34. Yabancı Topraklarda Açan Çiçek

31.2K 2.7K 1.2K
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ♥


34. Yabancı Topraklarda Açan Çiçek

Bora, iş yerinde çalışan herkese beni deli peri olarak tanıştırdı. Asıl delinin kendisi olduğunun farkında mıydı acaba? Bir de saygıda kusur olmaması konusunu açıkça belirtti. Herhangi bir sıkıntı çıkacağını sanmıyordum, hepsi kendi halinde insanlara benziyordu.

Bora'ya söz verdiğim gibi odasına geçtim. Pek derli toplu, rahat bir oda değildi ama yine de şu an başka bir yerde olmak istemezdim. Ait olmadığın bir yerde kimsenin senden bir beklentisi olmuyordu ve bu yalnızca beklentilerin ağırlığı altında ezilen insanların anlayabileceği bir rahatlıktı.

"Çocuklardan birini gönderip simit, poğaça falan bir şeyler aldıracağım. Ne istersin?" diye sordu Bora. Kitabımı masasına bırakıp rahat koltuğuna yayıldım.

"Ben bir şey yiyemeyeceğim, size afiyet olsun."

"Biz güne başlayalı çok oldu, sana aldıracağım. Hadi söyle sevdiğin bir şey varsa ondan aldırayım."

Midem bir yudum suyu bile kabul etmeyecek durumdaydı. Bora'nın bana bir şeyler yedirmeden rahat bırakmayacağını anladığımda yalan söyledim. "Çıkmadan yemiştim ben bir şeyler."

Bana inanmayarak baktı.

"Gerçekten yedim. Acıkırsam söylerim."

Bana kısa bir süre daha dik dik baktı ama ısrar etmedi. "Tamam o zaman. Benim işlerle ilgilenmem lazım, sen takıl burada."

"Tamam."

Kapıyı kapatırken vazgeçip geri döndü. İşaret parmağını bana doğru uzatıp, "Sakın çıkma dışarı," diye tembihledi. "Bak sakın diyorum. Zaten buralardayım ben. Çocuklara da söyleyeceğim şimdi. Çıktığın gibi yakalanırsın. Tuvalet falan ne ihtiyacın varsa var zaten burada."

Bu durumdayken bunun yaşanacağını tahmin etmezdim ama Bora beni gülümsetmeyi başardı. "Tamam, Bora, çıkamayacağım."

"Tamam, gelirim birazdan yanına," deyip çıktı.

Allah'ım, eğer ikinci bir hayat ya da paralel evrenler falan varsa lütfen Bora ve Savaş ağabeylerim olsunlar.

Dudaklarımda asılı kalan gülümsemeyle kitabımı aldım elime. Çoğu zaman yaptığım gibi yine kitaplara sığınacaktım.

Telefonuma tekrar baktığımda öğle saati olmuştu. Kaan hayatıma girdiğinden beri ilk kez bir şeye bu kadar uzun süre odaklanabilmiştim sanırım. İçimden bir ses bu ruhsuz Açelya'nın da başka bir parçam olduğunu söylediğinde, başlama şimdi diyerek onu azarladım. Daha fazla bölünmeye hiç ihtiyacım yoktu.

Deniz'den hâlâ ses seda yoktu. Onu daha fazla merakta bırakmamak için gruba yazdım.

'Demir gözümü açabilmek için Kaan'ı kötülemeye gelmiş.'

İz: Nasıl gitti?

'Pek iyi sayılmaz. Hatta bayağı kötüydü. Benim saf ve masum bir kız olarak kalmamı istiyor. Hatta neredeyse buna zorluyor. Beni narin bir çiçek olarak görüyorlar. Ona beni tanımadıklarını söyledim.'

İz: Ups... Hassas noktana dokunmuş.

Pamuk: Bir saniye... Benim bilmediğim bir muhabbet dönüyor şu an. Neden bu senin hassas noktan?

İz: Dur bi İrem ya, ortalık zaten karışık.

İz: Benim değinmek istediğim konu şu.

İLHAM PERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin