30. İyi, Kötü, Çirkin

32.2K 2.6K 692
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın benim pomçik peripellalarım ♥ (böyle şeyler yapınca beni pek ciddiye almıyonuz ama kendimi tutamıyorum :D sonuç olarak oy verin :D )

🔫 🔫 🔫


30. İyi, Kötü, Çirkin

Arkadaşlarımın birbiriyle kaynaşması tam da tahmin ettiğim gibi çok kısa bir sürede gerçekleşmişti. İrem, oynadıkları oyunda Savaş'a büyük fark atarak hayatının şokunu yaşatıyordu. Oyuna başlamadan önce Savaş, bu oyunda neredeyse hiç yenilmediğine dair İrem'i uyarmıştı bir de. İrem ise tüm mütevazılığıyla, "Yenilmek benim için sorun değil," demişti. Şimdi televizyonun önüne çektikleri puflara oturmuş kıyasıya rekabet halindeyken birbirleriyle tatlı tatlı atışıyorlardı.

Büyük yemek masasında oturan Murat ve Deniz ise, daha önce kimsenin görmediği sahne arkası fotoğraflarına ve videolarına bakıp kahkahalarla gülüyorlardı. Dördü de çok eğleniyordu. Ve tabii ki ben de. Şimdi her şey olması gerektiği gibiydi. Yeni hayatımdan oldukça memnundum. Sakin ve düzenliydi.

Telefonumu alıp sosyal medyaya baktığımda yeni bir haberle karşılaştım. Argo'nun yeni şarkıları önümüzdeki hafta bugün çıkıyordu. Harika... Tam da yeni hayatımın ne kadar huzurlu olduğunu düşünürken bu haberle karşılaşmam oldukça ironikti. Benden ilham alındığı söylenen o iki şarkının hayatımda nasıl bir etki bırakacağını kestiremiyordum.

Her şeye rağmen ismi lazım değil bir fırtınanın içine dalıp darmadağın ettiği eski hayatıma göre yeni hayatım son derece düzenliydi ve bunu seviyordum. Derken telefonuma gelen mesaj, düello yapan iki kovboyun arasından yuvarlanarak geçen çalı gibi aniden giriverdi hayatıma.

Kaan: Bir daha hangi sebeple olursa olsun Esentepe'ye gitmeyeceksin.

İlk hamleyi o yapmış olabilirdi ama fırtına efendinin unuttuğu bir şey vardı: Düellolardan elini eteğini çekmiş olsa da bir kovboy her zaman kovboydu. Hızla çektim silahımı.

'Bir daha hangi sebeple olursa olsun bana ne yapıp ne yapmamam gerektiğini söylemeyeceksin.'

Gördü, cevap vermedi. Hah! Düelloyu ben kazanmıştım.

Romeo ve Juliet, Bonnie ve Clyde ve Fırtına ve Çiçek'ten sonra da İyi, Kötü, Çirkin mi olmuştuk yani? Bu durumda İyi Demir, Kötü Kaan, Çirkin de ben oluyordum sanırım. Demir demişken, ona da bir özür borcum vardı sanırım.

Telefonun ekranını kapatıp koltuğun üzerine yıkılırcasına uzandım. Kendini ne sanıyordu ki? O istediği her şeyi yaparken benim kenarda oturup onun direktiflerine göre hareket etmemi mi bekliyordu?

Yerimde duramayıp sinirle ayağa kalktım. Havuzun olduğu arka bahçeye açılan kapıya doğru yürüdüm. Kaan acaba kendi kendine, 'hmm, Açelya kendine yeni bir başlangıç yapmış gibi hissediyorum, öyleyse ona yazıp yeni hayatını da darmadağın etmeliyim' mi diyordu?

Kollarımı göğsümde bağlayıp gözlerimi kapattım. Bir süre arkadaşlarımın seslerini dinleyerek öylece durdum. Bir süre de dışarıyı izledim. Ona tek mesajla beni bu duruma getirme gücünü vermemeliydim ama olmuştu bir kere. Bununla başa çıkmayı öğrenmeliydim. Artık Bonnie de yoktu, bunu kendim başarmalıydım.

"Sorun ne?"

Soru, yanıma gelen Savaş'tan gelmişti. Ona, Demir ve Kaan'la yaşadıklarımızı ve Kaan'ın attığı mesajı anlattım.

Derin, sıkıntılı bir iç çekti.

"Aynen," dedim, iç çekmesini ima ederek. Benim de içim aynen öyle sıkılıyordu."Neler olduğunu anlamıyorum ama ne olursa olsun Kaan'ın bana böyle davranmasına izin veremem."

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now