Medya: Asya
Aras'ın gözü kapıdaydı. Son bir kez oğluna
bakıp çıkmıştı. Tekrar gelmesini dört gözle bekliyordu. Birkaç dakika sonra içeriye Hazar girdi. Ardından da görevli kadın girerken Hazar'ı kucağına aldı.
Arası da elinden tutup hızlıca ilerledi. "Buradan çıkıyoruz çocuklar. Sizi güvenli yere götüreceğim." Bir asansöre bindiler.
"Annem ile babam nerede?" Diye sordu Hazar. Kadın cevap vermedi. Bu sorunun cevabını oda bilmiyordu. Ona verilen talimat en alt kattaki cam odaya çocukları götürmekti. Hazar kadının kucağından kurtulmaya çalıştı.
"Eğer uslu durursan annen ve babanı göreceksin Hazar. Söz veriyorum." Hazar Aras'a baktı. Aras başını hafifçe salladı. Güvenli yere gideceklerdi. Ardından da anneleri ve babaları gelecekti.
" Ender nerede?" Kadın düşündü.
"Hayvanlar katında tatlım, onunla birlikte giremezsiniz."
Hazar kadının kucağından atladı. Asansör kapısı açıldı. "Enderi istiyorum." sesi düzdü. İlk defa olgun bir kız gibi konuşmuştu.
Kadın Hazar'ın elini tuttu."Oda gelecek şimdi beni dinlemelisin." Aras kız kardeşine baktı.
"Gitmeliyiz Hazar. Annem ile babam bizim için gelecek. Ender de öyle." Hazar sonunda tatmin oldu. İstemeyerekte olsa kadını takip etti. Küçük bir cam odaydı cam oda oldukça kalındı. Sessiz taşın içinde küçük bir cam odaydı. Sessiz Taşlar simsiyahtı. Tüm güçleri kapatabilecek bir özelliği vardı. Aras ve Hazar tüm talimatları dinleyip içeri girdiler. "Burada güvendesiniz. Size hiçbir şey olmayacak çocuklar." kadın Hazar ve Arasa bakıp gülümsedi. Kapıdan çıktığı an kadının çığlığı her tarafı sardı. Aras ve Hazar korku ile birbirine bakındılar.
***
Yüz yıldır yaşıyordu. Ona taş surat derlerdi. Hayatı boyunca hiç sevilmedi. Şişkin bir suratı ve büyük kulakları vardı. Çirkin ve sevimsizdi. Kimse onu ne evine ne de şehrine almak istiyordu. Ateş ve Su şehri'ne Ahsen onu getirmişti. Onu bir tek dışlamayan Ahsendi, Bir gün Taş surat Ahsenin yanına gidip karşısına geçti.
"Bundan sonra Sizin emrinize hamadeyim." Deyip Ahsen'in ve çocuklarını koruyacağına söz verdi. Bir taşın arkasında oturuyordu. Etrafta onu görenler gülmeye ve dalga geçmeye başladı. Açıkcası taş surat buna alışmıştı. Başını öne eğdi . Elleriyle oynamaya başladı. Fısıltılar ve gülüşmeler daha da çoğalmıştı.
" Çok çirkinsin Taş surat!" Diye bağırdı içlerinden biri. Taş surat bu hakaretlere alışmıştı yaşamının bir parçası gibi kabullenmişti. Onun tek yeteneği kalkanıydı, çok güçlüydü.
Hayatı boyunca küçük çocukları kurtarmıştı. Şimdi yaslandığı kaya da yalnızdı. Gözlerini kapattı. Eski hatıraları canlandı. "Yardım edin!" Beyaz kısa kesilmiş saçları mavi parlak gözleri olan adam haykırıyordu. Taş surat adamı hemen tanıdı. Ahsen in eşi Erdem olmalıydı.
Erdem'in her bir kolundan iki adam tutup boylu boyunca yere serdi. "Anlaşmamızı ya kabul edersin ya da.." Adam sesini tamamlayamadan taş surat aralarına girmiş Kalkan'ı ile Erdem'i güvene almıştı. Olaya müdahale etmeseydi çok geçmeden Erdemi öldüreceklerdi. Ahsen bu olayı öğrenmiş taş suratı yanında çalıştırmaya ve Savaşçısı olmasını teklif etmişti. Taş surat Ahsen in Savaşçısıydı. Şimdi ise Erdem'i kurtardığı yerde o aynı kayanın arkasında oturuyordu. Birden karnına bir kılıç saplanıyormuş gibi oldu.
Acıyla haykırdı. Kılıç karnını deşmemişti. Hayır diye düşündü Taş surat. Karnına baktı ne iz ne de bir kan vardı. Karnı deşilen ve o acıyı çeken Ahsendi. Ona savaşçı yemini ederken kanları da ebediyen mühürlenmişti. Taş surat'ın karnındaki acı kısa süre içinde kesildi. Ahsen ölmüştü.
Öldüğünü anlayınca ağlamaya başladı. Ağlayışı bile çirkindi. Koca kulaklarını çekiştirmeye başladı. Ahsene bir söz vermişti. Eğer ahsen ölürse çocuklarını o kurtaracaktı. Yaşlı yanağını koca elleriyle sildi.
Ellerinin titrediğini fark etmedi bile. Taş surat hıçkırıklara boğulup yere devrildi.
Çocukların ona ihtiyacı vardı ve o kendine gelemiyordu. Bir yüz yıl hayatı boyunca onu dışlamayan tek kişi ahsendi, oda ölmüştü. Şimdi kimsesizim diye düşündü taş surat.
"Ahsen!" Diye bağırdı hiçliğe doğru. Sesi çirkin ve hüzünlüydü, güvercinler havalanıp kaçtı.
Ellerini başının arkasına koydu. Hayatı boyunca kendini suçlayacaktı Ahsenin ölmesinin sebebi benim diye düşündü. Ahsene şavaşçılık yemini etmiş onu kurtaramamış yarı yolda bırakmıştı. Taş surat ağlamaya ve toprağa yumruk atmaya başladı. Peki Ahseni kim öldürmüştü? Taş surat koca yumruğunu sıktı. Kim öldürdüyse onu kendi elleriyle öldürecekti.
Yerden kalktı, kocası cüssesi bir devi andırıyordu.
Ya çocukları koruyacak ya da Ahseni öldüren kişi öldürecekti. Taş surat düşünmeye başladı. Öncelik çocuklardı onları korumalıydı. Ahsene yemini vardı. Yürümeye başladı tek başına yaşadığı harabeden çıktı.
Ateş ve Su şehri'ne geldiğinde çok geçmeden meraklı gözler taş suratı izlemeye başladı.
"Çirkin şey."
"Şu kulaklara bak?"
"Niye gelmiş bu yaratık?"
Ardından gülme sesleri ve fısıldaşmalar.
Taş surat umursamadı. Elleri yumruktu. Kimse ellerini fark etmedi. O eller ne zaman yumruk olduğunda ya birini koruyacak ya da birini öldürecekti. Kısa süre içinde devasa sarayın içine girdi. Ahsen ölmüştü onun kanını hissedebiliyordu. Taş surat kararını verdi. Aras ve Hazarı kurtaracaktı. Canına mal olsa bile.
***
Asya odadan çıkıp uzaklaştı. "Yardım edin!" Diye bağırdı. Ağlamaya başladı rolünü çok iyi oynuyordu. "Ne olur yardım edin! Kız kardeşim..." hıçkırıklara boğuldu.
Çok geçmeden Asya'nın etrafını koruyucular sardı. Hepsi Ahsenin ve erdem in öldüğü odaya gidiyordu."Kötü güçler Ahseni ve Erdem'i öldürüp kayboldu. Çok geç yetiştim." Sahte bir hareketle elini ağzına kapattı. Bağırtılar ve haykırışlar çoğaldı. Kimse Âhsenin öldüğüne inanamamıştı. Asya onları büyük bir nefret ile izledi.
Kendisi ölse böyle bağırırlar mıydı ki? Bir an kendisini Ahsenin yerine koydu. Hayır o ölse böyle bağırmazlardı.
Buradaki herkesi öldürmek istedi. Ahsen'in ölüsünü bile kıskanacak raddeye gelmişti.
O artık ölü , buranın hükümdarı sensin diyerek içinden geçirdi. Bir kaç kişi Asya'nın yanına gelmiş omuzunu sıvazlıyordu. Asya tekrar rolüne büründüp ağlamaya devam etti. "Ahsen, kardeşim!" Ortalık epey kalabalık olmuştu.
Asya kimse görmeden oradan çıktı. Sıra Hazar ve Arası öldürmekti. Gülümsedi. En alt kata verdiği talimat odasına indi. Yüzündeki sahte gözyaşlarını silmişti. Sessiz taşın içine girmeden önce nadir bulunan ateş lalesinin tozlarını üstüne serpti.
Son tozu bu olmalıydı. Güçlerini istediği kadar kullanabilecekti, sessiz taş artık ona etki yapmayacaktı.
Tam içeriye girecekken görevli kadın ona baktı.
" Çocuklar daha yeni girdi Efendim. Güvenlikleri tam." Asya gülümsedi. Büyü kelimelerini söyleyip elini havaya kaldırdı. Görevli kadın yerde boylu boyunca uzanmış etkisiz hale gelmişti. Tek o değil yukarıdaki gözcüler de ölmüştü.
"İşimin çabuk ve hızlı olmasını isterim." İçeriye girdi, çocuklar düşündüğü gibi küçük cam odanın içindeydiler.
Büyü yapılmıştır diye düşündü Asya. "Teyze annem nerede?" Hazar meraklı gözlerle Asya'ya baktı.
"Öldü." Sesi duygudan yoksundu.
Çocukların karşısına geçti. Hazar ağlamaya başladı. " Yalan söylüyorsun!" Diye bağırdı.
Aras kız kardeşinin kolunu tutup ayağa kalktı "Teyze annem nerede?" Aras korku dolu gözlerle Asya'ya baktı. Annem ölmez , O şimdi çıkıp gelecek diye içinden geçirdi.
"Sıra sizde çocuklar." Asya gözlerini keskince cama dikti. Şimdi büyüyü bozacaktı. Hazar hıçkırıklara boğuldu. "Senden nefret ediyorum!" Diye bağırdı Asya'ya doğru.
Asya ellerini cam duvara dayayıp gözlerini kapattı. Kısa süre içinde büyüyü bozmuştu. Kapı sonuna kadar açıldı. Asya gözlerini kısarak gelen kişiye baktı. Gelen Taş surattı. Bir tek ona sessiz taş etki etmezdi.
Asya dişlerini sıktı "Ne işin var burada?" Sesi soğuktu.
" Çocukları öldürmene izin vermeyecegim." Sesi kaba ve kalındı.
Asya taş surat'a bakarak kahkaha attı. "Git çirkin yaratık. Yoksa bedelini canınla ödeyeceksin. Bir yüz yıl kadar yaşasan bile benim ne kadar güçlü olduğumu biliyorsun." Önüne dönüp hıçkırıklara boğulan Hazara baktı.
Ellerini kaldırdı. Şimdi büyüye odaklanma vaktiydi.
Taş surat Çocukların önüne atıldı. " Önce benim bedenimi geçeceksin." Kollarını cama dayadı. Asya taş suratı öldürmek istedi. Onu öldürmenin ne kadar zor olduğunu biliyordu. Ne gerekirse gereksin bunu yapmalıydı.
Taş surat Asya tarafından öldüreceğini biliyordu. Seçimini yaptı. İçindeki tüm zırhını Hazar ve Aras'ın olduğu cama aktardı. Bunu yaparken oldukça acı çekiyordu. Koca avuçlarını cama dayadı. Gözlerinden kanlar akıyordu. Asya sinirle soludu "Kes şunu." Bildiği tüm büyüleri okusa da nafileydi. Aradaki kalkan buna izin vermiyordu.
Taş surat'ın içindeki tüm kalkan gücü cama aktarıldı. Çocuklar artık tamamen güvendeydi. Taş surat yere devrildi.
Vücudu ve yüzü buruşmuş ağaç gövdesini andırıyordu. Taş surat ölmüştü. Asya öfkeyle yerinden kalktı. Artık cam duvar Taş surat'ın zırhıydı.
Hazar ve Aras'a baktı. Korku dolu gözlerle Taş surata bakıyorlardı. Asya koşar adımlarla oradan çıktı. O günden sonra hiçbir zaman gelmedi.
Oy vermeyi ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın 😌
Okuduğunuz için teşekkür ederim