4 / İçi Boş Bozukluk

181 17 29
                                    

O L I V I A

Üç Hafta Önce

"Eğer bir dakika içinde kendiliğinden uyanmazsan, seni uyandırmak zorunda kalacağım," Harry'nin sesi yumuşacıktı, sakindi, huzur vericiydi. Uzaktan geliyordu ama çok yakındı, sanki zihnimin içindeydi. Onu rüyamda duyuyorum sandım, bu sık sık tekrarladığı bir cümleydi çünkü. Benden erken uyanıp benim uyanmamı bekler, sabrı tükenince de yüksek sesle bu uyarıyı yapardı. Genelde onu duyup uyanırdım zaten. Bu sefer uykudan kolayca kopamadım, uyku ve uyanıklık arasında asılı kaldım. Bir şey daha söylesin diye bekledim ama Harry içinden altmıştan geriye sayıyordu muhtemelen. Onunla birlikte saydım, hangi sayıda olduğunu bir şekilde doğru tutturmuştum.

"Olivia," Adımı söylemesi bende her zaman büyük duygular uyandırıyordu. Büyük bir heyecan, büyük bir hüzün, büyük bir korku, hatta büyük bir öfke... O an duyumsadığımsa büyük bir pişmanlık, bir o kadar kocaman bir çaresizlikti. Uyanmış olsam da gözlerimi açamadım, onu görmeye hazır değildim.  "Uyandığını biliyorum. Bana hala kızgın olamazsın."

Gözyaşlarına boğulmamak için yumruklarımı sıktım, bunu görmüş olmalıydı. Bunun tek nedeni uğur paramız yüzünden duyduğum pişmanlık değildi. Beni o sonuca sürükleyen asıl olayı hatırlamış olmamdı. Gözlerimin önüne dün gece olan her şey tek tek geliyordu. Pişmanlığıma onun yaptığı şeye olan öfkem de karıştı. Sonra yaptığım şeyi yapmama onun neden olduğu düşüncesi kafama dank etti ve pişmanlık öfkemden sıyrılıp bir anda yok oldu. Yerini daha büyük bir öfkeye bıraktı. "Tamam, vurmak istiyorsan vur." Üzerime eğildiğini hissettim. Dudaklarımı ısırdım. "Olivia, aç gözlerini." Dediğini yapmamak elimde olan bir şey değildi. Göz kapaklarım irademe asi gelip yukarı kalktılar. Yüzü gözlerimin tam önündeydi, görüşüm onunla dolup taşmıştı. "Özür dilerim," Burnum sızladı ve anında gözlerimden yaşlar indi, yastığımı ıslattılar. Başımı iki yana salladım.

"Özür dileme." dedim yalnızca. Harry beni öpmek için eğildiğinde başımı yana çevirdim.  "Telafi etmeme izin ver," dedi Harry, ondan kaçırdığım dudaklarımın kenarını öpüp. Eli bornozumun kuşağına gitti, onu çözmesine izin vermeden hızlıca doğruldum. Hala üzerimde dolaştırmak istediği ellerini hışımla ittim. Kendini böyle affettirmeye, yaptığını böyle unutturmaya çalışacağını tahmin etmeliydim. Buna kanmayacaktım. 

"Dokunma bana," dedim sakince, yataktan kalkıp gevşemiş kuşağım yüzünden açık kalan önümü kapattım, onu sıkıca bağladım. "Ben söyleyene kadar bana dokunma." diye bir kez daha uyardım onu. Dizleri ve elleri üzerinde durmuş bana ulaşmaya çalışıyordu o sırada. Sert tavrım oflayıp puflamasına ve sırtını yaslayıp düzgünce oturmasına neden oldu. 

"Bu çok saçma, Olivia. Hiçbir şey olmadığını, gördüğünün hiçbir şey ifade etmediğini biliyorsun."

"Evet, eski sevgilinle aynı otel odasında bir gece geçirmiş olman bir şey ifade ediyor, Harry." Sesimi farkında olmadan yükseltmiştim. Herkes buradaydı, büyük olasılıkla da uyanıktı. Bunu duymalarını istemiyordum. "Çok şey ifade ediyor."

"Bana kızgınsın, gelemediğim için. O yüzden bunu yanlış anlamaya meyillisin, o kadar."

"Yanlış anlamaya mı? Doğrusunu anlat o halde!"

Bir kapının gürültülü bir şekilde kapandığını duyduk; büyük ihtimalle Gemma, sesimizi alçaltmamız için uyarıyordu bizi. Harry başını iki yana salladı, diliyle cıkcıkladı. Sonra iç geçirip kollarını göğsünde bağladı. "İnternet benim odamda çekmiyordu."

"Yani sen, onun odasındaydın."

"Benim odamda havluyla dolaşacak hali yok ya." Suçlu olmak zorundaydı, ona inanamazdım. Yaptığım şeyi boşuna yapmış olamazdım. Suçlu olmak konusunda eşit olmak zorundaydık. 

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now