Alara -Davetsiz Misafir-

493 114 113
                                    


Öncelikle keyifli okumalar. İnşallah 500 yüz oy'u geçer. Güzel yorumlarınızı her satırda bekliyorum..


Sarı seyrek kıvırcık saçları vardı. Gözleri siyahın en koyu haliydi. İnce ve uzun boyluydu. Alara genç bir kadındı. Hiç evlenmemişti tek başına yaşıyordu. İnsanlardan uzak küçük bir kulübede yaşıyordu. Yaşadığı yer unutulmuş bir ormandı. İnsanlar ondan korkuyordu. Altıncı hissi çok kuvvetliydi. İnsanların kokularını yüzlerce kilometreden alır ne yaşadıklarını bilirdi.

Özel hayatlarına kadar. Doğuştan gelen bu gücü Alara'nın lanetiydi. Yalnız yaşamanın daha iyi olacağını düşünmüştü. İnsanların başlarına ne geleceğini kötü ya da iyi hissedebiliyordu. Eğer bir seçimi olsaydı böyle olmak istemezdi. Yalnızlık adeta ruhuna işlenmişti. Her gün yaptığı sahte insana benzeyen bir tahta parçası ile konuşuyordu. Bugün neler yaptığını nasıl hissettiğini o tahta parçasına içindekileri döküyor ve anlatıyordu.
Böyle daha iyi hissediyordu. Hızla yerinden fırlarcasına kalktı. Bir adam buraya doğru yaklaşıyordu. Tahminen genç bir adamdı. Gri kısa kesilmiş saçları ve kahverengi güzel gözleri var. Bu düşünce adeta aklına bıçak gibi saplandı .

Ellerini kulağına koyarak kapattı. Bir erkek buraya doğru geliyordu. İç sesini susturup volta atmaya başladı. Kokusu gerçekten güzeldi.

"Saray kokusu." diye mırıldandı kendi kendine. Soylu biriyle evli. Av ile uğraşıyor. Güvenilir diye fısıldadı iç sesi. Tahminen önceden taşralı biriydi. Her kimse artık içeri alacağına emindi. Düşüncelerini susturup genç adamın buraya gelmesini bekledi. Dakikalar işkence gibi geçerken kapı yavaşça tıklatıldı. Tiz bir hareketle yerinden kalkıp kapıyı açtı. Karşısındaki erdemdi. Peki onu nasıl tanıyamamıştı. Yıllardır görmediğinden olabilirdi.

"Merhaba Alara. İçeriye girebilir miyim?" Alara cevap vermeden yana kaydı.

Erdem içeriye geçerken "Evlenmişsin." dedi Alara sessizce.

Bir zamanlar Erdem'e çok aşıktı. Ona kim aşık olmazdıki diye içinden geçirdi. Tahta bir sandalyeye geçip karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Erdem etrafı inceledi. Duvarlar neredeyse ağaç odunlarla döşenmişti. Burayı hatırlıyor gibiydi. Tahta tablolar ve bozuk olduğunu belli eden bir lamba vardı. Oda küçüktü. Erdem Alara'nın gösterdiği yere geçip otururken öne eğilip söze başladı. "Altı aylık bir oğlum var. Daha doğmadı, aşık olduğum kadınla evlendim Alara." Erdem konuşurken Alara kırıldığını belli etmeden Erdem'in elini sıktı. Bunu yapmamalıydı. Birden gözünün önüne solgun tenli masmavi gözleri kan çanağına dönmüş bir kadın geldi. Bağırmaya çalışıyordu ama bağıramıyordu. Kim bu? Diye içinden geçirdi. Erdem'in eşi diye fısıldadı iç sesi. Altıncı hissi yine onu yalnız bırakmamıştı.

"Senin adına çok mutlu oldum." Diyebildi Alara.

Gözlerini kapatıp başını ovaladı. Erdem tereddütlü bir sesle " Bir şey mi gördün?" Diye sordu.

Alara başını salladı."Ahsen'in başı dertte. Bunun için gelmiş olmalısın." Adının Ahsen olduğunu hem hissetmiş hem de anlamıştı. Erdem bir şey diyecekken Alara elini kaldırıp onu susturdu.

"Saraya gelip karını göreceğim." Erdem adeta sevinç çığlıkları atmak istiyordu. Alara ince uzun ellerini ovalarken düşüncelerini düzene sokmaya çalışıyordu. Erdem aklını karıştırıyordu. Yıllar geçtiğinden beri sadece birkaç kilo almış diye düşündü. Vücudu sağlıklı ve kaslı. Yanakları soğukdan kızarmış olmalı diye düşündü. Artık kasım ayındaydılar. Erdem'in parmaklarının kokusu sanki burnunun önündeydi. Toprak ve hafif kan kokusu vardı. Demekki ava çıkmış diye düşündü.

ALEV VE BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin