Ejder Lordu

By AdenGabriel

146K 11.1K 653

19 yaşında ki William, dedesinin apar topar kendisini evden uzaklaştırması, yeni bir okula ve insanlara adapt... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Duyuru
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42'den
DAVET
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
DUYURU-GÖRÜŞ!
Bölüm 48
EJDER LORDU - FİNAL
EJDER YEMİNİ
Ejder Yemini-1
Ejder Yemini-2
Ejder Yemini-3
Ejder Yemini-4
Ejder Yemini-5
Ejder Yemini-6
Ejder Yemini-7
Ejder Yemini-8
Ejder Yemini-9
Ejder Yemini-10
Ejder Yemini-11
Ejder Yemini-12
Ejder Yemini-13
Ejder Yemini-14
Ejder Yemini-15
Geri Döndüm!

Bölüm 14

3.2K 214 2
By AdenGabriel

Gözlerimi açtığımda arkadaşlarımın hepsi başımdaydı. Nerede olduğumu anlamaktan ziyade göremiyordum. Hastane gibi kokmuyordu. Ev gibiydi. Alex hemen yanımda duruyordu. Eli başımdaydı, uyanmam için yaptığı baskı ve sarsıntıyı beynimde ki ağrı yüzünden iki katı hissediyordum. Diğer yanımda yatakta Gaby ve Jessica vardı. Hemen Alex'in yanında ve hemen omzunda Meghan ve Eric vardı. Onun yanında arkası dönük birisi vardı. Saçlarından Becca olduğunu tahmin etmiştim. Gözlerim hepsinin üzerinde dolandıktan sonra sesimi zar zor bulup,

'Nerdeyim ben?' dedim. Sesim fısıltı halinde çıkmıştı. Alex ve Gaby dışında hiçbiri duymamıştı.

'Uyandı' dedi Gaby ciyaklayarak. Sesi beynimde bomba etkisi yaratınca yüzümü buruşturdum. Bu kadar yüksek sesle konuşmak zorunda mıydı? Yüzümü buruşturduğumu fark eden Alex, eliyle sakin olması için Gaby'e işaret yaptı. Yerinde zıplayan ve bütün yatağı sallandıran Jessica da bu sayede durmuş oldu.

Yerimde doğrulmak için bir hamle yapsam da, başımın üzerine elini koyan Alex bunu engelledi.

'Yatman gerek' dedi.

'Neredeyim ben?' dedim tekrar. Bilmediğim bir yatak odasındaydım. Çoğu siyah mobilyalardan olduğu ışıktan bana yansıyordu.

'Benim evim. Doktor yolda geliyor, meraklanma' dedi Eric sakince.

Normalde etrafa neşe saçan bu çocuğun bu denli sakin ve korkulu durmasının sebebinin bayılmam olduğunu anlayabiliyordum.

Durup dururken neden bayıldığımı bilmiyordum. Ama bayılırken devamlı ejderha gördüğümü bu sefer hatırlıyordum. Eve gitmem gerekiyordu. Büyükbabam beni merak ederdi. Gelmiş olabilirdi. Bunların yanında buradan eve nasıl kendi başıma gideceğimi de bilmiyordum. Mary Jane'e bağırmıştım. Ariana yoktu. Her şeyi mahvetmiştim. Tam anlamıyla acaba bir şey daha da kötü olabilir mi, sorusuna verilen cevap gibiydim.

Elim kolum bağlı ne olduğu belli olmayan bir şehirde, başıma ne geldiğiyle ilgili kimsenin bir açıklama veremeyeceği insanların yanında, bütün olağanüstü halimle bu yatakta yatıyordum. Yapmam gereken en son şeyi yapmıştım. Okula asla gitmemem gerekiyordu. Evde kalıp cevaplar bulmalıydım. Ya da Ariana ile ben de gitmeli ve cevapları bulması için ona yardım etmeliydim. Büyükbabam onun yanından ayrılmamamı söylemişti. Nasıl bu kadar aptal olabilmiştim.

'Doktora ihtiyacım yok' dedim, bu sefer Alex'in durdurmasına izin vermeden yerimden fırladım. Bu sefer hızlı kalkmamdan başıma giren ağrı yüzünden, kaşlarımı çattım. Diğer şaşkınlığım üzerimde bir şey olmadığını görmemle oldu. Tişörtüm üzerimde değildi. Buna ne gerek vardı acaba? Dövmelerimi görmelerini istemiyordum.

'Tişörtüm nerede?' dedim kaşlarım çatarak.

'Enteresan dövme seçimleri. Ariana mı seçti?' dedi Becca ayak ucuma oturarak. Bütün iğneleyici sesini kullanmıştı. Bu kızın Ariana ile alıp veremediği neydi? Ariana ona kötü bile bakmıyordu. Sadece gereksi karakterde ki insanlara yokmuş gibi davranan, genç bir kızdan fazlası değildi o. Elbette diğer güçlerini bilmeyen insanlar için bundan başka bir şey ifade etmemesi gerekiyordu. Onu bu şekilde eleştirmeye devam ederse, içimde tutamadığım öfkenin tekrar yeşereceğini biliyordum. Bu sefer daha farklı ve geri dönüşü olmayan tepkiler verebilirdim. Bu sefer yanımda Alex ve diğerleri de olmazdı. Olsun, dedim kendi kendime. Ariana üzülmesin yeterdi benim için. Yalnız da kalırdım.

'Hayır kendim seçtim' dedim. Sakinliğimi tam anlamıyla koruyabilmeme şaşırmıştım. Sesimde hiçbir duygu yoktu.

'Omzunda ki gözler çok gerçekçi' dedi Alex. Omzumun üzerinden ona döndüğümde gözlerini dikmiş, o adamın gözlerinin olduğu gözlere baktığını gördüm. O dövmenin bende bıraktığı etkileri hatırladığımda, görmemesi gerektiğine karar verdim. Bakışlarını öyle bir dikmişti ki sanki, o gözlerin sahibine bakıyor gibiydi. Bu bakışlar beni ürkütmüştü. Telaşla, 'Tişörtüm' dedim. Sesim sert çıktığı için Gaby hemen tişörtü bana uzattı. Aceleyle üzerime giyip, tekrar hızla yataktan kalktım.

'Sorun ne Will, görmemizi istemiyor musun?' dedi Becca tekrar iğneleyici bir tonda.

'Senin derdin ne?' dedi Alex.

Ben daha ağzımı açmadan onun beklediğimden büyük bir tepki vermesi, benimle birlikte herkesi şaşırtmıştı.

'Derdim yok Alex' dedi Becca olduğu yere sinerek.

'Var ki devamlı onu iğneliyorsun. O bizden biri artık bunu anla' dedi Alex.

Bizden biri. Ne kadar da uzaktı bana. Şu an içimde bulunduğum dünya o kadar farklıydı ki, bu dünyanın içinde yok olmalarını istemezdim. Ama beni sahiplenip, yıllardır tanıdıkları arkadaşlarına karşı korumaları gururumu okşamıştı. Kalbime yayılan sıcaklık, bunun mümkün olabileceğini göstermişti. Gerçek arkadaşlığın mümkün ve kısa sürede kazanılabileceğini.

Ben sadece bir insan olsaydım, düştüğümde kaldıracak, elimden tuttuğunda sıcaklık hissedebileceğim iki arkadaş grubuna sahip olduğumu anladığımda şimdikinden daha çok sevinebilirdim. Ama sadece insan değildim. Ne olduğumu bilmediğim, neler başarıp, neleri yok edebileceğimi bilmediğim bir güce sahiptim. Nereden geldiği belli olmayan bir adam tarafından tehdit ediliyordum. Bir periye aşıktım.

Sadece insan olmayı diledim. Gözlerimi ister istemez kapattığımda, kendimi suyun altındaymışım gibi ıslaklığı yüzümde hissettim. Tekrar gözlerimi açtığımda, diğerlerinin yanında odadaydım. Aniden gelen görüntünün bende bıraktığı etkiyi diğerleri fark etmeden, kafamı salladım ve kırpmak dışında gözlerimi kapatmamak için kendi kendimi telkin ettim.

'Bizden biri olmasıyla bir problemim yok' dedi Becca.

'Derdin ne o halde? Onu huzursuz ediyorsun. Daha yeni kendine geldi' dedi Alex.

'Üzerinde ki enerji bana Ariana'yı hatırlatıyor Alex'

'O kıza karşı gösterdiğin anlamsız takıntıyı herkese yansıttığın için bu durumdasın zaten. İnsanları yoruyorsun' dedi Alex son sözünü özellikle vurgulayarak.

'Alex!' dedi Gaby uyaran bir sesle.

'Susmayacağım Gaby. Yıllardır o kıza yaptıkları yüzünden hepimizi bıktırdı' dedi Alex.

'Bunu konuşmanın yeri değil Alex' dedi Becca. Ama sesinden alındığını anlayabiliyordum.

Elbette kim olsa alınırdı. Bu kadar büyük bir tepkiyi hak etmemiş olabilirdi. Elbette onun öncesinde diğerleriyle neler yaşadıklarını bilemiyordum. Alex'e bu durumun fazla geldiği belliydi. Ama bunu anlatmasının yeri değildi elbette.

'Bu durum için birbirinizi kırmayın' dedim. Jessica hoşnut dolu bir ses çıkarınca, ona baktım. Bana hayran dolu bir şekilde bakıyordu, ona gülümsedim. Becca'ya döndüm. 'Ariana benimle Becca. Bu konuda söyleyebilecek bir şeyin yok. Eğer bir kere daha benim yanımda ona bu tarz yaklaşırsan, tepkimin geri dönüşü olmaz. Sabrımı zorlama' dedim. Becca'nın gözleri dolunca kendimi kötü hissetmek istedim. Ama içimde ona karşı hiç acıma yoktu. Özellikle Alex'in bahsettiği, o kıza yaptıkların, kısmı beni ondan daha da tiksinmeye itmişti. Ariana'ya ne yapmıştı da arkadaşlarını kendinden tiksindirecek boyuta getirmişti ki.

'Birlikte misiniz?' dedi Becca.

Sorusunun saçmalığı yüzünden gözlerimi devirdim. Benim gözümde birlikte olmak için illa ki bir ismi olmak zorunda değildi. Ben onu geri dönüşü olmayan bir şekilde tutulmuştum. Onun da bana karşı benim kadar çok olmasa da bir şeyler beslediğini biliyordum. Bu benim için yeterliydi. Onu gördüğümde kalbimin yerinde attığını hissetmem bile, onunla sevgili adı altında bir şey yaşamaktan daha yüce bir şeydi bu duydu.

'Birlikte olmaktan daha yüce bir şey yaşıyoruz onunla Becca. Göğsümde ki dövmenin onun için olduğunu, aynısında onda da olduğunu. Ona bir şey olduğunda benimde kalbimin acıdığını bil yeter' dedim.

Becca'nın gözünden düşen tek damlaya baktığımda onu gerçekten kırdığımı anladım. Bazen insanlar tek bir damlayla her şeyi anlatabiliyorlardı. Benim biriyle birlikte olmamdan çok Ariana ile olmam onu daha da üzmüştü. Ama umurumda bile değildi. Bu dünya da en az önemsediğim insanlardan biri haline gelmişti. Bu duruma kendini sokmuştu. Ben onu zorlamamış ya da böyle yapması için uğraş vermemiştim. Tam tersi daha da özverili olmuştum. Bunu yanlış değerlendirmesi umurumda değildi.

Hiçbirinden ses çıkmayınca, 'Lavabo şurası mı?' dedim Eric'e dönerek elimle odanın içinde ki diğer kapıyı göstererek. Başıyla onaylatınca diğerlerine bakmadan odanın içinde ki banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendime baktım. Yüzüm sapsarı duruyordu. Yaşlanmış gibi hissediyordum kendimi. Günlerdir ne halde olduğumu önemsemediğim için sakallarım uzamıştı. Aynada ki yansımam içimde ki duyguların binde biri kadar karışık bile değildi. Karışık ve taranmamış bir saç. Uzamış ve düzeltilmemiş sakallarım. Her an alnımın ortasında duran kaşık çatlarım. İşte William James buydu. İçimde ki duygularım, bu pasaklı görüntümü geçiyordu. Karmakarışık bir haldeydim. Kırılmış ve yorulmuştum. Aşıktım. Beni canlı tutan tek duygu buydu. Ariana'nın beni görmeye geleceği an beni ayakta tutuyordu. Mary Jane'i bu denli önemsemememin sebebinin, Ariana olduğunu biliyordum. Ama ona bu şekilde tepki göstermemin başka sebepleri de olmalıydı. İçimde hiç bana ait olmayan bir öfke vardı. Her an gözlerimin önünde çakacak bir ejderha görüntüsü varmış gibiydi. Bir ejderhanın öfkesiyle yoğruluyordum. Tam anlamıyla buydu. İçimde her an bir yerleri yakacak bir canavar vardı. Bir anda parlayıp, her seferinde bir baygınlıkla sonuçlanan öfke.

Bu durumun garipliği kendi kendime gülmeme sebep oldu. Kesinlikle çıldırıyordum. Acilen bir cevaba, bir çıkışa ihtiyacım vardı. Kendimi iyi hissettirecek bir şeyim kalmamıştı.

Derin bir nefes alarak, içeriye tekrar döndüğümde hepsi bir köşede oturuyordu.

'Benim gitmem gerek' dedim kapıyı kapatırken.

'Ama doktorun görmesi gerek' dedi Jessica.

'Geleceği yok gibi. Benim biraz işlerim var' dedim. Yatağa doğru yaklaşırken 'Telefonum nerede?' dedim.

Alex hemen elini cebine attı. 'Mary Jane diye birisi aradı sürekli. Arka arkaya arayınca açmak zorunda kaldım. Bayıldığını söylemedim, biraz telaşlı ve kızgın biriydi' dedi kaşlarını çatarak. Konuşma aklına gelmiş gibiydi.

'Ne dedi?' dedim.

'Önce sinirle haykırıyordu. Bağırıyordu sürekli...'

'Jane mi bağırıyordu?' dedim şaşkınlıkla. Onu hiç bağırırken görmemiştim. Bazen yüksek sesle konuşurdu evet ama genel de sakin bir şekilde konuşurdu. En sinirli anda bile daha sakin bir tonda konuşarak karşısındakini sinir ederdi.

'Yani oydu herhalde. Nerede olduğunu sordu. Sonra bende duşta dedim' dedi kendi kendine gülerek. Onun gülüşüne diğerleri de eşlik edince bende gülümsedim. 'Sonra senin...' tekrar güldü. 'Gerçekten çok değişik bir kız' dedi gülerek.

'Ne dedi?' dedim.

'Senin gay olmadığını, duş yalanı için neden bir kızı konuşturtmadığımı söyledi' dedi.

Gülümsedim. 'Bu kadar mı?'

'Evet. Adımı ve telefon numaramı aldı. Eğer çıktığında aramazsan telefonumu devamlı arayacağını söyledi' dedi.

Diğerleri tekrar güldü. Gülümsedim ve bana uzattığı telefonu aldım. Odanın sonunda ki cama ilerleyip, Jane'i aradım. Telefon ilk çalışta açıldı.

'Demek duştan çıktın Will' dedi.

'Evet' dedim düz bir sesle.

'Hala bana küssün demek. Umurumda değil tatlım. Şanslısın, büyükbabanı bulamadım. Ama senin lanet olası kaldığın yeri buldum ve yanına geliyorum' dedi.

Şaşkınlıkla gözlerimi büyütürken, içime dolan duygunun sevinç yerine sıkıntı olması beni şaşırtmıştı. Neden sevinemiyordum? Jane benim her şeyimdi. Daha birkaç saat önce yanımda olması için ona yalvarıyordum. Şimdi yanımda olabilirdi, ama bunu istemiyordum.

'Buraya mı geliyorsun?' dedim. Şaşkınlığımın sesime yansımasına engel olamamıştım. Arkamı döndüğüm arkadaşlarıma doğru baktığımda, Jane'in buraya gelişini duyunca hemen yanıma yaklaşan Alex'in bir tek ilgisini çektiğini görebiliyordum.

'O değişik kız mı geliyor?' dedi hoşnut dolu bir sesle. Yanıma geldiğinde başımı salladım. Jane onu duymuştu.

'Geldiğimde ilk işim o çocuğa beyin nakli yaptırmak olacak. Önümde çok uzun bir yol var William. Hoşça kal' dedi ve telefonu kapattı.

Gelmesini istemiyordum. İçimde ki rahatsızlığa sebep aradım ama ondan neden bir anda böyle soğuduğumu anlayamıyordum. O duygu her neyse onu yok etmem şarttı. Jane hemen anlardı. Eğer ona da bu şekilde davranırsam kalbini çok kırardım.

'Sana beyin nakli yaptıracakmış' dedim düz bir sesle.

Alex kahkaha attı ve göz kırptı. 'Bu kızı sevdim. Kuzenin filan mı?' dedi.

'Alex o kızla görüşürsen seni öldürürüm'

Gaby'nin ciyaklamasıyla Alex'in yüzü düştü. Yüzünde sıkılmış bir ifade belirdi ve tekrar bana döndü. Ona cevap bile vermemişti.

'Eee?' dedi.

'Çok yakın arkadaşım. Birlikte büyüdük' dedim.

'Çok iyi. Mutlaka tanıştır bizi' dedi.

'Tamam' dedim. Telefonu cebime katarken konuşmamızı duymak için resmen şekilden şekle girmiş Gaby'e baktım. Kıskançlık durumu şu an en üst düzeydeydi. Bir kıskançlık krizi içinde bulunmak istemiyordum.

'Ben gitsem iyi olacak' dedim Alex'e Gaby'i göstererek.

'Sen git beni kim kurtaracak' dedi.

Eric'e yaklaşıp omzunu sıktım. 'Teşekkürler' dedim.

'Her zaman' dedi ve sıkıca bana sarıldı. Onun bu sıcak halleri çok hoşuma gidiyordu. Abimin erine koymuyordum ama bir kardeş sıcaklığına sahip bir yüreği vardı. Güler yüzlü halleri de buna eklenince tam bir çocuk gibi oluyordu. Çekildiğinde Becca'nın yatakta yattığını fark ettim. Arkasını olduğum yere dönmüştü, cenin pozisyonundaydı. Yanına gitmekle gitmemek arasında gidip gelirken benim bu halimi fark eden, Eric, elini omzuma attı ve 'Umursama' dedi.

Başımla onayladım. Jessica ve Gaby'e de veda ettikten sonra alex benimle kapıya kadar geldi.

'Teşekkür ederim Alex' dedim ayakkabımı giyerken.

'Will nereye gideceksin?' dedi.

Bu soru yeni bir soruyu doğurdu. Nereye gitmekten ziyade nasıl gidecektim.

'Şoförü beni alması için arayacağım' dedim.

'Öyle şey mi olur? Ben götürürüm seni' dedi hemen. Benimle birlikte çıkarken, cebinden anahtarını çıkardı.

'Gerçekten kendim gidebilirim' dedim.

Ama beni duymazdan geldi, evin önünde ki arabanın ışıkları yanınca mecbur onun yanına oturdum.

'Evin yerini bile bilmiyorum' dedim.

'Nasıl?' dedi şaşırarak.

'Aslında okuldan nasıl gidilir onu biliyorum sadece' dedim.

'O halde önce okula gideriz Will' dedi. Arabayı çalıştırdığında bir şeyler sormak istiyor gibi bir bana bir yola bakıyordu.

'Ne sormak istiyorsun?' dedim.

'Dövmelerinin garipliği çok dikkat çekici. Özellikle o gözler' dedi irkilerek.

'Neden en çok o?' dedim telaşla. Bu gözlerle ilgili durum hala karmaşa içindeydi ve bir şekilde onun o dövmeye bakarkenki hali gözlerimin önünden gitmiyordu. O gözler onu etkisi altına almış, transa girmiş gibiydi.

'Bilmiyorum' diyerek geçiştirdi.

Kendimi çok yorgun hissediyordum. Ve bir daha başka bir şey sormasını istemiyordum. Yeterince karmaşa içinde kayıp olmuştum zaten. Başkalarına bilmediğim konuları açıklamak istemiyordum. Aslında başkalarına bir şeyler açıklamak istemiyordum.

Yol boyunca nereye gittiğimizi anlayamadım. Ama uzun bir yolculuk olmuştu. Dört şarkı ve altı kırmızı ışıktan sonra, dağlık bir alandaydık. Burası okul değildi. Okulun çevresinde olan hiçbir şeyle alakası olmayan bir yerdi. Dağlık bölgenin ucunda, ucu gözükmeyen bir deniz vardı.

'Burası neresi Alex?' dedim.

'Biraz kafan dağılır diye düşündüm' dedi.

Arabadan çıkmak için kapıyı açtım. Aslında buraya kadar gelmesi beni şaşırtmıştı. Evet kafam karışıktı. Bunun çok belli olduğunu da biliyordum ama sormadan böyle bir yere getirmesi beni ürkütmüştü. Sormamasından daha çok ürküten şey ortam da ki havanın ve manzaranın kasvetli olmasıydı. Deniz, dağlık... Aslında insana huzur veren şeyler olsa da, beni yormaktan başka bir şeye yaramamıştı. Görür görmez içime dolan sıkıntıdan kurtulmak için yapabileceğim bir şey de yoktu. El mahkum biraz baktıktan sonra geri dönmek istediğimi söylerdim.

Arabadan inerken 'Sen gelmiyor musun?' dedim.

'Yok sen biraz düşün, burası sana iyi gelir. Ben seni burada bekliyorum' dedi ve cebinden telefonunu çıkartarak bana gülümsedi.

Kaşlarımı çatarak arabadan uzaklaşmaya başladım. Uzaklaşırken, yaklaşmam gereken uçurum olduğundan daha da uzaklaşıyor gibi geliyordu.

O an birisi adımı seslenince, sesin geldiği yere baktım.

Ariana yürüdüğüm yerin, tam sağ çaprazında uçurumun kenarında duruyordu. Arkama dönüp baktığımda ne Alex vardı, ne de arabası. Tekrar Ariana'ya baktığımda bana doğru dönmüştü. Ona doğru yönümü değiştirdim ve adımlarımı sıklaştırdım. Beni burada beklemiş olma ihtimali içimi ısıtırken, yüzünde ki ifade kaşlarımı daha da çok çatmama sebep olmuştu. Bakışları hüzünlüydü. Ağlıyor bile olabilirdi. Öyle acı dolu bir ifadeyle bana bakıyordu ki yanına gidebilmek için koşmaya başladım.

Yanına yaklaşıp aramızda beş belki altı adım kala elini kaldırdı ve durmam için işaret etti.

'Neyin var?' dedim. Gözlerinden akan yaş sarsılmama sebep oldu. Onu daha önce hiç bu şekilde ağlarken görmemiştim. Sanki canı çok yanıyordu. Neden yanıma gitmeme izin vermiyordu?

'Noldu Ariana? Neden ağlıyorsun?' dedim.

'Will bu işin geri dönüşü yok' dedi.

'Neyin?' dedim korkuyla.

'Artık geri gelemem' dedi tekrar. Kendi kendine konuşuyor gibiydi.

'Ariana nereye gidiyorsun? Neden gelemezsin?' dedim korkuyla. Ona doğru tekrar bir adım attığım da,

'Sakın gelme' dedi bağırarak.

'Neden?' dedim.

Dizlerinin üzerine çöktüğünde tekrar adım atmak istedim ama elini kaldırdı 'Sakın gelme, geri git Will kaç buradan' dedi.

'Ariana ne oluyor?' dedim. Öyle çok acı çekiyor gibiydi ki, bu hali içimi parçalamıştı. İçime düşen acıyla, bende onun gibi dizlerimin üzerine çöktüm.

'Sana zarar verir. Git lütfen' dedi.

'Kim?' dedim.

'Will canım acıyor' dedi ağlayarak. İki büklüm olmuştu.

'Ariana yanına gelmek istiyorum' dedim. Dizlerimin üzerinde bir adım attım ona doğru.

'Uzak durmazsan canım daha çok yanar' dedi.

Bunun koca bir yalan olduğunu biliyordum. Yanına gitmemem için böyle bir şey söylüyordu. Acı çekmesine gönlüm el vermiyordu. Yanına gidip ellerini tutup, acısını dindirmek istiyordum.

'Güzelim söyle bana' dedim.

Ariana o an kanatlarını açtığında, kalbime bir hançer saplansa bu kadar içim acımazdı. Öyle göğüsüm sıkışmıştı ki, sanki biri elleriyle kalbimi sıkıyordu.

Ariana'nın kanatları kırık, kopuk bir halde iki yanında sallanıyordu. Bazı yerleri normaldi, bazı yerlerinde hiç tüy bile yoktu. Canının acıma sebebi buydu. Onu nasıl, kim bu hale getirebilirdi ki?

Tekrar dizimin üzerinde ona yaklaştığım sırada, kanat çırpma sesi olduğum yerde durmamı sağladı. Büyük ve güçlü bir sesti. Sesin geldiği yere doğru baktığımda büyük bir ejderhanın bize doğru geldiğini gördüm. Aceleyle ayağa kalktım. Ariana da ayağa kalkmış ejderhaya bakıyordu.

'Gitmeliyiz' dedim telaşla ona doğru hamle yaptığımda, tekrar elini kaldırdı.

'Hoşça kal' dedi.

Kanat sesleri yaklaşmıştı.

'Nereye? Ariana gitmemiz gerek' dedim. Ariana'ya bakmak istesem de dönüp ejderhaya baktım. Şimdi benim üzerime yaklaşmıştı.

'Ariana' diyerek döndüğümde. Ariana ellerini iki yanına açmış uçuruma yaklaşmıştı.

Bir şey söylememe fırsat vermeden kendini uçurumdan aşağı bıraktı.


Continue Reading

You'll Also Like

298K 25.9K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
903K 20.6K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
66.7K 2K 80
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
274K 18.6K 32
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...