Eski hayata dönüş

721 130 150
                                    

Doğayla aynı anda birbirimize baktık. Bu vakit geldi demekti. Bir daha buraya gelebilecek miydim? Belki de hiçbir zaman buraya gidemeyecektim. Doğayla birlikte odadan çıktık. Sarışın kıza doğru baktım. "Herkes nerede bekliyor?" Diye sordum.

" Ön bahçe Efendim." dedi ve önden yürüdü. Doğayla birlikte ön bahçeye çıktık. Suna, mert ve Hazar çimenlerde oturmuşlardı. Funda ve aras ayakta dikilip bizi bekliyor olmalıydı. Aras benle Doğa'nın geleceğini görünce gözlerini bana dikti. Buz mavisi gözlerine bakmak güzel bir duyguydu. Öne doğru yürüyüp yanlarına vardım. Doğa sessizce bir köşeye oturup ellerini dizine bağladı. Aras yanıma gelerek elimi sıkıca tuttu. Ben de elini tutarken elini soğuk değilde serin olması beni gülümsetti.

"Ben ve Aras sizi eski dünyanıza bulunduğunuz şehir İstanbul'da belirsiz bir yerde bırakacağız. Tabi Funda da yardım edecek." Hazar yavaşça ayağa kalktı. Suna'ya baktım. Elini ovuşturuyordu. Heyecanlandığını gözlerinden anlamıştım. Aras elimi bırakıp bir kaç adım geriledi. Suna yanıma geldi. Elini sıkıp bıraktım.

"Sıradan bir yolculuğa çıkacağız." diye fısıldadım kulağına doğru. Gülümseyerek hafifçe başını salladı. Biraz olsun heyecanını gidermiş olmasını umdum. Mert Suna'nın karşısında dikilerek küçük siyah bir kutuyu Suna'nın eline verdi.

Suna gülümseyerek kutuyu açtı. İçinde ince bir kol saati vardı.

"Hemen arkasındaki küçük düğmeye basarsan led ekranda ben çıkıyorum. Sizin tabirinizle görüntülü konuşma gibi. Unutma bunu yalnız bir ortamda yapmalısın güzellik." Sıradan bir saate benziyordu, Suna gözleri dolmuş bir şekilde Mert'e sarıldı.

" Ama unutmaki bu seni hiçbir zaman görmediğim anlamına gelmiyor." Hazar karşıma geçti. Kırmızı sıradan bir toka vardı elinde. Üstümdeki gömleğin yakasını taktı.

" Zor durumda kaldığında direk bize haber yollayan tokaya benziyen küçük bir alet. Endişelendiğin ya da korktuğun zaman haberdar olacağım Eftelya." Turkuaz gözleri emindi.

" Teşekkür ederim Hazar. Ama buna gerek yoktu." sonra benimkinin aynısını direk Suna'nın üzerine taktı. Suna Hazar'a bakarak teşekkür ederken sıra Fundadaydı.

Önce benim karşıma geçti. Elinde fosforlu pembe bir oje vardı. Kıkırdadı "Oje gibi gözükebilir ama gerçekte sizi görünmez edecek bir sıvı var içinde. Sadece bir kullanımlık. Bunun formülü oldukça zor ve nadir yapılan bir sıvı." Elinde iki tane vardı. Bir taneyi bana verip bir tanesini de Suna'ya verdi. Suna Funda'nın kollarına atıldı.

"Seni seviyorum Funda." Funda gülerek Suna'ya bakarken üzüldüğünü de görebiliyordum. Funda'nın yanıma doğru geldiğini hissettiğim de yüzü ıslanmıştı. Duygusunu gizlemek istememişti. Funda bana sıkıca sarıldı. Ne de olsa o benim koruyucu cadımdı.

" Beni hiçbir zaman unutma." Dedi yarı neşeli yarı titrek bir sesle.

"Seni hiçbir zaman unutmayacağım Funda." Diye Fısıldadım.

"Çünkü sen benim koruyucu cadımsın." Diye de ekledim.

Başını hafifçe eğdi. Kahverengi gözleri hüzünlüydü. Hafifçe güldü. Sonra gülerken küçük gamzelerinin olduğunu yeni fark etmiştim. Suna fundayla bir köşede konuşurlarken ağlamamak için kendimi zor tuttum. Doğa bir köşede sessizce beni izliyordu.

Bana doğru geldi ve bileğime simsiyah bir bandana taktı. Hiçbir şey söylemeden köşesine geri çekildi. Ona doğru teşekkür edercesine basımı hafifçe salladım. Bakışlarını Suna'ya sabitledi. Sunaya bir hediye verme gereği duymamıştı. Ben gidersem büyük ihtimalle o sarayda tek başına yaşayacaktı. Doğa'nın birileriyle konuşmasını ve mutlu olmasını istiyordum. Ensemde bir an serin parmakların değdiğini hissetim. Ardından da ince bir kolye yerini aldı. Kolyeyi inceledim. Yuvarlak alev kırmızısı etrafını saran mavi küçük ayrıntılı kristaller çevrelenmişti. Narin ve göz alıcıydı. Hayatımda gördüğüm en güzel kolye olduğunu söyleyebilirdim. Ağzım açık bir şekilde kolyeye baktığımı anlayınca dudaklarımı birbirine bastırdım.

ALEV VE BUZ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin