the other coin | #tlc2

By o-ophelia

4.1K 389 415

"Adı neydi demiştiniz?" diye sordu polis memuru, ama bıkkınlığı sesinden ve yüzünün aldığı ifadeden anlaşılıy... More

Bilgilendirme
Giriş
1 / Babasız Bir Doğum Günü
2 / Olivia'sız Bir Ev
3 / Ufacık Bir Hata
4 / İçi Boş Bozukluk
5 / Moira
6 / Olivia, Hiç Kimse
7 / Bir İtiraf
8 / Farklı Bir Harry
9 / Andersonlar
10 / Déjà vu
11 / Ivar'ın Hikâyesi
12 / Uzun Saçlar ve Yara İzi Dolu Bir Gövde
13 / Farklı Bir Edward
14 / Kar Meleği
15 / İki Harry, Aynı Yerde
16 / Springwell'e (I)
17 / Springwell'de (II)
18 / Babalık Testi
19 / Harry. Olivia. Edward
20 / Diskalifiye
21 / Harry Dayı
22 / Tuzak
23 / Yara İzi
25 / Kovalamaca
26 / Anlaşma
27 / Bu Sefer Ağlamak Yok
28 / Vedalar
29 / Nimueh
30 / Yakın Cadıyı!
31 / Uğur Parası
Kapanış

24 / Moira'nın Planı

33 3 0
By o-ophelia

H A R R Y

Moira kapının yanında duruyordu, kollarının göğsünde birleştirmişti. Düştüğüm yerde oturup kalmıştım. Ayağa kalkmamın bir anlamı yoktu, ona saldırmaya çalışmak da bir işe yaramazdı. Yalnızca kendimi yorduğumla kalırdım ki pek de bir gücüm kalmamıştı. Kapıyı yumruklayarak tüm kuvvetimi tüketmiştim. Biraz oturup güç toplamalı ve onun boş bir anını kollamalıydım, akıllıca davranırsam görünmez kalkanını delebilir, boynuna yapışıp ona istediğimi yaptırabilirdim. Olivia'nın nasıl olduğunu, nerede olduğunu söyletebilirdim. Beni bırakmasını, hatta belki beni ona götürmesini sağlayabilirdim. Ama şimdilik beklemeliydim. Gardını indirmesini, beni güçsüz sanmasını, kendisini tamamen güvende hissetmesini...

"Ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum," dedim geri geri çıkıp sırtımı duvara dayadıktan sonra. Şimdi odanın iki ucunda duruyorduk. Bir bacağımı uzatıp diğerini kıvırdım, kolumu dizime dayadım, başımı da elime. Onunla akıllıca konuşmam gerekiyordu, onu böylece oyalayacaktım, böylece aklını dağıtıp gardını indirmesini sağlayacaktım. Bunu başımdaki ağrıyla yapmam pek mümkün değildi. "Anladım. Benim yerime geçmeye çalışıyor, değil mi? Onunla gitmek istiyor. Ona aşık oldu çünkü."

"Aferin akıllı oğluma. Sana bir kemik atardım ama," Ceplerini karıştırdı. Ona dik dik baktım. Sahte bir kahkahayla güldü. "Bir öpücüğü kesinlikle hak ettin."

"Merak ettiğim şey neden ona yardım ettiğin. Benim yerime onu götürmek sana ne kazandıracak?"

"Demek o kadarına kafan basmadı, ha?" Dalga geçmeye devam etse de yüzündeki gülüşün silindiğini gördüm. İfadesini saklayabilmek için köşeye doğru adım attı, gölgelerin arasına saklandı. "Sana bir borcum yok. Seni seviyor bile sayılmam. Bana kalırsa ukala veledin tekisin." Ses çıkarmadım. Konuşmayı kesmesinden korkuyordum. Oysa bana anlatmasını istediğim şeyler vardı. Neden bunu yaptığını bilmeliydim. "Ama seni burada bırakacak değilim. Yanlış sonuçlara varıyorsun, çocuk."

İlk defa onun ne kadar yaşlı olduğunu fark ettim. Kaç yıldır o paranın içinde hapis kalmıştı? Kaç yıldır evinden uzaktı? Sonra ne demiş olduğunu anca idrak edebildim, doğru mu duydum anlamak için düşünürken gözlerimi iyice kıstım. Beni burada bırakmayacak mıydı?

"Avalon'a gitmek için Olivia'ya ihtiyacım var," dedi ben bir şey söylemeden kalakalınca.

"Evet, biliyorum," dedim sonunda. Yüzünü göremiyordum ama burnundan güldüğünü duydum. Söylediğimi küçümsediğini anladım.

"Yalnızca portal açmak için değil, aptal. Gitmek için ona ihtiyacım var. Avalon beni yalnızca yanımda o varken kabul eder."

"Anlamıyorum," dedim. "Bunun benim burada olmamla ne ilgisi var? Madem beni burada bırakmak değil amacın, o halde neden buradayım?"

"Avalon'a gittiğimizde... Bunun geri dönüşü yok."

Bana söylemediği, benden bunca zamandır sakladığı buydu demek. Ben yavaş yavaş idrak ederken o konuşmaya devam etti. "Olivia bizimle gelecek ve orada kalacak. Ivar da. Ben de. Bu lanet yere bir daha gelmeyeceğiz."

"Sana engel olacağımı, bir şekilde seni durduracağımı biliyordun değil mi?" Ne olursa olsun, ona yaklaşamayacağımı bilsem de ayağa kalkmıştım. Duvara tutundum. Söylediği şeyin, planladığı şeyin ne kadar korkunç olduğu usul usul dank ediyordu kafama. Olivia'yı sonsuza dek benden ayırmak istiyordu.

"Ivar biliyor. Gidince geri dönemeyeceğimizi biliyor. Ağzından kaçıracak diye ödüm koptu." Güldü. "Hiç sormadın."

"Neyi?"

"Aminata ve Brandon'ın neden onu tuttuğunu. Neden sana küfrettiğini. Sadece kendini düşünüyordun çünkü. Ona ne olduğu umurunda değildi."

Dişlerimi sıktım. Ivar'ın gözlerimin önündeki son görüntüsü geldi aklıma. Aminata ve Brandon onu tutarken nasıl çırpındığını, nasıl bağırdığını hatırladım. Evet. Sonrasında bununla ilgili hiçbir şey sormamıştım Moira'ya. Merak etmemiştim. Tek düşündüğüm Olivia olmuştu. Tek derdim onu bulmaktı. "Dedim ya," diye devam etti Moira. "Ivar biliyor. Ve döndüğümüzde sana söyleyecekti. Her şeyi mahvedecekti. Çenesini büyüm olmadan kapatmam imkânsızdı. Ona işlemesi çok zor olurdu."

"Brandon... Aminata... Onlara ne söyledin?"

"İkisini de tehdit ettim. Biliyorsun, herif karına sırılsıklam aşık. Aminata ise... Benden korkuyor. Haksız da değil."

"Edward'ın benim yerime geçmeye çalışmasının bununla ne ilgisi var, Moira?" diye sordum duvar boyu ufak adımlar atarak. Yüzünü görmem lazımdı.

"Biraz kafanı çalıştırsan ölürsün değil mi?" dedi bıkkınlıkla. "Olivia'dan bir yemin almam lazım. Benimle Avalon'a geleceğine yemin etmesi gerek."

Hala anlamıyordum ama yeniden sormak yerine sessizce devam etmesini, daha açık konuşmasını bekledim. Moira uzunca bir süre bu söyledikleri kadarıyla bir anlam çıkarmamı bekledi ama gerçekten anlamıyordum. Sonunda pes etti.

"Bu yemini almam için rica etmem yetmeyecek, biliyorsun. Karını tanıyorsun. Onu tehdit etmem gerekiyor. Gerçek bir tehdit. O yemini etmesi için senin canının yandığını görmesi gerek."

"Ve..." dedim fikir yürüterek. "Canımı yakmak istemiyor musun yani?"

"Sandığının aksine ben bir cehennem zebanisi değilim, şekerim," dedi dalga geçerek ama sonra ciddileşti. "Evet, canını yakmak istemiyorum. Bana yardım ettin ve ben... Seni sevmediğimi söylerken yalan söylemiyordum ama senden nefret de ediyor değilim. Sen... iyi bir insansın."

"Peki Edward?" dedim. İyi kalpli numarası yapması canımı sıkmıştı. "Onun canını yakmakta bir sakınca görmüyor musun yani?"

Gölgelerin arasından birkaç adımda sıyrıldığında yürümeyi kestim. Duvara tutunup ona sessizce baktım. Gülüyordu ama yüzünde aynı zamanda acı çeker gibi bir ifade vardı. Burnunu buruşturmuştu. "O boktan bir insan. Sırf senin hayatına sahip olabilmek için her şeyden vazgeçti. Arkasında kalacaklara ne olacağı umurunda bile değil. Olivia'yı çocuğundan ayıracak olması umurunda değil. Sana ne yapacağım umurunda bile değil onun. Hatta ölsen eminim çok mutlu olurdu."

"Demek Olivia'yı Avalon'a götüreceğinden haberi var," dedim.

"Elbette var. Olivia'dan daha çok istediği bir şey varsa o da senin hayatın. O, senin yaşadığın hayatı yaşamak, ona sahip olmak istiyor. Ona Olivia'yı oyalaması karşılığında senin hayatını vaat ettim."

"Bunu Olivia'ya yapamaz, seni yüz üstü bırakacak," dedim. Bundan pek emin değildim ama öyle olmasını umuyordum. Moira küçük bir kahkaha attı.

"Herkesin ona körkütük aşık olduğunu sanıyorsun, değil mi? Onu istiyor oluşu ona aşık olduğu anlamına gelmez, seni ahmak. Sen bir aptalsın. Brandon da aptal. Olivia gibi birine ancak sizin gibi aptallar gönlünü kaptırır. Edward bir aptal değil."

"Ne o?" dedim bu sefer ben, alayla. "Sen de ona mı vuruldun?"

Tuhaf bir ses çıkardı. Hıçkırıyor ya da boğuluyor sandım. Başını eğdiği için ne yaptığını göremiyordum. Sonra birden koşar adımlarla bana ulaştı. Kolunu boynuma dayayıp beni duvara yapıştırdı. Boyu benden kısaydı; aynı zamanda büyü gücünü kullanmıyor olsa ondan kolayca kurtulurdum. Burnumdan solup ateş saçan bakışlarla ona bakmakla yetindim. Yüzüme doğru tükürür gibi konuştu. "Vurulduğum biri vardı, çocuk. Uğruna her şeyi yapabileceğim biri. Yüzyıllardır birlikte olmak için beklediğim biri. Çok---" Hıçkırığını bastıramadı. Başını eğip yüzünü benden sakladı. Yeniden bana baktığında gözlerinde parlayan yaşları görüp şaşırdım. "Çok özlediğim biri. Senin yüzünden öldü. Sizin yüzünüzden. Sen ve o or*spu karın yüzünden!"

"Bozukluk mu?" dedim zorla. Boğazımı sıkan kolu yüzünden anca nefes alabiliyordum. Moira sorum karşısında sessiz kaldı. Kızgın bir boğa gibi öfkeyle yüzüme solurken gözünden tek bir damla yaş düştü. O anda beni bıraktı. Arkasını dönüp benden uzaklaştı.

"Onun hatırasına olan saygımdan sana zarar vermek istemiyorum, anladın mı? O... Senin şans tılsımındı ve seni korumak pahasına canını verdi. Seni incitmek istemiyorum, bunu tercih etmem ama mecbur kalırsam... Buna mecbur kalmak istemiyorum çocuk."

"Bunu yapmana gerek yok," dedim, bir yandan da boynumu ovdum. "Burada yeni bir hayata başlayabilirsin. Ivar gibi mutlu olabilirsin. Avalon'a dönmene gerek yok. Kimseyi incitmene gerek yok. Ne olur, bunu yapma Moira."

Bozukluk için acı çekiyor olması ona karşı yumuşamama sebep olmuştu. Onu sevdiğini zaten tahmin ediyordum ama ilk defa onun için böyle hissettiğini söylemişti. Ölümü üzerine çektiği acıyı ilk defa böyle gösteriyordu. Çok uzun bir süre bozukluğun içinde kapalı kalmıştı ve geri döndüğünde ise sevdiği adam yoktu. Onun için üzülmeden edemedim, gitmek istemesini anlıyordum ama konuşmak ve onu ikna etmek zorundaydım. Kendimi, Olivia'yı, hayatımızı düşünmek zorundaydım. "Sana yardım ederiz. Güzel bir hayat kurman için ne gerekiyorsa yaparız."

"Burada kalamam." Hala arkası dönüktü. Çekinerek ona doğru yaklaştım ama fark edip benden kaçtı. Görünmez duvarı hissedip durdum. "Ruhumun yok olmasını istemiyorum. Büyü kullanmazsam ölürüm. Yok olurum. Büyü kullanırsam... O zaman da ya oradan oraya savrulup dururum ya da sevdiğim, bağlandığım herkesin ölümünü izlerim. Bunu yapamam. Avalon'a dönmek zorundayım. Cezamı çekmek pahasına ben..." Sesi yitip gitti. Neden bahsettiğini anlayamadım. Sadece gitmek konusunda ne kadar kararlı olduğunu anlamıştım. "Üzgünüm," derken sesi titredi. "Ama bunu yapmak zorundayım. Olivia benimle gelmek zorunda. Belki onun sayesinde affedilirim."

"Neden bahsettiğini anlamıyorum, Moira," dedim. Konudan sapıyor gibiydi. Delirmesi isteyeceğim son şeydi. Aklını başına toplamalı ve mantıklı davranmaya başlamalıydı. "Beni dinle." Elimi ona doğru uzattım. "Olivia'yı bırakmam. Bırakamam. Beni anlaman gerekiyor. Bir çocuğumuz var. Bir bebeğimiz daha olacak. Bizi ayıramazsın."

"O olmadan Avalon'a gidemem."

"Gitmene gerek yok. Burada---"

"Burada yerim yok! Burayı sevmiyorum. Burada kalmak istemiyorum. Avalon'a döneceğim!"

"Kes sesini!" diye bağırdım sonunda. "Kes şunu! Buna izin vermem! Olivia buna izin vermez! Ne bok yediğini anlamayacak mı sanıyorsun? Edward'ı tanımayacak mı sanıyorsun? Sana karşı koymayacağını mı sanıyorsun!"

"Hiçbir şey yapamaz," dedi o şeytani gülümsemesini dudaklarına yerleştirip. "Nerede olduğunu bilmiyor. Edward'ı sen sanıyor. O yemini edip benimle tıpış tıpış Avalon'a gelecek."

Öfkeyle ileri atılıp duvara çarptım ama çırpınıp onu aşmaya çalıştım. Tekmelerim görünmeyen duvarı tekmeledi, eklemlerimdeki yaralardan yeniden kan akmaya başladı. Canımın yanması umurumda değildi. Duyduklarımdan sonra neler olacağını oturup bekleyemezdim. Öleceğimi bilsem bile buradan çıkıp Olivia'yı bulmaya çalışacaktım.

Moira hiç kıpırdamadan, gözünü dahi kırpmadan beni izliyordu. Hiçbir tepki vermiyordu. Sonunda elinin bir hareketiyle beni geriye itti, yine duvara yapıştım ve öylece kaldım. "Yapabileceğin hiçbir şey yok. Burada kalacaksın. Olivia bağlayıcı yemini edince seni buradan çıkaracağım. Birlikte sizin dünyanıza döneceğiz ve sonra... Avalon'a gideceğiz."

"Moira!" İleri doğru kendimi ittim ama hiç hareket edemedim. "Yapma ne olur! Canımı yakmak istemediğini söyledin. Bu canımı yakacak. Yakıyor! Lütfen yapma!"

Gözlerini kıstı. "Ne? Bir de nankörlük mü ediyorsun? Seni burada bırakabilirim, Edward'a verdiğim sözü tutup onu senin yerine götürebilirim. Oysa ben seni burada bırakmayacağım, çocuğuna geri götüreceğim. Neden huysuzluk ediyorsun?"

"Moira... Oliva'yı hiç dönemeyeceği bir yere götürmekten bahsediyorsun. Öylece kabulleneceğimi mi sandın?" Durup boğazımdaki yumruyu yok etmeye çalıştım.

"Hayır, zaten o yüzden buradasın."

Başım önüme düştü. Dişlerimi sıkarak ağladım. "Beni kandırdın, benden sakladın" dedim. "Edward olmasa ne yapacaktın?"

Moira acımasızca güldü. "Herhangi birinin üstünde de illüzyon yaratabilirim, canım. Sadece daha fazla büyü gerektirir. Olivia'nın bu dünyada dahi seni bulmuş olması işimi çok kolaylaştırdı, orası ayrı."

Sessizce yüzüne baktım. Evet, planı bunca zamandır buydu ve ben görememiştim. Yeterince şüphelenmemiştim. Sadece ve sadece Olivia'yı bulmaya odaklanmış ve başka hiçbir şey düşünmemiştim.

Beni oyuna getirmişti. Bana yardım ettiğine inanmamı sağlamıştı ve zaten buna inanmaya dünden hazırdım. Moira'nın sakladığı bir şeyler olduğundan en ufak bir şüphe duyduğumda bunun üstüne gitmeliydim. Bu oyunu önceden görebilmeliydim. Şimdiyse elim kolum bağlıydı. Şu bağlayıcı yemin dediği şey ciddi bir şey olmalıydı, bunu anlayabiliyordum. Öylesine bir şey değildi. Gerçekten bağlayıcıydı ve Olivia bu yemi yutar da o yemini ederse... Ne yapardım bilemiyordum. Elimden ne gelirdi?

Olivia'yı bırakabileceğimi dahi düşünmeyi reddediyordum.

"Sen," dedim cılız, iyice kısılmış sesimle. "Sen adi or*spunun tekisin."

"İstediğini söyle. Birazdan gideceğim. Yarın Olivia'ya ile birlikte geleceğim ve gideceğiz."

"Olivia bunu sana çok kötü ödetecek. Avalon'da... Orası senin cehennemin olacak. Bu yaptığına pişman olacaksın." Moira bana iyice yaklaştı. Yarattığı duvara güveniyordu. Kıpırdayamasam da ondan korkmadığımı göstermek için gözlerimi gözlerinden hiç ayırmadım. Nefretimi bakışlarımdan okumasını sağladım. "Olivia bunu sana ödetecek, seni adi, pislik---"

Kapı açılınca ikimiz de o anda başımızı o tarafa çevirdik.

Beni tutan görünmez kuvvetin yok olduğunu hissettim. Birden kendimi boşlukta hissedip sendeledim. Moira'nın da birkaç adım geri çıktığını gördüm.

Önce devasa gölgesi odayı doldurdu. Ardından Olivia, tıpkı bir intikam meleği gibi kapı eşiğinde belirdi.

...

Continue Reading

You'll Also Like

2K 445 17
"Cinsiyetten daha önemlidir şahsiyet." İnsanları eğer cinsiyetlerine göre yargılamaktan vazgeçip eylemlerine odaklanırsak iyi olabiliriz. Sakin kal...
290K 5.3K 33
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
3.6K 270 8
belki başka bir şekilde karşılaşırız. işte o zaman ikimiz için de her şey güzel olur. limsoul7 © •|• ten x taeyong [nct]
7.5M 348K 66
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...