Insensitive ➳ Sirius Black

By PotterCat

244K 13.5K 8.9K

[WattpadFanficsTR "Hogwarts Dünyası" okuma listesinde sizlerle!] ~"Mükemmel cadı" maskesi takan bir kızın mük... More

*1* Küçük Bir Yetim
*2* Yazlık
*3* Eğlence
*4* Eski Bir Dost
*5* Doğum Günü
*6* Saçlar
*7* Çizgiyi Aşıyorsun, Black
*8* Hogwarts
*9* Saklı Gerçekler
*10* Tüy
*11* Teklif
*12* Delirmek
*13* Patronus
*14* Sen Olmasaydın...
*15* Noel Balosu
*16* İmkansız Gerçek Oluyor
*17* Bob Ama Kısaca Bobby
*18* Broken
*19* Amortentia
*20* Köpek Kediyi Kovalar
*21* O Biliyor
*22* Bela Genellikle Beni Buluyor
*23* Sürüngenler
*24* Haber, Saldırı, Oda ve Ayna
*25* Sectumsempra
*26* Yeşil Işık
*27* Altıncı Sınıf Bitiyor
*28* Tesadüfler
*29* O Biraz Daha Baskın Gelmiş
*30* Hata
*31* Melek ve Şeytan
*Özel Bölüm*
*32* Albüm
*33* Little Hangleton
*34* Yedinci Sınıf
*35* Arzu
*36* Teorik Bilgi
*37* Hangover
*38* Genç Anka
*39* Asla Bırakma
*40* Aile Yemeği
*41* Noel
*42* Değişim
*43* Davetsiz Misafir
*44* Maske Düşüyor
*45* Ölüm Bizi Ayırana Dek
*46* Elinde Olan Bir Tek Bu Hayatın
*47* Bu Kadar Mutlu Olmamıştım
*48* Yıl Dönümü
*49* Vahşi Kedi
*50* Biraz Ateşviskisi, Biraz Quidditch

Özel Bölüm *2*

1.1K 91 96
By PotterCat

/17 Nisan Pazartesi, 1978, saat sabaha karşı 3 suları/

Yaklaşan ayak seslerini duyan iki adam da oturdukları yerden hızlıca kalkmıştı, onların bu davranışını gören kızıl saçlı kadın abartılı bir şekilde gözlerini devirdi ancak kocasının uyaran bakışları üzerine herhangi bir yorum yapmadı.

"Abraxas, Vincent," dedi Tom Marvolo Riddle kısık ama güçlü bir sesle ve başıyla merdivenleri işaret etti, ardından tek kelime dahi etmeden basamakları tırmanmaya başladı. Nagini de onun peşinden gidiyordu.

Abraxas Malfoy da tam merdivenlere yönelmek üzereydi ki eşinin seslendiğini duyunca duraksadı "Abraxas, lütfen," dedi Reina Malfoy endişeli bir ses tonuyla ve oturduğu koltuktan ayağa kalkıp kocasının elini tuttu.

Durumu gören Vincent Lestrange ağır hareketlerle onayladı "Ben yukarıda bekliyorum." dedi ve o da Karanlık Lord'un peşinden yukarı kata çıktı.

Vincent gözden kaybolunca Reina derin bir nefes aldı "Ben... Yine isteyeceği şey yüzünden sana zarar gelmesinden çok korkuyorum, Abraxas." diye fısıldadı, korkusu mavi gözlerinden okunuyordu "Aileme daha fazla dokunmasını istemiyorum."

"Reina, aşkım, bu konuları yıllar önce aşmamış mıydık biz?" diye sordu Abraxas yumuşak bir tonla ve ellerini, Reina'nın beline yerleştirdi. Kırmızı bir saten elbise giyiyordu, o hareket ettikçe uzun etekleri yeri süpürüyordu. Elbisenin açıkta bıraktığı boynunda ise siyah elmastan bir gerdanlık vardı.

Bunun üzerine Reina'nın kaşları çatıldı "İki gün önce az kalsın seni kaybediyordum, bunu normal karşılamamı mı bekliyordun?" dedi öfkeli bir şekilde "Alastor Moody, seni gözüne kestirmişken hala hiçbir şey yokmuş gibi onun kirli işlerini üstlenemezsin, kendini ve beni düşünmüyorsan Lucius'u düşün, Abraxas, yalvarırım sana."

Abraxas tek kaşını kaldırdı "Bana güvenin bu kadar zayıf yani, öyle mi, Reina?"

Kızıl saçlı kadın gözlerini devirdi "Kastetmek istediğimin o olmadığını çok iyi biliyorsun," diye homurdandı.

"Hayatım, lütfen biraz rahatla, bu sefer ortada düşündüğün gibi bir durum yok zaten." diye açıklamaya başladı Abraxas ve üzerindeki siyah, boğazlı kazağın boynunu biraz gevşetti "Bu gece istediğine ulaşabilmiş mi ve sonrasında nasıl ilerleyeceğiz, bunu konuşacağız sadece."

"Bu gece? Ah, Lucius'un yakın arkadaşı olan kızdan bahsediyorsun." diye mırıldandı Reina "17 yaşındaki yetim bir kızla Lord'un ne alıp veremediği var, asla anlamlandıramıyorum."

Abraxas suçlu bir şekilde gözlerini kaçırdı, eğer gerçeği bilseydi, eğer o kızın aslında Gabrielle'in kızı olduğunu bilseydi, büyük ihtimalle Lord'dan daha da nefret ederdi. Ama büyük ihtimalle uzun bir süre daha öğrenmeyecekti.

Reina hiçbir zaman Lord'dan haz etmemişti, kendisine Tom veya Riddle diye seslenebildikleri dönemlerde bile her zaman ona karşı mesafesini korumuştu. Mezun olmalarının ardından, Lord'u daha da sık görmeye başlamaları ve Abraxas'ın sürekli göreve gidip gelmesi bu yüzden Reina'yı yıllardır çileden çıkarıyordu –eğer aralarındaki sevgi bu denli güçlü olmasa Abraxas, Reina'nın yıllar önce çekip gitmiş olacağından emindi.

"Abraxas, hadi!" diye seslendi Vincent yukarı kattan. Bunun üzerine Reina geriye doğru bir adım attı, yüzünde donuk bir ifade vardı.

"Beş dakika bile sabredemiyorlar." dedi ve ardından masada bulunan karafı alıp kendisine şarap koymaya başladı "Kocamı, oğlumu, evimi –her şeyimi aldı, daha ne istiyor bizden?!"

/Flashback; 17 Aralık Pazar, 1944; Slytherin Ortak Salonu/

"O zaman lütfen, lütfen söyle bana Gabrielle," dedi Reina ve mavi gözlerini, Gabrielle Potter'ın yeşil gözlerine dikti "Abraxas'ım ne kadar büyük bir tehlike içinde?"

Reina'nın bu ani sorusu üzerine Gabrielle bir süre kalakalmıştı. Birkaç kez yutkunduktan sonra konuşmaya başladı "Ben... Reina... Ne demem gerektiğini bilmiyorum. Şu an için, okulda bulunduğumuz süre için, söyleyebilirim ki Abraxas güvende, hata yapmadığı sürece. Ama... Ama okuldan sonrası için... Bilmiyorum. Keşke sana yardımcı olabilseydim."

"Hata yapmadığı sürece," diye tekrarladı Reina kendi kendine "Riddle'a karşı, değil mi?"

Gabrielle sadece onaylamakla yetinmişti.

"Göründüğü gibi olmadığını en başında tahmin etmem gerekiyordu." diye mırıldandı Reina "Kimse bu kadar mükemmel olamaz."

/Flashback sonu/

"Reina, lütfen aş..."

Kocasının sözünü bitirmesine izin vermemişti "Abraxas," dedi Reina sert bir sesle ve sağ elindeki şarap kadehiyle merdivenleri işaret etti "Git."

Abraxas Malfoy, derin bir nefes aldıktan sonra omuzlarına gelen, sarı saçlarını düzeltti ve hızlı adımlarla üst kata çıktı. Lord, her zamanki gibi çalışma odasında onları bekliyordu. Abraxas'ın geldiğini görünce başıyla, kapıyı kapatmasını işaret etti ve ağır hareketlerle çalışma masasına yaslandı. Koyu renk cübbesini çıkarıp sandalyeye koymuştu ancak hala siyahlar içerisindeydi: siyah gömlek ve siyah pantolon. Bir tek mermeri anımsatan beyazlıktaki teni ve kemik rengi asası bu koyu renk uyumunu bozuyordu –elli yaşını geçmiş dahi olsa saçları hala günah kadar siyahtı.

"Gördüğüm kadarıyla Rodolphus, o gece ikinizin arasındaki konuşmada geçen her şeyi Natasha'ya anlatmış." dedi Tom, koyu renk gözlerini Vincent'ın üzerine sabitlemişti, ne tepki vereceğini merak ediyordu. Elbette, dünyanın gördüğü en güçlü Zihnefend olduğunu için merakı çok kısa süreliydi, daha Vincent fiziksel olarak tepki veremeden korktuğunu öğrenmişti bile –oğlunun laf taşımasından dolayı onun, Rodolphus'un, başına bir şey gelmesinden korkuyordu.

"Lordum, lütfen Rodolphus'u affedin," dedi Vincent kısmen titreyen bir sesle "O... O ne yaptığının farkında değil..."

"Sakin ol, Vincent, Rodolphus yanlış bir şey yapmadı." dedi Tom kadife gibi bir sesle "Her ne kadar Natasha ile olan bu arkadaşlığının yarattığı zayıflık kesinlikle kabul edilemez ve kısa sürede yok edilmesi gereken bir şey olsa da Rodolphus, farkında olmadan bu zayıflığını bizim lehimize kullandı."

Abraxas şaşırmış gibi gözüküyordu "Ben planın bu kadar güzel sonuç vereceğini tahmin etmemiştim," diye itiraf etti, Tom'un tek kaşını kaldırmasına neden olarak "Rodolphus'un kulak misafiri olduğu şeyleri herhangi birisine aktaracağını düşünmüyordum, sonuçta gizli bilgi oldukları apaçık ortadaydı –sence de biraz kolay oltaya düşmedi mi?"

"Dediğim gibi, zayıflığına yenik düştü ve en iyi arkadaşına yardım edebileceği düşüncesiyle duyduklarını, Natasha'ya aktardı," dedi Tom, dudaklarına sinsi bir sırıtış yayılırken "Elbette bunun doğuracağı sonuçlar, asla Rodolphus'un hayal ettiği yönde olmayacak."

Vincent, ellerini hardal rengi pantolonunun ön ceplerine soktu; bir yandan da kapalı kapıya yaslanmıştı "Artık Natasha kesin olarak biliyor o zaman," dedi "Gabrielle'in de bizden biri olduğunu."

Tom ağır hareketlerle onayladı "Neler yaptığını da kısmen biliyor, en azından kendi maskesi düşmesin diye tarihle oynadığını öğrenmiş."

"Ah, zavallı Auriga," diye mırıldandı Abraxas "Çok yetenekli bir cadıydı."

Bunun üzerine Vincent kıs kıs gülmeye başladı "Tıpkı öldürdüğümüz diğerleri gibi."

Abraxas kendini tutamayıp gülmüştü, Tom'un bile dudağı hafifçe yukarı kıvrılmıştı "Çok haklısın," dedi, ardından mavi renk gözlerini Tom'a çevirdi "Peki, bundan sonra ne yapacaksın? Gabrielle ile ilgili gerçeği öğrenmesi, Natasha'yı Karanlık Tarafa döndürmek için yeterli mi?"

Tom cevap veremeden Vincent söze atlamıştı "Bir dakika, kız kendi isteğiyle mi bizim yanımıza gelecek?" diye sordu inanamayan bir ses tonuyla. Tom ne bekliyordun dercesine tek kaşını kaldırıp başını hafifçe yana yatırdı "Ben açıkçası Imperius Laneti altına alırsın diye düşünüyordum, Natasha'nın kendi isteğiyle senin yanında durması bana pek de olası gelmemişti."

"Öyleydi, benimle aynı tarafta yer almaktansa canını vermeyi tercih edeceği bir dönem vardı, eskiden," diye açıklamaya başladı Tom, bir yandan da kemik rengi asasını sağ elinde ağır hareketlerle döndürüyordu "Ancak Ocak ayında Hogwarts'a yaptığım minik ziyarette, zorunda kaldığında damarlarında akan kanı sadık olduğu tarafa tercih edeceğini ziyadesiyle gösterdi. Gabrielle hakkında bildiğini zannettiği her şeyin aslında kocaman, çirkin bir yalandan ibaret olduğu farkındalığı, bilincine bir zehir misali yayıldığında geriye kalan son savunma mekanizmaları da yıkılmış olacak."

Bir süre sessiz kaldıktan sonra bakışlarını, Abraxas'a çevirdi "Senin soruna gelecek olursak, bir süreliğine odak noktamızı değiştireceğiz, Natasha ile ilgili planın son seviyesini harekete geçirme vakti geldiğinde haberiniz olur." dedi ve omuz silkti "Öncelikle şu Yoldaşlık ile ilgilenmemiz ve bir yandan da Bakanlık üzerinde kurduğumuz baskıyı arttırmamız lazım."

Abraxas onayladı "Her zamanki rutinimize dönüyoruz kısaca." diye mırıldandı.

Tom, bakışlarını Vincent'a çevirirken tekrardan konuştu "Bu gece sizlere daha fazla ihtiyacım yok, dinlenmeye gidebilirsiniz." dedi, ardından sesini sert bir tona soktu "Vincent, Rabastan'ı Temmuz başında burada görmek istiyorum."

Bunu duyan Vincent doğrulup hızlıca onaylamıştı "Elbette, Lordum, nasıl isterseniz."

İkili, Tom'u yalnız bırakmadan önce Tom son kez arkalarından seslendi "Bu arada, Walburga Black'e oğlunun başarılarından daha çok bahsedin," dedi "Sonuçta, eğer Regulus bu gece Natasha'nın, şatonun dışında olacağı konusunda bize haber vermeseydi bunların hiçbirisi yaşanmamış olacaktı."

***

Şafak sökerken günün ilk ışıklarının, geniş pencerenin önündeki çalışma masasına vurmasıyla sandalyede oturmuş kitap okuyan Tom'un hafifçe silkelenmesi bir olmuştu. Abraxas'ı, Rosier'ın (Aslında Malfoy demesi gerekiyordu ancak bazı eski alışkanlıkları terk etmek güçtü, tıpkı Reina Rosier'a kızlık soyadıyla hitap etmek gibi.) yanına ve Vincent'ı da evine, eşinin yanına gönderdikten sonra gecenin geri kalanını, kendi yatak odasına çekilmek yerine çalışma odasında geçirmeyi tercih etmişti. Zaten birkaç saatliğine uyumak dışında yatak odasını pek de kullandığı olmuyordu.

İçerisi giderek aydınlandığı için artık masasında bulunan, gümüş şamdanlık içinde duran mumların yanmasına ihtiyaç duymayacaktı; bu düşünce ile basit bir asa hareketiyle mumları söndürmek için kemik rengi asasına uzanıyordu ki üç siyah mum da, sanki birisi üflemişçesine, aniden söndü.

Bunu gören Tom hafifçe kaşlarını çattı ve asasını eline aldı ancak masada duran kitabın sayfaları da sanki koşan birisinin yarattığı hava akımına maruz kalmış gibi hareket etmeye başlamıştı. Kitabı kapatıp hızlıca ayağa kalkan Tom tam konuşmak için ağzını açmıştı ki odada hissettiği varlık ile hafifçe duraksadı, Ağustos ayından bu yana ilk defa onun varlığını tekrardan hissediyordu.

"Ah, birileri yine tat kaçırmaya gelmiş anlaşılan," diye homurdandı Tom ve sırtını, çalışma masasına döndü.

En son onu canlı gördüğü şekliyle karşısına çıktığı için Tom, ne zaman onunla karşılaşsa kısa bir an için 60lara dönmüş gibi hissediyordu, bunun nedeni de şaşırtıcı olmayan bir şekilde kıyafetleriydi. Siyah-beyaz, kareli, kısa etek; özensizce eteğin içine sokulmuş siyah, boğazlı kazak ve beyaz, uzun çizmelerle gerçekten de bir Zaman Döndürücü kullanarak 18 yıl ileriye seyahat etmiş gibi gözüküyordu.

Gabrielle Potter, Tom'u duymazdan geldi ve zümrüt yeşili gözlerinden ateş püskürterek konuştu; öyle ki Tom, onu en son ne zaman böylesine öfkeli gördüğünü hatırlamıyordu bile "Amacın ne senin, ne yaptığını sanıyorsun?!" dedi Gabrielle zehir gibi bir sesle.

Görüntüsü geçen sefer bu kadar soluk değildi, diye düşündü Tom. Çok ilginç, demek ki yavaş yavaş bu dünyayla olan bağlantısı kopuyor.

"Natasha'nın gerçek potansiyelini ortaya çıkartmanın zamanı çoktan gelmişti, Gabrielle," diye cevap verdi Tom sakin bir ses tonuyla, tepkisiz kalmasının onu daha da sinirlendireceğini çok iyi biliyordu, geçmişte her zaman böyle olmuştu "Sen de bunun farkındasın."

Gabrielle, yumruklarını sıkarak Tom'a doğru büyükçe bir adım attı "Söz verdin, Tom." dedi sol elinin işaret parmağıyla tehditkâr bir şekilde onu işaret ederek.

Ancak Tom sadece omuz silkmekle yetinmişti "Demek ki artık eski sözleri bozmanın da vakti gelmiş." dedi ve arkasındaki çalışma masasına yaslandı. Gabrielle'den yayılan öfkeyi hissetmemek imkânsızdı, eğer hala büyü yapabilecek durumda olsaydı büyük ihtimalle odadaki birkaç eşyayı çoktan havaya uçurmuş olurdu. Öfke kontrolü hiçbir zaman Tom'unki kadar iyi olmamıştı, elbette belli bir çizgi aşıldıktan sonra Tom'un da gözü hiçbir şeyi görmüyordu ama Gabrielle, Tom'a kıyasla hızlı parlayıp çabuk sönen ve bu süreçte de etrafa fazlasıyla zarar veren bir yapıya sahipti.

/Flashback; 24 Ekim Cuma, 1944; Slytherin Kızlar Yatakhanesi/

Tam kapıyı açmak için uzanmıştı ki içeriden gelen patlama sesini duydu. Hızlıca kapı kolunu çevirdi ama kitlenmişti.

"Gabrielle, aç şu kapıyı!" diye seslendi kıza.

"Defol!" diye bağırdı Gabrielle. Tom iç geçirdi ve Alohomora ile kapıyı açtı. İçeriye baktığında ise gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

Savaş alanına dönmüştü. Sağlam hiçbir şey kalmamıştı; hepsi ya yanıyordu, ya patlamıştı ya da minik parçalara ayrılmıştı. Gabrielle ise bütün bu karmaşanın ortasında oturuyordu, asası sol elindeydi. Tom'un geldiğini görünce hemen ayağa kalktı.

"Lanet olsun, ne yaptın böyle?" dedi Tom, kıza yaklaşırken.

Gabrielle, asasını Tom'a doğrulttu "Git başımdan." dedi ve hıçkırdı "Beni ne hale getirdiğini görüyorsun işte!" dedi ve öfke dolu bir çığlık atıp bir tane yataktan kalan parçaları ateşe verdi.

/Flashback sonu/

Yedinci sınıftan kalma bir anının, gözlerinin önünde oynadığını fark eden Tom hafifçe silkelendi, o sırada da Gabrielle tek kaşını kaldırıp meydan okuyan bir ses tonuyla soru sormuştu "Benim gidip Natasha'ya her şeyi anlatmamı göze alıyorsun, öyle mi?"

Bunun üzerine Tom'un dudaklarına sinsi bir sırıtış yayılmıştı "Sana inanmayacağını, seni dinlemeyeceğini biliyorum, Gabrielle, o yüzden gidip istediğin kadar kendini bu konuda yorabilirsin." diye cevap verdi Tom. Sol elinin parmaklarını, kuzguni saçlarının arasından geçirirken konuşmaya devam ediyordu "Sana olan sevgisini de, güvenini de öylesine sarstım ki şu anda hangimizden daha çok nefret edeceğine dahi karar veremiyor. Elbette burada başarımı aslında senin iflah olmaz bir yalancı olmana borçluyum, kendi öz kızına bile gözlerinin içine baka baka bütün o yalanları söylemiş olmasaydın bunların hiçbiri yaşanmayacaktı."

Kısa bir süreliğine Gabrielle'in tepki vermesini bekledi ancak herhangi bir şey göremeyince ağır adımlarla ona doğru ilerlemeye başladı. Gabrielle'in zümrüt yeşili gözlerinde öfkeyle korku karışımı bir ifade vardı: Yıllar önce verdiği sözü bozduğu için Tom'a son derece öfkeliydi, hatta eğer hala fiziksel dünyada etkisi olsaydı Tom, Gabrielle'in kendisini boğazlamaya çalışacağını düşünüyordu. Bir yandan da kızının başına gelebileceklerden delicesine korkuyordu çünkü bütün bunların sorumlusunun kendisi olduğunun farkındaydı "Hadi, git ve Natasha'ya her şeyi anlat," dedi Tom, sesi fısıltıdan farksız olduğu halde içerisinde tarif edilemez bir güç ve cüretkârlık barındırıyordu. Gabrielle huzursuz bir şekilde yüzüne düşen siyah, kıvırcık saçlarını geriye attı "Bütün yaptıklarını, bütün sakladıklarını anlat ona –benim işimi kolaylaştırırsın sadece."

Belki de bir saniyeden kısa sürmüştü ama bir an için ikisinin de gözünün önünde, sanki apayrı bir hayata dairmiş gibi hissettiren, aslında ortak geçmişlerine ait olan bir dizi anı oynamaya başlamıştı.

[***]

"Çok garipsin, biliyor muydun?" dedi Gabrielle "Bir insana değer bile veremezken Hortkuluklarına âşık gibi davranıyorsun. Ruhunu daha ne kadar parçalamayı düşünüyorsun?"

"Beş." diye cevap verdi Tom ama Gabrielle'den beklediği tepkiyi göremeyince tek kaşını kaldırdı "Normal karşıladın."

"Artık dediğin hiçbir şeyin beni şaşırtabileceğini düşünmüyorum."

"Büyük konuşuyorsun."

[***]

Tom, aydınlanmış bir şekilde önce Ölüm Yadigârlarının sembolüne, sonra da Morfin'e göre aile yadigârı olan ve eğer öyleyse kendi mirası olan yüzüğe baktı. Sonra da bakışlarını, Gabrielle'e çevirdi "Yüzüğümün üzerindeki taşın, Diriltme Taşı olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu.

[***]

"Kısacası bana miras kalması gereken bir şeyin içine ruhunun bir parçasını yerleştirmişsin." dedi Gabrielle kendinden emin bir şekilde.

Tom tek kaşını kaldırdı "Yüzüğü istiyorsun yani." dedi. Gabrielle onayladı "Neden benim mirasım olan bir şeyi sana vereyim ki?"

[***]

Gabrielle, ağır hareketlerle Tom'a döndü "Beni Sırlar Odası'na mı getirdin?"

[***]

"Peki, sen en iyi arkadaşına böylesine büyük bir yalan söyleyip onun büyük ölçüde endişelenmesine neden olduğundan beri nasıl hissediyorsun?" diye sordu Tom, yan gözle Gabrielle'e bakarak.

Genç kız omuz silkti "Pek farklı hissettiğimi söyleyemem." dedi, Tom'un tek kaşını kaldırdığını görünce gözlerini devirmişti "Evet, farkındayım, değişiyorum."

"Ama bu konudan rahatsız görünmüyorsun."

"Karanlık bir tarafım her zaman vardı, Tom, bunu benim bildiğim kadar sen de biliyorsun. Seni, bana çeken de en başında bu olmamış mıydı zaten?"

[***]

Tom, hafifçe silkelendikten sonra Gabrielle'in soluk görüntüsüne doğru bir adım daha attı. Ona yaklaştıkça zümrüt yeşili gözlü kadının nefesinin hızlandığını duyabiliyordu "Neleri mezara götürdüğünü öğrenince Natasha'nın ne gibi bir tepki vereceğini kestirmek hiç de güç değil," diye fısıldamaya devam etti "Yaşadığı hayal kırıklığı, hissettiği öfke ve yalan söylenmiş olmanın yarattığı hırs ile boğulup en sonunda buraya, bana gelecek."

Gabrielle, bütün kelimeleri teker teker üzerine basarak söylemişti "Kızımdan uzak dur, Tom." dedi sert bir ses tonuyla "Onu kendi pis emellerine alet etmeye hakkın yok!"

Asasının tek bir hareketiyle sandalyede asılı duran koyu renk cübbe, Tom'un eline uçmuştu "Sen ölüsün, Gabrielle," dedi tek kaşını kaldırarak "Bu dünyaya herhangi bir etkin artık yok." Cübbesini giydikten sonra konuşmaya devam etti; bu süreçte Gabrielle, elinden hiçbir şey gelmemesinin çaresizliği ile bir zamanlar uğruna canını vermeye göze aldığı adamı izliyordu "İsteseydin harika şeyler yapabilirdin, herkesi kurtarabilirdin ama sen bunun yerine seyirci olmayı ve canın istediğinde eğlenceye dâhil olmayı tercih ettin." diyerek konuşmaya devam etti Tom, Gabrielle'in gözlerinde birikmeye başlayan gözyaşlarını fark etmişti "Bedelini de bu şekilde ödeyeceksin."

Ardından, Gabrielle'in herhangi bir tepki vermesini dahi beklemeden Cisimlendi ve zümrüt yeşili gözlü kadını, sonsuz uykudaki ruhunu dahi ağırlığının altında ezen suçluluk duygusuyla baş başa bıraktı.

Benim büyük ihtimalle şu ana kadar en sevdiğim bölüm bu oldu, umarım sizler de beğenmişsinizdir ^-^

Yeni bölümlere gelen okunma, oy ve yorum sayılarında inanılmaz bir düşüş var, nedenini gerçekten çözemiyorum çünkü bölümlerin arası açıldığı anda "yeni bölüm gelecek mi?" tarzında bir sürü mesaj/yorum alıyorum ancak bir şeyler paylaştığımda bu ilgi bir anda yok oluveriyor. Bu gerçekten aşırı moral bozucu bir durum, özellikle derslerimin böylesine yoğun olduğu bir senede vakit ayırıp bir şeyler ürettikten sonra bu tip bir şeyle karşılaşmak beni hayal kırıklığına uğrattı.

Eğer herhangi bir nedenden/nedenlerden ötürü birçoğunuz bu dönemde Wattpad'i aktif kullanamayacaksanız -yani gerçekten ortada bu şekilde bir durum varsa -ya da sadece artık geri dönüş yapmaktan sıkıldıysanız lütfen bunu bana bir şekilde gösterin, o durumda ben de hikayeyi en azından marta kadar durduracağım. Çünkü şubat sonunda okul bitirme sınavlarım (ya da Almanya için olan üniversite sınavı, artık nasıl adlandırmak isterseniz) başlıyor, aynı şekilde Noel bittiği için online dersler yeniden başladı -eğer hikayeye ara verirsem bölüm yazmaya ayırdığım vakitleri de derslerime ve aileme ayırmış olurum.

Bu konu ile ilgili olan gelişmeleri profilimde paylaşacağım (;

Şimdiden herkese mutlu ve sağlıklı yıllar; umarım 2021, bu sene kadar korkunç geçmez :)

Kisses :*

Continue Reading

You'll Also Like

101K 2.9K 64
Aşk güzeldir. Onun yanı sıra felakettir. Evet, felaket. En büyük felaket aşk... Baktığın her yönde onun yüzü vardır. Deli olmamak elde değildir. Ama...
137K 12.4K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
72.8K 6K 23
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
195K 18.6K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin