2. Kitap 1. Bölüm

14.1K 1.2K 919
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfeeeennn

Geçmiş Zaman

Kaan / 2013


"Anlatsana."

Neyi anlatmamı istediğini biliyordum. Daha önce defalarca kez anlatmama rağmen her seferinde ilk kez dinliyormuş gibi dikkatle dinliyordu. Sevildiğini duymak hoşuna gidiyordu. Sevildiğini duymaya ihtiyacı vardı. Ne sevgiden bir haber alkolik babasından ne de uzun yıllardır felçli olduğu için gözlerini kırpmaktan başka neredeyse hiçbir işlevi yerine getiremeyen annesinden duymuştu sevildiğini.

Omzuma yattığından onu rahatsız etmemek için mümkün olduğunca az kıpırdayıp, yatağın yanına düşmüş örtüyü alıp çıplak bedenlerimizin üstüne örttüm.

Önceleri, evlenmeden birlikte olursak evliliğin anlamını öldürürüz diye düşünüyordu. Sonra bu düşüncenin evliliği cinsellikle bağdaştırdığını fark edip, esas bu düşüncenin evliliğin kutsallığını bozduğunu düşünmeye başladı. Evlilik birbirinden ayrı bir gece bile geçirmek istemeyen kişilerin hayatlarını birleştirmesi demekti. Sevişmek de sadece cinsel birleşme anlamına gelmiyordu. Hatta cinsellikle alakası yoktu. Sevişmek, kalple ve ruhla alakalıydı. Aşk ve güvenle alakalıydı. Belediyenin ve yaşadığımız toplumun ahlak anlayışının sevişmemiz için bize izin vermesine ihtiyacımız yoktu. İzni sadece ruhlarımızdan almalıydık.

Planlı ve programlı da olmamalıydı ona göre. Filmlerde sırf birlikte olacaklar diye romantik bir akşam yemeği ayarlayıp mumlar yakan karakterlerle dalga geçerdi.

Ona on sekizinci doğum gününde evlenme teklifi etmiştim. O gecenin sabahında evlenmek için ne gerekliyse yerine getirmek için çalışmalara başlamıştık. Akşam olduğunda ise Kemal Bey tarafından engellenmiştik.

Şirketten ayrılmama imkân yoktu çünkü ayrılırsam sözleşme gereği milyonlarca dolar tazminat ödemem gerekirdi. İki yüz elli yıl çalışsam bile ödeyemezdim o tazminatı.

İmkânsız olduğunu bilsem de kaçıp izimizi kaybettirmeyi teklif ettim Fulya'ya; ama kabul etmedi. Edemezdi. Annesine o bakıyordu ve onu da yanımıza almak zorundaydık. İçinde bulunduğumuz şartlar altında ona güzel bir hayat sağlayamaz, sağlık masraflarını karşılayamazdık. Şu anda da güzel bir hayatı yoktu ama en azından başını sokabileceği bir çatı vardı. Bizimle birlikte oradan oraya savrulamazdı. Yine de Fulya kabul etseydi, bir şekilde halletmeye çalışırdım.

İstediğimiz hayata kavuşana dek bir süre daha beklemek zorundaydık. Kemal bizi sözleşme sayesinde köşeye sıkıştırmıştı. Önce çıkışımızı gerçekleştirecek ve şirketi kâra geçirecek, sonra biz para kazanmaya anca başlayacaktık. Şirket bize yaptığı yatırımların karşılığını dek beş kuruş para kazanamayacaktık. Onlara iyi bir hayat verebilmem için kim bilir kaç sene geçecekti... Kemal bizi şirketine almış ve para akıtmış olmasına rağmen tam olarak güvenmediğinden ağır şartlar eklemişti sözleşmeye.

Fulya'nın birlikte olmakla ilgili fikri de tam o sıralarda değişmişti. Beyninin tuhaf bir çalışma sistemi vardı. Değişik fikirleri vardı ve bu fikirler sürekli değişirdi; tıpkı ruh hali gibi. Travmalarla geçmiş bir çocukluktan sonra ruhunda bazı değişimler meydana gelmişti. Hiçbirimiz bu konuda eğitim almadığımız için net olarak bir şey söyleyemesek de bir tanı ve destek alması gerektiğinin farkındaydık ama onun için de beklemek zorundaydık. Sonrasında neye ihtiyacı varsa hepsinin en iyisine sahip olacaktı.

Sevgisiz bir evde dünyaya gelmişti Fulya. Babası annesini sevmezdi. Fulya'yı da sevmezdi. Ona sevgi gösteren tek kişi olan annesi, Fulya on yaşındayken felç geçirmişti. Onun saçını okşayan, ona sevgi sözcükleri söyleyen tek kişi artık elini hareket ettiremiyordu ve çok çok az konuşuyordu. Tek sorun felçli olması da değildi. O, kızının ve onun başına gelenlerden dolayı kendi içindeki bir hüzün denizinde boğuluyordu.

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now