Tuhaf

By monnmiraculous

19.7K 1.4K 2.9K

'Neden tüm bu tuhaflıklar onun başına geliyordu? Tam hepsi bitti derken, en kötüsünü sona mı saklamıştı kader... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29 - Part 1
Bölüm 29 - Part 2
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54

Bölüm 48

348 24 22
By monnmiraculous

"Neden söylemedin?.." dedi yanındaki... Bir anda bunu yaptığı için suçluluk duymaya başlamıştı ama iş işten çoktan geçmişti... Herkese yayılmıştı o fotoğraf...
"B-be-ben...." diye kekeleyebildi Rena sadece... "Böyle olacağını tahmin etmemiştim. Sizi böyle etkileyeceğini düşünmemiştim... Özrümün bir faydası olur mu bilmem ama... ben... özür dilerim..."

Gece sırasında nöbettelerdi... Uğurböceği ve Rena vardı.. yan yana oturuyorlardı..Uğurböceği konuşmaya direkt olarak bu konudan girmişti...
"Olan oldu bir kere... Şimdi bu kimsenin aklından çıkmayacak... Kara Kedi'nin dediği de bir işe yaramadı.."
Her ne kadar üzgün hissetse de, Rena Uğurböceği ve Kara Kedi'nin ilişkisini gerçekten merak ediyordu...
"Neler oldu?? Gerçekten çıkıyorsunuz değil mi?" merakına engel olamıyordu...
Uğurböceği küçümser bir bakış attı Rena'ya. Haddini bilmesini sağlayacak bir bakıştı bu.

"Öncelikle.. Uğurbloğunda bu olaydan daha fazla konuşmanı ve bunu yaymanı istemiyorum.. Fotoğraf yayınlandı bir kere.. artık silsen de her platformda o var zaten.. böyle bir şeye gerek yok... İlişkimizi açıklamaya gelince... Bunu Kara Kedi'yle henüz konuşmadım.. o pek sıcak bakmıyordu.. onsuz karar veremem.. ona ihanet etmek gibi olur... ve sana da daha fazlasını anlatamam. Yaşadıklarımız sadece bizi ilgilendirir. Hem, tüm dünyanın bunu duymaya hazır olduğuna emi değilim-"
"Şaka mı yapıyorsun? Herkes sizin resmi olarak çift olduğunuzun açıklanması için can atıyor!!"

"OLAY O DEĞİL!" diyerek haykırdı Uğurböceği. Sonrasında Rena'nın korkmuş gözlerini görünce kendini toparladı.
"Yani.. kimse bizim... ikimizin yaşadıklarını bilmiyor, sorun çift olup olmadığımız değil... sen bilmiyorsun, diğer kahramanlar bilmiyor, hiçkimse bilmiyor..." gözleri doldu.. Yine aklına 5 yılda kaybettiği "bilmediği anılar" geldi... Herkesin Kara Kedi'yle olan maceralarını hatırlarken, onun sadece umutsuzca beklediği yılları...
"Seni üzmek ya da sinirlendirmek istememiştim Uğurböceği... Üzgünüm... gerçekten..."

Gözlerindeki buğuyu sildi... "Onu birkaç gündür görmedim..  Medyadan uzaklaşmak için bir araya gelmememizin daha iyi olacağını söyledi. Mecbur kabul etmek zorunda kaldım. Yoksa inatlaşacaktı zaten.. başka yolu yoktu.." tekrar gözleri doldu, engel olamıyordu.. "böyle yapmasından nefret ediyorum."
"Ne yapmasından??"
"Kendini benden uzaklaştırmasından.."

ağzından kaçırmıştı. Bunu söylememesi daha iyi olurdu... Ama çok geç kalmıştı... durumu da toparlamaya çalışmadı üstündeki yorgunluk yüzünden..

"Her neyse.. bunun daha fazla derinine inme lütfen.. dediğim gibi, ikimizin yaşadıkları sadece bizi ilgilendirir. Gerekirse ve uygun görürsem ben sana anlatırım. Şimdi gitmem gerekiyor"
"Pekala Uğurböceği, seni anlıyorum..."
"Ve ayrıca, Uğurbloğu hakkında söylediklerimi unutma. Sana güvenerek bu kadarını anlattım, güvenimi boşa çıkarman yazık olur.."
"Kesinlikle! Sana sadık kalacağım Uğurböceği, bana güvenebilirsin..."

**

Eve gitti... Onun için özel olan o yeşil yaprağı aldı eline... ve o şarkıyı... Sonra derinlemesine düşünmeye başladı.. Kara Kedi'nin neden böyle davrandığını... Evet, medyadan uzaklaşmak için böyle yapmak akla yatkın bir karardı, ama nereye kadar? Zaten bir işe de yaramamıştı. Ayrıca, son zamanlarda Kara Kedi'nin aramalarını çok kısa tuttuğunu ve mesajlarına çok geç cevap verdiğini anımsadı. O asla böyle yapmazdı. Bir terslik olmalıydı.. Kesinlikle bir şeyler dönüyordu. Onu görmeyeli ne kadar zaman olmuştu? 5 gün?.. Bir hafta??.... Kendisi de saymayı bırakmıştı ama sanki yıllar geçmiş gibi geliyordu. Onu görmemek, çok garipti.. Şu anda Uğurböceği formunda olmadığı için, küçük kara kedi oyuncağını eline aldı.

"Nasılsın" a karşılık gelecek şekilde bastı üstüne... cevap yoktu... bir kez daha bastı... bir kez daha.. cevap gelmiyordu.. yatağına uzandı yüz üstü bir şekilde... yüzünün önünde oyuncağa basıp duruyordu... Sonra aklına geldi.. uyumuş olabilirdi.. sonuçta saat gece 3 tü. Böyle bi ihtimal nasıl olurda aklına gelmezdi?! Endişe etmeyi bi kenara bırakıp oyuncağı da başucuna koydu. Onun hakkında rüyalar görme niyetiyle uykuya daldı...

**

Gece 3 te uyuduğunu sandığı Kara Kedi, aslında uyumuyordu... saat 2 civarında, evinde, Adrien olarak kafası yastığa gömülü bir şekilde, sadece yatıyordu. Çok karamsar hissediyordu, kendini yiyip bitiriyordu... En sonunda dayanamadı, küçük ub oyuncağını da alıp dönüştü ve asmalı çatıya gitmek üzere yola koyuldu. Çoğu geceleri orada geçiyordu zaten... Uğurböceği o olmadığı müddet oraya gitmiyordu nasılsa. Geldiğini haber vermediği için, her geceyi asmalı çatıda geçirdiğini de bilmiyordu Kara Kedi'nin... Geceleri oraya gidiyor, orada uyuyor, sabaha karşı babasının dikkatini çekmemek için -ki artık bu da yok denecek kadar azdı- eve gidip orada hazırlanıyordu.
O Asmalı Çatı'da demir sandalyede otururken, küçük oyuncaktan gelen bildirimi duymadı... Kafası gömülüydü masaya... fark etmiyordu... en sonunda ses kesilince kaldırdı başını.. hala hiçbir şeyin farkında değildi. Kafası çok bulanıktı...

Ama tüm bunların dışında, leydisini deli gibi özlüyordu.. tam 9 gündür doğru düzgün görüşüp konuşmamıştı onunla. (Evet, Uğurböceği'nin aksine, o her günü tek tek sayıyordu..) Ama, bu ağırlıkla onu yüzleştirmek istemiyordu, bunca zaman çektiği yeterdi zaten. Bununla kendisi başa çıkmalıydı. Ona hiçbir şeyi fark ettirmeden bunu çözmeliydi. Ama kimi kandırıyordu? Mucizenin gardiyanına yalan söylemek, ne kadar doğru olurdu?..

Mucizelerden de öte, o melek varlığa karşı her gün mutlu bir yüz takınmak... ne kadar katlanılabilirdi??.. Diğer herkesin yanında surat asabiliyordu, ve bunu da babasına bağlayarak bahaneler üretebiliyordu. Ama konu leydisine gelince, ona yalan söyleyemezdi, bahane de üretemezdi, bu yüzden o maskeyi takmak zorundaydı suratına. Kendini mutluymuş gibi gösteren maskeyi..
Bilmediği şey, Uğurböceği'nin bunu anında fark etmesiydi. Onunla ilgili en ufak bir sıkıntıyı görebiliyordu, ne kadar saklanırsa saklansın.. Sadece ona zaman veriyor ve kendi anlatması için rahat bırakıyordu... O anlayışlıydı, kendisine önem veriyordu. Ve bu dünyada isteyebileceği başka bir şey yoktu ondan... Sadece.. sadece.. keşke bu konuyu ona gönül ferahlığıyla açabilseydi... Aralarında kimlik meselesi olmasaydı eğer, her şey daha kolay olabilirdi.. Ama doğru ya.. "hawk moth'un yenilmesi" gerekiyordu. Ve içinden bir ses, bu karşılaşmanın çok da uzak olmadığını söylüyordu....

**

Sabah eve geldiğinde, aklına bir anda Alex geldi.. Sonra bunun hakkında da pişmanlık duydu.. Ona davranış şekliyle alakalı... Tüm acısını ve öfkesini ondan çıkarmıştı bir anda. O da haliyle şaşırıp ve anlam veremeyip gitmişti yanından. Kalın kafalılık etmişti Adrien... gidip ondan özür dilemeliydi, ama telefonlarını açacağını sanmıyordu, ya da son hafta üniversiteye uğrayacağını.. Büyük ihtimalle yüzünü bile görmek istemiyordu... Saha fazla vicdan azabı çekmemek için Alya'yı aradı. Belki de o Alex'in nerde olduğunu biliyordu...

A: Alo Alya? Evet, evet.. ben iyiyim.. Sana anlattı mı? Yani şey, şu anda Alex senin yanında mı? Tamamdır, oraya geliyorum. Sonra görüşürüz...

Alex Alya'nın evindeydi, birlikte başlayacakları projeler üzerinde konuşuyorlardı. Alya Adrien'ın aradığını görünce Alex'e haber verdi. Alex anlayışsız biri değildi, Adrien'dan kaçmak gibi bir aptallığı yapmazdı. O da onunla konuşmak istiyordu. Belli ki ya hayatında bir şeyler dönmüştü ve bu büyük ihtimalle babasıyla ilgiliydi, bir anda öfkesini ondan çıkarmıştı. O sırada Alex odadan çıkıp Adrien'ı öylece bırakıp gitmişti gitmesine ama, sonradan o da böyle yaptığına pişman olmuştu. Kalıp onunla konuşabilirdi... Neyseki, şimdi bu fırsat ayağına geliyordu...

Al: Alya, ben en iyisi dışarı çıkayım, yalnız konuşmamız daha iyi olur.
Aly: Emin misin? Burda kalıp bir şeyler de yiyebilirsiniz.
Al: Hayır, hayır. Adrien'ın pek iyi olduğunu sanmıyorum. Hem bir şey varsa da bana anlatacağından eminim. Birbirimize her zaman güveniriz.
Aly: Tamam o zaman, ama sonradan beni arayıp Adrien'ın nasıl olduğunu söylemeyi unutma!
Al: Unutmam, hoşçakal!
Aly: Görüşürüz!..

Alex evden çıkmıştı. Adrien da Alya'lara doğru geliyordu. İkisi ub ve kk heykellerinin bulunduğu parkta karşılaştılar. Birbirlerine gülümsediler. Aralarındaki mesafe azalırken süren garip sessizlik de bir o kadar artıyordu. En sonunda yanlarındaki banka oturdular. Uzun süren bir sessizlik oldu. Adrien konuşmaya nerde başlayacağını bilmiyordu, ne demeliydi??

Sonunda bu sessizliği bozan Alex oldu..

"Bak, geçen gün yaşananlarla ilgili... biliyorum... bilerek değildi.. büyük ihtimalle yaşadığın bir şey yüzünden o kadar kötüydün.. peki.. anlatmak ister misin?"
"Açıkçası... ben.. yani özür dilerim... sen odadan çıkıp gidince benim için ne kadar değerli olduğunu anladım.. bir daha tekrarlanmayacak, söz veriyorum.."
"Tamaamm, ben de çekip gitmekte hata ettim, ben de kusurlu sayılıyorum, özür dilerim. Ve ayrıca sorun çözüldüğüne göre, anlatmak istemiyor musun? Yani neler yaşadığını..."
"İnan bana, bir insanın kaldırabileceğinden çok daha fazla ağır bir yük..."
"Ama anlatmadan nasıl emin olabilirsin-"
"Hazır olduğumda, Alex, söz veriyorum. Sana anlatacağım..."
"Pekala, sorun yok, beklerim."
"Ayrıca ben tekrar özür dilerim. O gün Uğurböceği ve Kara Kedi hakkında söylediklerim... saçmaydı.. Yani sonuçta bizi ilgilendirmez değil mi?
"Yani, sinirini çıkarmak için bir bahane gibiydi sanki o  değil mi?"
"Kesinlikle, yani yoksa neden buna aşırı tepki göstereyim, değil mi?..."

Bir süre daha konuştuktan sonra ayrıldılar. Alex Adrien'ın son haftasında üniversiteye uğrayacağına söz verdi. Dostunu yalnız bırakmazdı zaten...

**

Tekrar eve vardığında, biraz da olsun rahatlamış hissetti. En azından bir meseleyi halletmişti. Ama asıl mesele hala duruyordu: Leydisi. Onu çok özlemişti, yalan yoktu, ama onunla yüzleşme cesaretini de gösteremiyordu. Sadece onun fazla kızmamasını umuyordu. Ondan bir tepki gelmediği sürece onu rahatsız etmemenin en uygun seçenek olduğunu düşündü. Evet, böyle yapacaktı. Ama böyle yaparak belki de her şeyi geçiştirdiğinin ve bu yüzden işlerin daha da kötüleşeceğinin farkında değildi henüz...

Bu sefer erkenden asmalı çatıya geçti o akşam. Yastıklı kısma oturdu ve manzarayı seyretti... Hayallere dalmıştı ve etrafındaki sesleri duymuyordu. Kedi telefonunu da sessize almıştı, zaten akuma saldırısı yoktu, olmayacağıdan da emindi. Rahatça burada takılabilirdi.

Tabi, unuttuğu bir şey olmasaydı...

2 gün önce Uğurböceği ona cumartesi birlikte nöbete çıkmalarını önermişti. Uğurböceği'nin bunu yapmaktaki amacı belki az da olsa olanlar hakkında konuşabilmekti. Kara Kedi'yse bu mesaja olumlu anlamda yanıt vermişti ama öylesine yazıp geçiştirdiği için bunu unutmuştu.
Şimdi saat 9'a geliyordu ve Ub ile sözleştiği nöbete 1 saat vardı. Tabi Uğurböceği'nin de Kara Kedi'nin bu nöbeti unuttuğundan haberi yoktu.

Saat gece 10 olduğunda heyecanla dönüştü, sonunda onu görebileceği için çok sevinçliydi. Aynı zamanda da üzgündü. Aralarındaki bu soğukluğun devam etmesini istemiyordu. Nöbet yerlerine giderken Kk nin nerde olduğuna baktı. En son bir saat önce asmalı çatıda bulunduğu görünüyordu. Sonrasında konum bilgisi yoktu. (Kk kapatıyo sonradan) Yine de onu beklemeye koyuldu. 1 saat geçmesine rağmen gelmedi. Endişelenmeye başlamıştı çünkü Kara Kedi asla nöbetleri kaçırmazdı. Sonrasında onun hala asmalı çatıda olabileceği geldi aklına. Tam gidecekti ki şehir itfaiyesinin sıkışmış bir durumda ve yardıma ihtiyacı olduğunu gördü. Araçları sıkışmıştı ve hareket edemiyorlardı. Önce onlara yardım etmeliydi ve bu yüzden yanlarına gitti.

Bu işi bittiğinde yaklaşık bir saat geçmişti ama iş bitmiyordu, sanki herkes bugün onu buluyormuş gibi herkesin Uğurböceği'ne ihtiyacı oluyordu...Bütün bu yardım çağırılarına yardımı bitirdikten sonra saat nihayetinde 1 e gelmişti...
Sonunda gidebilirdi. Hala saat 9 daki asmalı çatı konumu gözüküyordu Kara Kedi'nin.. sonrası yoktu.. İçinde onun hâlâ orada olduğunu söyleyen bir his vardı. Ve bu his onu yanıltmayacaktı da...

Asmalı Çatı'nın girişindeki asmalı bölümden yavaşça yürümeye başladı.. Masada oturan bir silüet gördü, bu o olmalıydı.. Evet, Kara Kedi'ydi.. ama orda öylece oturmuş ne yapıyordu??..
Sadece gökyüzüne doğru bakıyordu, gözleri doluydu, ve sanki içinden bir şeyler mırıldanıyordu. Ama ne söylediğini duymak imkansızdı, anlaşılmıyordu...

Onu korkutmadam yavaşça arkasından dolandı, karşısına oturdu. Kara Kedi hâlâ onu fark etmemişti. Kafasını eğip yüzüne doğru baktı, o ise hala gökyüzüne doğru bakıyordu.. Uğurböceği de gözkyüzüne doğru bakmaya başladı, gözleri onun neye baktığını arıyordu.

Sonra fark etti.. Sirius yıldızının olduğu yere bakıyordu.. Onunla birlikte bakmaya devam ederken kendi kendine konuştuğunu işitti...

"Keşke şimdi burda olsaydın..."

Bunu garipsedi çünkü hâlâ Kara Kedi'nin dikkatini çekememiş olduğunu gösteriyordu bu, ama bir yandan, yanında olmasını istediği kişi kendisi miydi ki?.. Tereddüt etti, ama sonra bunun anlamsız olduğunu düşündü, başkası olamazdı.

Elini onun elinin üstüne koydu ve "Ben burdayım, tam yanında" dedi. Bekledi. Kara Kedi'nin fark etmesi uzun sürmüştü.. Başını indirip bakışlarını leydisine çektiğinde, sonunda kendine gelebildi. Ayağa kalktı, karşısındaki de öyle. Gözleri dolmuştu, istemsizce ona sarıldı, rahatlamaya ihtiyacı vardı..

Uğurböceği neler döndüğünü bilmiyordu ama, bu sarılmaya karşılık verdi. Kara Kedi çok sıcaktı, yüzü sanki alevden yanıyordu... Biraz geriye çekilip baktığında, önceden ağlamış olduğunu gördü.. Bir anlam veremedi ama onun bu haline çok üzüldü, tekrar sarıldı ona.. Bu sefer daha sıkı...

"Çok özledim" dedi Kedi. "Bunu yapmamalıydım, tam bir aptallıktı"

"Şşş, sorun değil...(ki onun için sorundu kediciğini görememek ama şu anda konunun bu olmadığını sezdiğinden böyle diyordu) Anlatmak istediğin bir şey var mı? Benimle paylaşmak istediğin?.. Konuşabiliriz, her zaman seni dinlemeye hazırım..."
"Ben.. özür dilerim.. gerçekten özür dilerim... ben.. istemedim.."
"Senin hatan değildi Kara Kedi, sen haklıydın.. lütfen, gel şuraya oturalım.."

Dediğini yaptı. Yastıklı kısma geçip oturdular, ikisi de demirlere yaslanmıştı. Kara Kedi Uğurböceği'nin solunda, başını onun omzuna koymuştu. Uğurböceği ise onun yumuşak saçlarını okşuyordu.
"Ben de seni özledim, kediciğim..."
Sessizlik oldu. Uğurböceği yine başka bir şeyin olduğundan şüphelendi ki genellikle şüpheleri doğru çıkardı. Tam söze başlayacakken Kara Kedi onu böldü:

"Bunu bir daha yapmayacağım, söz veriyorum, kendi başıma başa çıkabilirim sanmıştım, ama yanılmışım. Daha da agresifleştim, sevdiklerimi üzdüm. Gerçi bir şekilde o meseleleri hallettik ama, yine de asıl seni üzmüş olmaktan korkuyorum..."
"Beni üzmedin kedi, sadece endişelendim ve korktum. Başına bir şey geldi sandım. Şu an birlikteyiz, önemli olan da bu değil mi? Sorun kalmadı..."

Bir süre duraksadı, sonra sormaya karar verdi....

"Peki sen? Başa çıkmaya çalıştığın şey neydi? İçimden bir ses bana o fotoğraftan fazlası olduğunu söylüyor.."
Kara Kedi sessizleşti, cevap vermedi. Cevap vermek istemiyordu, sadece yüzünü kaldırıp leydisine baktı. İçinden bir ses "Söyle ona! Anlat da kurtul hadi!" diyordu ama buna cesaret edemedi. Sadece o meraklı mavi gözlere bakmaya devam etti.

Uğurböceği'yse kolunu onun omzuna doladı ve Kedi'nin biraz daha ona sokulmasını sağladı. Şimdi o, kalp atışlarını duyabiliyordu.
"Anlatmak istemiyorsan benim için sorun değil, sessizliğini de dinleyebilirim. Sen nasıl rahat edersen..."

Kedi yine cevap veremedi. Bu seferki sebebi ne diyeceğini bilememesiydi. Sadece susuyordu... Sonra tekrar sevdiğinin konuştuğunu işitti:

"Nasılsın?.." aslında basit bir soruydu ama şu durumda belki de cevap vermesi en zor şeylerden biriydi.
"Rahatlamış, huzurlu ve sakin" diyerek bir nevi basit, ama anlamlı bir cevap vermişti, çünkü yanındaki, ne demek istediğini anlamıştı...
"Bu cevap şu anda nasıl olduğunla alakalı, yanında ben varken... Peki ben yokken nasılsın? Nasıl hissediyorsun?.."
Verdiği cevap şaşırtmamıştı:
"Rahatsız, huzursuz ve sinirli..."

Bu sefer leydisi olduğu yerde dikleşip karşısına geçti. Ona bakmaya başladı ama o gözlerini ondan kaçırıyordu. Neden eskisi gibi değildi, neden o yaprak gözleriyle kendisinde kilitli kalmıyordu??

Elini çenesine koyarak kendisine bakmasını sağladı ve sordu:
"Benimle ilgili bir şey mi yoksa? Ben sana istemeden bir şey mi yaptım? Seni incittim mi?.."
Kara Kedi hemen kendine geldi ve üzerindeki dumanlı havayı dağıtmaya çalıştı.
"Leydim, sorun şu ki..." bir süre duraksadıktan devam etti "dönemin bitmesine 1 hafta kaldı, ve ben... bilmiyorum... babamla aram iyi değil, üstelik sonrasında herkesin bizden konuşması, daha birçok şey.. beni rahatsız ediyor..."

"Bu durumda ne desem boş kediciğim. Baban konusunda sana her şeyden çok yardım etmeyi isterim, ama yapamıyorum ve bu günden güne sinirlerimi bozuyor. Herkesin bizden konuşmaya başlaması hakkında da... Rena ile konuştum, ben bir şey demeden başka haber yapmayacağına söz verdi. Biliyorum, herkesin dilinde bu var ama Uğurblog da büyük bir ağ, şimdilik herhangi bir güncelleme yapmazsa daha iyi olur diye düşündüm.."
"En mantıklısını yapmışsın leydim.."
"Ayrıca, sana sormadan bir karar almam doğru olmazdı, kendimi sana ihanet etmiş sayardım. Sonuçta biz bir ekip ve çiftiz, değil mi?"
"Evet... evet öyleyiz.."

Leydisinin kollarına atıldı. Aniden olmuştu ama o buna bir şey dememişti, aksine tüm sıcaklığıyla ona karşılık vermişti.. Tam geri çekilecekken Kara Kedi kulağına fısıldadı:

"Bir süre daha böyle kalsak olur mu? Sana sarıldığımda gerçekten rahatlıyorum ve diğer tüm şeyleri unutuyorum..."
"Tabiki, kediciğim... yeter ki yanında olayım..."

Böyle sarılmaları çok seviyordu çünkü sahiden sadece kediciği ve o oluyordu, diğer her şeyi unutuyordu onun gibi, huzur buluyordu. Ona içtenlikle açtığı kollarını sırtında birleştirmişti, onun yavaşça saçlarını kokladığını hissediyordu, nefesini duyuyordu...

Geri çekilip yanağına bir öpücük kondurdu, sonrasındaysa kedinin başını bağdaş kurduğu bacaklarına yatırıp ilk geldiğinde baktığı Sirius Yıldızı'ndan söz etmeye başladı. O geceyi Asmalı Çatı'da geçirecekleri belli olmuştu...

╌╌╌╌╌╌╌╌╌
Ahhh gecikme için çok üzgünüm, gerçekten bu aralar yazmaya vakit bulamıyorum. Ne zaman niyetlensem başka bir şey oluyor.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir, ve unutmayın, "henüz bunlar Kara Kedi'nin iyi günleri..."

.

Continue Reading

You'll Also Like

37.7K 3.2K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
31.3K 1.3K 45
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
12.2M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
99.5K 4K 32
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...