44. Yeni Bir Hayatın İlk Günü

30.8K 2.4K 592
                                    

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.



44. Yeni Bir Hayatın İlk Günü

Hastane yemeği için Deniz'den yardım istemiştim. Benim için istediği bir elbiseyi seçip yollamasını söylediğimde sevinçten havalara uçmuştu. Son iki senedir dolabıma el atmak için yalvarıyordu, sonunda amacına ulaşmıştı.

Güzel görünmek istiyordum. Artık kendini gizleyen silik bir çocuk değil genç bir kızdım ve kendimi öyle görmek istiyordum. Kendimi farklı bir şekilde görmekten korkmuyordum artık. Kendimden korkmuyordum.

İnsanın kendisiyle barışmasının ne büyük rahatlık getirdiğini yeni yeni anlıyordum. Önceden çoğu zaman yorgun ve sebepsiz yere hüzünlü hissederdim kendimi. Meğerse içimdeki savaşın bir yansımasıymış bu. Büyük bir projeyi başarıyla sona erdirmiş gibi, zorlu bir hastalığı yenmiş gibi... Bir savaştan galip ayrılmış gibi hissediyordum. Yeni bir hayatın ilk günü gibiydi.

Siyah mini bir elbise ve daha önce bir hevesle alıp hiç giymediğim topuklu çizmemi giydim. Saçlarımı dalgalandırıp serbest bırakmış ve hafif bir makyaj yapmıştım.

Önce parçalanan, sonra yenilenen aynamın karşısında fotoğraf çekilip kızlara gönderdikten sonra hazırdım.

Babam geldiğini haber verdiğinde aşağı indim. Beni arabanın dışında bekliyordu.

Beni şaşkınlıkla aralanmış bir ağız ve kalkmış kaşlarla karşıladı. "Açelya? Bu sen misin gerçekten? Benim küçük kızıma ne oldu?" dedi esprili bir şaşkınlıkla. "Git değiştir çabuk üstünü. Küçük patatesimin genç bir kıza dönüşmesine hazır değilim ben."

Babama sinirli olsam ve bu geceyi planladığım gibi gözlemleyerek geçirmekle gecesini mahvetmek arasında gidip gelsem de haline gülmeden edemedim. "Yakında on dokuz olacağım baba, farkında mısın?"

Arabanın kapısını açtı. Ben otururken, "Allah Allah ya," dedi düşünür gibi. "Bir yerde hesap hatası falan olmasın?"

Kapımı kapatıp sürücü koltuğuna oturduğunda, "Matematiğim kuvvetlidir," dedim. Her ne kadar kendimi tutmaya çalışsam da iğnelemeden duramadım. "Yaşlanıyorsun kabullen bunu."

"Sus bakayım," dedi sahte bir sinirle. "Bir elliyi devireyim de o zaman dersin yaşlanıyorsun diye. Ben daha kırk bile olmadım. Öncedenmiş o kırkın yaşlı olduğu dönemler. Çok da yaşanmıyormuş zaten o zamanlar, insan ömrü daha kısaymış. İnsanlar şimdi otuzunda anca evleniyor. İnsan ömrü de uzadı çünkü."

"Sen bilimsel makalelere geçmeden önce ben konuyu kapatıyorum," dedim gülerek.

Berrin teyzeyi de aldıktan sonra son beş senede olduğu gibi yine aynı restorana gittik. Bizim için ayrılmış upuzun masanın yarısından fazlası dolmuştu bile. Melek de oradaydı ve ne hikmetse biz yan yana oturmak durumunda kalmıştık. Tesadüf işte...

Bu sefer onu dikkatlice inceleyip nasıl göründüğünü hafızama kazımayı unutmayacaktım. Kahretsin ki ne hayalimde canlandırdığım gibi bir cadı burnu ne de cadılarınki gibi yüzünde devasa, kıllı bir ben vardı. Hatta tam tersi, şu bir içim su dedikleri kızlardandı. Estetik doktorlarına fotoğrafı gösterilen kızlardandı. Biçimli kaşlar, hokka burun, dolgun dudaklar, küçük bir çene, sağlıklı saçlar... Onu hep hafızamda annemin yanında bir ucube olarak canlandırmıştım ama hakkını vermek gerekirdi ki kız annem gibi çok güzeldi. Yalnızca annemde olan o hava, insanı etkisi altına alan o aura Melek'te yoktu.

Bana son derece sevecen davranıyordu. Berrin teyzeye karşı da öyleydi. Belki de ona haksızlık ediyorum diye düşünüp bir süre önyargılarımı bırakmaya karar verdim ama uzun sürmedi. Onda anlamlandıramadığım bir şey vardı, bu kadar sevecen olamazdı. Neyse ki karşımızda oturan kızlardan biriyle kaş göz işaretleriyle anlaştığı gözümden kaçmamıştı. O kız da yemeğin başından beri benimle çok ilgiliydi, muhtemelen Melek'in en yakın arkadaşıydı . Burada bir şey döndüğüne emindim. Tuvalete gittiklerinde gizlice peşlerinden gittim, ilgilenmiyormuş gibi yaptığım sıralarda konuşmalarını dinledim ama onun gerçek kişiliğini ortaya çıkaracak bir cümle dahi yakalayamadım.

İLHAM PERİSİ | KITAP OLUYORWhere stories live. Discover now