24 / Moira'nın Planı

33 3 0
                                    

H A R R Y

Moira kapının yanında duruyordu, kollarının göğsünde birleştirmişti. Düştüğüm yerde oturup kalmıştım. Ayağa kalkmamın bir anlamı yoktu, ona saldırmaya çalışmak da bir işe yaramazdı. Yalnızca kendimi yorduğumla kalırdım ki pek de bir gücüm kalmamıştı. Kapıyı yumruklayarak tüm kuvvetimi tüketmiştim. Biraz oturup güç toplamalı ve onun boş bir anını kollamalıydım, akıllıca davranırsam görünmez kalkanını delebilir, boynuna yapışıp ona istediğimi yaptırabilirdim. Olivia'nın nasıl olduğunu, nerede olduğunu söyletebilirdim. Beni bırakmasını, hatta belki beni ona götürmesini sağlayabilirdim. Ama şimdilik beklemeliydim. Gardını indirmesini, beni güçsüz sanmasını, kendisini tamamen güvende hissetmesini...

"Ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum," dedim geri geri çıkıp sırtımı duvara dayadıktan sonra. Şimdi odanın iki ucunda duruyorduk. Bir bacağımı uzatıp diğerini kıvırdım, kolumu dizime dayadım, başımı da elime. Onunla akıllıca konuşmam gerekiyordu, onu böylece oyalayacaktım, böylece aklını dağıtıp gardını indirmesini sağlayacaktım. Bunu başımdaki ağrıyla yapmam pek mümkün değildi. "Anladım. Benim yerime geçmeye çalışıyor, değil mi? Onunla gitmek istiyor. Ona aşık oldu çünkü."

"Aferin akıllı oğluma. Sana bir kemik atardım ama," Ceplerini karıştırdı. Ona dik dik baktım. Sahte bir kahkahayla güldü. "Bir öpücüğü kesinlikle hak ettin."

"Merak ettiğim şey neden ona yardım ettiğin. Benim yerime onu götürmek sana ne kazandıracak?"

"Demek o kadarına kafan basmadı, ha?" Dalga geçmeye devam etse de yüzündeki gülüşün silindiğini gördüm. İfadesini saklayabilmek için köşeye doğru adım attı, gölgelerin arasına saklandı. "Sana bir borcum yok. Seni seviyor bile sayılmam. Bana kalırsa ukala veledin tekisin." Ses çıkarmadım. Konuşmayı kesmesinden korkuyordum. Oysa bana anlatmasını istediğim şeyler vardı. Neden bunu yaptığını bilmeliydim. "Ama seni burada bırakacak değilim. Yanlış sonuçlara varıyorsun, çocuk."

İlk defa onun ne kadar yaşlı olduğunu fark ettim. Kaç yıldır o paranın içinde hapis kalmıştı? Kaç yıldır evinden uzaktı? Sonra ne demiş olduğunu anca idrak edebildim, doğru mu duydum anlamak için düşünürken gözlerimi iyice kıstım. Beni burada bırakmayacak mıydı?

"Avalon'a gitmek için Olivia'ya ihtiyacım var," dedi ben bir şey söylemeden kalakalınca.

"Evet, biliyorum," dedim sonunda. Yüzünü göremiyordum ama burnundan güldüğünü duydum. Söylediğimi küçümsediğini anladım.

"Yalnızca portal açmak için değil, aptal. Gitmek için ona ihtiyacım var. Avalon beni yalnızca yanımda o varken kabul eder."

"Anlamıyorum," dedim. "Bunun benim burada olmamla ne ilgisi var? Madem beni burada bırakmak değil amacın, o halde neden buradayım?"

"Avalon'a gittiğimizde... Bunun geri dönüşü yok."

Bana söylemediği, benden bunca zamandır sakladığı buydu demek. Ben yavaş yavaş idrak ederken o konuşmaya devam etti. "Olivia bizimle gelecek ve orada kalacak. Ivar da. Ben de. Bu lanet yere bir daha gelmeyeceğiz."

"Sana engel olacağımı, bir şekilde seni durduracağımı biliyordun değil mi?" Ne olursa olsun, ona yaklaşamayacağımı bilsem de ayağa kalkmıştım. Duvara tutundum. Söylediği şeyin, planladığı şeyin ne kadar korkunç olduğu usul usul dank ediyordu kafama. Olivia'yı sonsuza dek benden ayırmak istiyordu.

"Ivar biliyor. Gidince geri dönemeyeceğimizi biliyor. Ağzından kaçıracak diye ödüm koptu." Güldü. "Hiç sormadın."

"Neyi?"

"Aminata ve Brandon'ın neden onu tuttuğunu. Neden sana küfrettiğini. Sadece kendini düşünüyordun çünkü. Ona ne olduğu umurunda değildi."

Dişlerimi sıktım. Ivar'ın gözlerimin önündeki son görüntüsü geldi aklıma. Aminata ve Brandon onu tutarken nasıl çırpındığını, nasıl bağırdığını hatırladım. Evet. Sonrasında bununla ilgili hiçbir şey sormamıştım Moira'ya. Merak etmemiştim. Tek düşündüğüm Olivia olmuştu. Tek derdim onu bulmaktı. "Dedim ya," diye devam etti Moira. "Ivar biliyor. Ve döndüğümüzde sana söyleyecekti. Her şeyi mahvedecekti. Çenesini büyüm olmadan kapatmam imkânsızdı. Ona işlemesi çok zor olurdu."

the other coin | #tlc2Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα