Bölüm 1

11.9K 466 36
                                    

Normal de benim için gecenin daha yeni bittiği bir saatte araba da yolculuk yapıyordum. Büyükbabamın deyimiyle yeni hayatıma doğru bir yolculuğa çıkmıştım. Güneş yeni doğuyordu. Havada nefes alınmayacak bir sıcaklık vardı. Camı biraz indirip rüzgarın yüzümü yalamasına izin verdim. On üç saat önce hayatım bambaşkaydı. Bambaşka bir evim vardı. Bambaşka bir yerde yaşıyordum. Büyükbabam aniden odama dalıp hemen gitmem gerektiğini söylene kadar herkes gibi bir hayatım vardı. Neler olduğunu sormama rağmen apar topar çantamı hazırlatmıştı hiçbir açıklama yapmamıştı. Tek söylediği şey 'Git ve kaderini yaşa' olmuştu. Bana göre orası benim kaderimdi. Ailemi kaybettiğim ve sevdiğim herkesin nefes aldığı yer orasıydı. Ama şiddetli ve sanki benden nefret ettiğini hissetmemi ister gibi göndermişti. Belki de kovmuştu demek daha doğru olurdu. Açıklama bulmak için yolda olduğum süre boyunca düşünmüştüm. Ama tek bulabildiğim yapması gereken önemli bir şey olduğuydu. Onun dışında bana yeni bir hayat vermek istemesinin başka bir açıklamasını göremiyordum.

Araba hızla hareket ederken kaderini yaşa dediği yere göz gezdirmeye devam ettim. Çok az ev vardı. Evler arasına giren, belki de ev sahibine ait orman vardı. Ve ya ormanlar. Ayrıca daha ne bir kafe ne de eğlence mekanı görebilmiştim.

'Eve yaklaştık efendim' dedi şoför. Kafamı ona çevirdim.

'Büyükbabam bir şey söyledi mi onu ne zaman arayabilirmişim?'

'Üç gün içinde o sizi arayacakmış. O zamana kadar size benim göz kulak olmam gerektiğini söyledi' dedi. Yerimde kıpırdandım. Adamın bir suçu yoktu ama yine de istem dışı bir terslikte cevap verdim. Hemen kendimden utandığımı karşımda ki bilmeden gelecek olan hissi anlamadan cevap verdim. Hızla gelecek olan utanç duygusunun beni esir almasını bekleyerek, sertçe;

'Bakıcıya ihtiyacım yok' dedim.

'Okula gidip gitmediğinizi kontrol etmek için diyelim' dedi. Gözlerimi devirdim. Ailemi kaybettiğim sene ağır bir depresyon yaşamıştım ve okul olarak bir sene kaybım vardı. Büyükbabam o zamandan beri eğitimime saçma bir ilgi gösteriyordu. Sanki yeterince zengin değilmişiz gibi, ihtiyacım olmadığını, onun parasının asla bitmeyeceğini her seferinde yinelemesine rağmen yine de okumam için saçma bir baskı gösteriyordu. Okumamdan çok bütün notlarımın yüksek olması için gösterdiği çaba beni boğacak düzeydeydi.

On beş dakika daha yolculuk yapmamıza rağmen evler hala sıklaşmamıştı hala Luxeburt denilen bu yer ormandan ibaretti. İki katlı bir evin önünde durunca geldiğimizi anladım. Şoför arabayı durdurunca hızlıca inip eve doğru yürüdüm.

İçimde tarif edemediğim bir öfke vardı. Buraya gönderilmem. Hayatımın yeni bir yaşam yalanıyla elimden alınması canımı sıkmıştı. Şimdi bir de okul derdi vardı. Yeterince yorgun ve öfkeli olmam ne olduğunu anlayamam onun umurunda bile değildi. Tek derdi her şeyin onun kontrolünde olmasıydı.

Kapıyı kısa boylu bir kız açtı 'Hoş geldiniz efendim' dedi kız heyecanlı bir şekilde. Kızların beni görünce böyle tepki göstermelerine alışmıştım artık. Egoyla alakalı bir şey değildi. Asla öyle biri olmamıştım. Böyle büyümemiştim zaten. Her istediğim vardı. Her istediğim bir gün sonra elimdeydi. Ama ailem yoktu. Hiçbir para bunu geri getiremezdi. Ailemi kaybettiğim gün de böyle bir his vardı içimde. Şimdi bu evin antresinde dikilirken de aynı hisle dolduğum an şaşkınlık hissi de beni buldu. Yalnız ve tek başıma hissetmiştim. Şimdi bu yeni hayat, kader zırvalığı bana aynı şeyleri hissettirmişti. Ölüm de böyle aniden gelmişti. Bir gülüşün bir anda solması, bir bebeğin doğması, bir arabanın diğerine çarpıp sürüklenmesi gibi. İşte bu evin antresinde dikilirken bu hisle kavrulurken ailemin ölümü zihnime hızla hücum etti. Gene aynı görüntü gözlerimin önünde canlandı. Annemin babama bakışı. Beni aralarına alışları. Ve annemin son sözleri 'Sakın korkma'

Ejder LorduWhere stories live. Discover now