on dört

3.4K 309 19
                                    

Emelia suratında kızgın bir ifadeyle orada dikiliyordu. Telefonu, üzerinde yazan "LUCAS" yazısıyla ısrarlı bir şekilde çalıyordu ve yanakları sinirden kıpkırmızı kesilmişti.

"Cevap ver şuna," Harry sinirli bir şekilde konuştu, "Ve hoparlörü aç."

Emelia, şu an Harry'i daha fazla kızdırmanın sırası olmadığını biliyordu, bu yüzden telefonu aldı ve hoparlörü açarak Lucas'ın aramasına cevap verdi.

"Alex hangi cehennemde ?" Lucas sinirden küplere binmişti. Emelia, Harry'e bir bakış attı.

"Ne demek istiyorsun Lucas?" diye sordu. Kekelememeye çalışıyordu.

"Bak Emelia, partiye gitmenizi ve biraz özgür kalmak istediğinizi anlıyorum, anlayamadığım şey senin ve onun hangi cehennemde olduğunuz."

"Ben bir aile dostumuzun evindeyim ve Alex'de eve gidecekti. Yani bana öyle söyledi en azından." Emelia kahve masasının etrafında dönüp duruyordu.

"Evet harika, o ne evde, ne de benim dairemde değil."

"Şu an neredesin?"

Lucas durakladı. "Bu caddeyi bilmiyorum. Alex nereye gidebilir?"

Gözlerini kapattı, "Önce restoranı sonra da meydanı kontrol et,  Harry'e bana yardım edebilir mi diye soracağım," Harry'nin adı Emelia'nın ağzından bir anda çıkmıştı, ama bu telaş içinde kimse bunu önemsemedi.

"Meydan ve restorant, tamam," Lucas içini çekti. "Tanrım, o çocuğu bulduğum zaman,"

"Onu bulacağız tamam mı?" dedi Emelia, Lucas'a hoşçakal demeden hemen önce.

Harry sinirden patlayacaktı. Emelia bir partiye gitmişti ve neler olduğundan hala bahsetmiyordu. Konuşmak için ağzını açtı ama Emelia daha hızlı davrandı.

"Evet bir partideydim ve madem bunu biliyorsun, hayır erkek arkadaşım falan yok. Bana istediğin her şeyi söyleyebilirsin ama şimdi lütfen Alex'i bulmama yardım et." Harry'e öylesine yalvaran gözlerle bakmıştı ki, onun hayır deme şansı yok gibiydi. Aynı zamanda erkek arkadaşı olmadığını öğrendiğine oldukça rahatlamıştı.

Emelia'ya kızgın kızgın baktı, ama sonra içini çekti ve "Biraz atıştırmalık ve ceketini al,"

Emelia koca bir rahatlamayla baktı, "Çok,çok teşekkür ederim,"

Harry cevap vermeden içini çekti ve paltosunu almak için yatak odasına yöneldi. Emelia kollarında iki pet şişe su ve biraz atıştırmalıkla kapıda hazırdı.  Yüzünde özür dileyen bir gülümsemeyeyle ona bakıyordu, bu Harry de genelde işe yarardı ama bu sefer suratına bile bakmamıştı.

Sessizce arabaya bindiler ve Emelia nereye gideceklerini söyledi. Tam elini radyoyu açmak için uzatmıştı ki, Harry onun eline dokundu ve geri itti. Şu an kafası o kadar doluydu ki müzik dinlemeye hiç ihtiyacı yoktu. Ve Emelia'ya ne diyeceğini bilmiyordu.

"Bağırsana bana, bir şey söyle," dedi Emelia kırmızı ışık yandığında.

Harry'nin çenesi kasılmıştı. "Ne söylememi bekliyorsun? Saat gece on bire çeyrek var ve  şu anda evde olması gereken bir çocuğu arıyoruz."

Emelia, Harry'nin eline dokunmak istedi ama kendini tuttu. "Sadece öylesine bir partiye gitmek istemiştim."

Harry kafasını salladı. "Partiye gitmek istemek, yüzüme karşı kiminle ve nerede olduğun konusunda yalan söylemek ile aynı şey değil."

"Yalan söylediğim için özür dilerim." dedi Emelia yavaşça.

"Peki erkek arkadaşın olduğu konusunda yalan söylemen?" Cümlenin tamamını sesli söylemek Harry'nin midesini bulandırmıştı.

"Bir erkek arkadaşım olduğunu söylemek, bir partide olduğumu söylemekten daha kolaydı."

Harry bağırmak istedi,bunu duymak benim için hiç de kolay değildi, kalbimi parça parça kırıyor ve kanatıyorsun.

"Ne? Ne demek daha kolaydı? Benim için bunu duymanın daha kolay olacağını nasıl düşünürsün? Ya da senin bunu söylemenin?"

"Harry," Emelia içini çekti.

"Harry ne? Harry şu an birlikte partiye gittiğin çocuğu arıyor."

Emelia'ya kızgınca baktı ve o sırada gözaltlarındaki şişleri fark etti. Oldukça yorgun gözüküyordu, gözleri kızarmış ve biraz şişmişti. Ve her an ağlayacak gibiydi. Her zamanki Emelia gibi değildi.

"İçki mi içtin?" Emelia'ya inanamayarak baktı.

"Ne? Hayır," diye cevapladı. Gözbebekleri büyümüştü.

"Saçmalık," Harry ona doğru yaklaştı, "Nefesini ver,"

"Ne? Ne yapıyorsun sen?" Emelia nefes vermemeye çalışıyordu.

"Nefesini ver, eğer içmediyesen sorun yoktur, değil mi?"

"Bu saçmalık," Ağzını kapalı tuttu.

"Şimdi alkolmetre getirmemi istemezsin sanırım," dedi Harry.

Emelia içini çekti ve derin bir nefes verdi. Harry alkol kokusu almadı, sadece karamel ve çikolata gibi kokuyordu. Arkasına yaslandı ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. Şu an gerçekten sigara içmeye ihtiyacı vardı.

"Sana içki içmediğimi söylemiştim,"

"O zaman ne?Kafan mı güzel?"

Emelia yavaça güldü, "Hayır, kafam güzel falan değil,"

 "Gözlerin neden kırmızı?"

"Sadece yorgunum Harry,"

Harry ona bir süre baktı. Siniri biraz geçmişti. "Evet, bende öyleyim."

Emelia'nın telefonu yüksek sesle çalmaya başladı. Hızlıca açtı, "Onu buldun mu? Neredeymiş peki?" diye aceleyle sordu. "Hey, Lucas, özür dilerim tamam mı? Söz veriyorum bu ilk ve son kez oldu. Ona benim yerimede bir tane tokat at ve beni böyle korkuttuğu için tam bir aptal olduğunu söyle. Evet, tamam, iyi geceler."

Emelia, Harry'e gülümsedi. "Lucas onu bulmuş."

Harry başını salladı.

"Harry, neden bana hala böyle bakıyorsun?"

Çünkü senin yanında olup seni öpemeden, sana karşı bir şeyler hissetmek, dünyadaki en zor şey.

"Hala bana yalan söylediğine inanamıyorum."

"Özür dilerim."

Ama özür dilemek, kalbimdeki kırıkları tamir etmeye yetmiyordu.

French Braids  [Türkçe]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora