altı

5.2K 403 40
                                    

 *2.1 K okunma için hepinize teşekkürler!

Sarılmaları yaklaşık beş dakika sürdü ama Harry onu bırakmak istemiyordu. Nasıl isteyebilirdi ki? Emelia'yı on yıldır görmüyordu ve onu çok özlemişti. Onun kıyafetlerine iyice bir baktı. Siyah örgü kazağı biraz büyüktü,  pantolunu tam tersi şekilde oldukça dardı ve bacaklarını belirginleştirmişti. Ayaklarında siyah konversler vardı ve küçük gözüküyorlardı. Harry onun bu görünüşüne gülümsedi.

Ona daha sıkı sarıldı ve Emelia'da aynı şeyi yaptı. Onun güzel kızına tekrar sarılıyordu.

"Seni çok fazla..... özledim," dedi Harry tekrar. Bu yetmişinci söyleyişi olmalıydı. Emelia ondan ayrıldı ve gülümsedi, yanakları pürüssüzdü ve gözleri ışık saçıyordu.

"Hadi, yemek yemeye gidelim," dedi Harry ve sağ kolunu onun omuzuna koydu.

Harry, Katherine'nin yanındaki sandalyesine oturdu. Emelia'da Claire'nin yanında tam karşısında oturuyordu. Yemek boyunca ara ara Emelia'ya baktı ve ona yeniden hayran oldu. Büyüdükçe daha da güzelleşmiş ve olgun bir genç kız olmuştu. Kahkaha attığında gözlerinin kenarlarında çizgiler çıkıyordu, gülümsediğinde yanağındaki gamzeler belirginleşiyordu. Ama suratındaki en dikkat çekici şey kesinlikle gözleriydi. Yıllar geçtikçe göz rengi daha da koyulaşmıştı ve sanki biri gökyüzünün en koyu rengini alıp onun gözlerinin içine koymuştu. Harry kesinlikle büyülenmişti.

Yemek bittiğinde, Katherine kendi dairesine gitmek zorunda olduğunu belirtti. "Yarın sabaha kadar sürecek bir sürü işim var, şimdiden başlasam iyi olacak."

"Sadece bir süre daha kalamayacağına emin misin? Ya da bu gece burada kalabilirsin?" diye sordu Emelia.

"Kalamam Em, şimdiden başlamak zorundayım.  Harry, hafta içinde buluşuruz, değil mi?" Katherine beyaz ceketini giyerken sordu.

Harry başını salladı ve ona sarıldı. "Tabi ki. Sadece arabayı dikkatli sürdüğünden emin ol, tamam mı? Emelia'nın telefonundan ya da başka bir şekilde bize haber ver ki biz de bir şey olmadan eve gittiğini anlayalım."

Katherine, Harry'nin bu sözlerine güldü. Ama onunla mücadele etmek yerine basitçe "Elbette," dedi. Ve herkese hoşçakal dedikten sonra evden ayrıldı. Yetişkinler oturma odasında poker oynuyorlardı. Darren ve Robbin kendilerinin profesyonel olduklarını söylemelerine rağmen, Claire ve Margret onları yeniyordu.

Harry ve Emelia başbaşa kalmışlardı. Ve Harry'nin kalbi daha da hızlı atmaya başlamıştı. Emelia ona arka bahçede kart oyunu oynayabileceklerini söyledi. Harry kabul etti ve Emelia kart destesini almaya giderken, o da bahçedeki masanın üzerini temizlemeye gitti. Beş dakika kadar sonra Emelia elinde kart destesi ve bir kase kirazla geri döndü. Onları masaya bıraktı ve ışıkları açtı, çünkü karanlıkta oynayamazlardı.

"Hangi oyunu oynuyoruz?" diye sordu Harry ve bir taraftan kirazı ağzına atarken diğer yandan da Emelia'nın kağıtları karıştırmasını izliyordu.

"Goldfish, eğer istersen. Biliyorsun insanın elleri küçük olunca desteyi karıştırmak da zor oluyor." Emelia içini çekti ve bir kez daha karıştırmayı denedi.

Harry güldü ve desteyi kibarca onun elinden aldı. Dünyadaki en iyi kart karıştırıcısı değildi, ama Emelia'dan daha iyi olduğu kesindi. "Evet, hadi Goldfish oynayalım."

Dışarısı karanlıktı. Ay parıldıyordu ve milyonlarca yıldız gökyüzüne dağınık bir biçimde yayılmıştı.

Şu ışık saçan yıldızların hiçbiri onun gözleriyle karşılaştırılamazdı.

Bu güzel bir görüntüydü. Emelia karşısındaydı, birlikte kiraz yiyorlardı. Bahçeye asılan küçük ışıklar sayesinde burasının akşamları çok güzel olduğunu düşündü.

Harry gizlice onun kartlarına bakmaya çalışırken Emelia bunu fark edip kendini geri çekti ve tam ağzına bir kiraz atacakken Harry onun elinden kirazı kaptı ve kendi ağzına attı. İkisi de çocuk gibi kahkaha atmaya başladılar.

"Elinde şey var mı.... sekiz?" Emelia hafifçe kaşlarını çatarak sordu.

"Hayır, goldfish. Sende üç var mı?" Harry başka bir kirazı ağzına atarken sordu.

Emelia şakacı bir şekilde gözlerini kısarak Harry'e baktı. "Hey, sen hile yapıyorsun, benim kartlarımı gördün değil mi?" Ama yine de elinde ki tek üçü Harry'e uzattı.

"Hadi ama, nasıl hile yapabilirim, tatlım?"

Emelia gözlerini devirdi ve elinde dokuz olup olmadığını sordu. Harry başıyla onayladı ve Emelia gözlerini şaşırarak açtı. "Ciddi misin? Demek sonunda istediğim bir sayı var sende."

Harry ona kartı uzattı. "Evet, güzelim, öyle gözüküyor."

Altı tur goldfish oynadılar. Harry onların dördünü kazandı. Emelia daha çok kiraz getirdi ve inanmayarak Harry'e dik dik baktı.

"Nasıl? Nasıl kendi oyunumda beni yenebilirsin?" diye sordu. "Bu mümkün mü? Hiç sanmıyorum."

"Üzgünüm ama eğer istersen bir kez daha oynayalım ve bu sefer kim kazanırsa, o gerçek kazanan olsun, tamam mı?" Harry gülümseyerek sordu.

"Evet istiyorum ve bu sefer kesinlikle seni yeneceğim." Emelia, Harry'nin kartları karıştırmasını izlerken konuştu.

"Umarım öyle olur."

-

"Elinde beş var mı?"

"Goldfish. Sen de iki var mı?"

"Evet," Harry içinden sevinerek elindeki kartı Emelia'ya uzattı. O şu ana kadar iyi gidiyordu.

Otuz dakika kadar sonra, Emelia oyunu kazandı ve ağzına kadar dolu kasenin içinde sadece iki tane kiraz kalmıştı.

"İyi oyundu, Haz," Emelia gülümsedi. Onun takma adını kullanmıştı. Yıllar önce Harry'e verdiği takma adı. Belki saçma bir isimdi ama bunu yıllar sonra onun ağzından duymak kalp atışlarını hızlandırmıştı. Emelia kalan kirazlardan birini Harry'e uzattı ve diğerini de kendi yedi. Burnu ve yanakları kızarmıştı. Ve milyon kez olduğu gibi, Harry yine onun güzelliğine kapılıp gitmişti.

"Üşüdün mü? Eğer istersen içeri girebiliriz," diye sordu Harry.

"Hayır, iyiyim, üşümedim. İnan bana, iki hafta kadar önce burada olmalıydın, sıcaklık yaklaşık 40 Fahrenheit'dı. Sanırım Celcius olarak ölçülünce bu 4 dereceye denk geliyor." Emelia sandalyesinin arkasına yaslanırken konuştu.

"Fahrenheit'ı biliyorum Emelia," Harry güldü. Onun adını telaffuz etmek tuhaf hissettiriyordu.

Emelia. Emelia. Emelia. Bir isim kulağa bu kadar hoş gelemezdi.

"Uçuşun nasıldı?" Emelia gökyüzüne bakarken konuştu.

"İyi sayılır. Aslında yanımda oturan kadın sanırım sevgilisinden ayrılmıştı ve yaklaşık bir saat boyunca ağladı ama sonra bana kendi kurabiyelerinden uzattı, bu yüzden tamamen kötüydü diyemem." Harry'de gökyüzüne bakarak konuştu ama ara sıra Emelia'nın parıldayan suratına da bakıyordu.

"Kulağa enteresan geliyor," Emelia gülümsedi. "Oh ve Harry?"

Harry ona baktı.

"Seni gerçekten özledim," dedi Emelia.

Ben seni daha fazla özledim, Tanrım, keşke bunu bilebilseydin.

Gözleri daha koyu gözüküyordu ve karşı konulamaz biçimde güzel bakıyorlardı. Elleriyle kazağının kollarını çekiyordu ve sürekli kirpiklerini kırpıyordu. Eğer Harry yapabilseydi, ona doğru eğilir ve kırmızı yanaklarına bir öpücük bırakırdı. Ve eğer yapabilseydi, kırmızı dudaklarını öperdi. Ama onunla beraber gökyüzünü izlemek yerine, eğer böyle yapsaydı ne olurdu diye düşündü.

 

French Braids  [Türkçe]Where stories live. Discover now