19 / Harry. Olivia. Edward

76 9 7
                                    

O L I V I A

İki farklı ses adımı sesleniyordu. İlk defa duyan biri, bu seslerin aynı kişiye ait olduğunu söylerdi. Ben biliyordum. Adım iki farklı adamın dudaklarından çıkıyordu. Bilmediğim, anlayamadığım şey ise hangisinin Harry'e ait olduğuydu.

"Olivia," İşte bu. Gözlerimi açtım. Karşımda, hayır hemen önümdeydi. Nefesi yüzümü yalıyordu. Gözleri gözlerimdeydi. Hareket ettiğimizi, yavaşça beni doldurduğunu fark ettiğimde çoktandır içimde tuttuğum nefesi ben de onun dudaklarına doğru verdim. "Harry," diye inledim, tıpkı onun benim adımı söylerken yaptığı  gibi. Parmaklarım kısa saçlarının arasındaydı, ulaşabildiğim her dövmesini iştahla öpüyordum.

"Olivia." Aldığım nefes ciğerlerimi doldurdu ve orada kaldı. Göğsümü yavaşça yakmaya başladı. Sesin geldiği yere doğru omzumun üstünden baktım. Adımı söyleyen dudaklar kulağımın hemen üstündeydi, sonra boynumda, çenemde, yanağımda... Daha iyi görebilmek için arkama döndüm, bir anlığına Harry'nin ben farkında olmadan yer değiştirmiş olduğunu sandım. Ama onun kolları benden ayrılmamıştı, hala beni sıkıca tutuyorlardı. Döndüğümde bunun Harry olmadığını gördüm. Ve sorun yoktu.

"Edward," dedim ellerimi çıplak, dövmesiz ama yara izleriyle dolu gövdesine yaslarken. Islak dudakları boynuma öpücükler bırakıp daha aşağı indi. Meme uçlarımı teker teker dişleyip sonra onları nazikçe emerken kendimi geriye doğru attım, kollarımı arkamda hareket etmeyi sürdüren Harry'nin boynuna attım. Ona tutunup, ondan destek alıp kendimi Edward'a tüm gücümle bastırdım. 

Nasıl mümkün olduğunu bilmediğim bir şekilde ikisini de içimde hissedebiliyordum. Müthiş bir uyum içinde hareket ediyorduk. Verdikleri his farklıydı ama biri diğerinden daha iyi değildi. İkisi de çıldırtıcı derecede yoğundu; hem tüketen hem de canlandıran bir zevkti bu. Korkunun, endişenin, utanmanın veya kıskançlığın o anda yeri yoktu. Bu duyguların sızabileceği hiçbir boşluk yoktu aramızda. Harry. Ben. Edward. Mükemmel bir uyumla birleşmiştik. Birleşiyorduk.

Harry. Ben. Edward.

Edward. Ben. Harry.

Edward. Harry. Edward. Harry. Tekrar Edward. Ve yine Harry.

"Olivia." Durmadan adımı söylüyorlardı. Sık nefeslerinin arasında, aynı anda bana sesleniyorlardı. Boğuk inlemelerine adım eşlik ediyordu. "Olivia." "Olivia." "Olivia."


Rüyanın en ateşli, fiziksel olarak yakan kısmında uyandım. Gözlerimi sakince açıp bir dakika boyunca sessizce tavanı seyrettim. Nefeslerimi kontrol edebilir hale geldiğimde yanımda uyuyan Harry'e baktım. Hala hatırladığım rüyanın anılarıyla sertçe yutkundım. Böylesine canlı rüyaları çok nadir görürdüm. Canlı olan yalnızca görüntüler değildi. Rüyanın etkisi de hala son derece canlıydı. Meme uçlarım dikleşip hassaslaşmıştı, bacaklarımın arasında binlerce karınca dolaşıyor gibiydi. Yanaklarım alev alev yanıyordu. Harry'nin uyanık olmasını diledim, fakat bir an sonra gördüğüm rüyanın ne kadar sapkınca olduğunu fark ettim. 

Harry'nin nefeslerini dinledim. Derin uykuda gibiydi, onu rahatsız etmek istemiyordum. Yavaşça örtüyü üstümden atıp yataktan kalktım. Biraz hava almadan üzerimdeki harareti atamayacaktım. En kolay çözüm buz gibi bir duş almak olurdu ama o saatte duşa girip birini uyandırma riskini göze alamadım. Kimseyle karşılaşmak istemeyecek kadar utanıyordum. Odadan çıkmadan önce üzerime bir hırka aldım.

Ev sessizdi. Moira hemen yanımızdaki odada, çocukların odasında uyuyordu. Edward bizi rahatsız etmeyeceğini, biz gidene kadar boş müştemilatlardan birinde uyuyacağını söylemişti. Harry ile olabildiğince az karşılaşması konusunda onu ikna etmiştim. Rapor hakkında yatışması zor olmuştu ama sonunda mantıklı düşünmeye başlamıştı. Onun yanına geldiğimde zaten hamile olduğumu, ayrıca onunla bir kez bile birlikte olmadığımı birkaç kez tekrar ettiğimde gerçeği sonunda görmüştü. 

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now