine dokunmam gerektiğini düşündüm. Karşı da dimdik duran ejderime baktım. Asiliğini bu olaydan bile hissedebiliyordum. Sadece bu olay da değil, selamını verdikten sonra dokunmam için acele eden önümde eğilmek dahi istemeyen biriydi. Onun lordu ve efendisi olduğumu kabul ediyordu ama bana böyle davranmasının tek sebebi mecbur olmasıydı. Eğer fırsatı ve imkanı olsa beni öldüreceğinden emindim. Ejderime baktığımda o da gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Birkaç saniye göz göze kaldık. Ona bakarak hemen sağım da duran siyah ejdere doğru ilerledim. Bakışlarımı ejderimden kaçırırken o da başka tarafa bakmayı ihmal etmedi. Siyah ejderin başına gelip, ilk başta yaptığımdan daha sakin bir şekilde kafasına dokundum ve okşadım. Siyah ejder sakince yerinde doğruldu.

'Lordum' dedi sakince.

'Hepsine tek tek dokunmak zorunda mıyım?' dedim.

'Değilsiniz efendim' dedi hemen.

Mecbur olmadığımın bende farkındaydım. Ondan da bu şekilde onay almıştım ama bana güçlerini verdikleri için hepsiyle tek tek temasa geçip, onlara teşekkür etmek benim karakterimde birine uygun bir hareketti. Aksi halde onlara olan minnetimi tek tek onlara yansıtmamın başka bir yolunu göremiyordum. Toplu bir teşekkür verdikleri bütün güçler için basit ve komik kalırdı.

Siyah ejderin bakışları üzerimde, hemen yanında ki ejdere doğru yürüdüm. Başını hafifçe okşadım. Ejder onu okşamamdan hoşnut bir ses çıkarınca, elimi biraz daha bastırdım. Az önce ki siyah ejderin sert kabuğunun aksine bu ejderin tüyleri vardı ve daha yumuşak bir derideydi. Elimi çektiğimde ejder yavaşça doğruldu.

'Teşekkür ederim' dedim ejderle göz teması kurarak. Ejder teşekkür etmeme şaşırarak hemen yanında ki siyah ejdere baktı.

'Alçak gönüllü' dedi siyah ejder.

Diğer ejder bakışlarını bana çevirdi ve tekrar siyah ejdere baktı. 'Babası gibi' dedi.

'Babamı tanıyor musunuz?' dedim.

'Elbette evlat. Çok yakından' dedi siyah ejder.

'O... Onun ejderi hangisi?' dedim.

Babamın ejderini öldürdüğünü biliyordum. O ejderin burada olduğunu sanmıyordum. Eğer asi bir ejderse büyükbabamın anlattığı gibi burada bana güçlerini vermek için bulunmuş olamazdı.

'Sen ejderlere selamını ver. Bu konuyu konuşacak vaktimiz var' dedi siyah ejder.

Başımı sallayarak onu onaylayıp hemen sırada ki ejdere geçtim. Ve bu şekilde sırayla tam elli altı ejderi eğildiği yerden kaldırıp, teşekkür ettim. Bu gezintimde bütün ejderlerin birbirinden farklı olduğunu gördüm. Renkleri, şekilleri, tüyleri, gözleri ve bakışları. Hepsi birbirinden farkı farklıydı. Tıpkı parmak izi gibilerdi. Birbiri ile eş olan bir tane bile yoktu. Aynı renk olanlar bile farklı tonlardaydı. Kişilik olarak da aynı insanlar gibiydi. Bazıları beni çok sıcak bir şekilde selamlayıp konuşurken, bazıları tıpkı ejderim gibi selamı ve teşekkürümü aldıktan sonra yanımdan uzaklaşıyorlardı. Elbette bunu yapanlar azınlıktı sayı olarak beş ve ya altı ejderdi. Ve genelde yan yana sıralanmış olanlardı. Belki de zorla veya baskı ile buraya gelerek bana güçlerini vermişlerdi. Elbette bana inanmasa hiçbirinin böyle bir şey yapacağını sanmıyordum. Bütün hayatın boyunca sadece uçabilme gücüne sahip olup, geri kalan her şeyini, bu kadar yıl sonra birine vermek, hem de genç ve bilgisiz birine, büyük bir cesaret ve akıl işiydi. Eminim kendi aralarında verdikleri bu karar da büyük çatışmalar çıkmıştı.

Ejder LorduWhere stories live. Discover now