[2.6] neşeli, kırılgan ve çatlak

1K 110 151
                                    

the rembrandts -
i'll be there for you



"Ee Stiles? Duyduğuma göre lakros takımında oynuyormuşsun. Kaç birinciliğiniz var?"

Gülümsemeye çalışarak "Tam olarak emin değilim," diye mırıldandım. Gerginlikten sesim çatlamak üzereydi. "Bunu Koç'a soracağım." Alnımda biriken terleri görüp görmediklerini merak ettim. Özellikle de Laura Hale dudaklarını büküp "Ne büyük hayalkırıklığı ama," diye homurdandığında. "Benim mükemmel kardeşimin seçtiği adamın daha afilli olacağını ummuştum. Gerçi bir adam seçmesi bile başlı başına saçmalık ya..."

Talia Hale ona uyarıcı bakışlar atmak yerine dümdüz bir şekilde "Kes sesini Laura," diye çıkıştı. "Stiles'ı huzursuz etmeye çalıştığını hepimiz biliyoruz. Çocukla uğraşmaya son ver ve git bak bakalım Derek nerede kaldı." Laura onu ikiletmeden sırıtarak odadan çıktı. Bayan Hale minnettar gözlerle baktığımı fark ettiyse de görmezden gelerek ayağa kalkıp mutfağa gitti. Geri geldiğinde önüme bir tabak kek koymuştu. Yememi işaret ederek sandalyesine geri yerleşirken keklere uzandım. Tam o sırada salondan geçmekte olan Cora gerisin geri geldi ve kolumu yarı yolda durdurdu. "Hayatının en büyük hatasını yapmadan önce durmanı tavsiye ediyorum."

Talia Hale kızına ters ters baktı. "O ne demek şimdi?" Cora annesine gülerken alaycıydı. "Küf tadındalar anne. Bir kek nasıl rutubet tadında olabilir aklım almıyor." Elimi hızla geri çekerken fark edip etmemeleri umurumda bile değildi. Varlığını unutmak üzere olduğum Bay Hale oturduğu kanepeden bize doğru baktı. "Dün iki dilim yedim evlat," diye homurdandı. "Midem hâlâ kendine gelemedi."

Talia Hale eşine bakarken soğuktu ama "Yemeseydin o zaman," diye mırıldanırken kahkahasını bastırmaya çalıştığını hissettim. "Sanki zorla yedirdim."

Bay Hale kaşlarını kaldırdı. "İlk dilimi yedikten sonra aklı olan hiçbir canlı ikinciyi yemezdi. Onu ağzıma zorla soktun!"

Onlar didişirken rahat bir nefes verdim. Derek için işlerin yoluna girmiş olmasına sevinmiştim. Nihayet Hale şatosu ev gibi hissettiriyordu. Ah bu arada, ben sevgilimin hazırlanmasını beklerken Hale ailesiyle cebelleşiyordum. Yarım saat önce duşa gireceğini söyleyip yukarı çıktığında ailesinin evde olduğunu bilerek peşinden gitmeye utanmıştım. Sonuç olarak salonda rehin alınmıştım ve herkesin bakışları altında ezilmemek için ezilip büzülmek zorunda kalmıştım.

Nihayet Derek kapıdan başını uzattı. "Stiles, eğer hâlâ hayattaysan çıkabiliriz." Öyle bir ayaklandım ki Derek'in omzunun üzerinden bakan Laura kahkahayı bastı. "Stilinski resmen kaçıyor!" Kaçmadığımı söyleyip kendimi savunacak değildim. Geri geri giderken "Her şey için teşekkürler Bay ve Bayan Hale." diye mırıldandım. Neredeyse kekeleyecektim. Derek beni odadan dışarı çekerken ailesine ters bir bakış attı. Bana işkence ettiklerini düşünüyor olmalıydı.

"Bir şey yapmadılar," dedim arabasına ilerlerken. "Gerçi birkaç kez kendimi pencereden aşağı atmak istemedim diyemem." Direksiyona geçerken gülermiş gibi yaptı ama memnuniyetsiz ifadesi baki kaldı. Somurtmayı kesmeden "Laura'nın diline düşmektense pencereden atlasan daha iyiydi." dedi. Bu beni güldürdü. Aracı çalıştırıp gaza basarken yüzümdeki gülümseme de silindi.

"Yüzündeki ifadeye bakılırsa rutubetli keklerden yedin."

Ürperirken başımı iki yana sallayarak "Hayır, yemedim," diye itiraz ettim. "Cora tam zamanında yetişti. Aklımı kurcalayan başka bir şey var." Siyah saçlarının altında yemyeşil parlayan gözleri yoldan ayrılmadı. Bunun yerine kaşlarını kaldırdı. Anlat bakalım, demenin farklı bir yoluydu. Sıkıntılı bir sesle "Sana söylememem konusunda kırk türlü nutuk çektiler," diye başladım konuşmaya ama devam etmemi beklemedi. Umursamaz bir sesle "Doğum günüm için parti verdiğinizi biliyorum." diye araya girdi.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWo Geschichten leben. Entdecke jetzt