Tuhaf

By monnmiraculous

19.7K 1.4K 2.9K

'Neden tüm bu tuhaflıklar onun başına geliyordu? Tam hepsi bitti derken, en kötüsünü sona mı saklamıştı kader... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29 - Part 1
Bölüm 29 - Part 2
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54

Bölüm 49

361 27 33
By monnmiraculous

Ertesi gece Asmalı Çatı'ya gideceği zaman, orada Kara Kedi'yi görmeyi tabiki beklemiyordu...

Babasının baş ağrısı ilacından hiç kalmamıştı ve şu an o ilaca ihtiyacı vardı, başı çok feci çatlıyordu ağrıdan... Marinette odasında ilaç bulma ümidiyle yukarı çıktı ama orada da bir şey bulamadı, bunun üzerine Asmalı Çatı'daki ecza dolabına bakmak aklına geldi, oraya mutlaka bir paket koymuş olması gerekiyordu. Vakit kaybetmeden dönüştü, Asmalı Çatı'ya doğru yol aldı.

O sıradaysa Kara Kedi yastıklı kısımda uyuyakalmıştı. Saat gece 11 civarlarındaydı.. Leydisiyle geçirdiği gecenin ertesi sabahı, babasıyla tartışmış ve sinir krizleri geçirmişti.. Tüm gün boyunca aklından çıkmamıştı, babası tarafından ihanete uğramış hissediyordu. Uzun zamandır yaptığı gibi bu gece de zamanını Asmalı Çatı'da geçirmek istemişti. Akşam erkenden gelmiş, düşüncelerin verdiği yorgunlukla erken sayılabilecek bir saatte uykuya dalmıştı. Uğurböceği oraya doğru gelirken hâlâ uyuyordu, deliksiz bir uykuydu bu...

Uğurböceği aceleyle gelip ilacı alma hedefinde olduğundan, Kara Kedi'yi fark etmemişti, arkasını dönüp onu gördüğünde de haliyle şaşkınlıktan donakalmıştı. Aslında böyle olmasını beklemiyordu ama acele işin arasında Kara Kedi'nin burada olması kafasını karıştırmıştı. Omzuna dokundu, onu uyandırmaya çalıştı.

"Kedi, kedi, uyansana!" ses gelmiyordu.

Kendini onun yüzüne yaklaştırdı ve nefes aldığından emin olduktan sonra rahatladı. Elinde olsa orada daha uzun kalıp onunla ilgilenirdi ama biraz daha geç kalırsa ailesi odasına girebilirdi ve orada olmadığını görürlerse hiç de iyi sonuçlanmazdı...

Aceleyle Kedi'nin üstüne üşümemesi için bir örtü örttü, yumuşacık altın sarısı saçlarına bir öpücük kondurduktan sonra sessizce oradan ayrıldı. Geri dönecekti ve döndüğünde, hâlâ orada olmasını umut ediyordu...

Eve gittiğinde annesi ve babası ona 3. seferdir sesleniyordu, annesi ona bakmak için merdivenleri çıkmaya başlamıştı bile. Hemen geldiği an balkonda geri dönüştü Marinette, sonra da balkon penceresinden içeri girdi. Zamanlaması harikaydı, annesi bir şey fark etmemişti.

"Buldum! Balkonda unutmuşum, tüm odayı al üst edip bulamayınca oraya çıkmıştım.."
"Bu harika bir haber Marinette, hadi gel, babanın ağrıları halen devam ediyor.."

Uzun süre babasının yanından ayrılamadı, onun iyi olduğunu görmek istiyordu. En sonunda salonda uyuyaklınca onu annesiyle bıraktı ve iyi geceler dileyerek odasına çıktı. Şimdi onun zamanıydı, Tikki'ye acele etmelerini söyleyip hızlıca dönüştü, olabildiğince çabuk oraya vardı, hâlâ Asmalı Çatı'da olmasını istiyordu onun...

Kara Kedi'yse Uğurböceği gittikten sonra bir anlığına uyanır gibi olmuştu, kafasını kaldırıp etrafına bakınmıştı, ama sonradan tekrar yüzünü eline dayayıp uyumaya devam etmişti...

Uğurböceği geldiğinde yine onu uyandıramamıştı. Her türlü çabasına rağmen uyanmıyordu. "Çok yorulmuş olmalı" diye düşündü. Sonra onu uyandırma çabasından vazgeçip izlemeye koyuldu. Ne kadar yorgun görünse de uyurken çok tatlı görünüyordu. Ona doğru uzandı, burnuna bir öpücük kondurmaktan kendini alamadı. Bunun üzerine Kara Kedi huylanmış gibiydi, yüzünü tekrar kolları arasına gömüp uyumaya devam etti ancak bir yandan da pırrlıyordu. Uğurböceği bunu farkettiğinde şaşırmadan edemedi. İstemsizce elini onun çenesinin altına götürdü, okşamaya başladı. Gittikçe sesler artıyordu, bu durum komiğine gittiği için bir süre devam etti. Kendini tutamayıp sesli bir şekilde gülünce karşısındakinin uyanmaya başladığını fark etti.

Tanrım! Böyle olacağını bilseydi en başından en sesli kahkasını basıp onu uyandırırdı!

Şimdi gözlerini ovuşturan Kedi, karşısındakini tam olarak algılamaya çalışıyordu. "L-leydim?" diyebildi en sonunda...
"Günaydın, uyuyan güzel! İyi uyuyabildin mi?" yüzünü ona yaklaştırmıştı.
"Oh, pırrensesler gibi uyudum!" o da yüzünü yakınlaştırdı.
Uğurböceği'yse bu lafın üstüne kendini uzun süre zor tuttu, en sonunda da geri çekilip kahkaha atmaya başladı. Her şeyden habersiz Kedi ona merakla bakıyordu.

"Neye gülüyorsun??.."

"HahahahahHAHAHAA hahah. Ah, tamam, şimdi konuşabilirim."
"Bu kadar katıla katıla güldüğüne göre komik bir şey olsa gerek.."
"Uykunda pırrlıyordun, ben çenenin altından okşarken sen de tıpkı bir kedi gibi pırlıyordun, şimdi de öyle deyince komiğime gitti" bir süre daha güldü.

Kara Kedi gülümsedi ve sonra sordu

"Ne zamandan beri burdasın?" Asıl Kedi'den cevap bekleyen Uğurböceği ise hızlıca yanıtladı "Fazla uzun değil, 15 dakika kadar..."
"Hmm, yani 15 dakikadır beni mi izliyorsun??"
"Evet, umarım Bay Kedi'nin rahatını bozmamışımdır"
"Aksine, bu hoşuma gider, leydim" esnedi. Hâlâ uykuluydu.
"Sen ne zamandan beri burdasın? Uyanmamakta ısrar edecek kadar deliksiz uyuduğuna göre uzun zaman önce geldin buraya sanırım?
"O-oh b-ben hayır, yani geldiğimde çok yorgundum, o kadar erken değildi, gün batımını seyretme bahanesiyle oturayım derken uyuyakalmışım.."

durumunu belli etmek istemiyordu... Ama atladığı bir şey vardı...

"Kedi, saat gece 12... güneş batalı 4 saat oldu!?"
Kara Kedi şaştı kaldı.. Bu kadar uzun süredir -hatta daha fazladır- burada olduğunu fark etmemişti, ve bu zamanın çoğunda da uyumuştu...
"Uyumak için evine gitsen daha iyi olmaz mı?.."

Kara kedi duraksadı. Kesinlikle eve gitmek istemiyordu, zaten geceleri Asmalı Çatı'da uyumaya alışmıştı da. Tek yapması gereken leydisini oyalamaktı, o kadar. Onun bir şey anlamamasını sağlamalıydı.

"Miyaav, leydimin kolları varken evde uyumak hiç de cazip gelmiyor... Hem, seni görünce uykum da kaçtı sayılır..."
"Bu bir yalan!"
"Ah, hiç de değil! Bu miyav-rika Kedi hayatını merak ediyor, anlat bakalım, en son neler yaptın??"
"Madem 'ısrar ediyorsun', anlatayım. Ama bir şartla..."
"Nedir o??"
"Sen de bana senin hakkında neler döndüğünü anlatacaksın, yoksa tek kelime bile konuşmam!"

Oh hayır, neden onu böyle tehdit ediyordu ki? Tabi durumları bilse, kendisinin ne yaşadığını bilse, böyle davranmazdı. Onu suçlayamazdı bu yüzden..

"Pekala pekala, söz. Leydimin benimle konuşmamasına dayanamam..."
"Tamamdır öyleyse! Üniversite'den mezun olduğumdan beri..."

Uğurböceği tasarımlarıyla ilgili planlarından ve mezuniyetinden kimliğini riske atmayacak şekilde bahsetti. O anlattıkça Kedi'nin gözlerindeki parıltıyı görüyor, mutlu oluyordu. Tam ona tasarımlarıyla ilgili paylaşmak istediği bir fikri soracakken uyumuş olduğunu fark etti. Yine uyuyakalmıştı...

Böylelikle sözünü yerine getirmemiş oluyordu ama ona da kıyamazdı. Bir umut önce yine uyandırmaya çalıştı, ama boşunaydı. Bunun üzerine yanına geçip omzuna aldı, yavaşça yürüyüp yastıklı kısma ulaşınca nazikçe yatırdı onu. Üstüne de örtüyü örttü. Bir süre dizlerine çöküp onu izlemeye koyuldu.

Aslında eve gitmesi gerekirdi ama olduğu yere mıhlanmış gibiydi, hem onu orada yalnız bırakamazdı. İçi el vermezdi buna. "Sadece 5 dakikalığına" diyerek yanına ilişti onun. Başı, kolunun altına gelecek şekilde yaslandı ona. Nefes alıp verişlerini duyuyordu, sanki kendisi gelince daha sakin atmaya başlamıştı... Hafifçe göz kapaklarını indirirken, "5 dakikalığına" diye son kez tekrarladı, derin bir uykuya dalmadan önce...

**

Sabah saat 5'ti. Kara Kedi'nin üstündeki örtü açılmış, leydisine dönük bir şekilde yatıyordu, keza Uğurböceği de öyleydi, kollarını onun omzuna dolamıştı. Nefesleri hiç olmayacak kadar yakındı birbirine.
Ellerinin onun saçlarında gömülü olduğundan habersizdi tabi... İlk uyanan Kedi oldu, uyuduğu uykudan sonra oldukça dinçti ama burnunun dibindeki kişinin kim olduğunu çözmeye çalışıyordu. Gözlerini dikkatlice açıp kapadıktan sonra buğu kalktı ve bunun Uğurböceği olduğunu gördü. "Aman tanrım Uğurböceği!" ... bir saniye...

"TÜM GECE BOYUNCA BENİM YANIMDA MIYDI?!?"

aklından bunlar geçiyordu. Şaşkınlıktan "Leydim?-" diyebilmişti sadece... Uğurböceği'yse gece geç yatmanın mahmurluğuyla mırıldanıyordu:
"Aah, 5 dakika daha anne, geliyorum..." yüzünü Kara Kedi'ye daha çok yaklaştırmıştı şimdi, burun burunalardı.

Bunun üzerine kıpkırmızı kesilen Kedi aniden ayağa kalktı, ama o kadar sersemdi ki yürürken dikkat etmedi ve Uğurböceği'nin ayağına takıldı. Düşmemek için sandalyeden destek almak isterken onu da üzerine düşürmesiyle büyük bir patırtıya yol açmıştı. "Lanet olsun" diye kendine sayarken onun uyanmamış olmasını diledi. Ama çok geçti. Kendi kendine konuşarak uyanmıştı bile!

"Aah, Tikki, rüyamda ne gördüm tahmin edemezsin... Kara Kedi'yle birlikte uyuyordum.." dedikten sonra gözlerini ovuşturdu. Oturduğu yerden etrafına bakındı ve kendini toparlamaya çalışan Kara Kedi'yi gördü, sonra kendine baktı. Hâlâ Uğurböceği kostümü içindeydi, bu demek oluyordu ki...

"AHH, TANRIM, O BİR RÜYA DEĞİL MİYDİ?! YEMİN EDERİM SADECE 5 DAKİKA DURACAKTIM, DAHA FAZLA DEĞİL!! AHH, TAM BİR AHMAĞIM!!!"

Kara Kedi tekrar kızarmasına engel olamamıştı. Bu, az önce Uğurböceği'nin kendisine bu kadar yakın olmasından mı, yoksa şu an sabah kalktığı haliyle onu ne kadar çekici bulmasından mıydı, kestiremiyordu. Eliyle ağzını kapattı ve kızardığının belli olmamasını umdu. Hoş, Uğurböceği özür dilemekten bunun farkında bile değildi..

"Gerçekten, GERÇEKTEN özür dilerim. Böyle olmasını istememiştim. Tam bir aptalım. Ben.. ben-"
"Şşşş, sorun değil, ikimiz de iyiyiz değil mi? Bence bunda bir sakınca yok" onun yanına gelip ellerini tutmuştu. Şimdi kızaran kişi, Uğurböceği'ydi. "Ehm, tekrar özür dilerim... Bir daha tekrarlanmayacak, söz veriyorum.."
"Hey, rahatla bugaboo. Daha önce de beraber uyuyakaldığımız zamanlar oldu, biliyorsun..."

Böyle yaparak Uğurböceği'ni daha da kızartıyordu farkında olmadan...

"A-ama bu sefer farklı, bu sefer ben..." duraksadı... "HER NEYSE" diye haykırdı, sonra sesini toparlayarak devam etti "Şimdi ne yapacağız?"
"Bilmem, saat kaç ki? Daha çok erken değil mi?"
"Aaah, saat... beşi çeyrek geçiyor..."
"Ne?! O kadar oldu mu?"
"Aslında, bana kalırsa az bir zaman" uzunca esnedi. "Zira benim hâlâ uykum var.."

Ancak programı saat 6'da başlayan Adrien -nam-ı diğer Kara Kedi- için bu bir hayli uzun bir zamandı. Acele edip eve yetişmesi gerekiyordu. Leydisiyle apar topar ayrılmayı istemezdi ama buna mecburdu. En azından bu haftanın sonuna kadar...

"Leydim, çok çok çok çok özür dileyerek ve affınıza sığınarak gitmek zorundayım, umarım sorun olmaz. İnan bana böyle bırakmayı istemezdim."
"Önemli değil Kara Kedi, beni merak etme. Belli ki önemli gözüküyor, Üniversite ile ilgili değil mi? Hadi, durma burada, burayı ben hallederim..."
"Sen bir tanesin" dedi ve gece gibi saçlarını arkaya atarak alnına bir öpücük kondurdu.

Tam gidecekken arkasındaki onu kolundan tuttu ve hızlıca kendine çevirdi. Dudaklarından ayrılırken "Biliyorum." dedi Uğurböceği, "ve sen de öylesin... hadi git şimdi.."

Memnuniyetle gülümseyip son bir bakış attıktan sonra sopasını belinden çıkarttı. Gitmeye hazırlanırken leydisinin "bir şeyler yiyip içmeyi unutma!" dediğini duydu. Aceleyle giderken "unutmam!" diye bağırdı...

**

Eve geldiğinde her yer sessizdi. Şehir uyuyordu... Yaprak bile kımıldamıyordu sanki... Hızlıca elini yüzünü yıkadı, saat 6 olmadan hazırlanması gerekiyordu. Aynaya bakarken yaklaşık yarım saat önce leydisiyle yaşadığı anları düşündü, bir anlığına tüm sıkıntılarını unuttu ve kızarmaya başladı. Gülümsemesine engel olamıyordu. Güleç gibiydi yüzü. Plagg yanına gelene kadar öyle sırıtmaya devam etti.

"Hey, bu kadar aşk midemi bulandırıyor, gece hiç peynir yememiş olmam da cabası!"

Kendine geldi, olduğu yerde silkelendi ve toparlandı. Plagg'e okuldan sonra en sevdiği kamamberden alacağına söz verdikten sonra üstünü giyindi. Hâlâ düşüncelerinin etkisindeydi, o anı tekrar tekrar yaşıyordu. Kapıya gidene kadar bu düşünceler devam ediyordu, babasını görmeseydi devam edecekti de...

"Burada ne işin var? Artık sabahları odama gelmeyi kestiğini hatırlıyorum??"
"Bak, konuşmamız gerek, Adrien..."
"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim kalmadı, gitmem gerek, 'geç kalmamalıyım'... "

Arkasına bile bakmadan çekip gitti. Evden çıkarken kapıyı sertçe çarptı. Hissettiği tüm güzel anılar, yerini babasının sebep olduğu nefret ve öfkeye bırakmıştı. Gerçekten, onun yüzünü bile görmek istemiyordu. Ve ayrıca, kararını da vermişti.

Uğurböceği'ne de her şeyi anlattıktan sonra -ki bunu ne zaman anlatacağı hâlâ bir muammaydı- terk edecekti onu, nasılsa yalnızlığa alışık bir adamdı. Kendisi olmadan da idare edebileceğinden emindi. Hızlı adımlarla üniversiteye doğru yürüdü. Artık korumasıyla gitmiyordu her yere. Bazı şeyler değişmişti. 2 haftadır hayatında birçok değişiklik yaşıyordu... Geldiğinde bu günün bir an önce bitmesini umdu, tek düşündüğü tekrar Asmalı Çatı'ya gitmekti ve belki de, yine leydisi orada olurdu...

**

Okulun son günü de bittikten sonra, sokaklarda gezinmeye başladı. Bir süre sonra babası onu aramaya başladı. Sürekli arıyordu. Sabahki söylemek istediği şeyde ısrar ediyordu belli ki. İnatla telefonu açmadı, ama bir süre sonra da siniri bozularak numarayı engelledi. Son bir kez evin önünden geçmek üzere Paris'in batı yakasına doğru ilerledi.

Kapının önünde durdu. Gabriel bahçede bir o yana bir bu yana ilerleyerek oğlunu bekliyordu. Adrien ilk başta sessizce gitmeyi planlıyordu, geldiğini belli etmeden... Ama sonra arkasındaki korumasını gördü ve bundan kaçışı olmayacağını anladı.. Babası onu fark ettiğinde nerdeyse koşar adımlarla ona doğru ilerledi...

"Seninle konuşmamız lazım, lütfen oğlum"
"Bana oğlum deme bir daha!! Ve, seninle artık konuşacak bir şeyim olduğunu sanmıyorum, sabah da dediğim gibi..."

Arkasını döndü ve daha bir adım atacakken babası kolundan tutup onu durdurdu.

"Nathalie'yle ilgili..." dedi.

Adrien taş kesilmişti. Arkasını döndü ve babasına baktı. Yüzünden pişmanlık okunuyordu. Eve doğru geçerken peşinden gitti. Gözbebekleri küçülmüştü adeta...

**

Gece Asmalı Çatı'dayken, bu sefer kendini hiç olmadığı kadar huzursuz hissediyordu. Başını kolları arasına aldı, her şeyi hesaplıca düşünmeye başladı. Uzun Çatı'yı baştan sona ileri geri yürüyordu. Tabi o bu kadar düşünceliyken, onu izleyenden de haliyle habersizdi.

Uğurböceği kendi tek kişilik nöbeti bittikten sonra eve dönüyordu, Paris'in uzak bir kesiminde olduğu için yolu uzundu, ve Asmalı Çatı da tam yolunun üstündeydi. Orada küçük bir ışığın hâlâ yanıyor olduğunu görünce çatıdan çatıya atlamayı bıraktı, durdu ve beklemeye başladı. Bir duvarın arkasına gizlendi ve izlemeye koyuldu.

Kara Kedi orada ne yapıyordu? Hem de bu kadar geç bir saatte?? Bu, onu Asmalı Çatı'da yalnız başına buluşunun 3. seferiydi.

Neler döndüğünü öğrenmesi gerektiğini düşündü ve çömeldiği yerden ayağa kalktı. Tam yoyosunu atacakken Kara Kedi sopasını kullanıp oradan uzaklaşmıştı.

Uğurböceği vardığında masada bir şeyler fark etti. Sadece boş kağıtlardı bunlar... hepsi yırtılmış, daha da kötüsü... kediklizmlenmişti...

Dehşete düştü ve Kara Kedi'yi takip etmek istedi, ama gözden kaybolmuştu ve konum bilgisini de açmıyordu zaten... Şimdi ayakta durmuş, küçük loş ışığın altında şaşkınlıkla neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu... boşunaydı, bilemezdi...

Notlarrr:

Bu bölümü kıymetlim baklava_severim e ithaf etmek istiyorum. Aşk ve Gurur'a senin sayende başladım, bu bölümü yazmamda da etkisi oldu. İyi ki varsın canımmmm 😘 seviliyorsun...

Not 2: eheheh sen bölümü okımasan da olur eheheh 😁

.

Continue Reading

You'll Also Like

22K 1.3K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
18.7K 1.9K 39
Jisung,yanlış zamana denk gelen kızgınlığı yüzünden Lee Minho ile birlikte oldu. Omegaverse & MinSung ✪✪✪
887K 71K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
166K 18.6K 40
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.