Giriş

352 22 9
                                    

Sahne öncesi ritüellerini tamamlarken aklı devamlı başka yerdeydi - daha doğrusu hep bir tek yerdeydi. Heyecanını dizginlemeyi ve kendini sakinleştirmeyi de bu yüzden başaramadı. Heyecanlı olduğundan değil, onu ele geçiren his heyecandan daha çok gerginlikti. Gevşeyip yalnızca söyleyeceği şarkılara odaklanmalı, onları içinde hissetmeli ve onlarla bir olan duygularını seyircisine en doğru şekilde aktarabilmeliydi. Her seferinde bunu başarabilmek için uyguladığı tekniklerin başında Olivia'nın onu arayıp şans dilemesi geliyordu. Bir de sahnede meydana gelecek herhangi bir felaketi düşünüp ruh halini kötü etkilemesin diye Olivia'nın ona, yalnızca-ona-gönderilebilecek-bir-fotoğraf göndermesi vardı. Elbette bu her zaman olan bir şey değildi, Harry'nin bunu hak etmesi gerekiyordu; bu bir ödüldü. 

Harry bugün kendisini enerjik hissettirecek bir fotoğraf beklemiyordu Olivia'dan. Yalnızca ona şans dileyen bir kısa mesaj yetecekti tüm gerginliğini almaya. Ama öyle bir mesaj gelmemişti, gelmiyordu ve gelmeyecekti. Yaptıkları konuşmadan sonra ilk arayanın asla Olivia olmayacağını biliyordu. Araları böyleyken, duymasına gerek yoktu ama Olivia'nın telefonu kapatmadan son olarak "seni seviyorum"  dediğini duymadan, sahneye çıkası gelmiyordu. Harry inatçılığı bırakıp sahneye çıkmasına birkaç dakika kala Olivia'yı aradı. Telefon bir süre çaldı ama açan olmadı. Sonrasında ona rahat rahat, haklı bir şekilde sitem edip Olivia'nın ona kendini affettirmek için bir fotoğraftan fazlasını vermesini sağlamak için birkaç çalıştan sonra telefonu kapattı. 

Elbette sahnede kendini işine veremedi. Birkaç kez tökezleyip düşmekten son anda kurtuldu. Bir şarkının sözlerini karıştırdı ama vokalleri durumu kurtardı ve zaten bütün arena ona eşlik ettiği için yakın çekim yapan kameralar hariç bunu fark eden olmadı. Sahneden morali bozuk bir şekilde indi ve ilk yaptığı şey kişisel telefonuna bakmak olmuştu. 

Olivia'dan tam 17 cevapsız arama vardı. 

Gemma'dan 5 ve Karren'dan tam 9 cevapsız arama. 

Bir şey olmuştu. Önce bulduğu ilk yere oturdu. Sonra ilk önce Olivia'nın numarasını tuşladı. Kapalıydı. Etrafındakilerin sorunun ne olduğunu sormasını umursamadı. Gemma'yı aradı hemen.

"Lanet telefonuna sen etrafta yokken bakacak birini tutamadın mı?" diye bağırdı Gemma telefonu açar açmaz.

"Ne? Ne oldu Gemma? Olivia beni defalarca aramış ama sahnedeydim. Öncesinde  onu aradım ama cevap vermedi, ben saatlerce araması---"

"Olivia yok, g*t kafalı! Belki de o yüzden arayamamıştır! Kötü bir şey olabileceği hiç mi aklına gelmedi?"

"Olivia yok da ne demek?" Şimdi bir hışımla ayağa fırlamıştı. Onun kendisini terk ettiğini ima ediyor olamazdı değil mi? Gitmiş olduğunu? Mümkün değildi, en son yaptıkları konuşmayı birbirlerine küs bitirmişlerdi ama sırf bir tartışma yüzünden Olivia onu terk etmiş olamazdı. Olabilir miydi?

Yoksa öldüğünü mü söylemeye çalışıyordu? 

"Söylesene Gemma, Tanrı aşkına ne olduğunu söyle çabuk!"

"Olivia yok. Gitmiş. Kimse nerede olduğunu bilmiyor. Yok olmuş. Yer yarılmış,  yerin içine girmiş. Şimdi anladın mı ne olduğunu?"

...

Yurdumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 98. yılı kutlu olsun! Bugünümüzü sağlayan büyük liderimiz, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü, onun silah arkadaşları ve aziz şehitlerimizi minnet ve rahmetle anıyorum 🇹🇷♥️✨

the other coin | #tlc2Where stories live. Discover now