22 / Tuzak

28 4 0
                                    

H A R R Y 

Zamanı iç güdüsel olarak tutuyordum. Buzlu camın arkasında hala kapkaranlıktı. Günün hangi saati olduğunu bilmiyordum ama sezgilerime göre yaklaşık on iki saattir bu odadaydım. İlk birkaç saati aralıklı olarak kapıyı yumruklayarak, belki de orada olmayan birine bağırarak geçirmiştim. Sonra yorgun düşmüştüm. Birkaç saat, belki de birkaç dakika uyuyakalmıştım. Ne kadar olduğunu söylemek zordu ama ben en az bir saat olduğunu varsayıyordum. Aniden uyandığımda boynum tutulmak üzereydi. 

Bedenimin sığmayacağını adım gibi bilsem de kalkıp pencereye ulaşmaya çalışmıştım. İçeride kolu yoktu. Dışarıdan açılıyor olmalıydı. Lanet olası. Ne işe yarayacaktı?

Pencereye ancak parmaklarım ulaşıyordu. İçeriden açılsa bile onu açamazdım. Zıplayıp kolu yakalamayı deneyebilirdim ama... Ya yukarı doğru kaldırılması gerekiyorsa. O zaman ne yapardım. Hiçbir şey. Hiçbir s*kim yapamazdım. Kol filan yoktu. Zıplamam hiçbir s*kime yaramayacaktı. 

On iki saat. 

Bu pencere sahte, dedim içimden. On iki saattir havanın karanlık olmasına imkan yok.

Peki buraya geldiğimde saat kaçtı? Yolda ne kadar baygın kalmıştım? Burada ne kadar baygın yatmıştım. Her şey yolundaymış gibi, lanet bir prenses gibi kaç saat uyumuştum? 

Olivia ne yapıyordu? Beni arıyor muydu? 

O herif ona ne söylemişti?

Yoksa onu da mı böyle bir yere kapatmıştı? 

Amacı neydi? Olivia'nın burada kalmasını sağlamak mıydı amacı? Benim işimi bitirip benim yerime...

Benim yerime geçmek miydi?

Benim yerime geçmek. Bu mümkün müydü? Başımı bacaklarımın arasına eğdim. Kan birden beynime sıçramıştı. Düzgün düşünebilmek ve doğru dürüst nefes alabilmek için ona kadar yavaş yavaş saydım. Sonra başımı kaldırıp saatlerdir baktığım, gördüğüm tek şey olan lekeli duvara baktım. 

Derdi buydu, bu olduğundan emindim. Benim yerime geçmeye çalışacaktı. Bu mümkün müydü? Saçlarını keserdi. Vücuduna dövme yaptırırdı. Aksanı konusunda biraz zamana ihtiyacı vardı. Tavırları, hareketleri, bakışları... Tüm bunları nasıl halledecekti. 

Dudaklarımı kemirmeye başladım. 

Moira gücünü geri kazanmıştı. Benim arkamdan iş çevirmişti. Edward'la bir olmuştu. Ona yardım edecekti. Nefeslerim yine hızlandı. Kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi atıyordu şimdi. Moira ona yardım edecekti. Onun ben gibi görünmesini sağlayacaktı. Benim yerime geçmesini sağlayacaktı. Olivia'yı oyuna getireceklerdi.

İyi ama neden? Edward'ın bunu yapmasını anlıyordum. Olivia'ya aşık olmuştu, belli ki. Bu anlaşılabilirdi. Bunu anlayabilirdim. Ama ya Moira? Neden ona yardım ediyordu? Neden bana ihanet etmişti? Bundan ne çıkarı vardı? 

Parmaklarımı saçlarımın arasına sokup onları sertçe çekiştirdim. İyice düşünmem lazımdı. Neden? Neden? Neden?

Birden kendimi boğazım yırtılırcasına "NEDEN?" diye tekrar tekrar bağırırken buldum. Bu sırada yine kapıyı yumruklamaya başlamıştım. "Moira!" diye bağırdım bu sefer. "Seni or*spu! Orada olduğunu biliyorum! Biliyorum! Lanet olası, ne yaptığını biliyorum!!!"

Ciğerlerimdeki tüm havayı boşaltarak, çığlık çığlığa kapıyı tekmeleye başladım. Ellerim ıslanmıştı, eklemlerimden kanlar süzülüyordu. Birkaç saat önce kapanan yaraları yeniden açmıştım. Umurumda değildi, kapıyı var gücümle tekmeledim. "ÇIKAR BENİ BURADAN! MOİRA! BUNUN HESABINI VERECEKSİN! SENİ ADİ---"

Kapı birden açılınca savurmaya hazırladığım bacağım aşağı düştü, dengemi sağlamadan önce birkaç adım geri çıkmak zorunda kaldım. Ağzım açık bir şekilde kapının yavaşça geriye doğru açılmasını seyrettim. İçeri dolan hava önce yüzümü yaladı, derin bir nefes alırken anca fark ettim. Odadaki havayı neredeyse tüketmiştim.

Kapının ardından Moira göründü, hiç beklemeden, hiç düşünmeden üstüne saldırdım. Görünmez bir duvara sertçe çarptım, dişlerim zonkladı ve yere yığıldım. "Biraz sakin olma zamanı, canım," dedi Moira bana yukarıdan bakarak. 

Kapıyı üstümüze kapattılar. 

...

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now