Dinle Beni Bi' -Texting-

By -Schwarzeperle

240K 8.9K 3.4K

Her şey arkadaşımın kız kardeşini işletmemi istemesiyle başlamıştı. * Aras: Lütfen dinle beni bi' Aras: Valla... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3 ♡'
4.4
4.5
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2

4.6

1.5K 112 70
By -Schwarzeperle

Yazardan

Genç adam yerden hızla kalkarken rehbere girdi. Kaya'nın adını görünce çok geçmeden üzerine tıkladı. Telefon ikinci çalışta açılmıştı.

"Hayırdır beni mi özledin bu saatte, oysa yeni ayrıldık." Kaya'nın alayla konuşması üzerine Aras uzatmadan lafa daldı.

"Kaya dalgayı bırak şimdi. Evde misin?" sinirle soru sorduğunda Kaya kaşlarını çatarak indi aracından.

"Henüz eve girmedim, yeni geldim. Şimdi girecektim. Hayırdır, sesin telaşlı geliyor. İyi misin?"

"Yağmur yok Kaya."

"Ne demek yok?"

"Eve geldiğimde kapı açıktı. Yerde de kan vardı. Yağmur'a ait olabilir, bilmiyorum."

"Bir saniye, anlayamıyorum. Kaçırıldığındanşüpheleniyorsun?"

"Öyle görünüyor, derhal bulmamız lazım." Aras'ın eli çaresizce başına giderken gözlerini kapattı.

"Tamam telaş etme, ekibi toplayıp geliyorum oraya. Parmak izi falan alsınlar, sen de sakince bekle bizi."

"Böylece duramam Kaya, bir şeyler yapmam lazım."

"Ne yapacaksın Aras, yerini biliyorsan durma git peşinden. Biliyor musun yerini?" Kaya'nın azarıyla tekme attı ortadaki masaya.

Gelmeyen cevapla Kaya devam etti.

"Bekle, on dakikaya orada oluruz." deyip kapattıklarında Aras sakince düşündü. 

Bir ileri bir geri giderken aklına gelenle durdu. 

"Kameralar." deyip yatak odalarına koştu. Bilgisayarını hızla alıp yatağa oturdu, evin kameralarının kayıtlarına baktı.

Evin girişini gösterecek her açıdan baktığında karşısında her defasında maskeli adamı gördü. Biri içeriye girmeye çalışırken diğeri kameraları kırdığında görüntüler gitmişti. Kim olduklarını anlayacak kadar hiçbir şey net değildi.

Aras öfkeyle elindeki bilgisayarı savurdu yatağa.

"Allah kahretsin!" eli kolu bağlanmış gibiydi. Mantıklı düşünemiyordu. Bir şeyler yapmalıydı ama ne yapmalıydı bilmiyordu. Çıkmaza girerken aşağıdan gelen seslerle dikkatini oraya verdi. Ekip gelmiş olmalıydı.

Aras aşağıya öfkeyle indiğinde içeri girenlere baktı.

"Çocuklar buraları derinlemesine inceler, var mı senden bir haber?" Kaya'nın yanına gelerek sorduğu soruyla başını iki yana salladı çaresizlik içinde.

"Kameralara baktım şimdi, hepsini kırarak iptal etmiş alçak! Arabaları da kameranın görüş açısında değildi."

"Kamera var mı bu sokakta?" dediğinde Aras kaşlarını çattı.

"Olması lazım." 

"Nasıl ya, sen bilmiyor musun yaşadığın yerde kameranın olup olmadığını?" Kaya kaşlarını çattığında Aras ters ters baktı.

"Kaç kere işim düşmüş de kameranın olup olmadığını kontrol etmiş olabilirim Kaya?"

"Her neyse, buradaki işler bittiğinde çocuklar bir de onlara baksın. Kamera sandığın gibi varsa elbet bir şeyler çıkacaktır. Mobeselerden de bakarız." dediğinde Aras hafif çıkmış sakallarını sıvazladı.

"Kim yapmış olabilir Aras? Aklına biri gelmedi mi?" Kaya'nın dedikleri karşısında çatık olan kaşlarını daha da çattı.

"Biri var ama bunu yapacak kadar gözü kararmış mıdır bilemiyorum."

"Kim?" Kaya şüpheyle sorduğunda Aras Kaya'ya baktı.

"Murat."

"Neden bunu yapsın?"

"Yediği dayağı hazmedememiş olabilir." 

"Bilemiyorum, ifadesini almamız lazım."

"Onun ifadesini önce ben bi' alayım." deyip yürüyecekken Kaya kolundan tuttu.

"Bak, öfkene yenik düşüp başımıza iş açma. İşlerin kolaylaşması gerekirken bize zorlaştırma. Hatta mümkünse çocuklardan birini gönderelim getirsin yanımıza, sen uslu dur. Belki de o yapmamış bile olabilir."

"O yapsa da yapmasa da onun ifadesini ben alacağım. Baş başa olacağız ve siz karışmayacaksınız."

"Yalnız olacağına dair söz veremem Aras."

"Ardımdan adam gönderirsen önce o dayak yer sonra sen, duydun mu beni?" Aras Kaya'nın göğsüne parmağıyla baskı yapıp cevap vermesini beklemeden dönüp gitti.

"Yemin ederim belasını arayan birisin Aras!" Kaya sinirle söylenirken çocukların yanına gitti.

"Komiserim parmak izi için örnek alındı. Yerdeki kan izini de aldık. Buradaki işimiz bitti." dediğinde Kaya kafasını salladı.

"Sonuçlar çıkar çıkmaz bana gelin. Ayrıca ben size izin verene kadar da bu olaydan kimseye bahsetmeyin. Yağmur'un ailesinden biri ancak Aras tarafından olayı öğrenebilir. Diğer türlüsünde Aras mezarınızı kazar."

"Anlaşıldı komiserim."

"Toparlanın gidelim." deyip önden çıktığında çocuklar da peşinden çıktı. 

Kaya gerekli talimatları çocuklara verdiğinde herkes işinin başına geçti.

*

Aras aracını sağa çektiğinde Yağmur'un telefonundan Liva'yı aradı.

"Efendim Yağmur?" Liva uykusundan uyanıp gözleri kapalı bir şekilde konuşurken Aras cevapladı.

"Yağmur değil, benim Aras." dediğinde Liva gözlerini açtı.

"Hayırdır Aras? Yağmur'un telefonundan neden sen konuşuyorsun, Yağmur nerede?"

"Yağmur müsait değil Liva." dediğinde Liva anlamamıştı. Liva konuşacakken Aras devam etti sözlerine.

"Murat'ın evinin adresini ver. Acil."

"Ne yapacaksın Murat'ı?"

"Liva, lütfen soru sorma. Sadece bana istediğim cevabı ver."

"Çocuğu öldürmeye gitmeyeceğinden nasıl emin olacağım?"

"Eğer vermezsen asıl o zaman arıza çıkacak. Zorluk çıkarma da ver şu adresi. Karakolda halletmesini bilirdim ama uğraştırma bizi. Adresi biliyorsun, söyle."

"Söyleyeceğim ama sen de neden istediğini söyleyeceksin."

"Anlaşma yapacak durumda değilim Liva, veriyor musun adresi yoksa zorbalayım mı?"

"Of tamam be, söylüyorum." adresi tarif verdiğinde Aras kapatmadan önce uyardı.

"Kimse bu konuşmayı yaptığımızı bilmeyecek, ben seni hiç aramadım. Ha bir de Murat'a haber verirsen bozuşuruz Liva, haberin olsun."

"Yağmur bu konuşmamızı öğrenirse ondan bir şey saklayamam."

"Saklayabileceğin bir Yağmur yok zaten." mırıldandığında Liva anlayamamıştı.

"Anlamadım."

"Yağmur sorarsa söylersin diyorum, onun dışında kimseye söyleme. En azından bir süreliğine."

"Nasıl istersen."

"Hadi Allah'a emanet." Aras aceleyle telefonu kapattığında navigasyona adresi girdi. Rota oluştuğunda gaza yüklenip gece vakti bomboş olan caddenin tozunu kaldırarak gidiyordu.

*

Aracı evin önünde durduğunda araçtan inmişti.

Evin kapısını alacaklı gibi çalarken sabırla bekliyordu.

Kapı söylenerek açılırken Aras sinirle bakıyordu karşısında uykusundan yeni uyanmış adama.

Murat karşısında duran adamın şaşkınlığını üzerinden atamazken Aras sinirle üzerine yürüyüp yakasına yapıştı. Onu içeri iterken kapıyı ayağıyla hızla kapattı.

"Gecenin bir vakti evimde ne yapıyorsun?! Ayrıca çek şu ellerini üzerimden!"

"Kes lan sesini!" Aras bağırdığında Murat itmişti Aras'ı.

"Derdin ne bu saatte?"

"Yağmur nerede?!" Murat'ı göğsünden ittiğinde sırtı duvara çarpmıştı.

Murat kendisine sorulan soruyla kaşlarını çattı.

"Nasıl nerede? Karından ben mi sorumluyum, neyin hesabı bu?"

"Kaçırttığını itiraf etmen için sana iki saniye veriyorum! Yoksa yemin olsun bu evden cesedin çıkar!"

Murat kendisine yapılan imayla yakasında duran elleri itti üzerinden.

"Ne saçmalıyorsun lan sen? Ne kaçırtması?"

"Bana bilmiyormuş gibi yapma! Sen yaptın değil mi? İki adam gönderdin, karımı kaçırdılar! Yokluğumu fırsat bildin! İtiraf et lan!" Murat'ın üzerine yürüdüğünde Murat da diklenmişti.

"Karından hoşlanıyorum diye bana bu imada bulunamazsın." Aras duyduklarıyla deliye dönerken yumruk attı. Murat sendelerken son anda toparladı kendini.

"Karım hakkında sakın haddini aşma! Şimdi söyle, nereye götürdü köpeklerin?!"

"Dağ başında mı yaşıyoruz, ne kaçırması?!"

"Bak benim vaktimi alma, karım nerede?!" son cümlesini hecelerken Murat'ın üzerine yürüdü tekrar.

"Karın nerede bilmiyorum, kaçırılmasında benim bir parmağım yok. Ayrıca ben şimdi öğreniyorum kaçırıldığını."

Aras karşısında oldukça ciddiyetini koruyan adamı görünce kaşları daha da çatıldı.

"Bu işin içinde olmadığından emin misin?" Aras sinirle baktığında Murat ellerini başına kaldırdı.

"Lan manyak mısın, ben asla bir kadına bunu yapmam! Kaçırtmakmış, delirmiş olmalısın!"  Murat alayla güldüğünde Aras Murat'ın omzunu sıktı sertçe.

"Eğer bu işin içindeysen Allah belamı versin ki seni yaşatmam!"

"Eğer bu işin içindeysem Allah belamı versin ki kendi ayaklarımla senin ayaklarına gelip beni öldürmene izin vereceğim!" burun buruna baktıklarında Aras öfkeyle soluyordu. Murat'ı göğsünden itip kapıya yürüdü.

Çıktığında kapıyı sertçe kapattı ardından. Aracına atlayıp gaza bastı. Öfkesi gibi hızı da artıyordu. Nereye gideceğini bilemez bir şekilde boş caddede ilerliyordu.

*

"Abi, kız neden uyanmadı? Acaba durduralım diye öldürdük mü kızı?"

Adam Yağmur'a yaklaşıp nabzını kontrol etti.

"Nabzı atıyor, ölmemiş. Su çarp şuna." çocuklara emir verdiğinde yerine geçip oturdu. Çocuklardan biri su kovasını alıp geldiğinde kızın üzerine döktü.

Yağmur derinlerden bir yerden bilincini bulurken yavaşça oynattı kafasını. Gözlerini açmak istemiş ama açamamıştı. Ya da açmıştı ama göremiyordu. Çünkü gözüne siyah bez bağlanmıştı.

Tamamen kendine geldiğinde gözleri kapalı olduğu ve kafası kanadığından kan kaybettiği için başı döndüğünü hissediyordu.

Yüzünden sular damla damla süzülürken titreme gelmişti bedenine. Gözlerini açamadığı için ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyordu. Korksa da bunu belli etmek istemiyordu ama ne kadar başarılı olabilirdi?

"Kimsiniz?! Beni neden kaçırdınız?!" sesi duvarlara çarpıp kulakları çınlatırken karşıdan cevap bekledi. Cevap hemen gelmezken devam etti sözlerine.

"Size diyorum! Açın şu gözlerimi de!" Yağmur öfkelenirken gülme sesi geldi.

"Öncelikle güzelim, dibinde duruyorum. Bağırma, sinir bozucu bir sesin var. Ve neden kaçırdığımız kısmı seni pek ilgilendirmiyor gibi sanki." adamın alayla konuşması Yağmur'u daha da öfkelendiriyordu.

"Güzelim diyen ağzını dağıtırım senin!" Yağmur bağırsa da adam aldırış etmiyordu.

"Burada ne işim var benim, sizler kimsiniz?! Cevap verin bana!"

"Sen laf anlamıyor musun, seni ilgilendirmiyor dedim ya." çenesinden tutup sarstığında Yağmur öfkeyle nefes alıp vermişti.

"O iğrenç ellerini bir daha sürme bana!" sesi adamı rahatsız ederken yüzünü buruşturup söylendi.

"Kes sesini."

"Gözlerimi aç!"

"Ne o, beni yakından mı görmek istiyorsun?" alayla sorması üzerine Yağmur çapraz sırıttı.

"Karşımda hangi soysuz köpek var görmek istiyorum."

"Hım, iyiymiş. Ama daha yaratıcı şeyler bulabilirsin hitap için."

"Sen aç, gördüğümde ne uygunsa onu bulurum ben."

Adam diğerlerine işaret verdiğinde açtılar gözlerini. Gözleri ortama alışamazken ard arda kırpıştırdı. Biraz daha kendine geldiğinde karşısındaki adama hatta adamlara baktı tek tek. En son yine karşısındaki adamda durdu.

"Çokmuşsunuz." dedi düz bir suratla. 

"Rahatsızlık mı verdik hanımefendi? Afedersiniz."

"Yok, sorun değil. Kocam hepinizin ağzını dağıtır ne de olsa." söyledikleri üzerine adam kahkaha attı.

"Komik mi geri zekâlı?"

"Şu haline bakınca evet."

"Nesi komik acaba?"

"Acizsin bir kere. Ayrıca kocandan ümit edecek kadar da salak. Çünkü o it kocan gelmeyecek." söyledikleri Yağmur'un kanına dokunsa da bozuntuya vermeden alayla sırıttı.

"Sen bunların patronu musun?" dediğinde adam göz gezdirdi adamlara.

"Abileriyim diyebiliriz, niye soruyorsun?"

"Ha yani patronunuz başkası."

"Sana ne bundan?"

"Aldım ben cevabı. Zaten senden de anca birinin köpeği olurmuş, patron da neymiş? Olsan olsan köpeklerin atası, patronu olursun sen. Başkası kurtarmaz seni." Yağmur'un sözleri adamın gururuna dokunmuştu onca emrindeki adamların içinde.

Adam gururuna yediremezken kendisine alaylı bir ifadeyle bakan kızın suratına sertçe tokat geçirdi. Yağmur'un kafası soluna düşerken bağırdı.

"Bağlayın şu kadının ağzını!" Yağmur öfkeyle karşılık vermekten geri durmazken adamlar ağzını bağlamak için üzerine yürüyordu.

"Sana köpek diyerek büyük hata yapmışım! Köpeklerden kocaman özür dilerim, onların bile bir gururu bir şerefi var! Ama senin? Sen pezevenkin tekisin!" Yağmur bir yandan ağzına bağlanmaya çalışılan beze karşı çırpınırken diğer yandan da bağırıyordu. Adamlar sonunda tuttuğunda Yağmur çaresiz kalmıştı.

Adamlar ağzına bezi bağlarken kapıdan içeri patronları girdi.

"Kimleri görüyorum efendim?" kollarını iki yana açarak gelen adamla kaşlarını çattı Yağmur.

"Hepiniz neden kızın üzerine çullandınız?" patronları da kaşlarını çatarak adamlarına baktı.

"Çekin ellerinizi üzerinden, ben demedim mi size en güzel şekilde ağırlayın hanımefendiyi diye? Ağzını bağlamışsınız bir de gözlerini mi bağlayacaktınız?" ellerindeki siyah beze bakarak konuştuğunda adamlar indirdi ellerini.

Yağmur'a dönüp yanına iyice yaklaştığında önüne çöktü.

"Her şeyi öğrettim bir tek kadınlara nasıl davranılacak onu öğretemedim. Ah bu çocuklar! Çok özür dilerim Yağmur Hanım. Çocukların kusuruna bakmayın lütfen." ellerini kızın bacaklarına koyup iki kere hafifçe vurduğunda Yağmur bacaklarını oynattı sinirle.

Adam ayağa kalkıp ağzını açtı Yağmur'un. Tekrar eski hâline döndüğünde Yağmur'un dizleri dibindeydi yine.

"Asıl amacım sana zarar vermek değil, biraz misafirim olacaksın sadece." tebessüm ederken Yağmur'un kızarmış yanağını yeni fark ettiğinde kaşlarını çattı.

"Yüzüne n'oldu?" derken dokunmuş ve Yağmur kafasını öte yana çevirmişti.

"Çek ellerini yüzümden!"

"Ne oldu, söyle."

Yağmur arkaya öfkeli gözlerle bakarken konuştu.

"Arkandaki şerefsiz yaptı!"

Adam duydukları karşısında kaşlarını çatarak kalktı yerinden. Arkasını dönüp el pençe duran adama tokat attı. Yağmur bu hareketi beklemediğinden gözleri kocaman açıldı.

"Zarar vermeyeceksiniz, zarar verilecek bir mesele ve verecek biri varsa o benim demedim mi size?!" bağırmasıyla Yağmur'un bedenini korku sardı. Resmen karşısında dissosiyatif bozukluğu olan adam vardı. Bir bedende birçok karakter taşıyordu sanki.

"Afedersin patron." başını eğmiş af dileyen adamla patron arasında gidip geliyordu Yağmur'un gözleri.

"Benim sözümden çıkmayacaksınız! Duydunuz mu lan?!" bağırmasıyla herkes onu onayladı.

Yağmur'a dönüp tebessüm ettiğinde yanına yürüdü tekrar.

"Rahatsızlık için kusura bakma, arada olur böyle şeyler. Erkan seni daha rahat edeceğin yere götürsün, biraz dinlen." Yağmur karşısında duran adamın hâline anlam veremezken hiçbir şey dememişti.

Patronları gidecekken durdu.

"Ha, Erkan. Yemek vermeyi unutmayın hanımefendiye." Yağmur'a dönüp tebessüm edip geri döndü yoluna.

Az önce tokat yiyen adam kendisine verilen emri yerine getirmek için kıza yaklaştı.

"Çözün kızı." adamlar Yağmur'u çözdüğünde Erkan kolundan sertçe tutup sürüklemeye başladı.

"Çekiştirme geri zekâlı!" Yağmur çırpınmaya devam ederken Erkan getirdiği odaya fırlattı kızı. Yağmur dengesini kaybederek yere düştüğünde elleri yüzülmüştü.

"Uzat ellerini!" bağırmasıyla Yağmur çatık kaşları altından baktı.

"Uzatmıyorum!" o da bağırdığında adam üzerine geldi. Yağmur'un arkasına geçip yere çökmüş, Yağmur'un bileklerini sıktığında arkasındaki adama bakmıştı.

"İpi ver!" adı Kemal olan diğer adam kendisinden istenileni verdiğinde Yağmur'un bileklerini sımsıkı bağladı.

"Bileklerime kan gitmiyor geri zekâlı herif!" sesi boş duvarlara çarptığında adam öfkeyle ittirdi kızın ellerini. Önüne geçip Yağmur'un dibine girdi.

"Bir şey olmaz, en fazla kangren olursun." adam alayla Yağmur'a bakarak konuştuğunda Yağmur dibinde duran adamın yüzüne tükürdü.

"Puşt!" Yağmur'un sözleri ve tükürüğü üzerine fazlasıyla öfkelenmişti. Yüzünü silip Yağmur'un saçlarından tutup başını geriye yatırdı.

"Canını daha fazla başka yöntemlerle yakmamı istemiyorsan benim sabrımı sınama!"

"Adamsan beni tehdit etmezsin."

"Bu kadar davetkar olma, ansızın gelirim yoksa." alayla karışık iğrenç bir gülümseme attığında Yağmur tekrar tükürdü yüzüne.

"Senin leşini köpeklere versem yemezler ulan murdarsın diye!"

İkinci tükürüğü hazmedemeyen adam öfkeyle tokat attı Yağmur'a. Bu seferki daha ağır olmuş ve Yağmur sağına düşmüştü.

"Sandalyeye kaldırın, sımsıkı bağlayın. Sesini de duymak istemiyorum, bir şekilde kesin sesini!" bağırmasıyla birlikte adamlar Yağmur'u yerden kaldırıp sandalyeye oturttu.

Yağmur engel olacak gücü kendinde bulamıyordu. Hâlâ ıslak bedeni zaten üşümesine sebepken yediği tokatlarla canı daha da yanmıştı. Bulunduğu oda da yeterince soğuk olduğundan dolayı kendini halsiz hissetmeye başlamıştı.

Kemal hariç kendisini bağlayan adamlar rutubetli odadan çıktığında Kemal konuştu.

"Yemeğini getirene kadar burada uslu uslu otur. Gerçi bu hâlde anca oturabilirsin zaten." alayla konuşup kapıyı ardından çekip gitti.

Yağmur yüzünü kapatan saçlarından etrafı göremezken bir şekilde arkaya atmaya çalıştı. Biraz becerdiğinde etrafı taradı yorgun bakışları.

Üşüyordu fazlasıyla. Üzerine dökülen bir kova su kolay kolay kuruyacak gibi değildi bu rutubetli ve soğuk odada.

Ellerini oynatmaya çalıştı yorgun bir şekilde. Sımsıkı bağlanan ellerini oynatamamıştı. Ağzındaki bezi çıkarmayı denemiş ama onu da becerememişti.

Her şeyden önce yorgundu. Bu kadar hırpalanmak yormuştu onu. Başta kafasına vurularak engellendiği için kafa ağrısından dolayı bir hayli yorgunken üzerine bunlar eklenince bedeni ayakta dahi durmaya zorlanıyordu.

Başta bu kadar korkmuyordu ama şimdi bedenini ve kalbini korku kaplamıştı. Saatlerin ilerlemesiyle ve Aras'ın hâlâ kendisini bulamayışıyla ümidi azalırken korkusu artıyordu.

Gözünden akan bir damla yaş bedenine göre bir hayli sıcak bir şekilde acıdan kızaran yanaklarında süzülüp ağzını kapatan bezi ıslatmıştı.

Çaresizdi, korkaktı ve artık ümidi yok olmaya başlamıştı.

*

Sonunda bitmek bilmeyen gece yerini gündüze bırakmıştı.

Gün doğarken ışıklar, kırıklarla dolu pencerenin bazı kısımları engelle kapatılmış olsa da bir kısmı açık olan yerden girmeyi başarmıştı. Parça parça içeriyi aydınlatıyordu gün ışıkları. 

Yüzüne gelen ışıklar, Yağmur'un baygınlık ve uykunun arafında kalmış bedenini uyandırmıştı.

Gözlerini açtığında birkaç kez kırpmış ve ardından gözleriyle odayı taramıştı. Sabahın ışıklarıyla ortamı yeni algılayabilmişti. Geceden beri böyle yıkık dökük, harabe bir yerde olduğunu anca burnuna gelen rutubetli kokulardan anlayabiliyordu.

Başını kaldırıp hafifçe oynattı. Boynu tutulmuştu, bedeninde inanılmaz sızılar vardı. Yatağına kavuşamayan bedeni fazlasıyla yadırgamıştı bu durumu.

Üşüyen bedenini az da olsa ısıtan ışıklarla biraz olsun titremesini bastırabilince sandalyesini pencereye yaklaştırmaya çalıştı. Sandalyeyi kaydıramayan Yağmur sinirden ağlama noktasına gelmişti. Zaten gelen giden yoktu. Burada, bu soğuk odada, ümidi tükenme noktasına da gelince tüm bunlar öfkesini ve çaresizliğini körüklüyordu.

Kapısı hızla açıldığında oraya baktı. Önden patronları girdiğinde arkadan Erkan girdi. En son Kemal de elinde tepsiyle girmiş ve kapıyı kapatmıştı. Diğer adamlardan ikisi de sıkıntı çıkmaması adına kapıda bekliyordu.

"Günaydın." adam neşeyle içeri girdiğinde Yağmur göz devirdi.

"Ah pardon, ağzın açık değil o yüzden karşılık veremedin tabii. Hemen açalım o zaman." eliyle Erkan'a işaret verdiğinde Erkan bir çırpıda açtı ağzını. Yağmur Erkan'a öfkeli bakışlarını attıktan sonra patronlarına baktı.

"Güçten düşme diye kahvaltı getirdik sana." gülerek konuşmasıyla Yağmur, morarmış göz altlarıyla duygusuz bir şekilde bakıyordu karşısındaki adama.

"Kendin zıkkımlan."

"Ama kocan sana iyi bakamadığımızı duyarsa çok darılır." yalandan üzülerek konuşmasıyla Yağmur başını çevirdi diğer tarafa.

"Bak güzelim," Yağmur'un dizleri önüne çöktüğünde Yağmur çatık kaşlarıyla baktı önündeki adama.

"Güzelim deme bana, it!" sinirle konuşsa da adamın umurunda değildi.

"Benim sana zarar vermek gibi bir amacım yok sadece benim özgürlük biletimsin. Ama sen elimde olmana rağmen kocan olacak o adam hâlâ benimle uğraşmaya devam ederse sana zarar vermek zorunda kalabilirim. O yüzden şimdi bu iyi tarafımın tadını çıkar." alaycı bir tavırla Yağmur'un çenesinden tutup konuştuktan sonra savurdu yana doğru.

"Onunla derdin ne senin?!"

"Küçük bir mevzu sadece ama kocan olacak o it olayı büyütüyor. Gerek yok büyütme olayı  diyorum, olmaz benim burnumu sokup belamı bulmam lazım diyor. E gel de bul diyorum ben de." dediğinde kahkaha attı.

"Ona zarar vermeyeceksin!" Yağmur'un bağırmasıyla adam başını iki yana salladı.

"Çıkarım için her şeyi yapabilirim. Gerekirse onu öldürürüm bile. O yüzden kocan bu sevdadan vazgeçsin yoksa ikiniz için de hiç iyi olmaz. Özellikle onun." küçük bir an elini çenesine atıp etrafında döndü. Aklına gelenle tekrar konuştu.

"Ya da zaten zayıf noktasını buldum, en azından o noktasına parmak basarım bir gün öleceğine her gün ölür. Bak bunu sevdim!" son cümlesini keyifle söylediğinde Yağmur hiç çekinmeden konuştu.

"Her ne yaptın bilmiyorum ama eğer kafayı sana taktıysa eminim ki boşuna değildir. Olur da ona zarar verirsen seni kendi ellerimle öldürürüm!"

"Güldürme beni, sen hiç kendi hâlini gördün mü?" Yağmur'a yaklaşıp saçlarından bir tutam alıp havaya kaldırırken alayla konuştu.

"Şu yıpranmış saçlarını, şu tozlu üzerini, şu morarmış gözlerini, yüzünde izi kalan tokadı, kurumuş dudaklarını hiç gördün mü? Tam olarak hangi güçle tehdit ediyorsun beni? Seni salsam şu kapıdan çıkıp gidemezsin bile, böylesine iddialı olman güldürüyor beni."

"İnanır mısın söz konusu sevdiğim biriyse bu hâlimin hiçbir önemi yok. Öfkem yeter, karşı karşıya gelmek istemezsin."

"Söz konusu öfkeye gelecekse içimdeki öfkeyle seni burada yakarım kimse külünü dahi bulamaz. Beni kuru tehditlerle korkutamazsın!"

"Peki ya sen? Sen beni bu şekilde korkutabileceğini mi sanıyorsun? İstersen günlerce kapat, umurumda değil. Ayrıca tüm bu söylediklerim birer tehdit değil, yeminim olsun gerçekleştiririm!"

"Kocan da tam kendine göre birini seçmiş. Ben de diyordum ne buldu bu kızda? Ben olsam ben de severim böylesine bir kızı. Baksanıza şuna, bitkinlikten geberecek hâlâ başı dik. Vay canına!" adamlarına dönüp gülerek konuştuktan sonra genç kıza döndü. Yağmur'un yüzüne doğru eğilirken saçlarının uçlarını oynarken konuştu.

"Eğer bir gün ayrılmayı düşünürsen kabul ederim seni." bu sözleri Yağmur'u çileden çıkarırken tükürdü suratına. Adam yüzüne gelen tükürükle gözlerini yumarken sinirle güldü. 

Yağmur öfkeyle küfretmişti.

"S*ktir git!" gözlerini açıp öfkeden deliye dönen gözlerle bakıp Yağmur'u çenesinden kavrayıp sıktı.

"Benim sabrımı sınıyorsun. Bu iyi tavırlarımı yok etmek üzeresin, yapmamanı tavsiye ederim." öfkeyle karışık sakinlikle konuştuğunda Yağmur çenesini kurtarmaya çalışsa da becerememişti.

"Avuçlarımdasın, çırpınma aksine daha da batıyorsun. Yaşamak istiyorsan dediklerimi yap ve uslu dur."

"Allah belanı versin senin!"

"Hepimizin inşallah." tuttuğu çenesini tekrar savurup doğruldu yerinde. Ceketini düzeltirken konuştu.

"Ellerini çözün, yemeğini yesin." Erkan ellerini çözdüğünde Kemal tabldotu koydu kucağına.

Yağmur patronlarına bakarak tabldotu yerle bir ederken gözlerini bir saniye olsun ayırmıyordu.

"Senin yemeğini yiyeceğime ölürüm."

"Pekâlâ, sen bilirsin. Akşama kadar yemek yok ama."

"S*ktir git buradan!" bağırmasıyla Kemal saçlarından tuttu genç kızın. Patronları çıkarken Yağmur da adama bağırıyordu.

"Çek ellerini!" tırnaklarını adamın ellerine geçirirken Erkan girdi araya. Yağmur'un ellerini çekip tuttuğunda Yağmur çırpınıyordu.

"Bırak!"

"Kes sesini!" Kemal saçlarından tekrar tutup geriye çekerken Erkan da arkadan ellerini bağlıyordu. Ardından ağzını bağladı.

"Şimdi çırpın da göreyim." ayağa kalkıp kapıya yürüdü. Kemal de onu takip etti.

"Sana iyi dinlenmeler." alayla gülüp gittiklerinde Yağmur'un göğsü sinirden inip kalkıyordu.

Gözü yerdeki dağılmış yemeğe çarpınca gerçekten acıktığını hissetti. Ama asla yemeyecekti bu adamların elinden. Ölürdü daha iyi.

Gözlerine tekrar yorgunluk düşerken bedenini yine üşüme sardı. Fazlasıyla halsiz hissediyordu, ateşi var gibiydi ama kontrol edemiyordu çünkü elleri bağlıydı.

İçinden dualar ederek kapattı gözlerini.

Sabrı kalmamıştı. Kimse gelip gitmiyordu, gerçekten bulamamışlar mıydı? 

Aras istediği zaman her şeyi bulabilecek adamdı peki ya neden hâlâ karısını bulamamıştı?

Yoksa onlar da mı ümidini yitirmişti?

*

Aras sen gelene kadar umarım karın hayatta olur.

İnanılmaz uzun bölüm oldu, nerede keseceğimi bilemedim.

Oy vermeyenlerin ve yorum yapmayanların umarım en sevdiği kitaba bölüm gelmez vöxşaöceğpfl. 

Şaka.  

Bu arada lütfen yorum sınırı dolsun diye yorum yapmayalım, benim için düşünceleriniz ve o anki tepkileriniz önemli.

Oy Sınırı: 75
Yorum Sınırı: 50

20.01.24

Continue Reading

You'll Also Like

22.1K 2.1K 15
Ozan: haktan abi merhaba Ozan: ozan ben Haktan: lan biliyorum amınakoyim her seferinde söyleme şunu Ya da Elektrik elektronik mühendisliği son sınıf...
2.6M 218K 71
Gelecekteki Kocam: Bak, her kimsin bilmiyorum ama son kez soracağım Gelecekteki Kocam: Numaran telefonumda 'Kalbimin Pili' diye kayıtlı Gelecekteki K...
4.3M 318K 105
Kendi halimde Wattpad'de hikayemi yazıyordum. Ta ki fotoğraflarını kullandığım Amerikalı aktör, 'Ne hakla fotoğraflarımı izinsiz kullanıyorsun??' diy...
85.5K 1K 16
Sevgilisinden ayrılmak isteyen Esin sevgilisinin sadist ve takıntılı tarafıyla karşılaşır acaba Esin sevgilisinin bu sadistik yanını düzeltebilecek m...