[0.9] o ve kanlı balkabağı

1.2K 152 288
                                    

sting - shape of my heart



"Buna inanamıyorum," dedim defterimi masaya fırlatırken. Burnumdan soluyordum. "Bayan Blake rapor alacak başka zaman bulamamış mı?"

Derek'in ödevini bitirip bitirmediğini bilmiyordum ama önceki akşam eve döndüğümde üzerimden tır geçmiş gibiydi. Bugün ödevi bitirip Derek'le iletişimimi kesebileceğimi ummuştum. Ama hiçbir şey umduğum gibi gitmiyordu. Bayan Blake bu sabah rapor almıştı. Bahçedeki piknik masasında sinir krizi geçiriyordum. Lydia yüzünü buruşturup "O kadar da kötü değil Stiles." dedi. Scott da başını salladı. "Aynen adamım. Derek kötü bir adam değil."

Alayla gülüp başımı geri attım. "İsterse dünyanın en iyi adamı olsun ama benden uzak dursun." Allison önündeki elma dilimlerine bıkkın bakışlar attı. Isaac uzanıp elmalardan birini aldığında iç geçirdim. Aralarında ne bok dönüyordu acaba? Braeden'ın da pek keyfi yok gibiydi. Sırtını Scott'ın koluna yaslamış vaziyette surat asıyordu. Anlaşılan hepimizin ciddi sorunları vardı. "Mandy bu akşam açıyor," dedim. "Keyiflenelim biraz."

Lydia'nın bütün keyfi yerine gelmiş gibiydi. "Harbi mi?" diye sordu heyecanla. "Çok özlemiştim balkabağı şarabını!" Gözlerimi devirip "Ya," dedim. "Mandy'i de özlemişsindir, değil mi?" Bana dil çıkarıp neşe içinde masaya vurdu. Diğerleri de canlanıyor gibiydi. Mutsuzken Balkabağı'ndan daha iyi giden bir şey yoktu. Biz genellikle mutsuzduk. Doğal olarak Balkabağı'nda yaşamamız gerekiyordu.

Derek okuldaydı ama ne basketbol antrenmanına katılmıştı ne de arkadaşlarıyla takılıyordu. "Kesin hasta," dedi Isaac. "Ölümcül bir hastalığı olmalı." Ona ciddi olup olmadığını anlamak istermişçesine baktım. Omuzlarını silkip elmasını yemeye devam etti. Braeden gözlerini kapatıp yüzünü güneşe dönerken cıkladı. "Hasta olduğunu sanmıyorum. En azından fiziksel anlamda." Karşılarına geçip yalnızlık çektiğini söylemek istiyordum ama bir başkasının yarasını herkesin içinde kanatmak şerefsizlikten başka bir şey değildi. Bu yüzden sustum ve önümdeki deftere lanetler etmeye devam ettim. Bayan Blake geri döndüğünde benden fazlaca şikayet işitecekti.

Nihayet Balkabağı'na ulaşacak olmanın sevinciyle araçlara dağıldığımızda ön camdan Derek'e baktım. Yine arkadaşlarından ayrılıyordu. Anlaşılan Balkabağı'na gelmeyecekti. Normal şartlarda bunun içimi rahatlatması gerekirdi ama içine düştüğü boşluğun hâlâ sürdüğünü görmek beni huzursuz ediyordu. "Lanet olsun içimdeki insan sevgisine." diye mırıldanıp motoru çalıştırdım. Derek'le empati yapmak hayatımın en zorlu sınavlarından biriydi.

Balkabağı'ndan içeri girdiğimde Mandy "N'aber Gromit?" diyerek karşıladı beni. Ona sırıttıktan sonra bara yaslandım. "İyi. Seni sormalı?" Dudaklarının arasındaki puroyu parmaklarıyla alıp "Her zamanki gibi," dedi. Gözleri etrafta dolaştı. "Yakışıklı oğlan yine gelmemiş." Başımı çevirip Erica'ya baktım. Oğlanlarla birlikte hafif bir sohbet ediyordu. Gözleri benimkilerle buluştuğunda cevabımı aldım. Gelmeyecekti. İç çekip önüme döndüm. "Bir süre daha geleceğini sanmıyorum." Kendine bir kadeh balkabağı şarabı doldurdu ve yudumladı. Bardağı tezgâha bırakırken bana baktı ve o bakışta rahatsız edici bir ışık yakaladım. Neyse ki Lydia arkamda belirdi ve Mandy "Hoşgeldin Lilith," diyerek dikkatini ona çevirdi. Ben de rahat bir nefes aldım. "Dövmeni göster bakayım."

Onları başbaşa bırakıp Braeden'ın yanına geçtim. Yerdeki minderlere serilmişti. "Derek gelmedi." dedi. Otururken ona ters bir bakış attım. "Herkes ağız birliği mi yaptı? Derek, Derek, Derek! Başka laf bilmez misiniz?" Homurdanarak sırtımı duvara yasladığımda "Sakin ol be," diye çıkıştı. "Darlanmaya yer arıyorsun koçum. Aklını alırım senin." Gözlerimi devirdim. Allison gelip yanıma çöktüğünde biraz yana kayarak ona yer açtım. Isaac Braeden'ın yanından bize ters bir bakış attıktan sonra önüne döndü. İç çektim ve Allison'a doğru eğildim.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWhere stories live. Discover now