Insensitive ➳ Sirius Black

By PotterCat

244K 13.5K 8.9K

[WattpadFanficsTR "Hogwarts Dünyası" okuma listesinde sizlerle!] ~"Mükemmel cadı" maskesi takan bir kızın mük... More

*1* Küçük Bir Yetim
*2* Yazlık
*3* Eğlence
*4* Eski Bir Dost
*5* Doğum Günü
*6* Saçlar
*7* Çizgiyi Aşıyorsun, Black
*8* Hogwarts
*9* Saklı Gerçekler
*11* Teklif
*12* Delirmek
*13* Patronus
*14* Sen Olmasaydın...
*15* Noel Balosu
*16* İmkansız Gerçek Oluyor
*17* Bob Ama Kısaca Bobby
*18* Broken
*19* Amortentia
*20* Köpek Kediyi Kovalar
*21* O Biliyor
*22* Bela Genellikle Beni Buluyor
*23* Sürüngenler
*24* Haber, Saldırı, Oda ve Ayna
*25* Sectumsempra
*26* Yeşil Işık
*27* Altıncı Sınıf Bitiyor
*28* Tesadüfler
*29* O Biraz Daha Baskın Gelmiş
*30* Hata
*31* Melek ve Şeytan
*Özel Bölüm*
*32* Albüm
*33* Little Hangleton
*34* Yedinci Sınıf
*35* Arzu
*36* Teorik Bilgi
*37* Hangover
*38* Genç Anka
*39* Asla Bırakma
*40* Aile Yemeği
*41* Noel
*42* Değişim
*43* Davetsiz Misafir
*44* Maske Düşüyor
*45* Ölüm Bizi Ayırana Dek
*46* Elinde Olan Bir Tek Bu Hayatın
*47* Bu Kadar Mutlu Olmamıştım
*48* Yıl Dönümü
Özel Bölüm *2*
*49* Vahşi Kedi
*50* Biraz Ateşviskisi, Biraz Quidditch

*10* Tüy

5.7K 357 165
By PotterCat

O günkü dersler çok sıkıcıydı. Eğer Rose ile oturuyor olmasaydım kesinlikle hepsinde uyumuştum. Şimdi ise saat gecenin üç buçuğuydu ve uyumaya çalışıyordum. Yattığımda saat on bir buçuktu ve dört saat uyumanın ardından ayaktaydım. Uykum çok fena bir şekilde kaçmıştı ve ne kadar istersem isteyeyim uyuyamıyordum. Yarım saat daha dönüp durdum. Hayır, tık yoktu.

O zaman ben de başka yerde uyurdum.

Siyah tişörtümün üstüne siyah bir kapüşonlu geçirdim. Bacaklarımın üşüyeceğini düşünmüyordum. Fluffy'nin uyuduğundan emin olduktan sonra sessizce Ortak Salon'a indim. Olması gerektiği gibi bomboştu. Koltuğa uzanıp uyuklamayı denedim ama hala bir şey olduğu yoktu. Bunun üstüne uyumaya çalışmaktan vazgeçtim ve Ortak Salon'u terk ettim. Görünmez olup bahçeye çıktım ve önceki gece oturduğum banka gittim.

Açık hava iyi gelmişti, var olan uykum da gitmişti. Ayrıca da dışarısı alacakaranlıktı, yani günün en sevdiğim zamanıydı. Tahminime göre yarım saat ya da bir saat sonra güneş doğacaktı ama burası her zaman gölgede kaldığı için sorun olmazdı. Güneşten hiç hoşlanmadığımı söylemiş miydim? Geceyi gündüze, Ay'ı  güneşe,karanlığı da aydınlığa tercih ediyorum. Kesinlikle kendimi vampirleştirmişim.

Bağdaş kurup banka oturdum. Baykuşlar dışında başka hiçbir şeyin sesi duyulmuyordu. Çok huzur vericiydi. Gözlerimi kapattım ve içime huzurun dolmasına izin verdim. Tabii, yaklaşık bir buçuk gün önce Voldemort'un kızı olduğunu öğrenen birisi ne kadar huzurlu olabiliyorsa, ben de o kadar huzurluydum işte.

Böyle gözlerim kapalı dururken uykumun geldiğini fark ettim, kaçırmaya da niyetim yoktu. Asamı çıkarttım ve "Accio yastık ve battaniye," diye mırıldandım. Birkaç saniye sonra havada uçan yastığım ve battaniyem yanıma geldi. Banka kurulup uyudum.

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

"Burada ne yapıyorsun?"

Yavaşça gözlerimi araladım. Görüşüm bulanık olduğu için karşımda durup bana bakan kişinin sadece erkek olduğunu seçebiliyordum. Doğrulup gözlerimi ovuşturdum ve görüntü netleşti. Karşımda duran kişi ise Andrew'du.

Esnedim "Uyuyordum." dedim. Biliyorum, çok zekiyim.

Güldü ve yanıma oturdu "Onun ben de farkındayım. Ama neden buradasın?" diye sordu.

Yine esnedim "Uykum kaçmıştı, ben de dışarıya çıkayım dedim ama şansıma uykum buraya kaçmış." deyince kahkaha attım "Sen ne yapıyorsun peki?"

"Aslında ben dün akşam düşürdüğüm kitabımı aramak için gelmiştim."

"Peki bulabildin mi?" diye sordum. Onayladı ve pelerinin içinden bir iksir kitabı çıkarttı "Saat kaç?"

"Altı buçuk olması lazım." dedi.

"Ah, yatakhaneye dönmem lazım." dedim.

"Benim de bizimkileri uyandırmam gerekiyor, birlikte dönebiliriz istersen," dedi ve battaniyeyi işaret etti "Şunları taşımana da yardımcı olurum."

Onayladım ve yastığımı kucaklayıp battaniyeyi Andrew'a uzattım. Yürürken ayakta uyuyordum, önüme bakmıyordum bile. Aniden Andrew elimi tutup beni kendisine doğru çekince korktum "Ne oldu?"

"Duvara toslayacaktın. Önüne bakmanı tavsiye ediyorum." dedi gülerek.

Esnedim "Denerim." dedim. Zindanlara inene kadar el ele tutuştuk. İkimizin de itiraz etmemesi hoştu. Çünkü elimi tutması hoşuma gidiyordu. Ortak Salon'a girdiğimizde içeride birkaç kişi vardı. Ben ne yapacağımı kestiremesem de Andrew istifini bozmadı ve elimi tutmayı sürdürdü. Yatakhane ayrımına gelince battaniyeyi aldım.

"Şey... Sağol." dedim.

Gülümsedi. Gamzesi çok şirindi "Lafı bile olmaz." dedi ve bana doğru eğildi. Ben de parmak ucuna çıktım ve dudaklarımız buluştu. Başta ikimiz de ürkek davransak da birkaç saniye sonra Andrew'un dudakları, benim dudaklarımın üstünde kendinden emin bir şekilde dolanmaya başlamıştı. Ellerim dolu olduğu için ona tutunamıyordum ama onun eli benim belimdeydi ve bu da bana yetiyordu.

Bana göre, elimizde olsa bütün gün orada öpüşebilirdik çünkü ben çok hoşlanmıştım ve hiç bitmesin istiyordum ama erkekler yatakhanesinin olduğu taraftan gelen bir öksürük sesi ile ayrıldık. Andrew'ın gelen kişiye küfrettiğini duyunca ister istemez sırıttım. Ve gelene bakmak için arkama döndüm. Rodolphus ve Lucius, bize bakarak ıslık çalıyorlardı.

"Andie, Tasha'ya her ne yaptıysan devam ettir dostum. İçimden bir ses bu yıl daha az yumruklanacağız diyor." dedi Rodolphus.

Andrew'un cevap vermesine fırsat vermeden konuştum "Eğer saçmalamaya devam ederseniz hemen şimdi yılın ilk yumruğunu yiyeceksiniz." dedim.

"Rodolphus, Lucius, bugün Quiddicth seçmeleri var. Gidip çalışın isterseniz." dedi Andrew.

Rodolphus, Ortak Salon'dan çıkarken homurdandı "Bizden iyi Vurucu bulacakmışsın gibi konuşma, Andrew." dedi ve Lucius ile dışarı çıktılar.

"Eğer Cissy ile çıkmasaydı şimdiye Lucius'un o sarı saçlarını yolmuştum da," diye söylendim ve Andrew'a döndüm "Hala çıkma teklifi etmedin, farkındasın, değil mi?"

Sırıttı "Elbette farkındayım. Seni biraz daha bekleteceğim, güzelim. Ama beklediğine değecek, emin olabilirsin." dedi ve beni son kez öptükten sonra yatakhaneye çıktı.

/28 Eylül, 1976/

"Bayan Cain, lütfen dikkatinizi derse verin." dedi Mcgonagal. Başımı sıradan kaldırdım. Ne işlediğimizden bile haberim yoktu. Esnedim. Üç haftadır hiçbir derse odaklanamıyordum, bütün düşündüğüm şey babamdı. Hala nasıl benden saklayabildiklerini anlayamıyordum. Güvenliğin canı cehenneme, ben bu yaşıma kadar ailemden geri tek kalanın dayım olduğu gerçeğiyle yaşadım. Ve on altı yıl sonra, gerçek babamın hayatta olduğunu, gelmiş geçmiş en kötü büyücü olduğunu ve annemi de babamın öldürdüğünü söylüyorlardı.

Şakaklarımı ovdum. Kafa dinlemeye ihtiyacım vardı, en azından bugün cumaydı. Ama yarın Sirius'un doğum günüydü ve daha hediye bile almamıştım. Ayrıca da pazartesi günü yılın ilk Quidditch maçı olan Hufflepuff-Slytherin maçı vardı. Bizimkiler yeneceklerine kesin gözüyle bakıyorlardı. Haklılardı da, Hufflepuff'ın altın yılları sona ermişti, en iyi oyuncuları geçen yıl mezun olmuştu ve dört yıldır kimseye kaptırmadığı kupayı bu yıl alamayacğını herkes biliyordu.

Son dersin de bittiğini haber veren zil çalınca kızlarla Ortak Salon'a çıktık, yatakhaneye kitapları bıraktıktan sonra Büyük Salon'a gittik. Hiç konuşmamıştık, zaten konuşmak da istemiyordum. İştahım da yoktu. Normalde soslu tavuğa saldırırdım ama malum günümdeydim ve tek istediğim şey uyumaktı. Yüzümü buruşturdum. Karnım ağrıyordu. Lanet olasıca büyücüler, baloncuk büyüsü bile buluyorlardı ama şu günler için büyü ya da iksir yoktu, öyle mi? Tek çarem Madam Pompfrey'in ağrı kesici şekerleriydi.

"Tasha, iyi misin?" dedi Cissy "Ne zamandır dalgınsın ve kendini dersler dahil hiçbir şeye veremiyorsun. Ne oldu?"

"Kafamı kurcalayan şeyler var." dedim.

"Adı Andrew Palm olan şeyler mi?" diye sordu Bella gülerek.

Onayladım. Yalan söylemekten başka seçeneğim yoktu "Evet, aynen öyle." dedim ve masadan kalktım "Ben tokum," dedim ama Cissy kolumdan çekerek beni tekrardan oturttu.

"Hiçbir şey yemedin ki! Bir de Bella'ya kızıyordun."

İç geçirdim "Çünkü hastayım, Cissy. Siz yiyin, sonra gelirsiniz." dedim ve Büyük Salon'dan çıktım. Önce Madam Pompfrey'e uğrayıp şekerlerden aldım. Sonra zindanlara yöneldim ama Myrtle'ın tuvaletinin önünden geçerken yine aynı şey oldu.

Natassssssha

İç geçirdim. Üç haftadır ne zaman buradan geçsem bu sesi duyuyordum. Bakmayı düşünüyordum ama o gün bugün değildi. Hızlıca Ortak Salon'a gittim ve yatakhaneye çıktım. Havalar soğuduğu için artık pijama olarak kot pantolon ve kapüşonluya geçiş yapmıştım. Formamı çıkartıp üstüme siyah kapüşonlumu ve lacivert dar kotumu -dar kotlar bana göre eşofmandan daha rahat, zaten dolabımda eşofman bulamazsınız- geçirdim ve yorganın altına girdim. Muggle kitaplarımdan tekini okumaya başladım. Yarım saat sonra Bella ve Cissy geldi. Yine kavga ediyorlar.

"Bella, seni anlıyoru--"

"Hayır, anlayamazsın. Yakınından bile geçemezsin!" diye bağırdı Bella ve yatağına oturup başını yastığına gömdü. Ağlamıyordu, sadece sinirlendiğinde sakinleşmek için bunu yapardı. Cissy de iç geçirerek kendi yatağına oturdu. Soran bakışlarımı ona yönelttim.

"Bella, sence Tasha'ya anlatma vaktimiz gelmedi mi?" diye sordu Cissy.

Bella, başını yastıktan kaldırdı "Annem kimseye söyleme dememiş miydi?"

"İyi de, Tasha ile aynı odada kalıyoruz, bütün yıl birlikteyiz. Bence öğrenmesinde sakınca yok."

Kaşlarımı çattım "Şu ilk gün sonra açıklarız dediğin şey mi?" diye sordum Cissy'ye.

Onayladı ve anlatması için Bella'ya baktı. Bella derin bir nefes aldı "Annem, Hogwarts'a gelmeden önce söyledi. Hogwarts'ın bitiminden hemen sonra beni... beni Ölüm Yiyen yapacaklarmış." dedi.

Ağzım açık kaldı, ne diyeceğimi bilemedim. Bella'nın doğum günü 12 Haziran'dı, okul bitmeden 18 gün önce reşit oluyordu ve reşit olmasının üstünden bir ay bile geçmeden Ölüm Yiyen mi olacaktı? "Ama... Ama daha çok küçüğüz."

Bella onayladı "Ben de aynen böyle dedim ama annem her zamanki muhteşem 'anneliğini' konuşturdu ve bu konuda fikrimin alınmayacağını söyledi. Tamam, küçüklüğümden beri en büyük hallerimden biri Ölüm Yiyen olmaktı ama... ama ben bu kadar erken olsun istememiştim ki!" dedi ve derin bir nefes aldı "Bazen keşke Andromeda kaçarken yanına beni de alsaydı diye düşündüğüm oluyor. Hogwarts'taki son yılımı mutlu bir şekilde geçirmek istiyorum, çok mu?"

"Dahası var," dedi Cissy ve bakışlarıyla Bella'dan izin istedi. Bella onayladı "Sanırım ailemizin ve Rodolphus'un ailesinin kararlaştırdığına göre seneye Hogwarts'ı bitirdiğimiz gibi Bella ile Rodolphus'u evlendireceklermiş."

"Lanet olsun! Böyle bir şeyi gerçekten yapabilirler mi?" dedim.

Bella onayladı "Eğer bir Black kızıysan, ailenin senden beklediği gibi olman gerekiyor. Onların beklediği işi yapman, onların beklediği kişiyle evlenmen... Ben ölürüm de o mankafayla evlenmem!"

"Evlenmeyi düşündüğünü bile sanmıyorum." dedim Bella'ya "Sen ilk günden Rodolphus'u boğazlarsın, sonra doğru Azkaban."

Güldü "Onunla aynı evde olmaktansa Azkaban'ı ve Ruh Emicileri tercih ederim." dedi.

"Peki, Rodolphus'un haberi var mı?" diye sordum.

Cissy başını salladı "Hayır, genelde böyle haberleri önce kızlara söylüyorlar. Kendisini hazırlasın diye. Rodolphus'un da mutluluktan havaya uçacağını düşünmüyorum ama her Safkan erkeğin hayallerinden biri, bir Black kızıyla evlenmektir." dedi ve kız kardeşine baktı "Bella'dan güzelini bulabileceğini sanmıyorum."

Bella yine güldü "Kes sesini."

"Hayır deme gibi bir şansın yok mu?" dedim "Sonuçta, bu sana bağlı."

"Bizim ailede işler böyle işlemiyor. Karşı çıktığın an soy ağacındaki resmini patlatıp seni Mugglelar ile aynı kategoriye düşürüyorlar. Tıpkı Walburga teyzemin, Sirius'a yaptığı gibi." dedi Bella "İnanmayacaksınız ama Rodolphus ile evlenmektense Sirius ile evlenirim daha iyi. Ama böyle bir şeyi asla yapmayacağım için düşmemize gerek yok."

"Kuzen kuzene garip olmaz mıydı?" dedim gülerek.

"Sirius'un annesi ile babası ikinci dereceden kuzenler," dedi Cissy ve ben kaldım. Merlin, bu Blackler çatlaktı.

"Her neyse, bu gece için bu kadarı yeter," dedi Bella "Benim çok uykum var ve Tasha'nın da uyumak istediğini düşünüyorum."

Onayladım "Cissy, sen ne yapacaksın?" dedim.

"Uykumu getirdiniz sanırım ben de yatacağım." dedi.

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

Sabah erkenden kalktım ve cebime birkaç galleon attıktan sonra görünmez olup Ortak Salon'dan çıktım. Üçüncü kattaki tek gözlü cadı heykelinin önüne gelince asamı çıkartıp "Dissendium." diye mırıldandım. Heykel yana kaydı ve bir tünel açıldı. Hızlıca tünele girdim ve heykel eski yerine döndü.

Yedi gizli geçidi biliyordum ve bunu James'e borçluydum.

Hızlı adımlarla bir saatlik yolu kırk beş dakikada kat ettim ve Balyumruk'un mahzenine vardım. Hızlıca dışarı çıktım. İşte Hogsmade'deydim. Etrafıma bakınırken, Sirius'a ne alacağımı düşünüyordum.

Önüme gelen her dükkana girip çıkarken bir tanesinde çok hoş bir kolyeye rastladım. Ama öyle kız işi değildi. Genelde erkeklerin taktığı türdendi. Siyah bir ipin ucunda orta büyüklükte, siyah bir köpek vardı. Bunu aldım. Ama yanına bir şey daha almak istiyordum ve doğum günümde bana aldığı kırmızı kazak aklıma geldi. Sırıttım. Ve ona zümrüt yeşili bir kazak aldım. İkisini de paketlettirip Bağıran Baraka'ya gittim, orada geçidi kullanarak Şamarcı Söğüt'ün içinden çıktım. Bahçe boştu. Gülerek Ortak Salon'a gittim. Yatakhaneye döndüğümde Bella da Cissy de uyuyordu. Hediyeyi yatağımın altına koyduktan sonra tekrar yatağıma girdim ve saat on bire kadar uyudum.

Uyandığımda kızların ikisi de aşağı inmişti. İç geçirdim, keşke beni uyandırsalardı. Üstüme Kısa kollu bir tişört ve başka bir kot geçirip aşağıya indim. Kendimi çok enerjik hissediyordum, dünkü uyuşuk halime kıyasla bu çok büyük bir gelişmeydi. Belki de iyi hissetmemin nedeni, bu geceyi Çapulcular ile Bağıran Baraka'da şişe çevirmece oynayarak geçirecek olmamdı, bilmiyorum.

Büyük Salon'a girdiğimde Gryffindor masasına yöneldim. Sirius'un sırtı bana dönüktü. Gülümsedim ve arkasına geçip gözlerini kapattım, sesimi çıkartmadım.

Sirius'un gülümsediğini sesinde duymaktan çok hissediyordum sanki "Bu soğuk ve zarif ellerini her zaman tanırım. Tasha gelmiş anlaşılan." dedi. James güldü.

"Yazın çok fazla yan yana gezdiniz anlaşılan." diye fısıldadı. Masanın karşısına uzanıp kafasına vurdum. Sonra Pettigrew'u yana ittirip Sirius ile aralarına oturdum.

"Ellerimden tanıman o kadar da basit değil, kesin başka bir şey var." dedim.

Sırıttı "Beni tanımaya başlamışsın," dedi "Saçlarının kokusundan tanıdım, Tasha. Bir daha ki sefere saçlarına sahip ol."

Güldüm "Dikkat ederim," dedim ve ellerimi omzuna koydum "İyi ki doğdun, doğum günü çocuğu."

"Unutmayacağını biliyordum." dedi ve James'e baktı "Beş galleon borçlusun, Çatalak."

Kaşlarımı çatarak James'e baktım "Unutup unutmayacağıma dair bahse mi girdiniz? Hem de beş galleona?" dedim. Onayladılar "Merlin, ikiniz de parşömen beyinlisiniz. Neyse. Saat kaçta ve nerede buluşuyoruz?"

"On buçuk, Şamarcı Söğüt'ün önü." dedi Remus.

Onayladım ve kalktım "Pekala, akşam görüşürüz." dedim ve James'in cebinden çıkartıp Sirius'a uzattığı galleonları kaptım "Bunları da ben alayım."

Sirius isyankar bir şekilde bana baktı "Hey, ne yaptığını sanıyorsun?"

Galleonları cebime koyarken "Benden şüphe etmemeyi öğrenmeniz için size ders olsun. Arkadaşlarımın doğum günlerini unutmam."

Sirius güldü "Beni arkadaşın olarak gördüğünü söyledin ya, artık ölsem de gam yemem." dedi. Saçlarını bozdum.

"Kapa çeneni." dedim ve Slytherin masasına yöneldim ama James bana seslenince durdum.

"Natasha, galleonlarımı geri vermeyi düşünüyor musun?" dedi. Birkaç kişi merakla bize bakıyordu.

Omuz silktim "Dediğim gibi, benden şüphe etmemeyi öğrenmeniz için ders olsun. Özellikle de sana, James." dedim ve Slytherin masasına geçip Bella ile Cissy'nin arasına oturdum.

"Sanırım birileri bugün çok neşeli." dedi Cissy.

Onayladım ve tabağımdaki krepi Nutella'ya boğdum "Deli gibi açım." dedim ve birkaç saniye içinde krepi yemiştim. Suratım çikolata içinde kalmıştı. Peçete ile temizledikten sonra kızlara döndüm "Bugün ne yapacağız?"

"Cissy, Lucius ile buluşacakmış." dedi Bella.

Sırıttım "O zaman eğlenceyi kaçıracak." dedim.

Cissy iç geçirdi "Yine yastıkları parçalayana kadar yastık savaşı mı yapacaksınız?"

Bella ile birbirimize bakıp gülümsedik "Aslında, kafayı bulana kadar dans etmeyi düşünüyorduk ama o da olur." dedi Bella.

"Müziği nereden bulacaksınız?" dedi Cissy.

"Birkaç plak ve bir gramofonu Ortak Salon'dan ödünç alıp odaya çıkaracağız." dedim "Daha doğrusu, geçen gün çıkarttık."

"Ah, üstü örtülü olan şey gramofondu, değil mi?"

Bella ile onayladık. Cissy ayağa kalktı "Sizinle olmak daha çok hoşuma giderdi ama Lucius'a sözüm var. Akşam görüşürüz."

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

"Hadi ama, son kez!" diye ısrar ettim.

"Of, tamam ama son kez." dedi Bella. Gülümseyerek yeni bir plak taktım. (O dönemin müzikleriyle pek aram olmadığı için bizim zamanımızdaki şarkılardan koyacağım) Pharrell Williams-Happy çalıyordu. Muggle şarkılarını nereden bulduklarını bilmiyordum ama bence çok hoştular.

İçimdeki enerjiyi boşaltmam gerekiyordu. Çünkü yerimde duramıyordum. O yüzden yatağımın üstünde zıplamaya başladım. Bella bana gülerken yere düştü. Çocuk gibi davranıyorduk ama eğlenceliydi.

Yataktan aşağı atladım ve Bella'yı ayağa kaldırdım. Saçma saçma figürlerle dans ederken bir yandan da birbirimize bakıp kahkahalara boğuluyorduk. Şarkı bittiğinde ikimiz de yerde yatmış kahkaha atıyorduk. İlk ayağa kalkan Bella oldu ve yatağına oturdu.

"Pekala, süper bir önerim var. Hogwarts'takilerin taklitlerini yapalım. Diğeri de bilmeye çalışsın." dedi Bella.

Onayladım "İlk sen başla." dedim.

Şişman olduğunu göstermek için ellerini, karnının hizasında yanlara açtı ve yanaklarını şişirip konuşmaya başladı "Önüme gelen her şeyi yiyebilecek kadar aç bir insanım."

Güldüm "Crabbe." dedim. Onayladı. Ayağa kalktım ve saçlarımı bozuyormuş gibi yaptım ve sesimi kalınlaştırıp "Evans, beni yüz bilmem kaçıncı kez de reddedecek misin yoksa bu sefer kabul mü edeceksin?" dedim.

"Potter bunu görseydi intihar ederdi, Tasha." dedi gülerek. Sonra saçları sanki düzmüş gibi saçlarıyla oynamaya başladı ve odanın etrafında sanki podyumdaymış gibi yürüdü "Cırtlak sarı saçlarımla gurur duyuyorum ve Hogwarts'ın en büyük kaşarı olduğumu söylemekten hiç çekinmiyorum. Erkekler bana tapıyor ya!" dedi sesini inceltip.

Yüzümü buruşturdum "Lilith Adrogans." dedim. Adrogans, Ravenclawlıydı ama bence Ravenclaw'a bir hakaretti. Kızda zeka denen şeyden eser yoktu, sadece nasıl bütün erkekleri kendisine hayran edebileceğini düşünüyordu. Benim deyimimle cırtlak sarı ve kafasına yapışacak kadar düz saçları, soluk mavi gözleri vardı. Boyu benden üç santim kadar kısaydı ama benden inceydi de. Merlin, yemek yemiyordu ki kız! Okul formasını kendine üç beden küçük aldığına eminim, amacı vücudunu göstermek. Kanlı bıçaklı olduğumuz söylenebilir, kaç kere ona lanet savurduğumu ve saç baş birbirimize girdiğimizi sayamıyorum bile. Kahrolasıca sürtük.

Sesimi kalınlaştırdım "Ben tam bir mankafayım." dememle birlikte Bella'nın "Rodolphus." demesi bir oldu. Gülerek onayladım.

"Çocuklar bugün yine Slug kulübünün yemeği var." dedi Bella, sesini değiştirerek.

Güldüm "Slughorn, tabii ki de." dedim ve ayağa kalktım, saçlarımı savurdum ve elimi, pantolonumun cebine soktum "Merlin, bütün kızlar bana hayran. Elde edemeyeceğim hiç kimse yok. Tam bir egoistim." dedim sesimi kalınlaştırarak.

Bella az daha gülmekten yere düşecekti "Tam da kuzenim gibi yaptın." dedi. O sırada yatağımdaki yastıklardan tekini ona fırlattım.

"Yastık savaşı!!!" diye bağırırken Bella'nın attığı yastık sayesinde yere yapıştım. Üstüme atlayıp beni yastıkla boğarken bir yandan da gıdıklamaya başladı. Gülmekten gözümden yaş gelmişti. Onu yana ittirdim ve elime kaptığım yastıkla kafasına vurmaya başladım. Beni bacağımdan tutup yere düşürüp kafama vurmaya başladı. Ondan kaçtım ama sonra tekrardan üstüne atladım. Biz böyle deli gibi yastıkları savururken iki yastık da patladı ve etrafımız kuş tüyüne bulandı.

Hapşırdım "Merlin'in sarkık donu, bunları saçımdan nasıl ayıklayacağım?"

"Aynen." dedi Bella "Hadi, gidip Slughorn'u çağıralım, bir çift yastığa ihtiyacımız var." dedi ve kapıya yöneldi. Patlamış yastıklardan ikisini de elime aldım ve sessizce arkasından gittim. Tam yatakhaneden çıkacakken iki patlak yastıkla üstüne atladım ve yere düştük. Bella çığlık attı.

"Kötülük puhahaha." diye gülmeye başladım ama Bella ağzıma kuş tüyü sokunca öksürük krizine girip ağzımdaki tüyleri Bella'nın suratına tükürdüm.

"İğrenç!" diye cırladı ve suratını sildi. O sırada ikimiz de ayaklanmıştık ve yastıklarla tekrar üstüne atladım, kahkaha atarak. Ama hesaba katmadığım bir şey vardı, o da merdivenin yanında durduğumuzdu.

Aniden aşağı yuvarlanmaya başladık ve düşmeyi bıraktığımızda Bella'nın altında ezilmiştim, dahası yastıkların içinde kalan son kuş tüyleri saçlarıma ve ağzıma girmişti. Ortak Salon'dakiler şaşkın bir şekilde bize bakıyorlardı. Ağzımdaki tüyleri püskürttüm ve Bella'yı üstümden atmaya çalıştım "Ayı gibisin Bella, iç organlarım eziliyor kalk üstümden!"

"Senin yüzünden merdivenlerden yuvarlandık, Tasha. Bütün gün ezilmeyi hak ediyorsun." dedi Bella gülerek. O sırada erkekler yatakhanesinden Rodolphus indi ve bizi o halde görünce gülmekten yere düştü.

"Merlin, ikiniz de sinirli birer tavuskuşuna benziyorsunuz." dedi.

Bella'yı üstümden atıp ayağa kalktım ve Rodolphus'un karşısına geçtim "Eğer sesini kesmezsen saçımdaki tüyleri çıkartıp teker teker burnuna sokarım." dedim ve önüme düşen bir tüyü üfleyerek Rodolphus'a gönderdim.

Bella da yanıma geldi "Ben başka bir yerine sokmayı düşünüyordum ama," deyince kahkaha attım.

Rodolphus ise şakadan kaşlarını çatmıştı "Çok ayıp Bella, neler düşünüyorsun öyle sen?" dedi ama Bella, Rodolphus'un poposuna tekme atınca Rodolphus hemen yukarıya kaçtı. Bella ile gülerek Ortak Salon'dan çıkıp yan zindandaki İksir dersliğine girdik.


Beğendiniz mi bakalım??? Bolca oy ve yorum istiyorum :) Sizce Andrew çıkma teklifini nasıl bir şekilde edecek tahminleri alalım :DDD

Mutliede Bellatrix var

Kisses :* :* :*

Continue Reading

You'll Also Like

72.9K 6K 23
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
72.4K 3.2K 30
Her şey salak kardeşimin yalanıyla başladı.. Siz: Delikanlıysan konum atarsın...
259K 17.1K 12
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
86.4K 10.2K 47
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...