Ejder Lordu

By AdenGabriel

146K 11.1K 653

19 yaşında ki William, dedesinin apar topar kendisini evden uzaklaştırması, yeni bir okula ve insanlara adapt... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Duyuru
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42'den
DAVET
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
DUYURU-GÖRÜŞ!
Bölüm 48
EJDER LORDU - FİNAL
EJDER YEMİNİ
Ejder Yemini-1
Ejder Yemini-2
Ejder Yemini-3
Ejder Yemini-4
Ejder Yemini-5
Ejder Yemini-6
Ejder Yemini-7
Ejder Yemini-8
Ejder Yemini-9
Ejder Yemini-10
Ejder Yemini-11
Ejder Yemini-12
Ejder Yemini-13
Ejder Yemini-14
Ejder Yemini-15
Geri Döndüm!

Bölüm 11

3.6K 274 9
By AdenGabriel

Medya; Ariana.






Peri... 

Onu mükemmel biri olarak hayal etmiştim. Her bir parçasıyla kusursuz ve benim olarak. Bana anlattığı bütün olaylar, yaptığı her garipliğe bir anlam yüklüyordu. Bana anlattıklarından sonra kesinlikle korkmam, dehşete düşmem gerekirdi. Ama tam tersi şu an da anlattığı her şey ona karşı daha büyük sevgiler beslememi sağlıyordu. Onu kollarımın arasına sararak, okşamak acısını dindirmek istiyordum.

Annesine olanlar için babasını suçlamak istemeyen, bu isteği yüzünden kendini suçlayan, başına gelen her bir felaketi içine gömmüş güçlü bir periydi o. Periler, ejderhalar... Doğaüstü her olay benim bir parçam olmuştu. Yarın büyükbabam gelip sen bir şeytansın dese buna inanırdım. O kadar açık bir hal almıştım ki bu durumlara yüreğimin bir parçası bu duruma alışmıştı. Ait olduğum dünyanın bu olduğunu anlamaya başlamıştım. Annemin ben küçükken bana anlattığı her masalın aslında gerçekten dünya içinde de var olabileceğini görüyordum. Ve bu anlatılan olayların bir parçası olmuştum. Kendim, doğaüstü olmasam bile aşık olduğum kız öyleydi. Mükemmel derecede masum ve güzel.

Ariana hala karşımda kanatları açık bir şekilde duruyordu. Bakışları bana dönüktü ve tepkimi inceliyordu. Ona nasıl baktığımı bilmiyordum. Ama bildiğim şey, şu an ne hissettiğimi anlayabiliyordu. İçimde garip bir mutluluk vardı. Onun açıklayamayacağım şekilde mükemmel oluşuna bir açıklık getirmek beni mutlu etmişti. Mükemmel olmasının bir sebebi vardı artık. Benim mükemmelimdi.

Onu sinir edeceğimi biliyordum ama yapmak istediğim, aklımda ki her bir isteğe vereceği tepkiyi bilmediğim için böyle hareket etmek cesaret bulmamı sağlıyordu.

Yavaş yavaş yataktan kalktım ve ona doğru yürüdüm. Ben yanına geldiğimde başını yere doğru eğdi. Sanki olduğu durumdan utanıyordu benim prensesim. Ama böyle olması için hiçbir durum yoktu. Ne olursa olsun onun yanında olacağımı ona her koşulda sahip çıkacağımı tanıştığımız ilk an ona hissettirmiştim zaten. Böyle olması bizim kaderimizdi. Büyükbabamın deyimiyle kaderimi yaşamaya gelmiştim buraya. Ve benim kaderim Ariana'ydı. Başka doğaüstü olan hiçbir şey umurumda değildi. Tek gerçeğim o'ydu. Ve o olarak da kalacaktı.

Başını yere eğen Ariana'ya doğru bir adım daha yaklaştım. Şimdi o mükemmel kokusunu alabiliyordum. Elimin birini çenesine koyarak bana bakmasını sağladım. Bakışları beni bulduğunda gözleri dolmuştu. Önce onu alnından öptüm. Ben onu alnından öperken gözlerini kapattı. Sonra da dolan gözlerini tek tek öptüm.

'Korkmuyor musun?' dedi fısıldayarak. Ağladığı için daha da sessiz çıkan sesini duyabilmek için ona doğru eğilmek zorunda kalmıştım. Şimdi yüzlerimiz aynı hizadaydı. Nefesinin kendi nefesimle karışmasını hissedebiliyorum.

'Benim için hala mükemmelsin prenses' dedim.

Gülümsedi. Bu acı dolu gülümsemeyi yüzünden silip yerine gerçek gülüşler koyacağım günlerin geleceğini bilerek, bir kez daha alnından öptüm onu.

Kanatlarına dokunmayı çok istiyordum ama böyle bir şeyin doğru olup olmayacağı hakkında bir fikrim yoktu. Yumuşak ve sıcak duruyordu. Canlı bir varlık gibi onunla birlikteydi. Rengi uzakta gözüktüğünden daha parlak bir beyazdı. Göz alıyordu.

Doğrulduğumda elimin birini çıplak beline sardım. Oda başını omzuma gömdü.

'Dokunabilir miyim?' dedi fısıldayarak. Beni duyabileceğini biliyordum

Belli belirsiz kafasını sallayınca. Boşta kalan elimi önce kanatlarının çıktığı yerde ki düz bölüme götürdüm. Dokunmamla irkildi ve kanatları titredi. Bu muhteşem yaratığa dokunabilmenin verdiği mutluluk ve nedeni belirsiz içime dolan özgüvenle, parmağımın uçlarını ulaşabildiğim yere kadar kanatlarında gezdirdim. Dünya üzerinde o yumuşaklığı tarif edebileceğim bir madde yoktu. Ama o yumuşaklığı her an kırılabilecek gibi duruşu, ama bir insanı taşıyabilecek güçte olması mükemmeldi.

'Ne kadar mükemmelsin' dedim kulağına doğru. Hala elim kanatlarındaydı. Bir elimde belini okşuyordu.

'Bu bir lanet' dedi.

'Neden böyle dedin?'

'Farklı olmam benim lanetim' dedi.

'Bu bir şans Ariana' dedim fısıldayarak.

Cevap vermedi. Bir süre daha dokundum onun kanatlarına. Daha sonra elimi istemeyerek de olsa çektim.

'İstediğin zaman kapatabilir misin?' dedim.

'Evet' dedi. Aynen açtığında olduğu gibi yavaş yavaş içeriye doğru çekildi kanatları ve orada hiçbir iz bırakmayarak yok oldu.

Kanatlar kaybolduğunda beni saran kollarını çözmek için bir hamle yaptı ama çekilmesini engelledim. Bu sefer iki elimi birden belinde sararak ona sarıldım.

'Seni seviyorum' dedim kulağına doğru.

Cevap vermedi ama beni saran kollarını daha da çok sıktı. Bu bile benim için yeterliydi.

Eskiden olsa birine bu sözcükleri söylemekten ziyade duyardım ve umursamazdım. Ama Ariana'nın küçük bir hareketi bile, duygularımın daha da sağlamlaşmasını sağlamıştı.

'Prenses'

'Hı'

'Uyumak ister misin?' dedim.

'Aslında...'

Hemen çekilerek yüzüne baktım. 'Söyle güzelim'

'Acıktım' dedi gülümseyerek. Gülümsemesine karşılık vererek elinden tuttum. Kapıdan çıkacağımız sırada Ariana beni durdurdu.

'Üzerimi giyip geliyorum, in sen' dedi.

Üzerini çıkardığı bile aklımdan uçup gitmişti. Mükemmelliği karşısında sarhoş olmuştum.

Merdivenlerden inip, mutfağa gittiğimde salondan gelen ışığı gördüm. Birisi oturuyor olabilirdi ama oraya gitmem gerektiğini düşündüren bir his beni esir almıştı. O tarafa doğru ne göreceğimi bilmeyerek gittim.

Salonun kapısına geldiğimde, bir adam salonun ortasında dikiliyordu. Arkası bana dönüktü, ama üzerinde siyah bir takım olduğunu görebiliyordum.

'Kimsin sen?' dedim. Sesim istediğimden sert çıkmıştı. Onu birisi içeriye almış olabilirdi. Çalışanlardan birinin misafiri de olabilirdi. Hırsız olamayacak kadar iyi giyimliydi.

'Merhaba William' dedi adam bana doğru döndüğünde ilk dikkatimi çeken mavi gözleri olmuştu. Masmavi gözleri, deniz kadar parlaktı ve esmer teninde ilk dikkat çeken oydu. Burnu ve dudakları, özenle çizilmiş gibiydi. Yaşı yirmililerinin sonlarında gibiydi. Olgun duruyordu. Ses tonu gür ve insanı etkisi altına alıyordu. Bakışlarında ki çarpıcılık, yerimde kalakalmamı sağlamıştı.

'Adımı nereden biliyorsun? Burada ne işin var?' dedim.

'Beni tanıyorsun aslında ama henüz tahmin edemeyecek kadar bilgisizsin' dedi daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi.

'Ne diyorsun? Evimde ne işin var?' dedim. Birazdan Ariana gelecekti ve bu adamı o görmeden buradan göndermem şarttı.

'Korkma şu an sadece sen ve ben varız' dedi. Ne düşündüğümü nereden bilebilirdi ki?

Rüyalarımı daha sonra hatırladığımda bedenimi kaplayan o soğuk ve sessizlik hissi beni sarmıştı. Rüyalarımdan uyandığımda onları hatırlayamıyordum ama yakın bir gelecekte yaşamışım hissi hep oluyordu. Şimdi hissettiğim ise bunlardan daha yoğun bir duyguydu. Yakın gelecekte değil şu an yaşıyor olmak beni korkutuyordu. Rüya da değildim olabildiğince uyanıktım.

'Korkma. Sana zarar veremem' dedi.

'Neden?'

'İstesem de veremem. Ben senin isteğinle buradayım William'

'Seni tanımıyorum bile, nasıl burada olmanı isteyebilirim'

'Güç istiyorsun. Bilmediklerini öğrenmek istiyorsun'

'Ve bunları bana sen mi vereceksin?'

'Küstah olmaktan bir an bile vazgeçemiyorsun değil mi?'

'NE?'

'Güç benim William. Senin gücün benim' dedi.

Bir şey söyleyemedim. Ne demek istediğini anlayamıyordum. Mantığım büyük bir bulut kütlesinin arkasında gibiydi. Düşüncelerimi toparlayamıyordum. Bunu onun yaptığını düşündüm. Onu dinlemem için böyle yapıyordu.

'Güç istemiyorum' dedim.

Derinden gelen bir kahkaha attığında olduğum yerde dondum. Bu kahkaha bana yakın gelecekte duyduğum çok daha güçlü bir sesi anımsatmıştı. Burada değil, yakın gelecekte başka bir yerde duyduğum beni tekrar şaşırtan bir gülüştü. Rüyalarımda olabilirdi. Onları hatırlamıyordum ama yaşadığım hissi bunu geçirmiyordu.

'William. Sürem az. Senin gücünün ben olduğumu bil. Ama şunu da bil evlat' dedi. Boğazını temizledi ve birkaç adım atarak aile fotoğraflarımızın olduğu tarafa gitti. Bir fotoğrafı eline aldı. Tek tek incelediği fotoğrafı az çok tahmin edebiliyordum. Annem. Babam. Ağabeyim. Ben. Kazadan hemen önce çekindiğimiz bu fotoğraf, benim okulumun önündeydi. Gözleri hala fotoğrafın üzerindeyken, 'Gücün ben olabilirim ama o gücü elinden alana kadar durmayacağım. Sadece bana ait olana kadar'

Dediklerinin saçmalığının kendi de farkında mıydı acaba? Gücüm o ise nasıl bunu elimden alabilirdi ki? Zaten ona aitti.

'Bana ait değil. Ama olması için kalbini ellerimle sökeceğim' dedi. Fotoğrafı bana doğru çevirdi. 'Tıpkı onlara yaptığım gibi' dedi.

Ne olduğunu anlayamadan tekrar şimdi ki zamana döndüm. Diğer rüyalarımda olduğu gibiydi. Uyumuyordum. Ayakta salonun kapısında duruyordum. Ve her şeyi hatırlıyordum.

Ariana'nın ayak seslerini duyduğumda merdivene doğru döndüm. Ariana yüzümde ki ifadeyi görünce olduğu yerde durdu.

'Will ne oldu sana?' dedi. Ben hareket etmeyince hızla yanıma geldi ve bana sarıldı.

'Ne gördün?' dedi.

Konuşamıyordum. Onun gözlerinin ve sözlerinin etkisi altındaydım. Vücudumda dövme olup olmadığını kontrol etmek istiyordum.

'Ariana, ışıklı bir yere gidelim. Dövme...'

'Tamam' dedi hızlı hızlı beni de peşine katarak salona girdik. Ama salona geri dönmek iyi bir fikir değildi. Aynı şeyleri tekrar yaşamış gibi oluyordum. Beni tehdit etmesi vücudum da korkuyu somut olarak hissetmemi sağlıyordu. Ailemle ilgili söylediği her şey... Göğsümde sıkışma hissettiğim de olduğum yerde durdum ve göğsümü tutarak yere çöktüm.

Ariana korku içinde benimle birlikte yere çöktü. Nefes alamıyordum. Gözlerim Ariana'yı seçmiyordu. Sanki onun gözleri, o adamın gözleri gibiydi. Beynimi ele geçiriyordu. Elimi göğsümden çekerek başıma götürdüm. Beynimin içine girmiş ve onu çıkarmam gerekiyor gibi elimde olmayan hareketler yapıyordum. Saçlarımı çekerek, kendimi geriye doğru attım. Sırtüstü yattığımda, uğultu halinde Ariana'nın bağrışlarını duyuyordum. Ama söylediği hiçbir şeyi beynim algılayamıyordu. Ölmek istiyordum. Aklımı yitirmiş gibiydim. Bedenimin ve beynimin kontrolü elimde değildi. Aklım ölmek istediğini düşünüyordu, bundan ancak bu şekilde kurtulabilirmişim gibi. Bedenim içimde ki o acı dolu hissi ve sıkıntıyı atmak için kıvranıyordu. Yerde, bir sağa bir sola yuvarlanıyor, saçlarımı çekiyordum.

'William'

Ariana'nın ismimi bağırması kulaklarımı doldururken az önce ki kıvranmalarımda bir azalma yoktu.

'Yalvarırım kendine gel' dedi.

'Ariana' dedim fısıltı halinde. Nefes alamıyordum.

'Kendine gel yalvarırım'

Çırpınmalarım ilk an ki gibi devam ediyordu. Elimde olmayan davranışlarda bulunuyordum. İlk halimden tek farkım Ariana'nın sesini duyabiliyor olmamdı. Beynimin içine giren o şey, düşünme kısmımı yok ediyordu. Hislerim kaybolmuştu.

'William, duyuyor musun?' dedi.

Çırpınmalarımın içinde 'Evet' diyebildim. Beni duyabileceğini biliyordum.

'O zaman sakin olman için ne yapmam gerektiğini söyle bana. Ne seni bu hale soktu?' dedi. Cevap vermem uzun zaman aldı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Aklımda sakinleşmemi sağlayacak bir düşünce bile yoktu. Aklım başımda değildi ki düşünüp bir sonuca varabileyim. Düşüncelerim buğulu bir perdenin arkasındaydı. Hissettiğim iç sıkıntı ve aklımın başımda olmaması elimi ayağımı titretiyordu.

'Bilmi... Bilmiyorum' dedim ama sesimi kendim duyamamıştım.

Ariana beni düz tutmak için sürekli çekiştiriyordu. Kasıklarımın üzerinde bir baskı hissedince Ariana'nın üzerime oturduğu anladım. Gözlerimi zar zor açıp ona bakmaya çalıştım. Buğulu perdenin ardından gördüğüm Ariana'nın kanatları açıktı, elleri kollarımı tutmaya çalışıyordu. Üzerimde oturuyordu.

Şu an da heyecandan gözümün bir şeyi görmemesi gerekirdi. Ariana'yla böyle bir durumda olmak beni heyecanlandırmalıydı ama hissettiğim sıkıntı ve nefes alamamak bunların önüne geçiyordu.

Ariana üzerime doğru eğildi ve kollarımı başımın üzerinde tuttu. Öyle sıkı tutuyordu ki artık onları savuramıyordum. Saçlarının yüzüme değmesiyle kokusu üzerimde ki pusu delerek burnuma ulaştı. Saçları iki yanıma gelip, yüzü bana doğru yaklaştığında tamamen sakinleşmiştim. Hala o puslu ortamdaydım ama artık şimdi ki dünyaya ulaşabilmiştim. Dudakları dudaklarımın üzerine kapanmasıyla şimdi ki dünyaya hızla geri döndüm. Ellerimi beline yerleştirip, öpüşüne karşılık verdim.


Continue Reading

You'll Also Like

903K 20.6K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
7.1M 644K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
196K 8.2K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
7.7M 449K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...