28. Bonnie Ve Juliet'in Gidişi

33.9K 3K 1.3K
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen. Bazı bölümlerin oyları okunmaya göre çok düşük kalmış. Üzülüyorum :'(

28. Bonnie Ve Juliet'in Gidişi

Arabaya bindiğimde akıtamadığım tüm gözyaşları bıraktılar kendilerini peş peşe. Tıpkı hayal dünyasından itilip gerçekliğe düşmem gibi...

Bora bir süre sessizce arabayı sürüp ağlamama izin verdikten sonra torpidodan çıkardığı peçeteyi bana uzattı.

"Ağlama ya," dedi, üzülerek. "Ben dayanamam bak böyle şeylere."

Bunu söylediğinde daha çok ağlamaya başladım ve yol boyunca ağlamaya devam ettim. Yanımda olmasını en çok istediğim kişiler, en yakın arkadaşım ve sevdiğim adam... Deniz ve Kaan... Bir tek onlar umursamıyordu nasıl hissettiğimi.

Evin önünde durduğumuzda gözlerimi silip Bora'ya döndüm. "Teşekkür ederim her şey için."

"Hiç önemli değil." Telefonunu çıkarıp bana uzattı. "Numaranı yaz, ben çaldırırım seni. Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa, saat fark etmez, ara beni."

Söylediğini yapıp indim arabadan. Yakın zaman öncesine kadar sadece Deniz'den ibaret olan hayatım bir anda kalabalıklaşmıştı ama gidenler öyle büyük boşluk açmıştı ki, kaç kişi girerse girsin hayatıma, tamamlanmazdım.

Eve girdiğimde neyse ki annem yoktu. Işıkları açmadan odama gittim. Üstümü değiştirme zahmetine bile girmeden sadece ceketimi çıkarıp kendimi yatağa bıraktım. Gözlerim boşluğa bakıyor, hiçbir şey görmüyordu. Yaşlar gözlerimin kenarlarından akarken hiçbir şey hissetmiyordum. Canımı yakan o acı, Bonnie'nin öfkesi, Juliet'in hüznü... Hiçbiri yoktu. Bomboş hissediyordum. Deniz ve Kaan'dan sonra onlar da terk etmişti sanki beni. Gerekten yalnız kaldığım, annem ve babamla bile doğru düzgün görüşüp konuşamadığım o dönemde bile bu kadar yalnız hissetmemiştim kendimi.

Oturup bacaklarımı yatağımdan aşağı sarkıttım. Gözyaşlarımı silip ellerimle yüzümü kapattım. Nefes almakta zorlanıyordum, temiz havaya ihtiyacım vardı. Bakışlarım balkona kaydığında yaşlar yeniden tırmandılar gözlerime. Sanırım bundan sonra değil balkonumu kullanmak, perdesini bile açamayacaktım.

Yatağımdan kalkıp ceketimi giydim. Üstümü değiştirmemiştim, yemek yememiştim. Hayal kırıklıklarım dökülürken gözlerimden, silmedim bile. Ayakkabılarımı alıp dışarı çıktım. Bahçeye, uzun zamandır uğramadığım kamelyaya indim. Banka oturup bacaklarımı kendime çektim. Kollarımı bacaklarıma sarıp, alnımı dizlerime yasladım. Sığınabileceğim kimse yoktu. Kime anlatsam beni yargılayacaktı, biliyorum. Yaşamadan anlayamayacakları bir şeydi bu. Ben de çocukluğuma sığındım.

Kafamı kaldırıp ceketimin kolunu çekerek sol bileğimdeki dövmemi açtım.

Bonnie? Neredesin? Sana ihtiyacım var.

Bugün Kaan'la tanışalı tam bir ay, on gün olmuştu. Diğer Argo üyeleri ile tanışalı bir ay... Ve geldiğimiz nokta: Kamelyada gece vakti tek başıma oturmuş, daha yeni kabullenmişken kaybettiğim parçalarımı arıyordum. Sanırım haklıydılar. Kaan hayatıma bir fırtına gibi dalıp her şeyi darmadağın etmişti.

Belki hayatıma gireli çok uzun zaman olmamıştı ama çok büyük bir şey kazandığında onun kaybı da çok büyük oluyordu.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Tüm o reddetmelerime rağmen Bonnie'yi özlüyordum. Eski Açelya'yı özlüyordum. Kendimi özlüyordum.

Ayak sesleri duyduğumda kafamı kaldırıp kimin geldiğini görmeye çalışarak sesin geldiği tarafa baktım. Bu saatte kim gelirdi ki buraya? Kamelyanın etrafını saran sarmaşık yüzünden kim olduğunu göremiyordum. Sessizce bekledim. Adım sesleri yaklaştı, kamelyaya geldi. Birbirimizi aynı anda gördük.

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now