[0.8] derek hale'i anlamak

1.2K 164 177
                                    

lany - if this is the last time



Bir sabah Derek Hale ortadan kayboldu ve yeniden ortaya çıkması için bir hafta gibi uzun bir süre geçmesi gerekti.

Her yerde onu aradım. Okulu köşe bucak tarıyordum. "Elime geçerse öldüreceğim." diyordum. Başlangıçta onu bulmaya o kadar odaklanmıştım ki ilaçlarımı aksatmaya başlamıştım. Ve sonra onları almayı tamamen unutur hâle gelmiştim. Kahrolası bir edebiyat ödevimiz vardı ve dersten kalırsam bu Derek'in suçu olacaktı. Kendi arkadaşları bile nerede olduğunu bilmiyordu. "Nasıl bilmezsiniz?" diye çıkışmıştım Boyd'a. Gözlerini devirip "Telefonlarını açmıyor Stilinski," demişti. "Şimdi çekil yolumdan." Belki Balkabağı'na gelir diye beklemiştim ama ne Balkabağı'na ne de Cehennem Çukuru'na uğruyordu.

Nihayet kaybolduğu gibi birdenbire ortaya çıktı. Son zamanlarda olduğu gibi öfkeliydim ve sabah gelirken hıyarın biri Jeep'i çamurlu suyla boyamıştı. Dolayısıyla burnumdan soluyordum. Derek'i gördüğümde öfkem ikiye katlandı ve ona yetişebilmek için adımlarımı hızlandırdım. "Seni şerefsiz piç!" diye onu omzundan yakaladım. Ama bana döndüğünde öfkem yerini hayrete bıraktı. Neredeyse geriye doğru sendeleyecektim.

"Sana ne oldu böyle?" Dudaklarım aralık kalmıştı ve onları kapatamıyordum. Derek Hale'in Tanrı vergisi güzelliği gitmişti. Her zaman tetikte olan yeşil gözleri bomboş bakıyordu. Gözaltıları morarmıştı. Bir haftada on kilo birden vermiş gibi görünüyordu. Beni tedirgin eden heybetini kaybetmişti. Hafif bir rüzgarda boynunu bükecekti sanki. Ona bakarken korktuğumu hissettim. Kendim için değil, onun için. Çünkü Derek Hale kaybolmuş görünüyordu. Kolunu güçlükle kaldırıp elimi ittirdi.

Yorgun bir sesle "Ne istiyorsun Stilinski?" diye sordu. Sırtını dolaplara yaslayıp başını yana eğdi. Ne diyeceğimi unutmuşum gibi birkaç saniye kalakaldım. Ama hemen sonra kendime gelip "Ödev," dedim. "Edebiyat projesi. Yarın teslim etmemiz gerekiyor diyecektim." Yüzünü buruşturup telefonunu çıkardı ve "Siktir," dedi. "Tamamen aklımdan çıkmış." Başını geriye atıp dolaplara vurdu. Öfkeli, yorgun ve ruhsuzdu. Daha fazla yanında durmak istemiyordum. Bütün hücrelerim kusmak istiyordu. "Ben ödevi bitirdim, Derek. Yazdığın metinleri benimkilere uydurabilirsin."

Elini sallayıp beni geçiştirdi. "Boşver," dedi. "Bu gece hallederim." Ağzımı açıp diyalogların anlamlı olması gerektiğini söyleyecektim ama dönüp giderken küçücük görünüyordu. Düşmanınız bir anda beyaz bayrak çekecek kadar yenilgiye uğramışsa sebebini merak etmeniz çok doğaldır. Ben de koridorda durup çöken omuzlarının uzaklaşmasını izlerken onu bu hâle getiren şeyi merak ettim. Günün geri kalanında da bu merakım sönmedi.

Derek'le arka arkaya oturduğumuz biyoloji dersinde her şey daha da kötü oldu. Lydia tam yanımda oturuyordu ve "Balkabakları aşkına," diyerek öne eğildiğinde hazırlıksız yakalandım. Başımı çevirip ona baktığımda arkamı işaret etti. "Derek Hale uyuyor." Omzumun üzerinden arkama baktım. Gerçekten de uyuyordu. Kolunu sıraya uzatmış, kafasını da o kolunun üzerine koymuştu. Kaşları çatıktı. Günlerdir uyumadığı gözaltı morluklarından anlaşılıyordu zaten. Ama onu derste uyurken gördüğümü hatırlamıyordum. Önüme döndüğümde mideme bir sancı girdi. Eğilip yumruklarımı sırama dayadım. Ön çaprazımda oturan Isaac omzunun üzerinden bana bakıp "Her şey yolunda mı?" diye sordu.

"Evet," diye kestirip attım. Okul çıkışı Derek'in bok çuvallarını geride bırakıp arabasına giderken onları terslediğini gördüm. Geyikli Vadi'ye gitmek için arabalarına ilerleyen arkadaşlarıma "Siz önden gidin," dedim. "Benim eve uğramam lazım." Isaac baş parmağını kaldırıp bana sırıttıktan sonra arabasına bindi. Hepsi gittiğinde birkaç dakika Jeep'in içinde oturup sessizliği dinledim. Sonra da küfrederek motoru çalıştırdım.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWhere stories live. Discover now