Dinle Beni Bi' -Texting-

By -Schwarzeperle

240K 8.9K 3.4K

Her şey arkadaşımın kız kardeşini işletmemi istemesiyle başlamıştı. * Aras: Lütfen dinle beni bi' Aras: Valla... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.3 ♡'
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2

4.2

2.3K 139 49
By -Schwarzeperle

Multimedya: Zaaf - Manzaram Sen Olsan

🕊️

Yağmur'dan

Dün gece mahallelinin yaptığı sürprizden sonra çok fazla yorulmuştum. Annemler zorla yatağımdan kaldırıp kahvaltıya çağırmışlardı. Kahvaltı dediğimde öğle yemeği falan olmuştu. Hepimiz yorgun olunca geç kalkmıştık ama ben hâlâ uyumak istiyordum. Ne kadar yemek istemiyorum desem de abim sırtına yükleyip götürdü beni mutfağa.

Şimdi baygın gözlerle sofradan bir şeyler bulup ağzıma katmaya çalışıyordum ama pek mümkün değil gibiydi.

"Aç ağzını." der demez ağzıma bir şeyler tıkan abimden sonra öksürük tuttu. Verdiği ekmeğin sert kısmı boğazıma takıldığında hunharca öksürdüm. Yırtacak gibiydi.

"Lan, evlilik öncesi elimde kalma. Helal." sırtıma girişen abimi durduran Liva olmuştu.

"Hakan çek ellerini kızın üzerinden, asıl sen öldüreceksin."

"Liva haklı, telaşa vermeyin. Kuvvetli öksür Yağmur." Yasemin'i dinleyerek son gücümle öksürdüğümde ekmek tabağıma fırladı.

"İğrenç. Neyse en azından ölmedin, yaşıyorsun." diyerek peçeteyle ekmeğin üzerini kapatan abime ters ters baktım.

"İğrenç mi, ölüyordum lan."

"Su iç kızım, boğazını bayağı zorladın." su uzatan babamın elinden bardağı alıp diktim. Boğazım ağrıyordu. Resmen yırtmıştı.

"Kızı uyandırmadan öbür tarafa gönderiyordun komple."

"Uyansaydı ben de vermezdim. Ayrıca siz kızlara iyilik de yaramıyor." abimle Liva'nın atışmalarına kafa salladım.

Çocuk gibi oluyorlardı yan yana geldiklerinde. Tartışma eksik olmazdı her buluşmada.

"Ay tamam, susar mısınız artık?" Yasemin'in sözleri üzerine ikisi de ona baktı.

"Yasemin kızıma bakmayın öyle, çocuk gibisiniz gerçekten." babamın sözleri üzerine abim de Liva da önüne döndü.

Masada çalan telefonumla dikkatimi onlardan çekip arayana verdiğimde Aras olduğunu gördüm.

Masadan kalkıp telefonu açtım.

"Alo." hafif gelen öksürükle sessiz kalmak zorunda kaldım.

"Alo, iyi misin? Neden öksürüyorsun?" dediğinde sertçe yutkunup cevap verdim.

"Bir sorun yok sadece ölümden döndüm." dediğimde Aras çemkirdi hattın diğer ucundan.

"Ölümden döndün ve bir şey yok öyle mi? Dalga mı geçiyorsun Yağmur?"

"Bağırma sakin ol. Boğazıma ekmek takıldı sadece."

"Şu rahatlığın beni öldürüyor bazen. Nasıl becerdin bunu?"

"Abim ağzıma ekmek tıkınca olan oldu."

"Hakan'ın da içinde olmadığı bir konu yok, sağ olsun." isyan eder gibi konuşmasıyla güldüm.

"Ee sen niye aradın beni, söyle bakalım."

"Arayamaz mıyım yani, bunu mu demek istiyorsun?"

"Ne alâka be, soruyorum sadece."

"Şaka yaptım zaten. Neyse şey diyecektim, hazırlan akşam seni alacağım. Önemli işlerimiz var."

"Ne işi?"

"Sorgulama hakkın yok sadece beni dinle. Kıyafeti de dert etme, kapına bıraktım. Çıkıp al şimdi."

Kaşlarım çatılırken ayaklarım istemsizce harekete geçti. Kapıyı açtığımda gözüm yerdeki kutuya çarptı. Etrafa bakış atıp yerdeki kutuyu tek elimle kucaklayıp içeri girdim.

"Ne bu?"

"Açınca görürsün. Vereceğim saate kadar hazırlan, mesaj attığımda çıkarsın. Seni alacağım."

"Peki ama annemlere ne diyeceğim?"

"Sen orasını düşünme."

"Ama-"

"Lütfen sadece bana bırak." dediğinde nefesimi bıraktım.

"Peki."

"Şimdilik kapatıyorum, dikkat et kendine."

"Sen de."

"Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum." dediğimde tebessüm ederek kapattım telefonu.

Odama gidip kutuyu açtığımda siyah bir elbise aldığını gördüm. Ağzım şaşkınlıkla açılırken elbiseyi kaldırdım havaya. Uzunca ve yırtmacı olan bir elbiseydi. Yanına da birkaç takı ve ayakkabı koymuştu. Salak gibi sırıtırken odaya birileri daldı.

"Ohaa, o ne lan öyle?" Liva'nın bağırmasıyla ona döndüm.

"Elbise bir afet." Yasemin'in sözleri üzerine içeri annem girdi.

"Paketin geldi demek." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Haberin var mıydı?" dediğimde kafa salladı.

"Bizden akşam için izin aldı." dediğinde şaşırmıştım.

Annemlerin bilmesi işime gelmişti. Aras bana bırak demişti ama yine de o yokken bana sorarlarsa ne diyeceğim diye düşünmekten korkmuştum. Neyse ki aksiyona gerek kalmadı. Aferin Aras'a.

"Elbisen de çok hoş, ne planladı merak ediyorum açıkçası." annemle birlikte ben de düşündüm. Neden bu kadar abartılı bir elbise almıştı ki bana?

"Sizin bilmediğinize emin miyiz teyze?" Liva'nın sorgulayıcı bakışları annemi bulurken annem ellerini kaldırdı.

"Vallahi bilmiyorum, bakmayın öyle. Gidin Fırat amcanıza sorun."

"Tamam inandık." dediklerinde güldüm.

"E hadi biz seni hazırlayalım o zaman." benden daha heyecanlılardı resmen.

"Akşama daha çok var." dediğimde göz devirdiler.

"Biz seni anca hazır ederiz. Saçların, makyajın derken oho." kolumdan tutup masaya oturttular.

"Ben düşüncemi söyleyim sonra sen ne istersen onu söyle. Saçların salık dursun ama şakaklarından bir miktar saçı alıp arkada buluşturayım hatta diyorum ki örebilirim de. Ne dersin?"

"Direkt salık dursa nasıl olur?"

"Çok düz kaçar diye yanlardaki saçlarla arkayı öreyim diye düşündüm Yasemin."

"Olabilir, ne düşünüyorsun Yağmur?"

"Bilmiyorum ya, elbise fazla abartı saçlar doğal kalabilir gibi. Salık bırak olmazsa öyle yapalım." dediğimde onaylayıp işe başladılar.

En az on defa saçlarımı bozup bozup denediler. Bağırmak üzereydim. Sabırla beklemeye çalışsam da olmuyordu.

"Olmadı bu ya. Başka bir şey yapacağım, saçlar kesinlikle salık bak mızmızlanmak yok. Şu öndeki perçemlerini de şekle sokarsam tamam gibi."

"Ne istiyorsan yap Liva ama artık çekiştirmeyin şu saçımı, çıldırmak üzereyim."

"Tamam be ne nazlı çıktın." kafama vurduğunda aynadan öldürücü bakışlarımı atıyordum ona.

Sabırla tekrar beklerken arkadan gelen hafif mırıldanma ve onay sesleri sanırım bir şeyde karar verdiklerini gösteriyordu.

*

Uzun uğraşlar sonucunda bitmişti. Dediği gibi salık bırakmış ve perçemlerime güzel şekil vermişti. Ne abartı ne de sıradandı. Ortalama bir şey olmuştu.

"İncelemen bittiyse bana dön şimdi." Yasemin'in sözleriyle aynadaki bakışlarımı ona çevirdim.

"Elbise siyah, saçların kızıl. Buna uygun ne gider bir düşünelim." deyip makyaj paletine göz gezdirdi.

Sanırım karar vermiş olmalıydı ki seçtiği renklerle bana döndü.

Makyaja başladığında yeni bir maceraya daha kendimi saldım. Sıkıyordu bu işler beni ama yine de sabretmem lazımdı.

Gerçi bana kalsa çağırdığı her yere pijamamla giderdim. Sadece ona değil her zaman her yere. Ne gerek vardı ki bu kadar hazırlığa?

Tamam ben yine süsleneyim sevdiğim insana ama pijamayı kanun yapmamız gereken konular var. Pijama deyip geçilmemeli.

"Oynatma kendimi bir." Yasemin'in arada çekirmesiyle ofluyordum.

"Sabır ver ya rabbi!" bağırmamla tekme attı.

"Çemkirme." dediğinde tek gözümle ona baktım.

"Diyene bak." eliyle ağzımı kapattığında ona baktım yine.

"Sus artık, işime konsantre olamıyorum." dediğinde göz devirip sustum.

Ben binbir şey düşünürken Yasemin de makyaja devam ediyordu.

*

"Tamamdır! Valla çok güzel oldun!" Yasemin'in sesiyle aynaya baktım.

Harbiden güzel olmuştu. Makyaj da ortalama ağırlıktaydı. Bence sade şeyler her zaman bir adım öndeydi.

"Saat kaç?" dediğimde Liva saatine baktı.

"16.57" dediğinde yatağıma oturdum.

"Akşama daha varmış." dediğimde kafa salladılar.

"Çok komik görünüyorsun." dediklerinde kaşlarım çatıldı.

"Neden?"

"Pijamanın üzerine makyaj ve saç. Acayip ciks duruyorsun." güldüklerinde aynadan yansıyan kendime baktım. Harbiden komikmiş.

"Elbise harbi güzel bu arada. Gözlerimi alamıyorum. Acayip iyi seçimi var Aras'ın." diyen Yasemin'e Liva havalı bir bakış atarken cevap verdi.

"Yağmur'u seçmesinden belli değil mi zaten kızım?" dediğinde güldüm.

"Doğru lan."

"Canım kendim." dediğimde yüzlerini buruşturdular.

"İki yüz vermeye de gelmiyorsun." dediklerinde kahkaha attım.

"Ben biraz daha uyusam olur mu ya?" dedim yorgun bedenimle.

"Hayır." aynı anda bağırmalarıyla gözlerim kocaman açıldı.

"Ne bağırıyorsunuz lan?"

"Saçını makyajını bozacaksın sonra geceye kadar anca hazırlarız seni."

"Öf be."

"Sus, çık balkona da az hava al. Uykun açılır. Ayrıca düğün günü ne yapacaksın Allah bilir, tonlarca ağırlıkta gelinlik seni dümdüz eder herhalde. Şurada iki eğlenceye katılmak böyle yaptıysa seni Allah bilir kınada düğünde ne olur sana."

"Bir şey olmayacak, sağ salim atlatacağız inşallah. Sen de naz yapma az silkelen. Sana ihtiyacımız var, düğün sen olmazsan olmaz. Kendine gel." Yasemin'in çemkirmesiyle yerimden kalktım.

"Biri sağdan biri soldan çemkiriyor, öleyim ben." söylenerek kapıyı açtığımda Liva terliğini fırlattı. Bacağıma gelirken söylendi.

"Tövbe de lan." dediğinde güldüm. Balkona çıkarken konuştum.

"Tövbe, oldu mu?"

"Aferin." dediğinde gülerek gökyüzüne baktım. Bugün hava acayip güzeldi. Acaba Aras beni nereye götürecekti. Penceresi de açık değildi. Evde olsa mutlaka balkon kapısı açık olurdu. Demek ki değildi.

Çok durmadan ben de içeri girdim. Kızlar yoktu. Muhtemelen içeri gitmişlerdi.

Telefonumu elime alıp biraz kafa dağıtmaya çalıştım.

*

Saat sekize geliyordu. Telefonuma düşen bildirimle tıkladım.

Arasaşkım'dan

"Yirmi dakikaya oradayım güzelim, kapıdan alırım seni."

- "Tamam."

Mesajı gönderdikten sonra elbiseyi giymek üzere fermuarını açtım.

Çok güzeldi, hayranlıkla bakmayı kesip üzerimdekilerin yerini aldı. Fermuarı zoru zoruna çekmeyi başarıp yatağa oturdum.

Ayakkabımı giydikten sonra masama yürüyüp oturdum. Aldığı takıları da ait olduğu yere takınca hazırdım. Kendimi çok beğenmiştim.

Yalnızca telefonumu alıp odadan çıktım. Salona yürüyüp içeri girdiğim an herkes bana baktı.

"Oha!" abimin sesiyle ona döndüm.

"Lan çok güzel olmuşsun." şaşkınlıkla yerinden kalkıp elimi tuttuğunda güldüm. Beni etrafımda bir tur döndürdüğünde gülerek diğerlerine baktım.

"Çok güzel olmuşsun kızım." babamın sözüyle daha da büyüdü gülümsemem. Annemler de beğendiğini söylediğinde hepsine teşekkür ettim.

Korna sesi geldiğinde abim nazikçe elimden tutup önden gittiğinde ben de peşinden gittim. Annemle babam arkamızdan gelirken abim kapıyı açıp elimi bıraktı.

"Allah'a emanet olun." annemin ardından babam konuştu.

"Dikkatli olun, aradığımda açılsın o telefon."

"Tamamdır, görüşürüz." dediğimde gözüm arkada kocaman ağızla sırıtan iki kızı görünce yüzümde saçma bir gülümseme peyda oldu.

Kapıdan çıkıp araca yaklaştığımda Aras ayakta bekliyordu. Gözleri üzerimden ayrılmıyordu.

"Çok güzel olmuşsun, bu kadarını tahmin etmemiştim." dediğinde tebessüm edip teşekkür ettim.

"Sen de fena değilsin hani, takım yakışmış." dediğimde başıyla karşılık verdi.

"Teşekkürler hanımefendi." deyip kapımı açtığında tebessüm ettim.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim." ben araca bindiğimde kapımı kapattı. Kemerimi takarken dışarı bakıyordum. Annemlere eliyle selam verip yerini aldı.

Harekete geçtiğimizde Aras'a baktım.

"Nereye gittiğimizi söyleyecek misin?"

"Maalesef hayır."

"Peki." deyip yola baktım yüzümdeki tebessümle.

Elim radyoya gittiğinde sevdiğim şarkılardan biri çalıyordu.

Çalan şarkıya eşlik ederken elimi camdan dışarı uzatıyordum. Aklıma gelenle Aras'a döndüm.

"Tavanı açabilir misin?" dediğimde dönüp bana baktı.

"Tavanı mı?" dediğim şeyi beklemiyordu sanırım. Kafamı salladığımda eli tuşa gitti. Aracın üstü açılırken kocaman sırıttım.

Kemerimi çözüp ayağa kalktım.

"Ne yapıyorsun?" şaşkınlıkla bana bakan Aras'a gülüp bağırarak şarkıya eşlik ettim.

"Manzaram sen olsan,
Hep sana baksam
Rüzgârın ben olsam
Bana savrulsan."

Kollarım iki yana açık deli gibi gülerken rüzgârın yüzümü okşamasına izin veriyordum.

"Yağmur bir aksilik çıkar, lütfen oturur musun yerine? Kemerini tak hadi." dese de dinlemedim.

"Ya hayır, çok güzel ama!"

"Lütfen diyorum, fazla hızlıyız yerine otur."

"Ya ama Aras ne anlamı kaldı o zaman bu arabanın? Biraz daha lütfen!" kollarımı tekrar açarak bağırdığımda Aras ciddiyetle bakıyordu. Bense ona karşı gülüyordum.

Bileğimden tutup oturmam için aşağı çekiştiriyordu.

"Ya bıraksana, kaza yapacağız." dediğimde Aras kaşlarını çattı.

"Sen oturana kadar bırakmıyorum."

"N'olur sanki ayakta dursam?"

"Salağın biri gelip çarpsa seni yollardan mı toplayım Yağmur. Düşüncesi bile korkunç. Başka zaman istediğin kadar ayakta dur ama şimdi rica ediyorum otur." dediğinde onu dinleyip oturdum yerime. Kemerimi takarken konuştum.

"Başka zaman kaza olmuyor mu yani?" dönüp ona baktığımda bana döndü.

"Düğün öncesi bir sıkıntı çıkmasın diye öyle dedim."

"Ha evlendikten sonra çıkabilir yani?" alayla sırıttığımda Aras tekrar bana döndü.

"Yağmur, bunu demek istemedim herhalde." deyip alayla güldü o da.

"Şimdi nasıl istiyorsan eğlen, asla karışmam." yanağımı okşayıp geri yola baktığında ben de kolumu sarkıttım dışarı.

Çok güzeldi. Resmen rüzgâr yüzümü yalayıp geçiyordu.

Arkadaki şarkı değiştiğinde başka güzel bir şarkı başlamıştı. Arada ona katılıp bağırarak söylüyordum ve Aras da bazen bana eşlik ediyordu.

Çok mutluydum.

*

Araç durduğunda geldiğimizi anlamıştım.

Acayip büyük ve hoş bir mekân gibi duruyordu dışarıdan.

Aras anahtarı valeye verdiğinde elimi tutup koluna girmemi sağladı. Tebessüm ederek koluna girdiğimde yürümeye başladı. Adımlarım ona eşlik ederken beni yönlendirmesine izin vermiştim.

Kapıdan girdiğimizde içerinin loş bir ortam olduğunu gördüm.

Kırmızı güllerle süslenmiş yol gözüme çarptığında kaşlarım havalandı. Güllerin arasından geçtiğimizde gözlerim şaşkınlıkla etrafı izliyordu. Yere aralıklı konulan küçük mumlar da etrafımızdaydı.

Kırmızı güllerle kaplı uzunca yolu takip ettikten sonra ortada kocaman duran masaya ulaştık. Bembeyaz masanın üzerine kırmızı güller serpilmişti yine. İki tarafta duran yüksek mumlar vardı.

Aras sandalyemi çektiğinde teşekkür edip oturdum yerime. O da yerine geçtiğinde gözlerim ona döndü.

"Umarım beğenmişsindir." dediğinde şaşkınlıkla güldüm.

"Beğenmek hafif kalır gibi." dediğimde tebessüm etti.

Gözlerim etrafı izlemeye devam ederken en büyük ayrıntıyı yeni görüyordum. Mekân Boğaz'ı çok yakından görüyordu. Boğaz ayrı güzel duruyordu buradan.

"Bu koca mekânı benim için mi kapattın gerçekten?" bir yerden başlamam gerekiyordu. Ama ilk soracağım soru bu olmalı mıydı bilemiyorum.

"Bir sorun mu vardı?" tebessüm ederek sorduğunda ellerimi kucağımda birleştirdim.

"Hayır tabii ki. Çok şaşırdım sadece." dediğimde biraz daha büyük tebessüm etti.

"Senin için kurşun atar kurşun yerim kızım ben, bu neymiş?" dediğinde güldüm.

"Eyvallah aslanım." dediğimde Aras yüzünü buruşturup konuştu.

"Tamam en azından bugünlük şu asker arkadaşı ağzını kenara bırakalım." dediğinde gülerek kafa salladım.

"Nasıl istersen ama ben seni böyle de seviyorum." dediğimde Aras sırtını dayadığı yerden ayrıp dik bir şekilde duruş aldı. Yüzündeki ciddiyetle birlikte gözlerindeki yoğun âşk barındıran ifadeyle konuştu.

"Benim seni her türlü sevdiğim konusuna bence girmeyelim." dediğinde tebessüm ettim.

"O zaman konuşma tarzımızın bir önemi yok." dediğimde kafa salladı.

"Yok." içimde dolup taşan mutlulukla hâlâ etrafı izliyordum. Harbiden büyük bir yerdi. Neden burayı daha önceden keşfetmemişim bilmiyorum.

"Hanımefendi bilseydim buraya getirmezdim sizi." Aras'ın dedikleri üzerine ona baktım anlamazca.

"Anlamadım, neden?" dediğimde arkasına yaslanırken devam etti.

"Etrafı incelemekten bana odaklanamadın. Bak, ben varım. Buradayım, ha çok da yakışıklıyım ayrıca. Dikkatinizi çekerim." dediğinde güldüm.

"Sen benim hep odağımsın zaten bunlara ne hacet?"

"Ah, bakın buna sevindim." dediğinde kocaman sırıtırken konuştum.

"İstanbul beyefendisi gibi konuşmalarınız bayım, komik." dediğimde tek kaşını kaldırdı.

"Zaten bir İstanbul beyefendisi değil miyim hanımefendi, yoksa sizler öyle düşünmüyor musunuz? Bu beni derinden incitir."

"Hayır tabii ki bayım, elbette öylesiniz. Sadece komik geldi."

"O hâlde sorun olmamasından mütevellit bir hayli memnuniyet duydum." kurduğu cümleler daha da komik gelmişti. O havaya bürünmesi bana kahkaha attırmıştı.

"Şimdi söyle bakalım, aç mısın?" aslına dönerek sorduğu soruyla gözlerimi kıstım.

"Biraz."

"Tamamdır." deyip küçük bir işaret verdi arkaya. Az sonra üç garson geldi yanımıza. Masamıza birkaç şey koyduktan sonra bir isteğimiz olup olmadığını sordular ve ayrıldılar.

"Afiyet olsun." dediğinde yemeye başladık. Bir yandan yerken bir yandan konuşuyordum.

"Neden buradayız?" dediğimde Aras bana bakıp ağzına et kattı.

"Öğreneceksin." deyip içeceğinden yudumladı.

Üstelemeden ben de yemeye devam ettim.

Arada konuşarak yemeğimizi yedik. Bakışlarım Boğaz'dayken Aras ayağa kalkıp yanıma geldi. Elini uzattığında neden böyle bir şey yaptığını anlamak için bakarken arkadan keman sesleri geldi.

Daha fazla bekletmeden elini tuttuğumda belimden tutup kendine çekti. Birbirimizde kaybolmak istermiş gibi sımsıkı tutunurken daha da hızlanan kemanla Aras da hareketlendi. Kendimi ona bırakmıştım.

Bu parça bittiğinde daha ağır bir şey çaldılar. Az öncekine göre ağır hareketlerle dans ediyorduk.

"Şu vuslat ne gelmez bir şeymiş. Evlilik kararını daha önce almış olsaydık şimdiye evlenmiştik." söylenen Aras'a güldüm.

"Sanırım." dediğimde Aras yüzünü yüzüme yaklaştırıp alnımı öptü.

"Seni çok seviyorum, bunu asla unutma." dediğinde aynı şekilde dile getirdim sevgimi.

Başını boynuma gömüp kısa bir süre orada kaldı. Derin nefes çektiğini hissettiğimde geri çekildi.

"Bu kıyafetler içinde böyleysen gelinliğin içinde düşünemiyorum seni." derken gözleri gözlerimde durdu.

"Düşünme o zaman. Nasıl olsa göreceksin." deyip sırıttığımda Aras da sırıttı.

"İnşallah." müzik bittiğinde Aras ellerini çekti belimden. Tek elimi tutarken diğer eli ceketinin iç cebine gitti. Ne yapacağını bekliyordum merakla.

Cebinden küçük bir kutu çıkardığında her şeyi yeni anlıyordum.

Açtığı kutuyla önüme diz çöktüğünde kaşlarım havalandı.

"Sensiz nasıl yaşamışım inan bilmiyorum tek bildiğim şey bundan sonra sensiz bir anın bile yaşanmaz olduğu. Daha önce hiç teklif etmemişim gibi yine ve yine sensiz bir hiç olan bu adamla bir ömür boyu birlikte olmaya ve hayatın her hâlini birlikte yaşamaya var mısın? Benimle evlenir misin Yağmur?"

"Yine ve yine evet." dediğimde ayağa kalkıp parmağıma taktığı yüzükten sonra sımsıkı sarıldı. Ben de kollarımı sardım geniş sırtına.

"Hiçbir şey içinde kalsın istemedim." dediğinde tebessüm ederken ayrıldım ondan.

"Bunca zahmete gerek yoktu ki o dümdüz teklifin her şeye bedeldi zaten. Ama madem uğraştın bu da asla kötü olmamış, her şekilde gönlümü hoş tutuyorsun o yüzden asla huzursuz olma." yüzümü elleri arasına alıp minik tebessüm ederken yanağıma belli belirsiz bir öpücük kondurup geri çekildi.

"Bu beni fazlasıyla mutlu etti." dediğinde tekrar sarıldım ona.

Onun göğsü benim huzura erdiğim yerdi.

Ona sırılsıklam âşıktım, onu severken kendimden geçecek gibi oluyordum.

O benim için en özel şeydi, karnımdaki kelebekleri huzursuz edip havalanmasını sağlayan adamımdı.

Ona deliler gibi âşıktım.

☄️

Ben yanlışlıkla ikinci evlilik teklifi yazdım. Önceden yazdığımı unutmuşum mcpwmxpwms neyse o dümdüz teklif olmuştu bu seferki daha ciks, o yüzden no problem.

°Oy sınırı: 30
Yorum sınırı: 15

Normalde bu kitap için yapmadığım bir şey sınır koymak. Bunca zaman neden yapmadığım konusuna gelirsem okuyan birkaç kişiydi ve onlar da kendini belli eden insanlardı ama şimdi kitle daha da artmaya başladı ve bu kitle sessiz. Ve bunu gördükçe okunduğunu ama sadece okunduğunu görür oldum. Bu üzücü bir durum. Ayrıca yeri geldiğinde günde iki bölüm atıyorum. Ve hepsi birer emek. Bir bölüm bile olsa.

Hiçbir konuda kimseyi zorlamıyorum dileyen oy versin, yorum yapsın. Ama bu sefer sınır koymak durumundayım.

Sınırların az bile olduğunu düşünüyorum çünkü okunma sayıları çok fazla ama yine de buna rağmen fazla yüksek tutmadım. Umarım sizi zorlamaz bu kadarı.

Sınırlar dolmadan bölüm atmayı düşünmüyorum.°

02.01.24

🥀

Continue Reading

You'll Also Like

4.3M 318K 105
Kendi halimde Wattpad'de hikayemi yazıyordum. Ta ki fotoğraflarını kullandığım Amerikalı aktör, 'Ne hakla fotoğraflarımı izinsiz kullanıyorsun??' diy...
202K 8.4K 36
Ay: Yeni çocuk var ya. Ay: Onun sevgilisi var mı ? ... İnsanlar bazen bilmeden yapmaması gereken bir şeyler yapmaz mı? Bizim kız farklı ya, bile iste...
5.7M 263K 86
0537******* ; Yanıyorum Akif 0537*******; Söndürelim mi? Başlama Tarihi: Aralık 2021
1.6M 182K 55
Irmak, 14 Şubat'ın özel bir gün olduğuna inanır ve o gün bir randevuya çıkmanın nasıl bir şey olduğunu merak eder. Ama hiçbir zaman Sevgililer Günü'n...