[0.2] hepimiz sinek kızıyız

1.4K 176 77
                                    

the lumineers - ophelia



Burnumdaki peçeteyi biraz daha içeri iterken acıyla inledim. Keskin bakışlarımı üzerine diktiğimi görünce elindeki süngeri bana doğrultarak "Boşuna öyle bakma Stiles," dedi. Kendi yüzünü işaret etti. "Senden aşağı kalır yanım yok." Patlak dudağını ve yarılan kaşını işaret etti.

Dişlerimi göstererek gülümsedim ve tükürürcesine "Hangisi daha can sıkıcı bilmiyorum Hale," dedim. Ellerim ıslak olduğu için kolumla çeneme sıçrayan köpüğü sildim. "Suçlu olmana rağmen kendini masum sanman mı? Yoksa iki saattir aynı camı siliyor olman mı?"

Bir anlığına durdu ve süngerle köpürtmekte olduğu cama baktı. Sonunda sinirlenip süngeri kovanın içine fırlattı. Üzerime sıçrayan sular yüzünden küfrettim. "Lanet olsun." diye mırıldanarak tişörtüme baktım. Öfkeden patlamak üzereydim ve nihayet dayanamayıp kovaya bir tekme savurdum. Derek sırılsıklam olurken öfkeli bir küfür savurdu. Elimdeki süngeri yere atıp köpüklü ellerimi üzerime sildim. "Seni geberteceğim Stilinski!" dedi hırlayarak. Onu umursamadan elimi cebime attım ve sigara paketini çıkarttım. Bayan Martin görseydi önümüzdeki dört ay uzaklaştırma alırdım. Çakmağımı çıkarıp sigarayı yaktım ve derin bir nefes çektim. Derek üzerine yapışan tişörtüne bıkkın bir bakış atıyordu. Sırtımı otobüse yaslayıp ona baktım.

Balkabağı'na son gidişimin üzerinden iki hafta geçmişti ve asla oraya gitmemezlik yapmazdım. Beni sakinleştiriyordu. Oraya gittiğim günlerde kendimi yorgun ama arınmış hissediyordum. Ashley'in kendini asmasının üzerinden de iki hafta geçmişti ve bir daha Balkabağı'na adım atabileceğimi sanmıyordum. "Seninle konuştuktan sonra Martin'den özür dilemeye gitmiş," diyordu Lydia. "Senin suçun değildi. Kimsenin suçu değildi." Ama bunlar içi boş sözlerdi ve kendimi suçlamaktan vazgeçecek gibi değildim. İki haftalık süreçte saatli bomba olarak dolaşmıştım. Yediğim hiçbir şeyin tadı yoktu ve böyle giderse kilo kaybından ölecektim. İki hafta sonunda patlamazsam sürpriz olurdu zaten. Bu sabah ilk dersten önce Derek Hale ve arkadaşları koridorda duruyordu. Erica bana dönüp "Bencillikmiş," demişti. Sonra da gülmüştü. "Hadi oradan salak."

"Kapa çeneni sürtük." diye karşılık vermiştim. Yerinde bir hakaretti. En azından bana göre. Ama Derek bana bakıp başını yana yatırmıştı ve şöyle demişti: "Ashley'e de sürtük demek isteyip vazgeçtin, değil mi?"

Yalnızca bir saniye yetmişti. Bulunduğum yerden yanına ışınlanmışım gibi yumruğum çenesini bulmuştu. Hemen sonra bir yumruk daha ve bu kez gözünü hedef almıştım. Sonunda o da bana vurmuştu. Darbeyi alır almaz burnumdan kanlar akmaya başlamıştı ama umurumda değildi. İçimde gizlenen öfke çıkmaya kararlıydı ve kurban olarak Derek'i kullanmamın ne sakıncası vardı? Sonuç olarak Bayan Martin bizi görmüştü ve okul otobüsünü yıkamakla cezalandırılmıştık. "Senden beklerdim Bay Hale ama senden beklemezdim Stiles." demişti Bayan Martin. Burnuma soktuğum peçelerle, yorgun gözlerimle ve çökmüş bedenimle karşısında durup ona bakmıştım.

"Neden?" demiştim. "İnsan olmanın doğasında öfke yok mu? Yalnızca seçilmiş kişiler mi öfke nöbeti geçirebiliyor?"

Sonuç olarak cezamız iki katına çıkmıştı. İlk dersten beri köpüklerle mücadele veriyorduk ama neredeyse çıkış saati gelmesine rağmen koca bir otobüs yıkanmamış vaziyette duruyordu. Öğle yemeği yememiştim. Yorgun, aç ve öfkeliydim. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Derek Hale bir metreden daha yakındı. Dudaklarımın arasındaki Philip Morris bile beni boğan elleri uzaklaştırmaya yetmiyordu.

Nihayet Derek yere çöktü ve başını otobüse yasladı. "Bunu çıkışa kadar bitiremezsek seni arabamla ezeceğim Stilinski," Gözlerini kapatmıştı. "O çok sevgili arkadaşların seni asfalttan kazımak zorunda kalacak." İzmariti yere atıp ezdim ve eğilip yerden aldıktan sonra ilerleyip çöpe attım. Geri döndüğümde kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu. "Ne var?"
Alayla güldü. "Çevreciliğin gözlerimi yaşartıyor."

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWhere stories live. Discover now