[0.1] bencil çatlak balkabağı

1.6K 175 211
                                    

adele - love in the dark




Arka farımı yaptırmak bana pahalıya patladığından, günüm bok gibi başlamıştı ve bok gibi geçiyordu. Jeep'i evde bırakıp okula yürümeye karar vermiştim ama bunun için yanlış sabahtı çünkü sağanak yağış vardı. Yağmurdan oldum olası nefret etmiştim. Romantik bir tarafı olduğunu da düşünmüyordum. Üstelik okula vardığımda saçlarımdan ve ceketimden sular damlıyordu.
İliklerime kadar işleyen soğuk yüzünden tir tir titriyordum. Dediğim gibi, günüm bok gibi başlamıştı ve bok gibi geçiyordu.

Braeden beni, soyunma odalarına inen merdivenlerin başında yakaladığında "Adamım," dedi, bana bakarken yüzünü buruşturmuştu. "Hayatın sillesini yemiş gibi duruyorsun. Sabahın bu saatinde ne oldu sana?" Ceketimi üstümden sıyırıp tişörtümün kuru bir tarafı var mı diye bakarken saçımdan akan su gözüme girdi. Ona bakmadan "Far için yüz dolar ödemem gerekti," dedim. "Benim Jeep tarihî eser olarak geçiyor olmalı. Restorasyon yaptırdık sanki orospu çocuğuna." Merdivenleri inerken bana eşlik etti. Gülüyordu ve gülmesi sinirlerimi daha da bozuyordu.

"Afedersin Stiles ama senin acı çekmen beni acayip keyiflendiriyor."

Yüzümü buruşturarak soyunma odasına girdim ve kapıyı kapattıktan sonra "Arkadaşım mısın düşmanım mı, karar ver." diye çıkıştım. Dolabımı açıp spor çantamdaki yedek tişörtü aldım ve ıslak tişörtümden kurtuldum. "Ah lanet olsun." diye bağırdım. Parmağımı dolaba sıkıştırmıştım. Küfrederek yedek ceketimi alıp üzerime geçirdim ve bu kez dolabı çarparak kapattım.

Soyunma odasından hışımla çıktığımda "Günüm tam anlamıyla sik gibi geçiyor Braeden!" diye mırıldandım. Ellerimi cebime sokmuş vaziyette ilerlemeye başlamıştım. Merdivenleri çıkarken Braeden kolunu omzuma doladı. Yüzünde garip bir neşe vardı. Huzursuz olurken "Ne?" diye sordum. "Yine sırama raptiye mi koydun? Tanrı aşkına büyü biraz dostum. Senin yüzünden üç gün götümün üstüne oturamadım." Omzumu sıkarken çapkın bir gülümsemeyle yanağımdan makas aldı. "Scott'ı görünce senin de neşen yerine gelecek."

Neyi kastettiğini anlamadım ama sınıfa vardığımız zaman ne demek istediğini kendi gözlerimle gördüm. Dehşet içinde arkadaşıma bakakalmıştım. "Scott," dedim kusacakmışım gibi hissederken. Saçlarına baktığımı fark edince yüzünü sırasına gömdü. Isaac ayaklarını yere vura vura kahkaha atıyordu. "Lütfen o şeyin çıktığını söyle."

Jole kutusuna düşmüş gibi görünüyordu. Saçları jolelenmiş biçimde her yöne doğru yayılmıştı. Dehşet bir görüntüydü. Takip eden derslerde de bununla dalga geçtik ve en sonunda, benim keyfim yerine gelirken onun tepesinin tası attı. Öğle yemeğinden dönerken "Yeter artık." diye çıkıştı. Daha çok kendi kendine kızıyor gibiydi. Soyunma odalarına gittiğini gören Isaac "Hayır dostum," dedi. "Sakın o saçı yıkamaya-"

Ama Scott bizi dinlemedi. Bir sonraki derste saçlarından sular damlıyordu. Arka sıramda oturan Lydia ve ben gülmemek için büyük bir savaş verirken Isaac kendini tutmak için çabalamıyordu bile. Bay Harris de bir müddet sonra onu uyarmaktan vazgeçmişti. Her şey güzel gidiyordu. Ama çıkış ziliyle beraber dolabıma ilerlediğimde neşem tümüyle silindi. Derek Hale dolabıma yaslanmış bekliyordu.

Bizimkilerden birinin yanımda olmasını dilerken buldum kendimi. Çünkü öfkenin ayak ucumdan beynime fırladığını gayet net bir biçimde hissetmiştim. Yine de başımı dik tuttum ve yanına giderken "Kendi çöplüğüne yaylan koca adam." diye bağırdım. Kalabalıktan birkaç kişi bunu fark edip bana baktıysa da umursamadım. Derek'le aramızdaki gerilimin herkes farkındaydı zaten. Kollarımı göğsümde kavuşturup karşısına dikildiğimde gözlerini yüzüme dikti. Yüzüne bakmak bile hâli hazırda gerilmiş olan sinirlerimi parçalıyordu. Dolabımı işaret ederek "Sınırlar." dedim. Benim sınırlarım. Ve Derek Hale onları ihlâl ediyordu.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWhere stories live. Discover now