23 / Yara İzi

36 5 5
                                    

O L I V I A

Harry çocukları yatmaya götürürken ben de televizyonun karşısında birikmiş boş bira ve kola tenekelerini kucağıma doldurup mutfağa taşımıştım. Sonra sıra yerlere dökülmüş mısırlara, kanepenin arasına sıkıştırılmış boş çikolata paketlerine gelmişti. O akşamı çocuklarla birlikte kasabadan aldıkları animasyon filmi izleyerek geçirmiştik. Normal ama çulsuz bir balığın bir köpek balığını öldürdüğünü iddia ederek popüler ve zengin olmasını anlatıyordu. Aslında köpek balığını öldürmemişti tabii, rastladığı köpek balığı kalıpların dışında iyi kalpli bir balıktı ve ona yardım etmişti. Evet, bu bildiğimiz Shark Tale'di ama bu sefer filmin sonunda Oscar Angela ile değil Lola ile birlikte olmuştu. Can sıkıcıydı ama iyi olan Lola'ydı.

Sonunda ortalığı toplamayı bitirip yukarı çıktığımda Harry ile koridorda karşılaştım. Çocukların kapısını sessizce kapatıp bana doğru yürüdü. Dudaklarında hınzır bir sırıtış vardı. "Şimdi sıra.." dediği sırada onu hızlıca kolundan yakalayıp odamıza doğru çektim. Sonra onu kapıya yaslayıp kapının kapanmasını beklemeden dudaklarına yapıştım. Önce şaşkınlıkla kalakaldı, sonra karşılık vermeye çalıştı ama sonunda beni kendisinden uzaklaştırdı. "Filmi izleyeceğim," dedi sadece kapı koluna uzanırken. Elimi elinin üzerine koyup onu durdurdum.

"Bana hala öfkeli misin?" diye sordum. Filmi izlemek konusunda blöf yaptığına ikna olmak istiyordum. Artık bu blöfün sonlanmasını da bir o kadar... Harry gözlerini kıstı.

"Hayır?"

"Filmi boş ver," dedim onu kendime çekmek için kollarını tutup. Ama o yerinden kımıldamadı. Aksine dokunuşumdan kurtulmak ister gibiydi. "Yatağa gel," dedim gözlerine anlamlı anlamlı bakıp. "Filmdeki ben değilim, o adamlar da sen değilsin."

Omuz silkti. "Merak ediyorum."

"Ne istersen yaparız," dedim ben de onun hareketini taklit edip. Yine gözlerini kıstı. Benimle pazarlık yapmak üzere olduğunu hissettim. Ağzını açtı, konuşmak yerine bundan vazgeçip sadece nefes aldı.

"Önce filmi izlemek istiyorum," diye diretti. Dişlerini sıktığını fark ettim. Biraz daha ısrar edersem istediğimi alacağımı biliyordum. Bir an devam etmeyi düşünsem de bunun için ısrar bekliyor olması beni sinir etti. Ona istediğini vermeyecektim. Hiçbir anlamda.

"Öyle olsun," dedim bir adım geri atıp. Rahat bir nefes almış gibi omuzlarını düşürdü. Kaşlarımı çattım. "Geldiğinde uyuyor olursam sakın beni uyandırayım deme." Bu gerçek ve ciddi bir uyarıydı. Anlamış gibi başını aşağı yukarı salladı. "Sakın," diye ekledim o kapıdan çıkarken. Lanet filme kafayı takması beni delirtiyordu. Birkaç gün bana dokunmasına izin vermesem yeriydi.

Birkaç gün yeterli olur muydu? Muhtemelen olmazdı ama daha fazlasına ben de dayanamayabilirdim.

Sonraki gün buradan gideceğimizi, evime, bebeğime döneceğimi düşünerek kendimi sakinleştirmeyi, olumlu bir ruh haline girmeyi denedim. Ilık bir duş aldım. Suyun altında hep güzel şeyleri geçirdim aklımdan. Filmi düşünmemeye çalıştım. Aşağı inme dürtüme karşı koydum. Yarın sabah ilk iş o filmi yok edecektim. Onun kendi dünyama da gelmesine asla izin veremezdim.

İstemeden de olsa filmi ve o filmi izleyen Harry'i aklımdan geçirince hem öfkelendim hem de filmle ilgili fanteziler üretmeye başladım. Suyun sıcaklığını iyice düşürdüm ve buz gibi suyun altında bir süre zihnimdekileri boşaltmayı bekledim.

Ne kadar sürdüğünün farkında değildim ama suyun soğukluğuna alışmıştım. Suyun daha fazla soğumayacağını düşünüp musluğu kapattım. O sırada odanın kapısını duydum. Harry geri dönmüş olmalıydı. Film bu kadar kısa olamazdı, belli ki dayanamamış ve kapatmıştı. İzlemekten vazgeçmişti. Harika. Az önce beni reddettiğine daha fazla pişman olacak demekti bu.

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now