12. Argo İle'İlk' Karşılaşma

11.2K 1.3K 833
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ♥

Gerginlik ve heyecandan tüm gece uyumamış, erkenden buluşma yerimiz olan şirkete geçmiştim. Phoenix, küllerinden yeniden doğuş yeri olacaktı... Belki de yanarak küle dönüşeceğimiz yer...

Kahvaltı niyetine atıştırdığım birkaç lokma ve kendime gelebilmek için içtiğim şekersiz sert bir kahveden sonra halam, Levent amca, İrem ve Deniz de gelmişti. Geriye yalnızca Gökay ve kaçınılmaz son olarak Argo'nun gelmesi kalmıştı.

Gökay İngiltere'den gelir gelmez Argo ile iletişime geçmişti. Bugün görüşme için buraya geleceklerdi ve biz o geceden sonra ilk kez karşı karşıya gelecektik.

"Bunu yapmak istediğine gerçekten emin misin Açelya?"

İrem'in sorusuyla zihnimi düşüncelerden sıyırıp bulunduğumuz odaya döndüm. Halam ve Levent amca ifadesiz, Deniz heyecanlı, İrem endişeliydi. Bunu ben de kendime defalarca kez sormuştum. Her seferinde yanıtım aynıydı. "Evet, eminim."

Başka bir şey söylemedi. Sadece gülümseyerek bana destek verdi. Ben de onaylamasalar bile bana destek olan insanlarla birlikte olduğum için kaderime bir kez daha teşekkür ettim.

Kapı tıklatıldığında beni Argo'nun karşısına götürecek son adım olan Gökay da gelmişti. İçeri genç bir adam girdi. Elbette genç olacaktı, üniversiteden geçen sene mezun olmuştu. Argo ile karşılaşmam ve planım için o kadar heyecanlıydım ki Gökay'ın nasıl biri olacağını hiç düşünmemiştim bile. Düşünmüş olsaydım da kesinlikle böyle birini beklemezdim. Yönetim kuruluna girmesi için yetiştirilmiş, İngiltere'de okumuş ve üniversiteden dereceyle mezun olmuş birini aklımda böyle tasvir etmezdim. Daha iş hayatına bile atılmadan hayatını işe adayan biri hayal dünyamda böyle görünmezdi. O yüzden şu an kapıdaki Gökay'ı şaşkınlıkla süzdüm.

Onun için kullanacağım ilk kelime karizmatik olurdu. Sıradan yakışıklıları yok edecek türden bir karizma. Buğday ten rengi, kumral saçlarına göre bir tık daha koyuydu. Muhtemelen güneş etkisiydi bu. Teni bronzlaşmış, saç rengi açılmıştı. Yaz aylarını arkamızda bırakalı üç ay olmuştu ama hâlâ etkisi geçmemişti. Gerçi onun için mevsimin yaz olduğu bir yere gitmek zor olmasa gerekti. Yakın zamanda tatil yapmış olabilirdi.

Saçı muhtemelen öncesinde şekillendirilmişti ama bir şekilde yeniden dağılmıştı.

Siyah ayakkabı, siyah kot, siyah kazakvardı üstünde. Elinde üstünden çıkardığı montunu, eldivenlerini ve güneş gözlüğünü tutuyordu. Oysa ben takım elbiseli gelmesini beklemiştim, sonuçta şirketteki proje sorumlusu rolünü üstlenecekti. Patronunun karşısına bu şekilde gelebildiğine göre halamla samimiler demekti. Nitekim gülümsemesi ve halama, "Ayfer teyze," diyerek sarılması bu düşüncemi doğrulamış oldu... vevov! Güzel bir gülümsemesi vardı. Beyaz dişleri nizami, dudakları dolgundu. Alt dudağı üst dudağına göre bir tık daha dolgundu hatta.Beklediğim gibi sinekkaydı tıraşlı değildi. Sıradan bir burnu vardı ve kahverengi gözleriyle düzgün kaşları arasındaki mesafe fazla değildi. Ayrıca görünüşe göre sadece kitap, kalem ve defterle muhatap olmamış, spor salonuna da epey uğramışlığı vardı.

"Motorla mı geldin?" diye sordu halam. Karizmasının yanına bir de motoru ekleyelim. Gökay romantik komedilerdeki zengin yakışıklı patronların gerçek hayattaki haliydi.

"Evet, motorumu çok özlemiştim hasret giderelim dedim."

Halamın ona bakışı ve konuşma şekli onu ne kadar sevdiğini belli ediyordu. Bunu bir tık kıskanmadım dersem yalan olurdu.

"Seni yeğenimle tanıştırayım," dediğinde ben de onlar gibi ayağa kalktım. "Açelya, Gökay."

Bana baktığında gülümsemesi hafifçe soldu. Tanışmamızın daha resmi olmasını istediğinden mi yoksa benimle tanışmaktan memnun olmadığı için mi ayırt edemedim. Belki de iş dünyasında böyle oluyordu, bilemiyorum. Sonuçta bana çok uzak bir dünyaydı.

İLHAM PERİSİDove le storie prendono vita. Scoprilo ora