[1.6] balkabağı parçaları

1.2K 156 341
                                    

amy winehouse -
you know i'm not good



Balkabağı'nda bütün yaralarımı kanattıktan sonra insanların şaşkın bakışları altında çıkıp gitmiştim. Herkes o kadar şaşkındı ki kimse kalkıp peşimden gelmeye yeltenmemişti. Yalnızca Malia, olayı en başından bilen yegâne kişi olarak beni takip edecek kadar kendindeydi. Beni kapıda yakaladığında aramızda kısa süren bir sessizlik olmuştu ve o sessizlikte sözcüklerin anlatabileceğinden daha fazlasını paylaşmıştık. Tek söylediği "Ona bir şans daha ver." olmuştu.

Takip eden hafta benim için şaşırtıcıydı. Çünkü bir şekilde yarayı deşmek beni rahatlatmıştı ve eskisine göre daha özgür hissediyordum. Daha yenilmez. Ve bu beni kontrolden çıkarıyordu. Evin içinde her türlü işi yapıyordum ve ortalıkta koşuşturmam babamı korkutuyordu. Ona yapacak bir açıklama bulamıyordum ama önüne sıcak yemek geldiğinde soru sormaktan vazgeçiyordu. Diğer yandan arkadaşlarımı bloke etmek o kadar kolay olmuyordu. Kapıya geldiklerinde evde yokmuşum gibi davranmam işe yaramıyordu. Gitmeden önce saatlerce kapıda bekliyorlardı. Telefonumu kapalı bırakmaya başlamıştım, böylece bıraktıkları yüzlerce çağrıyı görmemiş oluyordum.

Bütün bunların arasında, yaşanan onca acıya rağmen, Derek'in hiçbir hamlede bulunmamasına içerliyordum. Ona aşkımı ilan ettiğimden beri bir kez olsun aramamıştı, kapıya gelmemişti. Sanki her şeyin açığa çıkması onun için yeterliydi ve her şeyin peşini bırakmıştı. Göğsümün üzerindeki ağırlık bir türlü gitmiyordu ve Derek'i görmek istemezken bile özleminden burnumun direği sızlıyordu. Ve göğsümün üzerinde yeni bir yara açılıyordu. Her şeye rağmen beni sevebileceği ihtimaline güvenmiştim ama belli ki o ihtimal çoktan yanmıştı. Derek Hale beni asla sevmeyecekti. Bir zavallı gibi bunu ummaktan vazgeçmeliydim.

Koca bir hafta Derek'ten haber alamayınca yatağımın altındaki Star Wars koleksiyonundan kurtulmaya karar verdim. Derek'i hayatımdan sileceksem ona dair her şeyden kurtulmam gerekiyordu. Bu yüzden yatağımın altındaki kutuyu çıkardım, merdivenlerden indim ve ön kapıyı açtım. Olduğum yerde kalmam da eş zamanlı olarak gerçekleşti. Derek Hale araç yolunun başında duruyordu ve aramızda metreler olmasına rağmen gözlerindeki bakışı görebiliyordum. Onca gün beni arayıp sormamıştı ama şimdi her şeyi silip atmaya hazırlanırken karşıma çıkıyordu. "Adi herif." diye mırıldandım.

Onu görmezden gelip çöp konteynerına doğru ilerledim. Yerinden bir santim bile kıpırdamadı. Elimdeki kutuyu çöpe atmak için durdum ama bedenim bana ihanet ediyordu ve kollarımı bir türlü kaldıramıyordum. "Bunları Derek verdi," diye fısıldadı iç sesim. Eskisinden daha zayıf çıkıyordu sesi. "Senin seveceğini düşündü ve sana verdi." Beni düşünmüştü. Derek Hale hayatımda ilk kez beni düşünerek bir hareket yapmıştı. Ve şimdi onu çöpe atmaya cesaretim yoktu. Kendime öyle öfkelendim ki dişlerimi sıkarken kırabilirdim.

"Bana söylemen gerekirdi."

Sesi çok yakından gelince irkildim ve hızlıca ona döndüm. Aramızda bir metre mesafe varla yok arasıydı. Yeşil gözlerinde yanıp sönen duyguların hepsi açıkça ortadaydı. Öfkeli, kırgın ve suçlu. Ama ona bakarken benim gözlerimde dipsiz bir hayal kırıklığı vardı. Bütün duyguları silip atabilirdim, o da bunun farkındaydı. "Neyi sana söyleyecektim?" dedim alayla. "İki dakikalık bir zevk için aşktan gözü kör olan beni nasıl kullandığını mı? Yoksa gözlerimin içine bakarken nasıl da başkasının adıyla inlediğini mi?" Ağzımdan çıkan her sözcük ona ızdırap veriyormuş gibi yüzünü buruşturdu. Kendime duyduğum öfkeyle birlikte eve geri yürümeye başladım. Kutu hâlâ elimdeydi ve onu atamayacağımı biliyordum. Derek peşimden gelip beni durdurmaya çalıştı ama tenime değdiğini hissedince irkilerek geri çekildim.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWhere stories live. Discover now