[2.4] çıkmaz sokakların kaldırım taşları

996 131 189
                                    

lana del rey - ultraviolence



Beacon Hills Lisesinin dört yıl boyunca arşınladığım koridorları artık bir cehenneme dönüşmüştü. İnsanlar gözlerini üzerime dikiyor, yanımdan geçerken omuz atıyor ve omzumun üstünden geriye baktığımda benim hakkımda fısıldaştıklarını gizlemeye çalışmıyorlardı. Dolabımı açtığımda ibne yazılı kağıtlar yere saçılıyordu. Eğilip onları toplamaya çalışırken bazıları bilerek kağıtların üstüne basıyordu. Hatta daha ileri gidip içeceklerini başımdan aşağı dökenler ve sahte şaşırma ifadeleriyle kıkırdayarak özür dileyenler oluyordu. Gizli gizli üstümü değiştirmek için soyunma odasında yedek giysiler saklamaya başlamıştım.

En kötüsü yanımda arkadaşlarım varken yaşanıyordu. Kafeteryada laf atanlardan çelme takıp tepsimi kazara(!) kafama geçirenlere kadar daha onlarcası, bütün keyfimizin içine ediyordu. Sessiz kalmıyordum. Bana bulaşanlara aynı oranda karşılık vermeye çalışıyordum. Ama uğraşacak gücüm yoktu. Arkadaşlarım benim hakkımı savunmak için deli gibi çabalarken benim tek yapabildiğim sessizce oturmak ve elimde kalan devamsızlık haklarının dibini sıyırmaktı. Braeden beni ezecekmiş gibi bakıp tek kelime etmezken Lydia ağladığını kimse görmesin diye yüzünü saçlarıyla örterek kaçıyordu.

Bütün bunların arasında okuldaki savaştan çıkıp eve vardığımda devasa bir harabeye dönüşüyordum. Babamın uyumasını beklerken içimde kalan son gücü kullanarak iyi görünmeye çalışıyordum. Ve sonra uyuyordu. Gecenin en sessiz yerinde odamın karanlığına gömülüp tavanı izliyor ve bir geceyi daha uyumadan tamamlıyordum. Ertesi sabah aynı işkencenin içine gitmek beni deli gibi korkutsa da buna durmadan devam ediyordum. Otomatiğe alınmış gibiydim. Birileri gelip beni durdurmazsa ne yapacağımı bilmiyordum. Saatler birbirini kovalıyordu. Günler birbirini kovalıyordu. Zaman geçerken benden geriye hiçbir şey kalmamaya başlıyordu.

Balkabağı'na ve Geyikli Vadi'ye uğramıyordum. Mandy ve Kira tarafından durmaksızın aranmama rağmen kaçmaya devam ediyordum. Hayatım tepetaklak olmuştu. Bununla nasıl başedeceğimi bir türlü çözemiyordum. Derek Hale'le çıkmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.

Ah, bütün bu cehennemin ortasında Derek yanımda değildi. Eyalet finalleri için bir haftalığına takım olarak seyahate çıkmışlardı ve eyalet finalini kazanınca ülke finali için tekrar uçmak zorunda kalmışlardı. Tam tamına üç haftayı deviriyorduk ama Derek bir türlü dönmemişti. Onsuz, içine düştüğüm bu alevlerin arasında amaçsızca debeleniyordum.
"Belki de seni aldatıyor," diye fikir yürüttü Isaac. Hep birlikte kimya laboratuvarında toplanmıştık. Allison kimya projesini bitirmeye çalışıyordu. Isaac'in söylediğini duyunca mikroskoptan başını kaldırıp ters ters baktı. Gözlerimi devirip kollarımı göğsümde bağladım. Isaac omuzlarını silkti. "Ne var? Dönmek bilmedi hıyar herif."

"Gitmemek için takımdan ayrılmayı bile teklif etti, Isaac. Ona gitmesini ben söyledim." İçimde beni aldatabileceğine dair en ufak bir şüphe bile yoktu. Derek'i tanıyordum, kimsenin tanımak istemediği yönleriyle. Kırıklarını, eksik parçalarını, yaralarını görüyordum. Bunları benden başkasına göstermeyeceğini biliyordum. Onun sadakatine inancım tamdı ama boğuluyordum. Burada değildi ve onu özlüyordum. Allison'ın mercekleri değiştirmesine yardım eden Lydia "Son maçları yarınmış," dedi. "Muhtemelen haftaya burada olurlar." Bunu ben de biliyordum ama göğsümdeki ağırlık hafiflemiyordu. Arkamda duran deney tüpünü uzatmak için uzandığımda Braeden iç çekti. "Gitmesine izin vermemeliydin."

Elim havada asılı kalırken ona baktım. Neyi kastettiğini gözlerinden anlayamayınca tüpü alıp Allison'a verdim. Saçları dağılmıştı. Isaac onun saçlarını düzeltmeye çalışırken Braeden'a bakmadan "Neden gitmesine izin vermeyecek mişim?" diye sordum. Siyah botlarını önündeki sandalyeye uzattı. "Çünkü perişan oldun. Daha yeni yeni toparlıyordun ve o da bunu biliyordu. İtiraz etmene aldırmaması gerekirdi." Meydan okuyan bakışlarımı yüzüne dikip "Takımdan mı ayrılsaydı yani?" diye sordum. Çenesini öne eğip onayladığında "Sen aklını kaçırmışsın," dedim. "Onu mutlu eden tek şeyi bırakmasını istemek bencillikten başka bir şey değil. Kendime bakacak gücüm var. Uzatmayın." Ben konuyu kestirip atmıştım ama toparlanıp laboratuvardan çıkarken Allison yavaşça yanıma yaklaştı.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bWhere stories live. Discover now