Bölüm 35

1.6K 217 8
                                    

'Gördün mü senin yanındalar' dedi yanımda duran Matt.

Gülümsedim. Doğru yolda olduğumu biliyordum. Her ne kadar ejderimi öldürme düşüncesi içimde bir yerlerde beni rahatsız etse de insanların desteğinin üzerimde olduğunu bilmek bunu azaltıyordu. Yalnız kaldığım bir anda tekrar çıkacağını bildiğim pişmanlık ve vicdan azabı duygularını geri göndermek için yapabileceğim bir şey yoktu. Çünkü bu benimle içimde yaşayan bir şeydi. Becca'yı öldürdüğümü sandığım zamanda olduğu gibi, vicdanım rahatsız oluyordu. Becca benim duygusal olarak bağlı olmadığım biri olmasına rağmen bu denli içime işleyen bir varlığı nasıl kendi ellerimle yok edebilirdim bilmiyordum. Ama bu yola çıkmıştım. Eğer bunu başaramazsam, ejder beni her şekilde esir alırdı. Onun esiri olmaktansa güçsüz ve vicdan azabı içinde kavrulan bir insan olmaya razıydım. Sonunda yanacak olsam bile.

'Böyle bir şeye müsaade veremem' dedi arkamızda duran Arthur.

'Gördüğün gibi, halk onun ejderi yok etmesini istiyor' dedi Matthew. Bende onlara dönerek, halka arkamı döndüm. Matilda arkadan sadece bakmakla yetiniyordu. Karşı çıkacağı kadar çıkmıştı ama halkı karşısına daha fazla almak istemediğini görebiliyordum.

'Ejderi yok etmenin imkansız olduğunu biliyor olmalısın' dedi Arthur.

'İmkansız değil. Babamda, abimde kötülük yapan ejderlerini cezalandırdılar. Bunu hak ediyorlarsa, son ejder olması umurumda değil. Beni esir aldığı anda başınıza gelecek olayların farkındasınız değil mi? Ben onun istediği emirleri vermeye başlarsam, hepiniz ölürsünüz. Beni öldürürseniz, bu sefer lanetli çocuklarınız olur. Lanetli bir halkın. Sen karar ver, Arthur. Benimle misin, yoksa karşımda mı olacaksın?' dedim sertçe. Sesim geniş salonda herkesin duyabileceği kadar yüksek çıkmış, arkasında son kelimemin yankısını bırakmıştı.

Arthur gergince omzumun üstünden arkaya baktı. Halkın tepkisini ölçmeye çalıştığını görüyordum. Geri dönüp kontrol etmeme gerek yoktu. Çünkü, son söylediklerimle halkın daha da benim yanımda olacağını biliyordum. Artık tamamen benim arkamda olduklarını hissediyordum. Halktan umduğunu bulamadığını anladığım Arthur, yardım ister gibi, arkasına dönerek Matilda'ya baktı.

'Ne diyorsun, Matilda?' dedi Arthur.

'Başaracağını görüyorum, Arthur' dedi Matilda, gözleri gözlerime sabitlenmiş bir şekilde. Biraz ilerimde durduğu için gözlerinde ki yansımanın ne olduğunu göremiyordum. Ama bütün gözleri simsiyah bir renk almış gibi duruyordu. Kaşlarımı çatıp, gözlerimi kısarken, gözünün beyaz yerinin de siyah olduğunu fark ettim. Şaşırarak Matt'e bakarken,

'Görüş geldi Will. Bekle' dedi Matt sessizce konuşarak.

Koca salondan tek bir ses bile çıkmıyordu. Gözleri kararan Matilda, turuncu saçlarını savurarak hızlıca bana doğru yürümeye başladı. Karşımda durduğu anda, daha da ürkerek gözlerimi büyüttüm. Gözleri olmayan bu kadın, az önce ki güzel kadından çok farklıydı. Sanki gözleri ile yüzü de değişmişti. Yaşlı duruyor, yüzünde ki porselenlik, kırış kırış bir cilde yer veriyordu. Ürkmemi sağlayacak kadar değişen suratına bakmaya devam ederken, kendimi gözlerine bakmaktan alıkoyamıyordum.

'Aşkla bağlı olduğun kadını tehlikede görüyorum' dedi sakince. Matt'in yanımda gerildiğini hissederken, ona bakmamak için kendimi zor tutuyordum.

'Dikkat et William. Çok güçlüsün. Çok güçlü' dedi derin bir nefes aldı. 'Canının yandığını görüyorum. Çok. Yaşarken, ölecek kadar çok. Ve gücünü kullandığını' dedi. O an gözlerini kırptı ve tekrar renkli gözleri eski yerini aldı. Gülümseyip, başını sağa doğru yatırırken, az önce kırış kırış olan suratı şimdi eski porselenliğine geri döndü.

Ejder LorduWhere stories live. Discover now