52. Fırtına ve Çiçek

15.8K 1.6K 587
                                    

Oy vermeyi unutmayın lütfen ♥

Bol bol yorum bekliyorummm.

🌸

52. Fırtına ve Çiçek

Sabah olduğunda telefonumun internetini açmaya hâlâ cesaret edememiştim. Olayın ne boyutta olduğundan, şu an dış dünyada neler döndüğünden haberim yoktu. Ta ki annem kızları Lullaby'a kahvaltı yapmaya gönderip babamla birlikte beni salonda beklediklerini söyleyene kadar.

Bu, hayatımda yaşadığım ikinci büyük krizdi.

Uyku sersemliğimi üzerimden attığımda kaderime razı gelip ağır adımlarla salona gittim. Tekli koltuklara oturmuş annemle babamın karşısına oturdum. Sinirli görünüyorlardı, hem de çok. Geçen seferki krizde öfkenin yanında korku, endişe ve hüzün de vardı ama bu sefer onların esamesi okunmuyordu yüzlerinde. Saf öfke vardı.

"Her yerdesin Açelya," dedi babam. Tepkilerini kontrol altında tutmaya çalıştığını fark edebiliyordum. "Gazetelerde, internet sitelerinde, sosyal medyada boy boy fotoğrafların var. Hem de bir şarkıcıyla öpüşürken. Her yer gazeteci kaynıyor. Herkes seni konuşuyor!" Sesi her cümlede daha da yükseliyordu. "Biz senden ne bekliyoruz sen ne yapıyorsun! Sendeki bu değişim, notlarının düşmesi, hepsi bu yüzden miydi?"

Ben, babamın aksine son derece sakindim. Evet, kızını bu halde görmek hoşuna gitmemiş olabilirdi ama ben yanlış bir şey yapmamıştım.

"Hayır baba, bu yüzden değildi. Kendimle ilgili daha çok düşünmeye başladım ve ben..."

Babam, "Sen böyle mi düşünüyorsun! Bu senin düşünmüş halin mi!" diye bağırdığında annem sakince, "Can," diyerek onu uyardı.

Babam anneme baktığında gözlerindeki öfke biraz bile değişmemişti. "Bu kadarı da çok fazla," dedi anneme. "Ben ne yapmam, nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyorum Aslı."

Annemin gözleri beni buldu. "Neler olduğunu öğrenmek istiyoruz."

Kaan'ı, Murat'ı, Demir'i ve Savaş'ı anlattım onlara. Tabii ki yüzeysel olarak. Kötü bir şey yapmadığımızı, bunun şımarıklık olmadığını anlatmaya çalıştım. Âşık olduğumuzu anlatmaya çalıştım. Şarkılardan bahsettim.

"Sen bir peri masalından bahsediyorsun," dedi babam, sabrı taşmış gibi. Devam etmemi istemedi. Anlattıklarıma daha fazla dayanamamıştı. "Ama unutma ki masalların gerçek sonları bildiklerimizden çok daha korkunçtur." Ayağa kalktı. "Senin için bir hafta rapor alacağım. Evden dışarı adımını atmayacaksın. Sonrasında da okula gidip gelirken sana eşlik eden biri olacak. Reşit olman, yakında on dokuz olacak olman umurumda değil. Yine boyundan büyük işlere kalkışma Açelya!"

Başka bir şey söylemeden evden çıktı.

Bir baba olarak kızmasını anlıyordum. Hatta düşündüğümden daha az tepki vermişti. Bana yansıttığından çok daha sinirli olduğunu ve kendini zorlukla tuttuğunu görebiliyordum. Ama her seferinde cümlelerinin başına 'yine' getirmesi kalbimi hepsinden çok kırıyordu.

Ben kötü bir şey yapmamıştım. Hayatımın önemli bir döneminde bulunduğumu biliyordum ama ne yapsaydım? Kaancığım sen şu tarafa, canım kalbim sen bu tarafa, iyisiyle kötüsüyle yaşadığım olağanüstü altı ay siz de diğer tarafa geçip bekleyin, ben bir sınava gireceğim mi deseydim? Onlar birbirlerine âşık olduklarında ve beni dünyaya getirdiklerinde üniversite öğrencisi değiller miydi? Hatta annem bu yüzden okulunu senelerce dondurmak zorunda kalmamış mıydı? Onlar yapabilmiş miydi ki benden bekliyordu? Neden bir kerecik olsun ben senin doğru olanı yapacağına inanıyorum diyemiyordu?

İLHAM PERİSİWhere stories live. Discover now