2. Kitap 3. Bölüm

11.2K 1K 471
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııınn ♥

Çok Önemli Duyuru!

Arkadaşlar, yine küfürlere başlamışsınız. Birçok okuyucu bundan rahatsız. Ve tabii ben de.

Lütfen bölümleri Açi'den bağımsız okuyun. Açi'nin üzülmesiyle, 12 ve 18 yaşlarındaki Kaan ve Fulya'nın alakası yok. Fulya'yı sevmek istiyorum ama sevemiyorum, Fulya'yı seveceğim ama Açi'ye ihanet etmiş gibi hissediyorum tarzı yorum ve mesajlar alıyorum. Bunlar inanın çok gereksiz. Kitaba ilk bu bölümlerle başlasaydım da Açi'yi sevmeyecektiniz. Açi'yi seversem Fulya'ya ihanet ederim diyecektiniz.

Kitapları lütfen hakkını vererek okuyun. Karakterleri anlamaya çalışın. Bu bir keşif lütfen keyfini çıkarın. Beni de Açi'yi yazmam konusunda darlamayın (bunu yanlış anlamayın Açi okumak istiyoruz diyenler için söylemiyorum. Kaba üslup kullananlara söylüyorum).

Dümdüz, karakter derinliği, olay örgüsü olmayan kitaplar okumak istiyorsanız milyon tane var wattpadde. Ben tüm karakterleri geçmişiyle, bugünüyle anlatacağım.

Önceden dönüp yorumları okumak çok hoşuma giderdi ama inanın ikinci kitabın yorumlarına dönüp bakamıyorum bile. Öyle rahatsız oluyorum ki... Bana ve peri arkadaşlarınıza bunu yapmayın güzel periler.

*

2007 / Kaan

Fulya'nın planı işe yaramıştı ve Ahmet'ler artık bizimle uğraşamayacaklarını anlamıştı.

Bakkaldan bir sürü balon alıp içlerini boya ve suyla doldurmuştuk. Sonra her birimiz pusuya yatıp Ahmet'ler geçerken onları bombalamıştık. Ondan sonra onların da intikam için küçük aptalca planları olmuştu ama daha adım atamadan yakalamıştık. O saatten sonra dördümüz her an birlikteydik.

Haftalar geçmişti. Yaz tatilinin son günleriydi. Her zamanki gibi sokakta koştururken işten dönen annem geldi karşımızdan. Koşup elindeki poşetleri aldım.

"Hadi çocuklar bize gelin," derken sesindeki mutluluktan bize bir sürpriz hazırladığını hemen anlamıştım.

İçinde ne olduğunu anlamak için poşeti açtığımda tanıdık koku burnuma çarptı. "Hamburger!"

Heyecandan sesimin yüksekliğini tutturamayınca annem, "Şşt!" diyerek beni uyardı. Heyecanımı kıracak sert bir uyarı değildi, dudakları hâlâ mutlulukla kıvrılmış durumdaydı. Hamburgeri ne kadar sevdiğimi ve heyecanımı bildiğinden o da mutlu olmuştu. Yemek konusunda hassastı sadece. Dışarıda yemekten bahsetmeme ya da yemek yememe izin vermezdi.

Eve gittiğimizde giriş kapısının açıldığı odadaki büyük masaya oturttu annem bizi. Hamburgerleri ve patatesleri tabaklara koyup masaya öyle getirdi. Tabii ki nefes bile almadan saldırdık. Zaten çok acıkmıştık.

"Fulya'cığım. Yesene tatlım."

Annemin sesiyle yemeği bırakıp karşımda oturan Fulya'ya baktım. O yemek yerine üstündeki ekmeği kaldırmış inceliyordu.

"Ben hiç hamburger yemedim de Zümrüt teyze," derken gözlerinin parladığına hepimiz şahit olmuştuk. "İçinde ne var nasıl görünüyor bakmak istedim."

Annem Fulya'nın yanına oturdu. Biz de yemeği bırakmış, sessizce onları izliyorduk.

"Bana biraz ailenden bahseder misin tatlım?" diye sordu annem.

Fulya'nın gözlerindeki ışık söndü. Bir an dalgınlaştı. "Annem hasta," dedi sakince. "Sadece ellerini oynatabiliyor o da çok az. Mecbur olmadıkça konuşmuyor. O sanırım çok mutsuz."

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now