[2.0] kanatsız kuş

1.2K 148 325
                                    

ruelle - carry you



Derek Hale'in beni sevdiğini söylemesini takip eden saatlerde Talia Hale'le aynı sofrada yemek yemiştim ve aklım o kadar uçmuş durumdaydı ki hiçbir şeyin farkında değildim. Talia Hale iyi bir aşçıydı ama yemek yerken yüzünüze attığı bakışlar iştah kesiciydi. Gerçi benim iştahımı kesen asıl kişi Derek'ti. Tam karşımda oturup gözlerini üzerime dikmişti. O akşam masadan aç kalkmıştım.

Ve ertesi gün, Derek'ten kaçmaya başlamıştım. Okulda arkadaşlarımla otururken yanımıza geliyordu ve o daha adımı söyleyemeden tüyüyordum. Maç öncesi soyunma odasına uğruyordu ama kendimi Koç'un odasında gizlenirken buluyordum. Bazı akşamlar Jeep'i eve sürerken dikiz aynasından beni takip ettiğini görüyordum. Ondan kurtulana kadar Beacon Hills'in hiç bilmediğim sokaklarında turlanmak zorunda kalıyordum. Beni arayıp duruyordu ama ekranda ne zaman 505 yazısı belirse telefonumu kapatıp atıyordum. Onunla yüzleşmekten deli gibi korkuyordum.

"Yine aynı şeyi yapıyorsun," dedi Derek. Beni, ondan kaçarak lavabolara saklanmaya çalışırken yakalamıştı. Koridorda kimse bizi görmesin diye onu kenara çektim. İnsanlar kendi hâlinde takılıyordu ama bizi birlikte gördükleri her an dikkat kesildiklerini hissediyordum. Balkabağı'nda anlattıklarımı duyup okula dedikoduyu yayan her kimse başıma iş açmıştı. Benim etrafı inceleyen bakışlarım onu öfkelendirirken "Benden kaçmayı kesecek misin?" diye sordu. Bana yaklaşmaya çalışırsa diye tetikte bekliyordum. Biraz ters bir sesle "Beni kovalamayı kesecek misin?" diye sordum. Kaşlarımı kaldırıp ona ters ters baktığımı fark edince şaşırdı. Parmağıyla kendini işaret etti. "Beni mi suçluyorsun? Tanrı aşkına Stiles. Yalnızca selam vermek istiyorum ama sen, bulaşıcı hastalık taşıyormuşum gibi benden kaçıyorsun."

Omuzlarımı silktim. "Belki gerçekten hastasındır. Kim bilebilir ki?" Bu onu daha da öfkelendirdi ve bir adım daha atıp bana üstten bakmaya başladı. Dişlerinin arasından "Aramızda hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyorsun," dedi. Sonra aydınlanma yaşamış gibi geri çekilip şaşkınca yüzüme baktı. "İntikam mı alıyorsun? O geceye dair bir şey hatırlamadığım için rövanş mıydı bu?" Koridorun başında beliren Isaac'e bakarken dikkatim dağıldı ve mırıldanır gibi "Sorduğun buysa eğer, duygularınla oynamadım." dedim. Yavaş yavaş kaçmaya hazırlanıyordum. Ama Derek bunu anlamış gibiydi, uzanıp beni kollarımdan tutarak karşısına sabitledi.

Ciddi bir sesle "Aramızda bir şeyler olacaksa bunun adını koymalıyız Stiles," dedi. "Nefretle geçen onca zamanı telafi etmek istiyorum."

Ders zili tam o anda çalmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Derek küfredecekmiş gibi etrafına bakarken gitmem gerektiğini gösteren bir işaret yaptım. "Bunu daha sonra konuşuruz." dedim. Daha sonra hiçbir zaman gelmeyecekti. Belki kendime ilk uçak için bilet alırdım ve eyaletin diğer ucuna giderdim. Böylece kaçmaya devam ederdim. Daha fazla zaman kaybı, dedi iç sesim. Derek'le geçirebileceğin daha fazla zamanı harcıyorsun. Güldüm. "Ah, hayır," dedim kendi kendime. "Ben onunla yıllar geçirdim. O olmadan. Benimle geçireceği zamanı harcayan oydu."

Öğle arasında kafeteryaya ilerlerken "Sende bir hâller var," dedi Lydia. Benimle konuştuğunu anlamam uzun sürdü. Şaşkınca "Ne hâlim varmış?" diye sordum. Şüpheci gözlerle beni süzerken geçebilsin diye kafeteryanın kapısını tuttum. Kızıl saçlarını savurdu. "İnan bana ne olduğunu bilsem bu konuşmayı yapıyor olmazdık. Birkaç gündür garip davranıyorsun. Kafamı bir çeviriyorum ortadan kayboluyorsun. Paranoyak gibisin, sürekli etrafa bakıyorsun. Derdin ne senin?" Elimdeki tepsiye bir elma alırken iç çektim.

Sevgime karşılık alınca her şeyin yoluna gireceğini düşünerek ne büyük aptallık etmiştim. Şimdi Derek Hale tarafından seviliyordum ama bu beni huzursuz ediyordu. Onun tarafından sevilmeyi hayal bile edemezken bir anda  gerçek olmuştu. Sevilmeye alışık değildim, alışamıyordum da. Karşıma geçip güzel bir şey söylediğinde dengem şaşıyordu. Oysa şiir gibi adamdı. Herkese böyle söylememiş miydim? Onun için güzel şeyler söyleyip duruyordum ama ondan güzel şeyler duymak çok farklıydı. Bana söylediği güzel şeylerin hiçbiri değildim. Beni olduğumdan daha fazlası gibi görmesi korkutucuydu. Çünkü hayal kırıklığına uğrayacaktı ve o zaman beni sevmeyecekti. O gün geldiğinde karşıma geçip eskisi gibi bakacaktı: Beni hiç umursamayan adamın gözleriyle. O gün geldiğinde bu benim kıyametim olacaktı.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWhere stories live. Discover now