Bölüm 33

1.7K 133 5
                                    

Ariana karnına saplanan bıçakla yerinde bir süre hareketsiz dursa da, ardından ormanı inleten bir çığlık daha kopardı. Ariana'yı tutmaya devam eden Adrian, onun çığlığı ile olduğu yerde bir süre şaşkınlıkla Ariana'ya baksa da onu elinin altında tutmak istediği için birkaç adım geriye doğru gitti. Ariana, hareket ettiklerini anladığında tekrar yerinde zıplamaya başladı.

Bu sırada bütün gücümle olduğum yerde kıpırdamaya çalışsam da buna izin verilmiyordu. Çünkü her ne kadar Ariana'nın hareketleri ile dikkati dağılsa da, Adrian'ın bakışları benim üzerimdeydi. Hareket edebilmek için ne yapabileceğimi bile bilmiyordum. Bedenimi hareket ettirememenin getirdiği o çaresizlik hissi tüm bedenimi ve ruhumu sarıyordu. Hareket etmek ve Ariana'yı onun elinden kurtarmak istiyordum. Ariana'nın iyileşeceğini biliyordum. Her ne kadar baygın olmasa da hareket etmesinden dolayı, üzerinde ki tişörtün rengi git gide çoğalan kan ile büyüyordu. Yarasından akan kanı büyürken görmek beni korkutsa da Ariana'nın bu sorunu çözeceğini bildiğim için korkumu bastırmaya çalışıyordum. Kendini iyileştirmenin bir yolunu bulacağını biliyordum. Ama Adrian'ın hala onu geriye doğru yürütmeye çalışması beni korkutuyordu. Onu bir yerlere götürme düşüncesi bile tekrar öfkelenmeme sebep olurken, buna izin vermemek için yapabileceğim hiçbir şeyin olmadığının farkındaydım. Onu elimden almasına izin veremezdim. Ama onun büyüsü altında hareketsiz kalmıştım.

Ariana tekrar kaçmak için hareket etse de, Adrian onu sıkı sıkı tutmaya devam etti. Ariana'nın gözleri o an beni buldu. Benim ona doğru uzanmış, donmuş kalmış halimi gördüğü anda hareket etmeyi bırakıp birkaç saniye beni inceledikten sonra gözlerinde şaşkınlık ifadesi ile var gücüyle haykırdı.

'MATTHEW!'

Duyduğum isim ile önce şaşırsam da, hareketsiz kaldığım için yapabileceği başka bir şey olmadığını biliyordum. Kıskançlık veya onu Matthew'den sahiplenecek kadar vaktimiz yoktu. Ariana'nın yarası büyüyordu. Üstüne üstlük, onu götürmeye çalışan bir adamın elindeydi.

Hiçbir değişiklik olmadığında, korku içinde gözlerimi büyütürken, Adrian kahkaha attı.

'Bırak beni' dedi Ariana, onun kahkahasının arkasından.

'Gördün mü? Kimse seni kurtarmaya gelemez' dedi Adrian.

Adrian, acı içinde haykırınca, Ariana onun bu durumunda yararlanarak elinden kurtuldu. Adrian, ikiye bükülürken, üzerimde ki ağırlık kalktı ve bedenim serbest kaldı.

Bedenimin serbest kalması ile, sanki hazırmışım gibi Ariana'ya doğru koşmaya başladım. Ariana da bana doğru koşunca, yarı yolda onu kollarıma aldım. Ona sarılırken, arkasında yerde ki, Adrian'a bakan, Matthew'i gördüm. Yerde ki tiksindiği bir varlık gibi, yüzünü buruşturarak onu inceliyordu. Ne yapacağına bakarken, elinde tuttuğu kılıcı hiç düşünmeden, Adrian'ın sırtına sapladı. Şaşkınlıkla ona doğru bir adım atarken, Adrian'ın bedeni küle dönerek gökyüzüne dağıldı.

'Ne yaptın sen?' dedim, Matthew'e.

'Senin yapacağın şeyi' dedi Matthew.

'Ne demek o?'

'Zaten onu buradan gönderecektik' dedi umursamayarak.

Anlamayarak ona baktığımda, gözlerini devirdi.

'Bedenini gönderdim. Korkma. Ölmedi' dedi.

'Neden küle döndü?' dedi Ariana.

'Bedeni yok oldu o kadar' dedi Matthew. Elinde ki kılıcı belinde ki kılıfına katarken,

'Teşekkür ederim Matt. Bizi tekrar kurtardın' dedim.

Matt, kaşını kaldırarak bana baktı. Bir saniye için bakışları yanımda ki Ariana'ya dönse de, bana tekrar baktı. Sana o bakması yasak bir varlıktı. Onunla kurduğu göz temasları bir saniye sürüyor ve aceleyle çekiliyordu.

Ejder LorduWhere stories live. Discover now